Gaudi 2002

-
Aa
+
a
a
a

"Gaudi’nin yapıtlarını salt dekoratif öğeler açısından incelemek yanlıştır; bu şekilde Gaudi’nin özgünlüğünün temeli olan ve onu diğer ‘Modernista” mimarlarından farklı kılan en belirgin özelliği olan organik yapısalcılığının göz ardı edilmiş olacaktır” diyor Joan Bergós.

Barselona’ya bu kadar yıl sonra gecikmiş olarak gittiğime hayıflanırken, her işte bir hayır vardır dedikleri gibi, Antonio Gaudi’nin 150. doğum yılı nedeniyle “Gaudi Yılı” olarak ilan edilen 2002 kutlamaları çerçevesi içinde bir çok sergiyi gezme fırsatını elde ettim. Her ne kadar bir çok sergi konferans ve söyleşi gibi etkinlikler Eylül başı gibi sonlanmış da olsa, bu yıla kadar ziyarete kapalı olan önemli bazı yapılarının (Casa Battló gibi) açık olması en büyük şansımdı. Kutlamalar tüm İspanya’yı kapsamakla birlikte ben ancak Barcelona sınırları içinde yer alanları bir haftaya sığdırabileceğim kadarıyla gezip görebildim. Diğer bir şansım da çok az tanıdığım, Gaudi’nin çağdaşları olan diğer Modernisme ustaları olan Josep Puig i Cadafalch (1867-1957) ve Lluis Domenech i Montaner (1850-1923) gibi mimarların yapılarını ve tasarımlarını da yerinde görerek karşılaştırmayı yapabilmekti.

Antonio Gaudi

Bir yüzyıl dönümü mimarı ve tasarımcısı olarak Art Nouveau veya Jugendstil tarzının büyük ustaları arasında özel bir yeri olan Antonio Gaudi, 1852 yılında Reus’da doğmuştur. 1873-77 yılları arasında Barselona'daki Escola Provincial d’Arquitectura’ da mimarlık eğitimi görmüştür. Eğitimi sırasında yapmış olduğu çalışmaların arasında 1876 Philadelphia Dünya Fuarı’ndaki İspanyol Pavyonu ve Plaça Catalunya’daki çeşme bazıları. Bu süre içinde değişik projelerde birlikte çalıştığı mimarlar arasında Josep Fontseré, Fransesc de Paula del Vilar ve Leandre Serralach gibi isimleri görüyoruz. Bu erken dönem çalışmalarında Gaudi’nin bir süre tarihselcilik modasından etkilenerek Moresk ve Gotik tarzı birleştirdiği kendine özgü bir anlatım geliştirdiğini görüyoruz. “Kullanıma ve malzemeye uygun biçimlerin yaratılması” veya “yalın stillerin iyi bir strüktüre sahip olmaları gerekir” gibi düşüncelerinden en büyük hayranı olduğu kişinin de Viollet-le-Duc olduğu açıkça belli oluyor. Doğanın esin kaynağı olarak kullanılması görüşü de bu etkilenmeyi yaşamı boyunca yapıtlarına yansıtmasından izleyebiliyoruz.

Gaudi geç dönem yazılarında da doğanın model olarak alınmasının geçerliliğini savunurken şöyle diyor: “Her zaman açık olan ve okumak için gayret göstermemiz gereken en büyük kitap Doğa’nın Kitabıdır”. Bu kitabı hem ahlak ve din olarak, hem de nesneler için yol gösterici olarak kabul ediyor.

1878 yılında yapmış olduğu tasarımların arasında yer alan kendi çalışma masasının tasarımının çizim ve fotoğrafına baktığımızda savunmuş olduğu “iyi ürünlerin kalitesinin ve gerçek özgünlüğünün onların işlevlerine ve kullanılan malzemeye göre donatılmasına bağlı” olduğu görüşünü izleyebiliyorsunuz. Mobilyada kullanılan bezemenin konstrüksiyon, malzeme ve işlevi ile bir bütün olduğu görülüyor. Benim fotoğrafını çektiğim çalışma masası ise Güell Parkı (1910-1914) içinde yaşamış olduğu evde duran örnek. Eğimli çalışma yüzeyi ve arkasında nefis bir metal işçiliğine sahip menteşelerle açılabilen proje bakma tablası bulunan bu masa Gaudi’nin her zamanki titiz işçiliğin bir başka örneği.Gaudi’nin çalışma masası

