'Herkes Bilsin İstiyorum'

-
Aa
+
a
a
a

Nan A Lee, 1966 Güney Kore doğumlu. 1986 yılında Hankuk Yabancı Diller Araştırma Üniversitesi Türkoloji bölümünden mezun oldu. 1991 İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yeni Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı’nda “1928-1960 Yılları Arası Cumhuriyet Gazetesi’nde Edebiyat, Tarih, Dil, Kültür ve Sanatla İlgili Yazıların Sistematik Bibliyografyası” adlı teziyle yüksek lisansını, 1997’de ise Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Yeni Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı’nda “Peyami Safa’nın Eserlerinde Doğu-Batı Meselesi” adlı teziyle doktorasını tamamladı. Doktora tezi Ötüken Yayınları tarafından aynı isim altında 1997 yılında yayımlandı. Halen mezun olduğu üniversitenin Türkoloji bölümünde Türk edebiyatı üzerine ders vermekte ve aktif olarak Türk edebiyatını Kore’de tanıtmaktadır. Korece’ye çevirdiği yayımlanan Türkçe romanlar Ahmet Altan’ın Tehlikeli Masallar’ı (1998) ve Orhan Pamuk’un Yeni Hayat’ıdır (1999).

Nan A Lee’yle 2001 yazında İletişim Yayınları’ndan çıkan Kore Öyküleri nedeniyle Açık Dergi’de (Açık Radyo) söyleşmiştik:

Neden Türkçe ve neden Türkoloji?

Nan A Lee: Aslında ben lisedeyken Dünya tarihi içinde Türkiye tarihini okudum. Orada daha çok Osmanlı İmparatorluğu’na yer veriliyordu. Günümüzdeki Türkiye’ye yer verilmiyordu. Artık her yer için aynı şey geçerli; daha çok Amerika, Avrupa ülkeleri gibi büyük ülkelerle ilgili bilgi ediniyoruz. Ama nedense ben Türkiye tarihine, bizden uzak kalan ülkelere ilgi duyuyor, kitaplar okuyordum. Bir de -belki buna bir kısmet mi demek daha doğru olur bilmiyorum- amcam ben lise ikinci sınıftayken Türkiye’ye askeri ateşe olarak gitmişti. O bana Türkiye hakkında bol bol bilgi verdi.

Neler anlatırdı?

Nan A Lee: O bana Türkiye’yle ilgili fotoğraflar yolluyor, Türklerin Korelileri çok sevdiğini anlatıyordu. Daha doğrusu Türkler Kore Savaşı’na katıldığı için Kore’ye ilgi duyduklarını söylerdi. Ben de Kore’de bir üniversitede Türkoloji bölümü olduğunu öğrendim. Bu şekilde başladım.

En sevdiğiniz Türk yazarlar hangileri?

Nan A Lee: Bir sürü var. Çağdaş yazarları seviyorum. Tabii ki, daha öncekileri, Tanzimat’tan bu yana biri sürü yazar daha seviyorum; mesela Şinasi (aslında çok eski bir yazar). Ahmet Hamdi Tanpınar’ı çok severim. Günümüzde Orhan Pamuk’u, bir de Ahmet Altan’ı çok severim. Tabii ki bu yazarların benim için büyük bir yeri var. Romanlarını Korece’ye çevirdim. Daha çok ilgi duyuyorum.

Tehlikeli Masallar Kore’de ne kadar sattı?

Nan A Lee: Dünyada edebiyat konusunda postmodernizm artık o kadar gündemde değil ama ben Ahmet Altan’ın Tehlikeli Masallar’ını okuduğum zaman erotizm konusunda, edebiyatta erotizm konusunda burada çok çalışmalar olmuştu. Ben de bu konuda bir tez yazmak istemiştim. Ama önce erotizm üzerine eserler yazan bir yazarı Korelilere tanıtmam gerekiyordu. O yüzden öncelikle Tehlikeli Masallar’ı Korece’ye çevirdim. Sonra Türk edebiyatında erotizm konusunda tezler yazdım.

Peki, Tehlikeli Masallar Kore’de yayınlandığında Kore edebiyat çevrelerinde nasıl karşılandı?

Nan A Lee: Evet, bu çok ilginç. Aslında şu an Kore’de Türk edebiyatı konusunda çalışma yapan benim dışımda kimse yok. Öncelikle, çok ilgi uyandırdı. Bir de aslında nedense bu bizim hükümetin ve Türkiye hükümetinin bir sorumluluğu olabilir, biliyorsunuz ticaret konusunda büyük bir alışverişimiz var. Türkiye Kore arasında çok şey ihraç ediyoruz. Ankara’da ve İstanbul’da bir sürü Kore şirketi var. Daha çok ticaret konusunda bir alışveriş olmuş. Bu yüzden Türkiye’yi o konuda biliyoruz ama bence bunun ötesinde insanlığı öğrenmek lazım. O ülkeyi daha iyi tanımak için.

Tehlikeli Masallar’ı Kore’ye tanıtan yayınevi sayılı bir yayınevidir. Kitap çıktığında gazetelere her gün ilan veriyordu. Tehlikeli Masallar iki hafta içinde best-seller oldu. Bir de öğrencilere tabii ki okutuyorum. Söylemek istediğim Türkiye’de bu konu üzerine romanlar yazan yazarlar olduğunu Koreli okurlar ilk defa öğrenmiş oldu. Aslında benim için üzücü bir olay tabii ki.

Yine de çok güzel bir tarafı var. Daha sonra da Orhan Pamuk’un Yeni Hayat’ını çevirdiniz. O nasıl karşılandı?

