Garip Meyve

-
Aa
+
a
a
a

(Güney’in ağaçlarında yetişir garip bir meyve...)

GARİP MEYVEGüney’in ağaçlarında yetişir garip bir meyve, Yapraklarında kan, köklerinde kan,Kara bedeni güneyin meltemiyle sallanır,Kavak ağaçlarından sarkar bir garip meyve.Gösterişli Güney’in pastoral manzarası,Gözler şişmiş, çarpılmış ağzı,Manolyaların parfümüne, tatlı ve taze, Aniden karışır kavrulan bir bedenin kokusu. Kargaların koparması içindir bu meyve,Yağmurun ıslatması, rüzgarın emmesi, Güneşin çürütmesi, ağaçların düşürmesi için,Garip olduğu kadar acıdır bu meyve.
Şarkı bittiğinde bir an için etrafı saran sessizliği Billie Holiday bozar; “Pastoral ne demek?” diye sorar Abel Meerepol’a, istifini bozmadan. Meeropol, yukarda dizelerini Türkçe’ye çevirmeye çalıştığım “Strange Fruit” isimli şarkının bestecisi ve söz yazarıdır. ‘Café Society’ isimli caz kulübüne, Holiday’i şarkısını söylemeye ikna etmek için gitmiştir. Parçanın sonunda karşı taraftan çok daha farklı bir tepki, en azından bir heyecan kıpırtısı beklerken, bu basit sorunun imâ ettiği bir ilgisizlikle karşılaşan Meeropol, besbelli hayal kırıklığına uğramıştır. Café Society'nin sahibi ve bu olayın diğer şahidi Barney Josephson’a göre, durum göründüğünden de farklıdır. Josephson, Billie’nin, ırkçılığa karşı duruşuyla kıyamet koparacak, Amerikan müzik tarihini değiştirecek, Time dergisi tarafından “Yüzyılın En İyi Şarkısı” seçilecek olan bu devrimci şarkının ne anlama geldiğini bile kavrayamamış olduğunu iddia eder.

“ ‘Strange Fruit’u yazdım çünkü linçten, adaletsizlikten ve bunu sürdüren insanlardan nefret ediyorum!” Meeropol, 1935 yılında 30 yaşlarındayken, onu bu şarkının sözlerini yazana kadar rahat bırakmayacak bir linç fotoğrafı görmüştür. Sözleri, komünist yayın organlarında yayımlanmış olan ‘Strange Fruit’, ünlenmeden önce bir çok kez başkaları tarafından da seslendirilmiştir. Ama bu parçayı eşsiz yorumuyla dünyaya tanıtan, o zamanlar 24 yaşında gencecik bir şarkıcı olarak Café Society’ isimli gece kulübünde sahneye çıkan Billie Holiday olmuştur.

Café Society’yi, solcu sempatizanı eski bir ayakkabı satıcısı olan Barney Josephson açmıştır. Burası -Harlem’i saymazsak- Amerika’da beyazlarla siyahların beraberce eğlendikleri yegane gece kulübüdür. Kulüp, kısa zamanda entelektüellerin, işçi liderlerinin, yazarların, sanatçıların, cazseverlerin, öğrencilerin ve solcuların uğrak yeri olmuştur. Charlie Chaplin’den Errol Flynn’e, Lauren Bacall’dan Langston Hughes’e, Nelson Rockefeller’dan Lillian Hellman’a kadar ilginç bir müdavim listesi vardır gece kulübünün. Hatta Eleanor Roosevelt’in hayatında ilk kez New York’ta bir gece kulübüne gitmek istediğinde, seçiminin Café Society olduğu da söylentiler arasındadır. ‘Doğru İnsanlar için Yanlış

"Bu olduğu müddetçe nasıl demokrasiden bahsedebiliriz?"

Café Society

Mekan’ (Wrong Place for Right People) olarak reklamı yapılan bu kulüp, aslında o yıllarda belki de bu şarkının söylenip takdir edilebileceği yegane mekandır.Yine Barney Josephson’a göre, Billie onu kırmamak için bu şarkıyı söylemeyi kabul eder. Josephson, “‘Strange Fruit’u söylemeye başladıktan ancak aylar sonra, bir gece gözünden aşağı inen bir damla yaş gördüğüm zaman, Billie’nin şarkının sözlerini kavradığına ikna olmuştum”, diyor ama, “Şunu da itiraf etmeliyim, ondan evvel de şarkıyı aynı güzellikte okuyordu” diye eklemeyi de ihmal etmiyor! Zenci kadın yazar Farah Jasmine Griffin ise, kulüp sahibinin bu sözlerini kırıcı bulduğunu, Holiday’in ‘Strange Fruit’u başlarda söylemek istememesinin tek nedeninin, şarkıyı her seslendirdiğinde, çocukluğunun acımasız görüntülerine tekrar tekrar katlanmak istememesi olduğunu belirtiyor.

