Medyadaki Ayrımcı Dile İbretlik Bir Örnek

-
Aa
+
a
a
a

 

Ocak ayının 15’i Birgün gazetesi Pazar Eki’inde Michael Kuyucu imzasıyla ve “Şalom Euruvizyon” başlığıyla çıkan yazı ayrımcılığa, yakın ve ibret verici bir örnek oluşturuyor.

 

Her türlü ayrımcılığa karşı duruşu ile bilinen Birgün’de bu yazının yayımlanması; üstelik Hrant Dink’in köşe yazılarını yazdığı bir gazetede çıkması ibret verici olan. Yazının pek çok aksak yönü var onlara da değineceğim.

 

Can Bonomo isimli bir müzisyen genç Eurovizyon’da ülkeyi temsil etmesi için seçilmiş. Tanınmamasını eleştirenler var; haklı olabilir. Ben de tanımıyordum. Bu eleştirinin Can Bonomo’nun Yahudi kimliğine dayanması, yazının başlığı, omurgası ve hatta ayrımcılığı iyice vurgulayan sonu, olayı masumiyet çizgisinden çıkarıyor.

 

Yazar ilk başlarda şöyle diyor: “Halkın yüzde 99'unun tanımadığı Can Bonomo adlı genci Eurovision'a gönderme kararı aldı. Bu kararla beraber bir kez daha insanların ne kadar yalaka, samimiyetsiz ve politik olduğunu görmüş olduk.”

 

“Şalom” diye başlayan bir başlıktan dolayı bağlantı kurmaya, anlamaya çalışıyor insan yazının başını ama kolay olmuyor. Yazarın bir ölçü aleti var %99’u ibrede görebiliyor. Sanırım bu %99 çok yakından bildiğimiz Müslüman %99 gibi bir şey. İnsanların yalaka, samimiyetsiz ve politik olduğunu buradan nasıl hemen gördük ben anlayamadım.

 

“Milletin elektrik faturaları ile maaşları ödenen bürokratlarımızın halkın tasvip etmediği, tanımadığı bir insanı böyle bir yarışmaya yollaması da halka saygısızlıktan başka bir şey değil.”

 

Bu mantık hayran olunası bir mantık. %99’un tasvibine göre hareket edecek olursak bu ülkede yaşayan ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan Rum, Yahudi, Ermeni ve hatta demokrat vatandaşlarımızın daha çok çekecekleri var demektir.

 

“Can Bonomo İzmirli Yahudi bir ailenin yetenekli bir genci. Şu ana kadar tek albüm yapmış ama fazla muvaffak olamamış, radyolar şarkılarını çalmamış, TV'ler kliplerini fazla yayınlamamış. Yani popüler kültürden çok uzak bir genç.”

 

Hem yetenekli hem de muvaffak olamamış, bu ne yaman çelişki anne. İyi müzik popüler kültür içinde parlamayanların, muvaffak olamayanların işidir oysa. Müzikte nitelikle nicelik ters orantılıdır. Yazının bütün halini okumamış olsanız sırf bu cümleden dolayı bir ayrımcılığı anlayamazsınız. Eleştirim yazının ruh halinedir, ayrımcılığın, Yahudi düşmanlığının  vurgulanmasıdır. Başka bir yayın organında çıksa güler geçersin; ancak yazıyı eleştiriye muhtaç kılan Birgün gazetesi’nin varlık nedenidir.

 

“Yazılı basın ve entel dantel yazar çizerler bir anda Can Bonomo'cu kesildiler.Yazılı basın Can kardeşe sınırsız destek verirken, görsel basın daha temkinli davranıyor, halk ise ciddi anlamda tepkili.”

 

Sanırım bu dili biraz tanıyoruz. Ülkenin aydın, demokrat yazar çizerlerini halkın gözünde değersizleştirmek için kullanılan bir dille kardeş. Bahsettiği halk nasıl bir halk ben anlamadım.

 

Şimdi kibar kibar Yahudi düşmanlığının ifşa olduğu bölüme geliyoruz. Şöyle diyor yazarımız:“İzmirli bir yerel gazete İzmir'den çıkan Yahudi kökenli Dario Moreno'dan sonra yeni bir yahudi kökenli Dario Moreno'nun çıktığını söyleyerek, Can Bonomo'yu Dario Moreno'ya benzetti. Akit gazetesi konuyu farklılaştırarak “Eurovision'da Türkiye'yi bir Yahudi mi temsil edecek?” diye sordu. Bu konuda da çok ciddi komplo teorileri yapılmaya başlandı. Teorilere göre TRT'nin İsrail'e şirin gözükmek adına bir Yahudi bir genci bu yarışmaya gönderdiği de en çok konuşulan komplo teorisi oldu. Bir an bunu duyunca ben de durdum, "Acaba mı" diye kendi kendime sordum.”

