Kendi Kaderini Tayin Hakkı!

-
Aa
+
a
a
a

İspanya'da Tenerifetakımında top koşturan İgor Simutenkov'un Avrupa Birliği Adalet Divanı'nca kabul edilen başvurusu Avrupa futbolunun geleceği ile ilgili önemli bir dönemin habercisi. Ama bu mesele vesilesiyle, futbolcunun özlük hakları konusunda meşakkatli bir mücadeleye imza atmış birisinin hakkını baştan teslim edelim: Avrupa futbol ''statükosu''na ilk isyan Belçikalı Jean Marc Bosman'la başlamıştı.

Sözleşmesi bitmesine rağmen kulübünün bonservisine hükmetmesini kabul edemeyen Bosman, futbol yaşamının bitmesini de göze alarak ''futbolun efendileri''ne açtığı adalet savaşını kazanmış ve önce futbolcuların sonra diğer spor dallarının oyuncularının da, çalışma statülerinde önemli bir değişim yaratmıştı.

Tarihe ''Bosman yasası'' olarak geçen ve kısaca futbolcuların ''serbest dolaşım hakkı'' olarak özetlenecek bu gelişmeyle beraber, çoğu futbol kulüplerinin denetiminde olan devasa transfer maliyeti akışı da bir şekilde kontrol altına alınmıştı. Bununla beraber, ''endüstri''nin denetimini ellerinde tutan FİFAve UEFAgibi kurumlar olan bitene sert tepki gösterse de, Avrupa Birliği'nin zorlamasıyla bu kuralı kabul etmek zorunda kalmıştı. 15 Aralık 1995 tarihinde kabul edilen yasa ise ancak 15 temmuz 2001 de yürürlüğe girebilmişti. O kadar ki UEFA Asbaşkanı Şenes Erzik, yasanın yürürlüğe girmesinden bir ay önce yasa için ''Bosman kanunuyla futbolun dibine konan dinamit, resmen yürürlüğe giriyor'' diyerek, resmi ağızdan da kurumların meseleye bakışını özetlemiştir.

Velhasıl tüm itirazlara rağmen yasa 4 senedir yürürlükte. Bu sayede birçok sporcu ''kendi kaderini tayin hakkını'' elde etti. Öte yandan, bu mücadeleye başladığında, Bosman'ın futbol camiasından büyük de ilgi gördüğü söylenemezdi. Bir kaç cılız tepki dışında (Futbolun yaşayan Mesih'i Maradona'yı tenzih edip, iyiden iyiye efendilerin ''bibloları'' olan Pele, Platini, Beckanbauergibilerine de tekrardan ekşiyelim) başta futbolcular olmak üzere, teknik direktörlerden doğru düzgün destek gelmedi. Bu kadar çok parayla muhattap olan ''futbol insanı"ndan adalet savaşı beklemek elbette safdillik olurdu.

Hal böyle olunca, Bosman'a da destek sınıfsal zeminde değil, ''isyancı'' zeminde geldi. Ki bu destek de oldukça cılızdı. Şu anda ise, tüm futbolcular transfer döneminde "Bosman yasası"na göre vaziyetleniyor.

Bosman'ı hatırlamamıza vesile olan yeni gelişme de Rus futbolcu Simutenkov'un ''AB ülkeleri ile ortaklık anlaşması imzalanmış ülke futbolcularına da birlik lisansı verilmesi'' talebiyle başlayan ve AB Adalet Divanı'nca kabul edilen yasa ile artık aralarında Türkiye'nin de bulunduğu pek çok AB komşusu ülkenin futbolcusunun AB lisansı ile oynayabilecek olması... Yani, artık Avrupa kulüpler karşılaşmaları, ulus-devlet efelenmesinden ziyade ''ırkların kardeşliği'' (abartıyoruz) turnuvalarına dönecek. Sadece oyuncuların değil, başkanların da değişmeye başladığı dünya futbolunda başka türlü yapılanmalara hazır olmak lazım. Kimbilir belki, bu değişim sayesinde memleketten bir futbolcu da adalet savaşı başlatır da, ''elalem pişirsin, biz yiyelim'' cemaatimizden kurtuluruz az biraz.

 15 Nisan 2005 tarihinde Birgün'de yayımlanmıştır.

 

(Bu yazının tüm hakları, yazarını ve ilk yayımlandığı kaynağı belirtmek kaydıyla ve kâr amacı gütmemek şartı ile, kullanmak isteyene aittir...)