Klinghoffer'in Ölümü Operası

-
Aa
+
a
a
a

Geride bıraktığımız 2001 senesinin son günlerinde ABD müzik dünyasında çok ilginç bir tartışma patlak verdi ve günlerce konuşuldu. Sular ardında birçok kazazede bırakarak yavaş yavaş duruluyor yeni kıtada.

 

Anlaşmazlığın yörüngesinde ABD'li minimalist besteci John Adams (solda ) ve onun “The Death of Klinghoffer - Klinghoffer'ın Ölümü” adlı operası bulunuyor. 1947 Massachussetts doğumlu Adams'ın 1991 tarihli ikinci operası bu. Bestecinin “Nixon in China” adlı operasıyla birlikte (biraz da müstehzi bir ifadeyle) docu-opera veya CNN operası başlığı altında sınıflandırılan bir türün ilk örneklerinden. Politik bir yapıt diyebileceğimiz operanın konusu hayli ilginç. Öykü İtalyan yolcu gemisi Achille Lauro'nun 1985 yılında Filistinliler

tarafından kaçırılması ve rehinelerden 69 yaşındaki Leon Klinghoffer adlı tekerlekli sandalyeye mahkum bir Amerikalı Yahudi yolcunun hunharca öldürülmesi ve denize atılması hadisesini işliyor.

 

The Death of Klinghoffer, John Adams'ın ilk operası olan Nixon in China'yı gerçekleştirdiği ekibiyle giriştiği ikinci projesi. Sahneleme ilk projede olduğu gibi yine Peter Sellars'a ve libretto yine Alice Goodman'a ait. Adams operasına başladığında yıl 1989'dur ve Leon Klinghoffer'in gemiden atılma sahnesi belleklerdeki yerini tüm canlılığıyla hala korumaktadır. 1989 aynı zamanda, operanın dünya prömiyeri kaydının notlarını kaleme alan Michael Steinberg'in de belirttiği gibi, ABD'nin Saddam Hüseyin'e verdiği desteğin dorukta olduğu yıldır. Yapıtına son noktayı koyduğu 12 Şubat 1991 ise, yine Steinberg'in ifadesiyle, ABD'nin Irak'ın kafasına "akıllı bombalar"ını yağdırdığı sıralardır.

 

Operanın dünya prömiyeri Brüksel'de, Körfez Savaşı'nın bitişinden bir hafta sonra yoğun güvenlik tedbirleri altında gerçekleşir. İlk sahnelemeyle birlikte eleştiriler de dört bir taraftan yağmaya başlar. John Adams özellikle oportünizmle ve yaşanmış bir trajediyi sömürmekle suçlanır. Başta da değindiğimiz gibi olay henüz çok tazedir ve insanlar bu konuda çok ama çok hassastırlar.

 

“Sıcak patates” dediklerinden...

 

John Adams'a saldırılar iki koldan yağar. Bir yandan opera Siyonist bir konuya sahip olmakla suçlanır. Diğer yandan Adams, yönetmen Sellars ve libretto yazarı Goodman "utanmazca" Filistin yanlısı olmakla suçlanırlar. Goodman ölüm tehditleri bile alır.

 

Brüksel'deki skandal prömiyer sonrası ABD'li opera kurumlarını bir telaş alır. Operanın bestecisi olan John Adams zamanımızın yaşayan en önemli bestecilerinden biridir. Sanatseverler merakla beklemektedir üzerinde fırtınalar koparılan bu yapıtı. Bekleyiş uzun sürmez ama, The Death of Klinghoffer'ın ABD macerası pek kısa sürer. San Fransisco operası bir iki sahnelemeden sonra operayı programından çıkardığını duyurur ve "sıcak patates"i kim alırsa deyip atar havaya. ABD'deki hiçbir opera kurumu yaşanan protestolar sonrası cesaret edemez  Klinghoffer'i sahnelemeye. Operanın siparişini veren Los Angeles Operası da dahil olmak üzere. Çekingenlik o noktaya varmıştır ki bu satırların yazıldığı güne kadar yani on seneyi aşkın bir süre zarfında hiçbir ABD'li opera kurumu eseri sahnelemeyi göze alamaz.

