Hangi Kardeşlik?

-
Aa
+
a
a
a

 

"Birlik, beraberlik ve kardeşliğe daha fazla ihtiyaç olunan bu günlerde"

söyleminde yer alan ve günümüzde açılım söylemleriyle tekrar gündeme taşınan ‘kardeşlik’, ‘halkların kardeşliği’ kavramları üzerinde durmak gerekiyor. Özünde bir barış çağrısı gibi algılansa da nedir bu kardeşlik? Neyi anlatır? Neden önemlidir?

 

Bilindiği gibi kardeşlik kavramı Fransız ihtilali ile gündeme gelen ve

dünyayı etkileyen 3 kavramdan biridir. İlk kavram olan özgürlük bireyin özgürce var olmasını, yaşamasını ve kendini ifade edebilmesini ifade eder.

 

Fransız bayrağında gökyüzü mavisi ile simgelenir. Bayrağın ikinci rengi olan beyaz ise eşitlik kavramının simgesidir. Özgür ve eşit bireyler olmayı ve bu bireylerin oluşturduğu ülke ütopyası ile yola çıkar, Fransız ihtilali. Üçüncü renk olan kardeşlik ise kan ile aynı renk olan kırmızı ile anlatılmıştır. Kimine göre aynı kandan gelen tek bir ulusa yapılan gönderme ile ulus devlet kavramının başlangıç noktası olarak algılansa da Fransa gibi pek çok küçük ulusun bir arada yaşadığı toplumda refahın ve özgürlüklerin kardeşçe paylaşımıdır vurgulanmak istenen. Aynı çatı altında kardeşler arasında her şeyin eşit paylaştırılmasına benzer biçimde toplumun da bireyleri arasında ayrım gözetmeksizin özgürlük ve refahın eşit olarak paylaştırmasını -kardeşçe pay edilmesini- anlatır. Toplumsal üretimin yine topluma eşit olarak paylaştırmak gerektiğinin vurgusudur Fransız İhtilalinin uyandırdığı kardeşlik kavramı.

 

Burjuva ihtilali olarak aristokrasiye karşı başlatılan Fransız devrimi, halk ayaklanması biçiminde olsa da sonuçta burjuvazinin kesin zaferi ile sonuçlanmıştır. Özgürlük ve eşitlik mücadelesi ile dünya liberalizm kavramı üzerinde yeniden şekillenirken ihtilalin kardeşlik kavramı egemen burjuvazinin çıkarına geldiği biçimde ulusalcılık üzerinden yeniden tanımlanmıştır. Toplumun ürettiklerinin topluma eşit olarak kardeşçe pay edilmesi gibi sosyal adaletçi kavram yerine dış düşmanlar işaret edilerek ulus çıkarı temelli daha soyut kardeşlik kavramı inşa edilmiştir. Buna direnenler 1871 Paris komününün yenilgisi ile tasfiye edilmiştir.

 

Kardeşlik kavramı konusunda sosyal adaletçi bakış ile liberal bakış arasında böylesine taban tabana zıtlık söz konusuyken toplumsal mutabakat ve barışı sağlamak için hangi kardeşlikten söz ettiğimizi vurgulamadan konuşmanın anlaşmazlıklara yol açması kaçınılmaz görünüyor. Kardeş olmak aynı ortak düşmana karşı bir ve beraber olmak olarak tanımlanabildiği gibi aynı çatı altında her şeyin (Varsıllık ve yoksulluk, keder ve neşe vb.) eşitçe paylaşımı olarak da tanımlanabilir.

 

Günümüzde barış için açılım söylemlerinde halkların kardeşliğinden söz

ederken liberal bakışın girdabına düşülerek sosyal adaletçi kardeşlik

söylemlerinin pek duyulmadığı bir tür sağırlar diyalogunu yaşıyoruz.

Kardeşlik söylemi üzerindeki bu kavram karmaşasının yarattığı toz duman, insanların sağlık hakkı gibi temel insani alanlarda bile sınıflandırıldığı, maddi olanaklarına göre hizmet alabildiği bir toplumda yaşadığımız gerçeğini görmemize engel gibi görünüyor.

 

Hastanelerin hastalarının maddi olanaklarına göre kategorize edilmesine kimseden itiraz gelmemesi bunun kanıtı değil mi? Halkların kardeşliği bir yana eşitlik ve özgürlük gibi en temel konuların bile tartışılabilir hale geldiği bir topluma dönüşüyoruz. Eşit ve hür yaşama hakları, piyasalaşan sağlık sektörü ile ortadan kaldırılan bireyler için kardeşlikten (kardeşçe paylaşım) bile söz edemeyeceğimiz noktaya gidiyoruz. Kardeşlik tartışması, gürültüsü altında eşit ve hür olmanın ön koşulunun cebindeki parayla ölçüldüğü (harcayabildiğin kadar özgürsün) topluma dönüşüyoruz.

 

Buna karşı çıkıp gidilen yolun sosyal adalet kavramının tümden yitimine yol açmakta olduğu yönündeki söylemlerin taraftar bulmasına da sistem çözüm üretmiş gibi görünüyor. Irk temelli toplumsal çatışma ve çözülmeler, liberalizm veya neoliberalizmi sorgular hale gelmeden sistem bir iç veya dış düşman icat edip konunun (kardeşlik algısının sosyal adaletçi anlamının) en kısa sürede gündemden düşürülmesi için gerekeni yapacaktır. Tarih bunun örnekleri ile doludur. Görünen o ki, insanlığın değer ve kazanımlarının biraz daha tırpanlanacağı yeni yapılanmanın eşiğindeyiz. Kardeşlik konusu üzerinde tartışırken eşitlik ve özgürlük gibi kavramların da elimizden alınabileceği daha totaliter bir dünyaya doğru gidildiği kaygısını taşıyanların karamsar olması için çok neden var gibi görünüyor. Yine de, insana dair umutların yitmeyeceği inancıyla tüm bunların farkında olmak ve kardeşlikten söz edenlere sosyal adalet temelli bir kardeşlikten söz edip etmediğini sorgulamakla, "hangi kardeşlik?" diye sormakla işe başlayabiliriz.