Yunanistan Parlamentosu bir kez daha kuşatma altında! 15 Haziran’da yaşanan olaylar sonrasında Syntagma Meydanı’nı terk etmeyen Yunanistan’ın ‘Bıkkın ve Öfkeli’ vatandaşları protestoların 28. gününde de parlamentonun önündeydi. İçeride Papandreou parlamentonun güvenoyunu alırken, dışarıda bekleyen kalabalık da kemer sıkma politikalarını istemediklerini yüksek sesle dile getirmeye devam etti. Artık gözler 30 Haziran’da parlamentonun onayına “ara dönem strateji planı” olarak sunulacak olan tasarruf politikalarının başlangıcına çevrildi.
15 Haziran günü Yunanistan Kamu Çalışanları Konfederasyonu (ADEDY), İşçi Sendikaları Federasyonu (GSEE) ve Mücadeleci İşçi Kolları Birliği'nin (PAME) çağrısıyla yapılan 24 saatlik iş bırakma eyleminden ötürü, ulaşım, haberleşme ve sağlık alanında yapılan iş bırakmalar hayatı durma noktasına getirilmişti. Fakat sendikal bürokrasi içerisinde yeralan siyasi partilerin etkisi ve uzun zamandır devam grev dalgasının yavaş yavaş anlamını yitirdiği gerçeği, gözlerin salt bir biçimde taleplerini dile getiren vatandaşlara çevirilmesine sebep oluyor. Modern Yunanistan tarihinin en güçlü eylemlerinden birinin gerçekleştiği Atina’nın Syntagma Meydanı’nda da, kendilerini "Bıkkın ve Öfkeli Vatandaşlar" olarak adlandıran, sayıları 30.000’i bulan protestocu kalabalık bu taleplerini, parlamentoyu kuşatıp milletvekillerinin ekonomik yaptırımları tartışmak üzere meclise girişilerini engelleyerek parlamentoya iletmeye çalıştı.
Molotof kokteyllerinin ve yaşanan kargaşanın medyatik açıdan verimli oluşundan olsa gerek, dünya basınında 15 Haziran isyanı “alışılageldik” Yunan isyanlarından biri olarak sunuldu. Medyatik algının seçiciliğinin bir başka yönünü de, Syntagma Meydanı’nda yaşananları hamak ve ‘We got the solution. Revolution’ yazılı posterlerin biraraya getirilerek, sarkastik bir tavırlarla yaratılan bol imalı köşeyazılarında da görüldü.1Fakat, Yunanistan halkının karşı karşıya kaldığı durumun vahameti ortaya koyulduğunda, yaşanmakta olan protestoların, sadece ‘kanı kaynayan’ gençlerin heyecanından kaynaklanan geçici bir olağanüstü hâl olmadığı görmek mümkün olabilir.
Avrupa Birliği Merkez Bankası ve IMF’nin yardımları ile girdiği ekonomik darboğazdan çıkmayı planlayan Yunanistan’dan istenenler “kemer sıkma” gibi bir benzetme ile gündeme gelse de, bu talepler sıralandığında bu ‘sıkma’ eyleminin nefes alabilirliğe olan etkisi yeni bir tartışma konusu doğuruyor. Henüz tasarı halinde olan bu yaptırımlarından birkaçını kabaca sıralarsak, Mart ayı itibari ile işsizlik oranı yüzde 16.2 olan ve artmaya devam eden Yunanistan’ın kemer sıkma politikası aşağıdaki durumları içerecek gibi duruyor:
Özelleştirmeler artacak 2
Çalışma saatleri artacak 3
Sözleşmeli personel sayısında azaltılmaya gidilecek ve sayıları 4 yıl içerisinde yarıya düşürülecek 4
Kamu personelinin çalışma saatleri arttırılıp, maaşları düşürülecek 5
Alkol, sigara ve ulaşım fiyatlarına uygulanan KDV %19’dan %23’e çıkarılacak 6
Konuşulanlar sadece tasarılar olup bu listeye birçok ekleme yapmak mümkün olsa da, paketin içerdiği yaptırımlar karşısında Syntagma Meydanı’nda kesin bir reddediş sesi yükseliyordu.
Independent gazetesinin aktardığı üzere, gösterilere katılan Amalia Stavrou adlı emekli öğretmen alanda bulunma gerekçesini şu cümlelerle anlatıyordu;
"Ben meclisin önüne oğlumun geleceğine sahip çıkmak için geldim. Bu korkunç kriz olmasaydı onu evlendirecektim, ama şimdi hiçbirimiz geleceğimizi öngöremiyoruz." 7
Associated Press'in geçtiği haberde ise, Syntagma Meydanı'ndaki gösterilere katılan hemşire Dimitra Nteli alanda bulunma nedenini "Ne yapabiliriz ki? Çocuklarımız ve kendimiz için savaşmalıyız! 25 yıllık çalışmanın sonrasında 1.100 Avro alıyorum. Şimdi bunu 900'e düşürecekler. Bununla nasıl yaşayabiliriz?" 8cümleleri ile dile getiriyordu.
Dışarıda bunlar olurken, 2008 yılında Alexis'in öldürülmesinin ardından yaşanan gösterilerden bu yana etrafı tarihinde ikinci kez tellerle çevrilen Yunanistan Parlamentosu'nda ilginç gelişmeler yaşanıyordu.
İstifası ilk kez gündeme gelen Başbakan Papandreu, Hürriyet Gazetesi muhabiri Yorgo Kirbaki'nin aktardığına göre, 15 Haziran’dan önce içinde bulunduğu durumu “Hiçbir ülkenin başbakanı elinde bir dilenci tepsisi ile başka ülkelerden para toplamaya gitmek istemez... Ben kesinlikle yapmak istemiyorum ama bunu Yunanistan için yapıyorum” 9diyerek açıklıyordu. 15 Haziran’ın akşamında Yunan halkına hitaben banttan yayınlanan konuşmasında, istifa etmek yerine kabinede revizyon ve güvenoyuna gidip, “Mücadeleme devam edeceğim." diyen Papandreu, nihayetinde eski savunma bakanı Evangelos Venizelos’ı hazine bakanlığına getirdikten sonra, dün -22 Haziran- 300 sandalyelik parlamentodan 155’inin güvenoyunu almayı başardı.
Borcunu ödemek için daha fazla borç almaya zorlanan Yunanistan’da protestoların kendiliğinden yatışmasını bekleyenler uzun bir süre beklemek durumunda kalabilirler.
1http://www.bbc.co.uk/news/world-europe-13830466
3http://www.wsws.org/articles/2011/may2011/wkrs-m27.shtml
4http://www.ekathimerini.com/4dcgi/_w_articles_wsite1_19220_10/06/2011_394392
6http://today.msnbc.msn.com/id/43443426/ns/world_news-europe/