 

Sanırım bunu okuyan her insan öncelikle bu paragraftaki “köken” kelimesinin ne amaçla yerleştirildiğini anlar. Yok yanlış söyledim ancak % 1 den biriyse anlar. Yazar kendi niyetini başkalarını üzerinden dillendiriyor ki konu ayrımcılık olunca çok karşılaştığımız bir şey. Bak böyle düşünenler de var naifliğiyle demokratik bir ülkede suç sayılacak nefret söylemi örneklerini fikir paylaşımıymış gibi sunan anlayışı da tanıyoruz. Buradaki “Türkiye'yi bir Yahudi mi temsil edecek?”sorusu yazarın bize asıl sormak istediği sorudur. Yazının ana ruhu ve izleği budur. Devamla Türkiye’nin İsrail’e şirin gözükmek adına bir yahudi’yi eurovizyona gönderiyor iddiası %99 u kışkırtmaya çok teşne bir iddiadır. Yazarın, “Ben de durdum acaba mı dedim” laf kalabalığına bakmayın. O zaten kendiyle bu görüşleri özdeş gördüğü için seçip koymuş bu örnekleri.

 

“Yahudilerin Türkiye'de çok ciddi bir lobisi var, bunu bizzat biliyorum, radyo pazarınının yüzde 40'ına yakın bir bölümünü onlar yönetiyor, eğlence ve ticaret işine kafaları hepimizden çok basıyor, bu da ayrı bir gerçek.”

 

Bak sen neler biliyormuş. Gene aletinin düğmesine basmış radyo alemindeki %40 Yahudileri yakalamış. Bu nasıl bir mantık. Bu nasıl bir kafa yapısıdır. Yazar burada ayrımcılığın ve Yahudi düşmanlığının şahikasındadır. Farkında olmadan dilini netleştirmiş. “Biz” ve “onlar” noktasına gelmiş. Bir “biz” var pastadan payı az almışız bir de bize karşı kurnaz, kafaları çok çalışan “onlar” var yani Yahudiler; onlar pastayı hamuduyla götürüyor. Her şeyi bilen yazar sanırım 6-7 Eylül rezilliğini, Varlık Vergisi rezilliğini bilmiyor. Yoksa bu dili kullanmazdı.

 

“Ben bu yıl İsrail'in Eurovision Şarkı Yarışması'nda Türkiye'ye 12 tam puan vermesi gerektiğini düşünüyor ve bunu da bekliyorum. Eğer İsrail, bu gence ve dolayısıyla Türkiye'ye 12 puan vermezse “yuhhh...” diyeceğim, şimdiden peşin söyleyeyim.”

 

%99 temsilcisi bu arkadaş her şeyi birbirine karıştırmış. İsrail’in politik yöneticileriyle İsrail halkını aynı sanıyor. Daha kötüsü Türkiye’deki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Yahudi insanları İsrailli sanıyor. Halkını çok iyi tanıyan ve ölçen güzel kardeşim, 2007 yılında senin %99, eurovizyon yarışmasında 12 puanı Ermenistan’a neden verdi sor bakalım kendine;o zaman da böyle nefretle mi karşılamıştın bu puanı?

 

Ve yazar son vurucu darbesiyle bitiriyor yazısını. “Sevgili Can’a bir şarkı adı önerim olacak şarkının adı ‘Şalom Örovizyon’ olsun,” diyor.

 

Biz %1 in içine hapsolmuşlar bu yazıyı okuyunca ne demek istediğini çok iyi anlıyoruz.

 

Radyo programı da yaptığına göre mutlaka sevilen biridir. Büyük ihtimalle de çok iyi bir insandır. Burada anlatmak istediğim başka. Zaten bu ayıp onun değil, bu ayıp elekten, süzgeçten geçirmeden hoyratça yazıyı yayımlayan Birgün Gazetesi’nin ayıbıdır. Buna sessiz kalmamak için bu yazıyı yazdım.

 

Ayrımcılığın, nefretin, şiddetin olmadığı bir dünya için.