Nan A Lee: Kore’de iki tane ‘major’ yayınevi var, yani Kore’de en meşhur olan yayınevleri. Onlardan biri Pamuk’un romanını Türkiye’den ya da benden telif almadan, Amerika’daki bir ajanstan almış. İngilizce’den çevireceklerini söylediler. Aslında bu Ahmet Altan’ın Tehlikeli Masallar’ı sayesinde oldu. Onlar bu kitabı okumuşlar sonra beni aradılar. Ben de elimde Pamuk’un bütün romanlarının olduğunu söyledim. Ondan sonra Yeni Hayat’ı Türkçe’den direk çevirelim dediler. O zaman direk Türkçe’den çevirmiş oldum. Çok büyük bir yayınevi olduğu için Orhan Pamuk’la ilgili gazetelerde çok yazı çıktı. Orhan Pamuk’un çok değişik bir yazar olduğunu, yani sadece Türkiye için değil de dünya için bir yazar olduğunu söylediler. Çok ilginç bir yazar olduğunu söylediler. Bu şekilde reklamlar yapıldı.

Şimdi de Türkiye’de İletişim Yayınları’ndan Kore Öyküleri çıktı. Aslında biz de Kore öykülerini sizin sayenizde biraz tanıyacağız. Türk öykücüleri takip edebiliyor musunuz? Edebiyatla çok ilgili olduğunuzu bildiğim için soruyorum...

Nan A Lee: Allahtan internet olayı var, biliyorsunuz. Burada gazetelerle dergileri çok kolaylıkla takip ediyorum. Zaten sabah okula gider gitmez hemen interneti açıyorum. Oradan Türkiye’de yeni yayınlanan kitaplara bakıyorum. Tabii ki gazeteleri, haberleri okuyorum.

Peki Kore’de bir Türk öyküleri seçkisi yayımlamak gibi bir projeniz var mı? Ya da ne tür projeleriniz var? Çünkü siz Türkiye ve Kore edebiyatı arasında bir bağ kuruyorsunuz...

Nan A Lee: Ben şu an Kore’deki Yabancı Edebiyat Enstitüsü’nde araştırmacı olarak çalışıyorum. Bu enstitü dünya edebiyatını Kore’ye tanıtmakla görevli. Orada benim Türk edebiyatına ilişkin sorumluluğum var. Şimdilik üniversitede ders verdiğim için öğrencilerime öncelikle Türk edebiyatı hakkında ders veriyorum. Ama o konuda henüz kitap çıkartamadım. Çünkü tek başına yapmakla bu olmuyor, yani yavaş yavaş, dönem dönem yapıyorum. Mesela Servet-i Fünun üzerine yazılar yazıyorum, milli edebiyat üzerine, cumhuriyet dönemi üzerine... Temel olarak Türk edebiyat tarihi üzerinde duruyorum. Aslında bu tabii ki üniversite öğrencileri için. Ama bence halka Türk edebiyatını tanıtmanın en kolay yolu roman. Tabii, şiir de olabilirdi. Şu an Zülfü Livaneli’nin Engereğin Gözündeki Kamaşma’sını bitirdim. Birkaç yayınevine verdim. Olumlu bir yanıt aldım ama aslında ben daha iyi bir yayınevi bulmaya çalışıyorum. Ama sonuçta bu yayınlanacak, yakın bir tarihte.

Hazırda bekleyen başka çalışmanız var mı ya da planladığınız başka çalışmanız var mı Türk edebiyatıyla ilgili?

Nan A Lee: Her dönemde Türk edebiyatında en iyi etki bırakan yazarların romanlarını çevirmek istiyorum. Bir de kadın yazarların romanlarını Korece’ye çevirmek istiyorum. İnşallah bütün bunlar da yakında gerçekleşir.

Peki, gününüz nasıl geçiyor, bütün gün neler yapıyorsunuz?

Nan A Lee: Aslında monoton bir hayatım var diyebilirim. Şu an biz yaz tatilindeyiz. Türkiye de öyle aslında. Bizde yaz tatili bir buçuk ay. Türkiye’yle mukayese edersek çok kısa. Bunun yerine kış tatilimiz çok uzun, üç ay. Şu an tatilde olmama rağmen her gün okula gidiyorum. 20 gün sonra okul açılacak. Ders vermek için ders malzemelerimi topluyorum. Sabah 9’dan akşam 10’a kadar okuldayım. Okulda Türk edebiyatıyla uğraşıyorum daha çok. Yazılar yazıyorum, çeşitli dergilere yazılar veriyorum. Şu anda elimde de bir yazı var. Bir dergi Türkiye’de çağdaş roman üzerine bir yazı istedi benden. O yazıları hazırlıyorum.

Peki sizin söylemek istediğiniz başka şeyler var mı? Benim sormayı akıl etmediğim...

Nan A Lee: Aslında bu bir arzum olabilir. Kore’de, Kore edebiyatını yurt dışında tanıtan bir vakıf var. Şu an benim Türkiye’de çıkardığım Kore Öyküleri de o vakfın desteğiyle çıktı, yani maddi imkanları o vakıf sağlıyor. Türkiye’de de Türk edebiyatını yurt dışına tanıtmak için öyle bir şey olsa –ben Türkiye’yi çok sevdiğim için söylüyorum – sadece Kore için geçerli değil, Kore dışında mesela Japonya olabilir, Çin olabilir, çeşitli Avrupa ülkeleri olabilir, böyle ülkelere Türkiye edebiyatını tanıtmak için bir vakıf kurulsa ne iyi olurdu... O zaman bütün dünyalılar Türk edebiyatını daha iyi tanır. Çünkü Türkiye’nin çok zengin bir edebiyatı var. Onu da herkes bilsin istiyorum.