 

Veee bugüne geliyoruz. Brüksel prömiyerinden on yıl sonra The Death of Klinghoffer yeniden gündeme geldi. Geçtiğimiz yılın son aylarında önce Fin Ulusal Operası el attı yapıta, İngiliz yönetmen Tony Palmer'ın prodüksiyonuyla, hemen ardından Amsterdam'da ve geçtiğimiz günlerde de Londra'da operanın "konser" yorumları gerçekleştirildi. Adams'ın tartışmalı operası gündemimize geldi gelmesine ama tek başına değil, beraberinde on sene önce yaşattığı
tartışmalarla ve dünyada meydana gelen son hadiselerin gölgesi altında.

Achille Lauro adlı gemi, İstanbul'da da demir atmıştı.

On yıl boyunca neredeyse hiçbir yerde sahnelenmedikten sonra geçtiğimiz yılın son aylarında tekrar dünya gündemine giren yapıt prömiyerinden sonraki ikinci fırtınayı Boston'da koparttı, hem de ne fırtına... Operanın bu sefer yaratmış olduğu tartışma genişliği bakımından sanırız on yıl önceki Brüksel hadisesinden fersah fersah ötede.

 

Önce olayı kısaca özetleyelim. Boston Senfoni Orkestrası 2001 yılının Kasım ayının son haftasında The Death of Klinghoffer operasından üç koro sahnesini programına almıştı fakat 11 Eylül saldırısı sonucu oluşan hassas ortam gerekçe gösterilerek bu bölümler kaldırıldı ve yerine Aaron Copland'ın Birinci Senfonisi yerleştirildi.

 

Ekim 2001'de Boston Senfoni Orkestrası'nın yönetimi John Adams'a bir e-mail göndererek kişiliğine ve sanatına saygı duyduklarını ama daha önce orkestra tarafından seslendirileceği duyurulan The Death of Klinghoffer operasının koro bölümlerini, içinde bulunulan dönemin hassas koşulları nedeniyle programdan çıkartmak zorunda kaldıklarını, bu eserin yerine Adams'ın koro ve orkestra için Harmonium adlı eserini eğer kendisi de uygun görürse programa koyabileceklerini söylediler. Adams'ın buna cevabı net bir "hayır"dı.

 

"Bir eserimin icrasının iptal edilmesi anlayabileceğim bir sebebe dayanıyor olabilir" demiş Adams bu olay sonrasında yapılan bir söyleşide: "Örneğin Short Ride in a Fast Machine / Hızlı Makinede Kısa Sürüş adlı eserim Prenses Diana'nın ölümünden bir hafta sonra verilecek bir konserin programından çok haklı bir sebeple çıkarıldı." Gelin görün ki Klinghoffer'ın koro sahnelerinin başına 11 Eylül trajedisinden yaklaşık üç ay sonra aynı şeyin gelmesi Adams'ı hayal kırıklığına uğratmış.

"Beni esas ilgilendiren bu iptalin klasik müzikle ilintili bir açıklaması olup olmadığıydı. Bu ülkedeki senfoni ve opera kurumlarının çok ürkek olduğunu düşünüyorum ve üzülüyorum aslında, çünkü benim eserimin başına gelen bu olay konser ve opera izleyicilerinin ne kadar kırılgan ve çabucak ürken bir yapıda olduklarını insanı umutsuzluğa sevk edercesine ispatlıyor.”

"Bu durum gerçekten utanç verici çünkü ben senfoni konserlerinin en az MOCA'yı veya Angels in America'yı görmek kadar kışkırtıcı, ufuk açıcı olabilmesini arzu etmişimdir.”

 

"Harmonium'u programa koydurtmamamın sebebi ise Klinghoffer'ın ciddi ve insancıl bir yapıt olduğunu düşünmem ve ayrıca bu yapıt üzerine birçok insanın daha dinlemeden önyargılı açıklamalar yapmış olmasından kaynaklanmaktadır. Şöyle düşündüm: Eğer ‘Tamam haklısınız, Klinghoffer ele alınmayacak kadar sıcak, buyrun Harmonium'u seslendirin,’ deseydim, o zaman Klinghoffer hakkında oluşan hükme ben de katılmış olacaktım."

 

Bir dakikalık korku

 

Klinghoffer'daki koral partiler Ortadoğu coğrafyasını tasvir eden, gizem yüklü, dinsel referanslar da içeren bölümler. İlk koro olan Sürgün Edilmiş Filistinliler Korosu şiddet içerdiği söylenebilecek dizelerle son buluyor: Bizim yerimizi alanlar bırakın hele işlerini görsünler. İnancımız, kırdıkları o taşları alacak ve o taşlarla onların dişlerini kıracak.

