No.282 - 'Önce gerçekler solar'

-
Aa
+
a
a
a

Merhaba kâinat!..

Şenlikli bir hafta sonu vaadi ile kapanmıştı son tefrikamız. Vaad gerçekleşti. Aniden dünyanın büyükçe bir kesimine musallat olan ‘kurtçuk’, bizim Site de dahil olmak üzere birçok internet mekânının (yeryüzünde toplam 22 bin küsur sistemin) kesintiye uğramasına yol açtıysa da, hayat kesintiye uğramadı tabii -- ve ‘vaad’ şöyle gerçekleşti:

Yerkürede kitlelerin şiddet ve savaş karşısındaki dik duruşlarının kesintisiz devam ettiği gözlendi. Soğuk Davos’un soğuk ekonomik gündemine dahi damgasını vuran konu savaştı. ABD yetkililerinin Türk Hükûmetini birkaç koldan sıkıştırdıkları ve “havuç-sopa” politikasının yeni örneklerini verdikleri gözlendi. Yetkililerin “piyasayı sarsacak” bazı belgeleri masanın üzerinde unutmaları ve bunları “bulan” International Herald Tribune’un “haber” olarak yayınlaması ilginçti. Türkiye’nin IMF’ye taahhütlerini getirmediği, dolayısıyla borçlarını âniden “ödenir” kılması gibi durumlar yani. Adı verilmeyen yüksek bir İMF yetkilisine atfen yapılıyordu bu haber.

Bush’un 5 gün önce T.C. Başbakanı’na gönderdiği çok özel “havuç-sopa” mektubunun da aynı gazetede yayımlanmış olması ise iki kere ilginçti. Birincisi, New York Times grubuna bağlı bu “Avrupa” gazetesinin muhteşem bir “atlatma habercilik” ya da “araştırmacı gazetecilik” sergilemesi açısından; ikincisi de, ABD yönetiminde kontrolün iyiden iyiye elde kaçtığını, artık bu savaşa sokmak için elden geleni ardına komadığını açık-seçik göstermesi açısından.

Milliyet gazetesinden Osman Ulagay, bu ilginç duruma parmak basarken, Cumhuriyet gazetesi, 1. sayfasından bunu net bir şekilde Türkiye’ye yapılmış bir “şantaj” olarak belirlemekteydi.

Tabii, Radikal’de yer alan küçücük bir habere de değinmeden geçmeyelim: IMF’nin şu anda bu konudaki en yetkili ismi sayılabilecek Profesör Anne Kruger, gene Davos’ta, IHT’de çıkan haberlerin tamamen aksine, Türkiye’nin İMF ile anlaşmaya vardığı programı uygulamadaki başarısı ile kendileri dahil, bütün dünyayı “şaşırttığı”nı söylemekteydi.

O zaman, şaşkın tefrikacılarınız kendi kendilerine soruyorlar tabii: “Havuç mu sopa mı” sorusunu değil, “lahana mı perhiz mi” sorusunu sormak daha doğru olmaz mı?

***

Neyse, Davos hareketliydi ama Türkiye daha da öyleydi: Cumartesi 2000 kişi Lütfi Kırdar Salonu’nda toplandı, uluslararası barış hareketinin önemli temsilcilerini de aralarına aldı “100’ler Meclisi” bildirisini okudu, aile fotoğrafını çektirdi. En radikal bildirilerin İşçi ve İşsiz “meslek gruplarından, Yazarlar’dan (“Öyleyse, bilsinler, bu önceden bildirilmiş cinayeti işledikleri ân, onları sonsuza kadar lânetleyeceğiz ve yazarların lâneti sonsuzdur.)

çıkması beklenebilirdi tabii, ama İşverenler’den? Evet, öyle oldu fakat. İşadamları meslek grubunu temsilen konuşan Mahmut Aslan şöyle dedi:

“İnsanların yüzüne bakamıyoruz. İrak’la ise yüzyıllara dayalı akrabalığımız var. Bunun parayla pulla ilgisi yok. Bu kirli savaşta ABD’nin yanında yer alırsak herşeyimizi kaybederiz. Oysa, bize [savaşa katılmamız karşılığı] önerilecek parayı biz beş yılda çıkarırız.”

100’ler Bildirisi’nin ardından Beyazıt Meydanı’nda Türkiye’de görülmüş en büyük savaş karşıtı toplantı ve gösterinin yapıldığına tanık olundu. Dayanışma için gelen uluslararası aktivistlerden birinin gözlemi doğruydu: “Bu bir aile işi olmuş sizde!” Çünkü gerçekten, çoluk her kesimden epey insanın katılımıyla yer yer ailevî bir görüntü arzetmiyor değildi.

Beyazıt gösterisinin ardından yabancı konukların katılımıyla hararetli bir panel oldu Boğaziçi Üniversitesi’nde. ABD’li siyaset bilimci profesör Norman Finkelstein’ın söyledikleri – gizli bir “darbe” ile Bush’un bir kenara itilip savaş işinin Himmler kopyası Rumsfeld ile Powell’a kalması gözlemi başta olmak üzere – hayli şaşırtıcı ve aydınlatıcıydı:

“Halk kitleleri tarihte epey zamandır ilk kez hükûmetler dışında tarih sahnesine çıkıyorlar... Hitlerci ABD yöneticileri “kölelerin hayır demesi karşısında şoke olmuş durumdalar... Uzun bir savaşın kendilerini de mahvedebileceğini biliyorlar. Kısa savaş için de mutlaka Kuzey’den cephe açmaları gerek. Ama, Türkiye hükûmeti, halkın genel talep ve baskısının da etkisiyle, şaşırtıcı bir şekilde, karşı çıkınca çok beklenmedik birşey oldu ve ABD’nin en sadık müttefiki Türkiye savaşın başlamasını geciktiren bir ülke oldu... Tarihin yazıldığı ânı yaşamaktayız..."

Türkiye’deki şenlikli barışçı hafta sonu hareketinin son noktası, Babylon’da yapılan “Barış Gecesi” oldu. Yaklaşık 500 kişinin katılımı ile “tarihin yazıldığı anlardan” biri daha oldu. Barış karikatürü ile barış şarkısı’nın sözlerinin yazılı olduğu pembe, mavi, eflatun, sarı kâğıtlardan yapılan F-16 ve F-5’lerin “bombardımanı” uçuşları ile başladı gece ve herkesin katılımıyla bir şarkı söylenerek bitti:

"Hayattayken çocuklarKonuşmak gerek çocuklarSavaş ne demek, hiç durur mu başlarsa...Önce gerçekler solar, sonra masum hayatlarKimlerdensin, onlardan mıPetrolden mi hayattan mıKimlerdensin, onlardan mıYok, savaşa hiç gerek yok”

Devamı yarın...