'Muhteşem Amerikan Romanını yazacağım'

-
Aa
+
a
a
a

Beyazperdeden tanıdığımız, yakışıklı Hollywood yıldızı Ethan Hawke aynı zamanda bir yazarmış da bizim haberimiz yokmuş. Yıldızların özyaşam öykülerini yazmalarına alışkınız. Kimileri -Steve Martin, Sophie Marceau gibi- öykü ve roman da yazıyor, başarılı da oluyor. Ama son yıllarda neredeyse her yıl Hollywood’un en ‘seksi’ erkeği seçilen Hawke’dan beklemezdik doğrusu. Ethan Hawke’un ilk değil ikinci romanı ‘Ash Wednesday’, Temmuz sonunda Amerika’da Knopf Yayınları tarafından, İngiltere’de ise ay başında Bloomsburry Yayınları tarafından yayımlandı. Eleştirmenlerce beğenildi de üstelik.

Hollywood yıldızı ya da süperstar deyince akla ilk gelen şey edebiyat değil kuşkusuz. Daha çok son günlerin moda deyimiyle ‘light’ şeyler geliyor akla; giysiler, partiler, günübirlik ilişkiler vs. Ethan Hawke bundan bıkmış olacak ki kalemi, kağıdı eline almış ve yazmaya

başlamış. “İnsanlar yıldızları hem sever, hem nefret eder. Aramızdaki bu sevgi-nefret ilişkisi farklı bir boyuta taşınsın istedim. Biz aktörler de hayatın bir parçasıyız, gerçek hayatın hem de. Yaşanan gerçek sorunlardan haberdarız. Her işini ciddiye alan oyuncu yazmak ister hep. Senaryolar elimize gelir, okuruz, yazılı bir metni okuruz ve ‘evet’ deriz, ‘bu kesinlike duyulmalı, burada yazılanlar dudaklarımın arasından çıkmalı.’ Her oyuncu, yazıya, yazmaya bu anlamda bağlıdır, başkalarının duymasını istediği çok şey vardır” diyor Hawke, yazmak nereden aklınıza geldi sorusuna cevaben.

32 yaşındaki Ethan Hawke, Austin, Teksas’ta dünyaya gelmiş. O doğduğunda henüz lise öğrencisi olan annesi ve babası, kısa süre sonra ayrılmış. Yaşamına annesi ile New Jersey’de devam etmiş aktör. Amatör gruplarla tiyatro yapmış, Princeton yakınlarındaki McCarter Tiyatrosu’nda sahnelenen birkaç oyunda rol almış. İlk beyazperde deneyimini ise henüz 14 yaşındayken yaşamış. Gişelerde pek de başarılı olmayan, başrolünde River Phoenix’in olduğu ‘Explorers’ adlı filmde rol almış ilk kez. Filmin başarısız olmasıyla vazgeçer gibi olmuş sinemadan. Okula dönmüş, üniversiteye başlamış ama sonra ‘Ölü Ozanlar Derneği’nde (Dead Poets Society) rol alabilmek için bırakmış okulu. 1989 yılında gösterime giren filmdeki rolüyle bir anda dünya çapında tanınan bir oyuncu olmuş Hawke. Bu filmi yumuşatılmış bir X Kuşağı filmi olan ‘Realtiy Bites’ izlemiş. Filmdeki Heidegger okuyan genç rolüyle genç kızların gönlüne taht kuran Hawke, ‘Before Sunrise’, ‘Gattaca’ ve ‘Büyük Umutlar’ (Great Expectations) adlı filmlerle ününü pekiştirmiş. Gattaca’nın setinde tanıştığı kendi gibi ünlü bir oyuncu olan Uma Thurman ile 1998 yılında evlenen eski aktör, yeni yazar Hawke, halen eşi ve iki çocuğuyla Hollywood yıldızlarının yaşamayı pek tercih etmeyeceği Amerika’nın Doğu Kıyısı’nda, herkesten, ününden uzakta yaşıyor.

"Kendimi kabul ettireceğimi biliyordum”

“Lise yıllarımda da yazardım ama iş olarak bunu seçmeyi hiç düşünmedim. Zamanla içimdeki yazma isteği herşeyin önüne geçmeye başladı. İlk kitabım bu önüne geçilmez isteğin ürünüdür” diyen Hawke’un 208 sayfalık ilk kitabı ‘The Hottest State’, 1997 yılında Amerika’da Flamingo Yayınları tarafından yayımlanmış. New York’ta geçen romanın ekseninde aşk var. The New York Times’da çıkan bir yazıda “İncelikli ve sıcak bir roman” deniyor bir ilk aşk hikayesi olan ‘The Hottest State’ için.

Ethan Hawk ve Uma Thurman

Atlantik’in iki yakasında da beğenilmiş bu ilk roman ama çok üzerinde durmamış edebiyat çevreleri. Bir Hollywood yıldızının geçici sevdası olarak görülmüş Hawke’un yazma uğraşı. “Kitabım yayımlandığında tabii ki çekiniyordum. İnsanların önyargıyla yaklaşacağını biliyordum. Bildiğim başka bir şey de mutlaka ikinci romanımı da yazacağım ve ne olursa olsun kendimi bu arenada kabul ettireceğimdi” diyor Hawke.

Yazmak konusunda iddialı ve ısrarlı olan Ethan Hawke’un bu yaz Amerika’da ikinci romanı ‘Ash Wednesday’in yayımlanmasıyla ilk kitap hakkında, “fena değil ama o bir aktör” diyen eleştirmenler övgüler yağdırmaya başlamış Hawke’a. “İyi oyuncu ama yazabilir mi ki acaba?” sorusunun cevabını vermiş Ethan Hawke, bir yol hikayesi olan ‘Ash Wednesday’ ile. Ash Wednesday’in başkahramanları bir asker olan Jimmy Heartsock ve onun hamile sevgilisi Christy. Chevy Nova’larıyla Amerika’nın bir ucundan diğer ucuna seyahat eden kafası son derece karışık ve tutkulu bu çiftin tüm olumsuzluklara rağmen bir hayat kurma çabaları, ‘yolda’ nasıl bir aileye dönüştükleri anlatılıyor romanda.

The Guardian gazetesinde yayımlanan bir röportajında ‘Ash Wednesday’in eleştirmenler ve okuyucular tarafından beğenilmiş olmasından dolayı büyük mutlutluk ve gurur duyduğunu söylüyor Ethan Hawke. Yazmaya devam edeceğini ve günün birinde ‘Muhteşem Modern Amerikan Romanı’nı yazacağını da ekliyor sözlerine; “Kendi hayatıma baktığımda, çocukluğuma, ünlü bir oyuncu olarak geçirdiğim zamana baktığımda Amerika’yı görüyorum. Bunu yazacağım, Muhteşem Modern Amerikan Romanı’nı.”