 

Fakat kırk küsur dakikanın içinde neredeyse bir dakika yer kaplayan bu şiddet dışavurumunun yanı sıra eserde İsrail görüş açısı da dillendirilmemiş değil. O bir dakikalık şiddet içerikli dizeler bile Boston Senfoni'yle birlikte eseri seslendirecek olan Tanglewood Festival Korosu'nu kızdırmaya yetmiş. Koronun bir elemanının kocasını 11 Eylül saldırısında WTC kulelerinden birine çarpan uçakta kaybetmiş olması da rahatsızlığın yüksek tondan dışa vurulmasına sebep olmuş.

Adams bütün bu dile getirilen hassasiyeti bir noktaya kadar anlıyor ama herşeyden önce bir dünyalı sanat adamı sıfatıyla sormadan da edemiyor:

 

"Amerikalılar gündelik yaşamlarında Afganistan üzerine bombaların yağdırıldığını seyrederken bir yandan da oturup akşam yemeklerini yiyebiliyorlar. Enkazlardan ölü bedenlerin çıkarılmasını, bütün o ürkütücü sahneleri yüzlerce kez seyredebiliyorlar. Evet, bütün Amerikalılar bunu yaptı. Peki o halde neden konser salonunda Sürgün Edilmiş Filistinliler Korosu’nu dinlemek ‘dayanılması çok güç’ olabiliyor?"

 

Yapıtın Brüksel ve San Francisco prömiyerlerinde Avrupalı ve ABD'li izleyicileri çileden çıkartan, çeşitli Yahudi grupların kampanyalarına hedef yapan şey, Filistinli teröristlere yapıtta "ses" verilmesi, operanın bütününün bir anlamda terörü meşrulaştırmaya dönük bir eylem olarak algılanmasıydı. Hannu Reime'nin son derece bilgilendirici makalesinde belirttiği gibi, bu operaya konu teşkil eden Achille Lauro olayı Filistin tarihi içerisinde yer alan iki sarsıcı tecrübenin ortasında vuku bulmuş bir olaydı. O iki olay İsrail'in Lübnan'ı 1982 yılındaki işgali ile Gazze'deki ilk intifada hareketiydi. 1982 yılında İsrail, Filistin Kurtuluş Örgütü'nü ve diğer Filistinli grupları Lübnan'dan çıkartmış ve Sabra ve Şatila mülteci kampları katliamlarında yüzlerce masum Filistinli'yi öldürmüştü. Alice Goodman’ın (ki kendisi de Yahudi’dir) librettosunda bu meşum olaya da Filistinli korsanların ağzından yer verilmiş.

 

Hannu Reime makalesinde ayrıca 1985'deki bu gemi kaçırma olayının opera librettosunda yer verilmeyen sebebine de değinmiş. Reime yazısında Achille Lauro gemisini kaçırma eyleminin İsrail Hava Kuvvetleri'ne bağlı jetlerin Tunus'ta konumlanan FKÖ'nün yeni yönetim merkezine gerçekleştirdikleri ve yetmişi aşkın kişinin ölümüne sebep olan hava saldırısına misilleme olarak yapıldığını hatırlatıyor bize.

 

Operanın son Boston macerasında öne fırlayan bir isim daha var ki, o da ABD'nin kışkırtıcı görüşleriyle tanınan sivri dilli müzik yazarı Prof. Richard Taruskin (Kaliforniya Üniversitesi, Berkeley). On yıl sonra gelen ikinci Klinghoffer meydan muharebesi Taruskin'in operayı şu sözcüklerle nitelendirmesiyle birlikte doruğa tırmandı: Anti-Amerikan, Anti-Semitik ve Anti-Burjuva. Taruskin ayrıca John Adams'ı da teröristleri ve terörizmi romantize etmekle suçladı. 9 Aralık 2001, Pazar günü The New York Times'ın "Arts and Leisure" sayfasında yayımlanan uzun yazısında Taruskin'in şu satırları yer aldı:
"Eğer terörizmin başı ezilecekse, dünya kamuoyunun kararlı bir şekilde bunun karşısında durması sağlanmalı.