Çağdaşlarının bazıları gibi sanat ve uygulamalı sanatlar arasında ayırım yapmaksızın, Art Nouveau tarzının temel düşüncesini oluşturan “Gesamtkunstwerk” ilkesinin bir savunucusu olarak en ufak ayrıntının sanatsal yaratısının bütünlüğünü oluşturan bir parça olduğu Gaudi’nin bütün yapıtlarında izlenebilir. İster sivil isterse dini yapı isterse de bir park tasarımı olsun hepsinde mimarlık bütünlüğü oluşturan düşüncedir ve mimarlığın bir parçası olan her nesne de kendi içinde aynı mükemmelliğe sahip bir başka bütündür. Dönemin bir başka tasarımcısı ve kuramcısı Henry van de Velde: “Bir mobilyanın bir bütün olarak kendisini ortaya koyması için, vidalar menteşeler cıvatalar tutamaklar ve askılar gibi tamamlayıcı parçaları bağımsız öğeler olmayıp nesnenin kendisiyle uyum sağlaması gerekir” der. Aynı görüşün Gaudi’nin yapıtlarında izlediği tasarım ilkelerinde, mobilya ve günlük kullanım nesnelerinde de bir sanat bütünlüğü olarak yansıdığını görüyoruz. Tasarımcısının yaratıcısının kişiliğinin bir stil bütünlüğü içinde yapısal çözümlemelerden yüzey işlemelerine kadar yansıdığını yerinde görmek dokunmak kitap ve filmlerde görmekten çok daha farklı bir deneyimdi benim için.

Voyeuse, Casa Calvet (1900-1901)

Gaudi hayranlarının onu “Tanrının mimarı” diye tanımlamaları veya onun tasarım yeteneğini tanrısal bir güç olarak yorumlamak saçmalık olarak kabul edilebilir ama Gaudi’nin yapıtlarında kullandığı simgelerin ağırlıklı olarak hristiyan ikonografisinin, mitoloji ve değişik efsanelerden kaynaklanan öğelerin bir arada kullanılması bunun başlıca nedeni olabilir. Bir o kadar çok kullandığı simgeler de Katalan tarihinden ve milliyetçiliğinden kaynaklanıyor. Hepsi bir arada başından beri kaynak olarak gösterdiği ‘doğanın kitabıyla’ birleştiğinde ortaya yeryüzüyle gökyüzünü birleştiren bir olgu çıkıyor. Gaudi’nin yapıtlarını daha iyi anlamak için her biri değişik ikonografi açısından da incelenebilir ama bu benim sınırlarımı biraz zorlar.

Ben burada uzun uzun mimarı yapıtlarını anlatmak yerine 2002 Gaudi yılı kutlamaları çerçevesinde düzenlenmiş olan “Gaudi, Art and Design” (Gaudi, sanat ve tasarım) başlıklı sergiden izlenimlerimi aktarmak istiyorum. Sergi, Gaudi’nin Barselona ve diğer şehirlerdeki yapılarından alınmış mobilya, aksesuar ve dekoratif öğeleri bir arada kullanılmış oldukları yapı başlıkları altında başarılı bir şekilde sergiliyordu. Hepsini bir arada görmek üstelik de hiç bir zaman ulaşamayacağım kurumsal ve özel koleksiyonlardan toplanarak getirilmesi bir mobilya tasarımcısı ve tasarım tarihçisi olarak koskocaman bir ders kitabı niteliğindeydi. Aynı adla yayınlanmış olan güzel bir katalog da sergiyi tamamlıyordu. Sergi Antonio Gaudi’nin baş yapıtlarından biri olan “La Pedrera” popüler adıyla bilinen “Casa Mila i Camps” (1906-1912) yapısının restorasyon projesinin sonucunda oluşturulan Caixa Catalunya Kültür Merkezi ve Müzesi’nin salonlarında yer alıyordu. Casa Mila, Gaudi’nin L’Eixample yerleşim bölgesinde yapmış olduğu üçüncü ve son konut projesi. Passeig de Gracia da yer alan diğer apartmanlar gibi bir köşe binası olarak üç cephesi var. Biri yaya biri de taşıtlar için planlanmış olan iki girişi ve iki iç avlusu var. İç avluların cepheleri yapının dış cephesi kadar önemli. Yapının herkesin ilgisini çeken bir başka özelliği de zırhlı şövalyeleri andıran bacaların arasında dolaşabildiğiniz inişli çıkışlı çatısı. Yapı 1986 yılında Caixa Catalunya adlı banka tarafından oluşturulan vakıf tarafından satın alınarak olağan üstü bir restorasyon projesinden geçmiş, 1992'de sergi salonları, 1996 yılında da “Espai Gaudi” adıyla çatı arasında Gaudi’nin yaşamını ve yapıtlarını anlatan sürekli bir sergi mekanı oluşturulmuş. En üst kattaki apartman dairesi de dönemin yaşam kültürünü anlatır bir şekilde dolaşıma açılmış. Bir bütün günümü, 45 dakika bilet kuyruğunda bekleme süresi dahil bu binada geçirdim dersem pek şaşırtmış olmam herhalde, her adımımda bu nefes kesen projede görev almış herkesin eline sağlık demekten başka bir şey bulamadım.

