'Karenti İzindeydim'

-
Aa
+
a
a
a

12 Eylül. Pınar Kür'ün, “78'liler masum muydu, değil miydi?” diye kuyuya attığı taş canımızı acıtmaya devam ediyor. Zira yıllar oldu, halen o kuyunun dibindeyiz. Hazreti Yusuf misali. ( Reha Mağden'in kulakları çınlasın.)

 

“78'liler masum muydu?” tartışması bana, "İçinizdeki Trafik Canavarını Durdurun" kampanyasının en yoğun günlerinde, Enis Batur'un kurduğu bir cümleyi hatırlattı: "Diyelim ben içimdeki canavarı durdurdum. Peki karşıdan gelenin içindekini kim durduracak?"

 

Bu yıl 12 Eylül'e dair en anlamlı etkinlik şüphesiz Marmaris'te yapılması planlanan Netekim Festivali. Kenan Evren'in, olur olmaz kullandığı o meşum kelime, daha sonradan Limon dergisinde bir köşenin adı olmuştu. Bugün “netekim” deyince, akla Mustafa Kamil Zorti'nin her hafta Limon'da yazdığı  mizah şaheserleri gelir.

 

Yaygın bir inançtır; “Baskı dönemlerinde mizah yükselişe geçer” derler. Doğrudur. Mezarlıkta ıslık çalmak gibi bir şey bu galiba.

 

12 Eylül sabahı. Orta Anadolu'da bir kasaba: Gürün. Hasan Hüseyin'in (Korkmazgil) deyimiyle, “Allah’ın bol, yoksulluğun kol gezdiği topraklar.” Manzara ise memleketin diğer yerlerinden pek farklı değil, sokaklarda postal, televizyonda, radyoda Kenan Evren'in sesi. Konsey Üyelerinin -yani “Beşibiryerdeler”in- hayatımıza girdiği ilk gün.

 

Ama Gürün'de istisnai bir manzara daha var, subay üniformalı bir adam askerlere: "Tüfek omza, sağa dön, sola dön, hazrol, rahat " gibi emirler yağdırıyor. Ardından da, "Evren'i ben görevlendirdim, yönetime el koy, bu böyle gitmez dedim" gibi laflar ediyor. Askerlerin bir kısmı duruma uyanıyor ama yeni tertipler halen karşılarındaki adama karşı nasıl bir tavır alacaklarını kestiremiyor.

 

Parmağında yüzükleri, orijinal üniforması ve şapkasıyla, kasabanın en sevilen insanlarından biri olan Yonus Komtan bu. Son yılların moda deyimiyle durumdan vazife çıkarmış. O şapkasını paşa şapkası diye biliyor ve üstündeki TCDD'yi, “Terzi Cemal Damdan Düştü” diye okuyanlara da çok kızıyor. Sokağa çıkma yasağı mı? O komtan için geçerli değil ki! Ayrıca her sabah buluştukları yakın bir arkadaşı var: Yeni Rakı. Aralarında uzun yıllara dayalı derin bir dostluk var.

 

Komtan’ın vazifesine bağlılığını suiistimal edenler de yok değil. Günlerden bir gün, kasabanın iki mavracısı, sahte bir panikle yanına geliyorlar, "Komtan neredesin? Kaç gündür seni arıyoruz" diyorlar. Komtan “Ne oldu ki?" diye sorunca devam ediyorlar, "Ne oldusu var mı? Gürün'ü Yunanlılar işgal etti, canımıza okudular, ocağımızı yaktılar, 'Komtan, Komtan' diye feryat ettik. Ama sen bizi

Çizim: Aydan Çelik

kurtarmaya gelmedin neredeydin?" Yonus Komtan ağır ağır şapkasını çıkarıyor ve kafasını kaşıyarak soruyu yanıtlıyor, “Karenti izindeydim.”

 

Komtan 4-5 yıl önce öldü. O zaman, çocukluğuna borçlu bir kaç arkadaşla çıkardığımız Aşgana dergisinin kapağına yandaki çizimi koymuş ve altına şöyle yazmıştık: "Güle güle Komtan. Biliyoruz  ölmedin. Karenti izindesin"