Terörizmi romantize etmekle suçlanan John Adams

Yani artık teröristleri birer Robin Hood gibi eylemlerinden ötürü romantize etmemek gerekir, ‘The Death of Klinghoffer’in yaratıcılarının yani Adams, Goodman ve Sellars'ın yaptığı şey budur. Boston Senfoni doğru bir iş yapmıştır. İnsanlara daha fazla acı çektirmenin hiçbir manası yok. Evet sansür zavallıca bir davranıştır ama bu olayda merhamet duygularımızla hareket ederek böyle bir eyleme izin vermemek daha asil bir davranış olacaktır."

 

John Adams The Guardian'dan Martin Kettle'la yaptığı söyleşide Taruskin'in suçlamaları karşısındaki şaşkınlığını "Sanki bir B-52 tarafından bombalanmış hissediyorum kendimi" cümlesiyle dile getirmiş:

"Kısa bir süre önce Adalet Bakanımız John Ashcroft 11 Eylül hadisesinden sonra Bakanlığının insan hakları politikasını sorgulamaya kalkmanın teröristlere yardım etmekten başka bir işe yaramayacağını söyledi. Taruskin'in söylediği de bu demecin ‘sanatsal’ versiyonundan başka bir şey değil. Benimkiyle uyuşmayan bir estetik bakış açısı kesinlikle dinlenmeye değer değildir. Bu beni gerçekten çok rahatsız ediyor."

 

Yapıt, hoşgörüsüzlük üzerine

 

Adams'dan röportajın ilerleyen kısımlarında isyan tümceleri dökülüyor.. 

 

"Bu ülkede karşı tarafın hiçbir söz hakkı yok, Filistin halkının bakış açısının bir sanat eserinde sunulmasına hiçbir şekilde imkan tanınmıyor. Susan Sontag geçenlerde dedi ki, ülkede yaratılan havanın bir benzerine kırk yılı aşkın bir zamandır şahit olmadım; ben de aynı fikirdeyim. Bütün o insanların SUV'larına atlayıp şehirde Amerikan bayraklarını sallayarak gezdiklerine şahit oluyorum."

 

John Adams bu bağlamdaki görüşlerini www.andante.com sitesindeki röportajında da Elena Park'a şöyle anlatmış:

"Uzun zamandır şunu düşünüyorum. Eğer opera geleceği olan bir sanat dalı olacaksa içinde yaşadığımız dünyanın günümüzdeki psikolojik temalarını ve alt akımlarını kapsamak zorunda. Nixon in China üzerine kolayca hüküm veren insanlar orada mesela şu noktayı kaçırdılar. Yapıt o zamanın en büyük sorunsalıyla ilgiliydi: Komünizm Kapitalizm Karşıtlığı, Kadının Politik Yaşamdaki Yeri, Kültür Devriminin tasviri, İç Savaş'tan çıkmış bir toplumun perişanlığı. Aynı şekilde Klinghoffer'ın Ölümü sadece yakın zamanda meydana gelmiş basit, vahşi bir olaydan söz eden bir yapıt değil, dinsel ve toplumsal hoşgörüsüzlük üzerine, yazılı tarihin ilk yaprakları kadar eskiye giden bir toprak için verilen mücadele üzerine, yaşlı ve sağlıksız olanın hastalıkla ve ölümle başa çıkması üzerine bir yapıt.”

 

"Bu yapıtımdan bugünlerde terörist opera olarak bahsedilmesi beni çok şaşırttı. Oysa ki terörizm operada sadece bir kıvılcım noktası. ABD insanı uzun yıllardır Amerikan televizyonlarının ve günlük gazetelerinin haberlerini tükete tükete artık o kadar katılaşmış ve duyarsızlaşmış bir hale geldi ki, Klinghoffer hadisesinin tasvir edildiği bir öyküyü ‘şeytani teröristler’ ve ‘masum kurbanlar’la bezeli klişe bir melodramın etkisinden sıyrılıp değerlendiremiyorlar. Terörizm çok kötü bir yoldur ve maruz kalan herkes dayanılması güç acılar çeker ama bir teröristin yaptığı eylemlerin gerisinde birtakım gerekçeler yatar ve bu durumda ‘niçin’ sorusunu sormamak aptallık ve kendini kandırmak demektir.”