Tekrar sergiye dönersem, örneklerini seçtiğim tasarımların her kitapta yayınlanan beylik örneklerin dışında olmasına ama Gaudi’nin farklı dönemlerini yansıtmasına gayret ettim. "Voyeuse" örneği Gaudi’nin L’Eixample bölgesinde bir tekstil sanayicisi olan Pere Martir Calvet’in ailesi için gerçekleştirmiş olduğu konutun “Casa Calvet” (1898-1899) oturma odasında yer alan üçlü kanape, iki koltuk, altı sandalye ve dört voyeuse den oluşan takımın bir parçası. "Voyeuse", Geç-Barok ve Rokoko döneminde oyun sandalyesi olarak kullanılan, beylerin ata biner gibi oturarak dirseklerini arkalığın üstüne dayadıkları bir oturma mobilyası türüne verilen addır. Gaudi’nin voyeus’ü altın 

kaplamalı spiral ahşap ayakları ve mobilyayı bir arada tutan spiral demir çerçevesi ile ilginç bir örnek. Yüksek oturma yeri ve arkalığının döşemesinde kullanılmış olan sarı renkli ipek kadifeden. Ayak ve iskeletin spiral biçimi ve döşemelik kumaşın deseni Gaudi’nin Barok esinlenmesinin bir yansıması.

Köşe taburesi Calvet Evi’nin çalışma odalarında yer alan meşe mobilyalardan bir örnek. Üç torna ayak yine torna kayıtlarla birleşerek alçak arkalıklı masif meşeden oyulmuş bir oturma yerini (fond) taşıyor. Bu kadar sıradan bir mobilya da bile Gaudi’nin konstruktif ve biçimsel dilinden etkilenmemek mümkün değil.

Köşe taburesi (1900-1901) Casa Calvet

Dua bankı (1914) Colónia Güell kilisesi

Antonio Gaudi, 1868 yılında iş adamı Eusebio Güell tarafından sahip olduğu sanayi bölgesi yerleşimi “Colonia Güell” için bir kilise yapmakla görevlendirilir. Bu kilise Gotik tarzı kilise yapısının Gaudi tarafından yeni bir yorumudur, bu yapıda denediği strüktür sistemi ile kolon ve payanda sayılarını azaltmaya uğraşmıştır. Sagrada Familia kilisesinde uyguladığı strüktür sisteminin temel ilkelerini bu Güell kilisesi için yapmış olduğu denemeler “Polifüniküler model” yardımıyla saptadığı biliniyor. Barselona şehrinden biraz uzakta olan ve ulaşımı da biraz zor olduğu için göremediğime üzüldüğüm yapılardan bir tanesi, neyseki mobilyalarından bazı örnekler bu sergide yer almaktaydı.

Trapezoid dua bankı, masif ahşap öğelerin dövme demir taşıyıcı öğelerle birleştiği ilginç mobilya tasarımlarından sonuncusu deniyor. Bankın oturma yeri ortasında yer alan bir oyma desenle iki kişinin rahatlıkla oturacağı alanlara ayrılmış. Gaudi’nin ahşap mobilyalarının bir çoğunda uyguladığı masif ahşabı kavisli bir şekilde yontması bu bankta da oturma yerinin rahatlığını sağlıyor. Arkalığın arkasına bağlı olan raf ise arka sırada oturan kişinin kutsal kitabını koymasına yarıyor.

Mobilya ve tasarımların yer aldığı bu serginin ilginç bir yönü de Barselona dışında bulunan Gaudi yapılarında bulunan örneklerin de yer almasıydı. Bunların arasında ilgimi çeken örneklerin arasında Palma de Mallorca Katedrali (1903-1914) nin içinde yer alan ibadet ile ilgili tasarımlardı. Katalan Gotik tarzının güzel örneklerinden biri olan bu kilisede yapmış olduğu değişikliklerden bazıları koronun yerini değiştirmesi ve yüksek altarın açık konuma getirilmesi. Bu kilisede yer alan tasarımlarından bir tanesi olan katlanır merdivenin kullanım amacı tek bir kişinin altıncı basamakta diz çökerek kutsal ayini (sacrament) alması. Merdiven yukarıya doğru daralıyor ve böylece katlanması sağlanıyor. Dovme demirden oluşan trabzan korkuluğu konstruksiyonun taşıdığı ve birleştirdiği iki ahşap gövdenin basamakları keçe kaplı. Kapandığı zaman üst

Katlanır merdiven (1904-1905) Palma de Mallorca Katedrali

basamak biriminin altında bulunan ahşap kapağın üstündeki oymada Aragon arması ve "El Santissim Sacrament per a sempre sigui alabat" (kutsal ayin sonsuza kadar yücelsin) yazısı ve diz dayanan ahşap siperin altında da her duanın noktalandığı "Amen" kelimesi yer alıyor. İç kenarı yumşak kavisli olan ahşap trabzanın dış kenarında bitkisel motifli oymalar yer almakta. Dalları andıran sarmallar şeklinde yapılmış demir süslemelerle bezenmiş korkuluk aynı zamanda merdivenin açılan biriminin askısı görevini de yapıyor. Tek kelimeyle olağanüstü!

İki kişilik bank (1907) Casa Battló

L’Eixample bölgesinde yer alan Gaudi yapılarından biri de ışıltılı cephesi ve kıvrımlı çatısıyla Aziz George ve ejderhayı anlatan Casa Battló, giriş ve birinci kat cephesinin organik yapısıyla iskeletle çağrıştırılıyor. 2002 yılı kutlamaları nedeniyle gezilebilmesi de önemli olaylardan biriydi. Binanın giriş holü merdivenleri sizi şaşkınlık içinde açık plan ilkesiyle tasarlanmış ana kat denilen daireye ulaştırıyor. Bölücü duvarlar, kapılar doğramalar, tavan ve mobilyalar hepsi bir arada bütünsel sanatın büyüleyici bir örneği. Bu yapıdan seçtiğim örnek yemek odasının mobilyalarından biri olan ikili
bank, açılı olarak iki koltuğun müşterek bir kolçakla birleştirilmesinden oluşuyor. Masif dişbudaktan gerçekleştirilmiş bu mobilyada da Gaudi’nin karakteristiği olan fond ve arkalığın kavisleriyle elde edilen rahatlık. Bir başka sergide yer alan kopyasına oturarak denediğim için biliyorum, herhalde benim gibi merak edenlere izin vermek zorunda kalmışlar. İnsan kitapta resimlerini gördüğünde Gaudi’nin organik tasarımlarının salt biçimsel kaygıdan yola çıkılmış diye bir kanıya vardığı oluyor.

Bu gibi tasarım sergilerinde nesnelere dokunmak veya izinsiz olarak fotoğraf çekmek gibi kötü adetlerim var. Neyse ki sergi düzeni o kadar başarılıydı ki ürünlerin konstruksiyon sistemlerini anlamak için iki büklüm olarak altlarına eğilmek veya çaktırmadan elimle arkasını yoklamak zorunda kalmadım. Bir çoğunun altına yuvarlak ayna yerleştirilmiş ve ne olup bittiğini görebiliyorsunuz. Sergileme düzeni ile ilgili bir kaç fotoğraf çektim ama sonradan “ticari amaçla fotoğraf çekmek için izin alınız” yazısını gördüğüm için buradaki resimleri katalogdan almayı doğru buldum.

Sergide yer alan Gaudi tasarımlarının biçimsel oyunlar diye yaklaşabileceğiniz diğer bir tasarım ürün dizisi de La Pedrera binasında kullanılan kapı kolları, espanyoletler ve değişik amaçlı kulplar. Her birinin ayrı bir kavrama şekli var yaptıkları işle ilgili, sürme çekme itme çevirme gibi amaçlar için organik biçimler tasarlamış. Bunlar önce kilin kavranmasıyla elde edilmiş ve sonradan da pirinçten dökülmüş. La Pedrera evinin üst katını gezerken zaten bunların işe yaradığını bizzat deneyerek görebiliyorsunuz.

Bu köşede daha fazla örnek gösterme şansım yok, ancak Gaudi meraklılarına edinmelerini önereceğim sergi kataloğu var. Bir haftalık

Kapı kolları, kulplar (1910) La Pedrera

bir gezi sonunda Gaudi tasarımları uzmanı olduğumu iddia etmiyorum burada atladığım önemli konular var biliyorum, örneğin beraber çalıştığı ustalar, ona inanarak iş veren patronlar, yaşamı ile ilgili minik hikayeler. 2002 yılının bitmesine çok az kaldı, bazı etkinlikler devam edecek, önümüzdeki yıl Barcelona’da tasarım yılı etkinlikleri olacağı için aşağıdaki web sayfalarından da etkinliklerle ilgili bilgi toplanabilir.

Kaynakça:"Gaudí. Art and Design" Fundació Caixa Catalunya Barcelona 2002 ISBN: 84-89860-40-8

www.gaudi2002.bcn.eswww.rutamodernisme.comwww.barcelonaturisme.com