 

"11 Eylül saldırısını takip eden haftalarda burada ABD'de Başkan'ın konuşmalarında şekillenen adı konulmamış bir emir kipinin ortaya çıktığını fark ettim. Kötüler'le savaştığımız bize söyleniyordu, sade ve basit bir şekilde. Nedenlerini niçinlerini aramaktan caydırılıyorduk. Bir tür engizisyon duruşu alınmıştı, Mc Carthy dönemini hiç de aratmıyordu doğrusu: Onlar düşman'dılar ve kötü'ydüler. Onlar hakkında daha fazla soru sormanın hiçbir manası yoktu.”

 

"The Death of Klinghoffer, Leon Klinghoffer'ın ölümünü bir trajik hadise gibi ele alıyor. Bu bağlamda ben onu daha ziyade bir ‘dinsel kurban’ olarak gördüm ve ölümü Bach'ın Passion'larındaki çarmıha germe sahnelerinden çok da farklı değil. Hem İsa hem de Leon Klinghoffer öldürüldüler çünkü ‘şüphe’yi ve ‘nefret’i simgeliyorlardı, ama operanın anlattığı bu kadarla sınırlı değil, aynı zamanda karşı tarafa da ‘ses’ veriyor. Filistin halkının aklına ve yüreğine kulağımızı veriyoruz: Acılarının farkına varılabilmesi için hayatlarını feda edebilen bir genç kuşak yetiştirmeye onları sevk eden şey nedir?"

 

Evet, tarafların görüşlerini sizlere aktarmaya çalıştık, karar artık okuyucunun ve dinleyicinin. Artık Amerikan paranoyası mı dersiniz, yoksa terörü romantize etmek mi?

John Adams'ın yeni projesine gelince. O şimdilerde yeni bir opera üzerinde çalışıyor. Librettisti yine Alice Goodman. Son sözü besteciye verelim, o da yeni operasının konusu hakkında bize bilgi versin:

 

“On yıl düşündükten sonra yeni bir konu buldum. Soğuk Savaş sırasında ABD'yi ve hidrojen bombasının yapımı sırasındaki etik açıdan yaşanan belirsizlikleri konu alacak bir opera. Olaylar Mc Carthy ve James Dean'in döneminde geçiyor."

 

 

Yararlanılan kaynaklar ve ilave okumalar

 

John Adams Official Web Site : www.earbox.com (Bu yazıda atıf yapılan birçok röportajı da bulabileceğiniz besteci hakkında çok bilgilendirici bir site.)

Hannu Reime yazısı: www.polarities.net/focus/2001/reime.html ("Öteki" tarafın görüşlerini ihmal etmemek lazım diyorsanız muhakkak bir göz atın.)

Besteciyle www.andante.com sitesinde Elena Park tarafından yapılan röportaj (Girmişken siteyi de incelemenizi öneririm, birkaç ay içinde sanal dünyanın önde gelen klasik müzik sitesine dönüşmüş durumda.)

  

Prof. Richard Taruskin'in The New York Times'daki makalesine John Adams'ın web sayfasından verilen linkle ulaşılabiliyor, ama öncelikle gazeteye online kayıt olmanız gerekiyor (bedelsiz).

Konu üzerine yazılmış gazete makaleleri içerisinde benim en bilgilendirici bulduğum Los Angeles Times'da çıkan Mark Swed imzalı iki yazı oldu. Bu yazılara da yine John Adams sitesine girerek ulaşabiliyorsunuz.

 

“The Death of Klinghoffer” ve diğer John Adams kayıtları

  

Ve son olarak "Eh, hakkında bu kadar okuduktan sonra bir de dinleyelim" derseniz eğer, operanın size önerebileceğim tek kaydı mevcut: 

John Adams: The Death of Klinghoffer; London Opera Chorus, Lyon Opera Orchestra / Kent Nagano; Nonesuch79281 (2 CD)

 

John Adams'ın bütün yapıtlarını dinlemek isteyenler için de iyi bir haberimiz var. Besteciyle Nonesuch Records arasındaki işbirliğinin 15. senesinde, yani 1999'da çıkarılmış bir külliyat mevcut şu anda piyasada. Bestecinin 20 yıla yayılmış nerdeyse bütün eserlerinin kayıtlarını içeren bir çalışma bu:

The John Adams Earbox; Nonesuch 79453 (10 CD)

 

İyi dinlemeler...