linç edildikten sonra yakılan bedenler

Sonunda o tarihi an gelir. Billie konserinin son parçası olarak ilk defa ‘Strange Fruit’u seslendirir. Café Society’nin müşterileri, Amerika’da ilk kez böylesine kritik bir konuyu bu kadar cesur bir şekilde ele alan bir şarkıya tanık olmuştur. Şarkı bittiğinde kimse ne yapacağını, daha doğrusu nasıl bir tepki vermesi gerektiğini kestirememektedir. Etrafı rahatsız edici bir sessizlik kaplar. Bir müddet sonra dinleyicilerin birinden tedirgin ve cılız bir alkış sesi gelir. Bu adeta diğerlerinin bekledikleri işarettir. Bir anda herkes çılgınca alkışlamaya başlar. Bu an Amerikalı zenciler için olduğu kadar Billie için de bir dönüm noktasıdır; hayatı boyunca aradığı saygınlığı bulmuştur, o artık bir
‘Lady’dir. Zaman geçtikçe dinleyicilerin tedirginliği azalır, alkışlar giderek güçlenir. Josephson, Billie’nin geceleri sahneyi terketmeden evvel söylediği son şarkının hep ‘Strange Fruit’ olmasını ister. Billie şarkıya başlamadan önce garsonlar son turlarını atacaklardır, çünkü şarkı başladığı andan bitene kadar servis duracaktır, kulübün sahibi böyle emretmiştir. Işıklar, şarkının başlamasıyla birlikte tamamen karartılır, küçücük bir spot yanar sadece, Billie’nin yüzünü aydınlatan. Şarkı bitince Billie derhal sahneyi terk edecek ve alkışlar ne kadar güçlü olursa olsun, selam vermek için bile geri dönmeyecektir. “‘Strange Fruit’un insanların içine işlemesini istiyordum. Bunun için de araya başka hiç bir şey girmemeliydi, bütün çabam, direktiflerim bunu gerçekleştirmek içindi” diye açıklar Barney Josephson bu konudaki tavrını.
44 yıllık kısa ömrünün sonuna kadar bu şarkı Billie Holiday’in repertuarında olmazsa olmaz yerini aldı ve her söylediğinde eşsiz yorumuyla olay yarattı. Bu parçayı Billie Holiday’den dinlediğinizde teatralliğe dair hiç bir şey bulamazsınız. Katiyen ağlamaklı değildir sesi. Kararlı ve boyun eğmez bir tavrı vardır ama dinleyicinin de üstüne gitmez, bırakır herkes kendiyle hesaplaşsın. Sulu bir duygusallıktan eser yoktur, hatta kimi zaman aldırmaz bir ses tonu adeta size meydan okur. Şarkı bittiğinde ise eskisi gibi hissedemezsiniz artık. Bir kere rahatsız olmuş, bir kere daha adaletsizliğin, eşitsizliğin farkına 
varmışsınızdır. Billie sizi bu duygularınızla başbaşa bırakır ve çıkar gider. Bu bence bir şarkıcının erişebileceği en mükemmel yorumdur. Cazda vokal deyince bu yüzden akla ilk Billie Holiday gelir. Bize baskı kurmaz, duygularımızla oynamaz. Gelir şarkısını söyler, çıkar gider, bizi hissettiklerimizle başbaşa bırakır.

O yıllarda Amerika’nın özellikle güney eyaletlerinde zencilerin linç edilmesi yaygın bir olaydı. Resmi rakamlara göre 1889 ile 1940 yılları arasında 3833 kişi linç edilmişti. %90’ı Amerika’nın güneyindeki küçük ve fakir yerlerde gerçekleşen bu cinayetlerin işlenmesi için önemli bir sebebin oluşması da gerekmezdi. Davranışı beyazların hoşuna gitmeyen hemen her zenci bu tehlikeyle karşı karşıyaydı. Linç edilen zenciler diğerlerine ibret olsun diye ağaçlara asılır, bir çoğu yakılır ve cinsel organları tahrip edilirdi. O gün için özenle hazırlanmış olan beyazlar, adeta bir karnaval havasında gerçekleştirdikleri bu cinayetleri ölümsüzleştirmek için cesedin yanında süslü elbiseleri ve en pişkin gülüşleri ile kameralara poz verirlerdi.

Strange Fruit şarkısının notası

Aslında ırkçılığa karşı bir söylemi olan ilk parça ‘Strange Fruit’ değildi. Ondan evvel 1929 yılında sözlerini Andy Razaf’ın yazdığı ve Louis Armstrong tarafından ölümsüzleştirilen ‘Black and Blue’ ve Ethel Waters’ın meşhur ettiği Irving Berlin bestesi ‘Supper Time’ da protest söylemiyle dikkati çeken parçalardı. Ancak ‘Strange Fruit’la birlikte ilk kez linç ayıbı böylesine bir açıklıkla beyazların yüzüne tokat gibi vuruluyor, bu rezaletle hesaplaşmaları için meydan okunuyordu. İşte tam da bu yüzden bu eser, böylesine önemsendi, bu kadar değer kazandı. Şarkı Amerika’yı sosyal, politik ve kültürel alanlarda o kadar derinden etkiledi ki hakkında kitaplar yazıldı,
araştırmalar yayımlandı, filmler çekildi. Linci yasak edecek bir yasa çıkarmaya çalışan sivil toplum örgütleri, şarkının sözlerinin kopyasının Amerikan Kongresi’ne yollanmasını sağladılar. Bir kaç sene sonra, 1944’te ise ‘Strange Fruit’, Lillian Smith’in ırk ayrımcılığı hakkında yazdığı ünlü kitabının ismi olmuştu. Abbey Lincoln, Cassandra Wilson, Carmen McRae, Nina Simone, Dee Dee Bridgewater ve Sting gibi müzik dünyasının ünlü vokalistleri bu parçayı seslendirdi. İngiliz müzik dergisi ‘Q Magazine’ geçtiğimiz yıllarda ‘Strange Fruit’u ‘Dünyayı Değiştiren 10 Şarkı’ dan biri olarak seçtiğini duyurdu. Pulitzer ödüllü tarihçi Leon Litwalk, bu şarkıyı Berkeley Üniversitesi’nde verdiği derslerinde referans olarak kullandı, Avrupa’da ise Apartheid karşıtı çevrenin adeta marşı haline geldi. Elijah Muhammed’in önderliğinde Malcolm X’in Amerika’da zenciler arasında yaygınlaştırdığı İslami hareketin mirasçılarından Halit Muhammed’in söylevlerinde ise sık sık kullandığı önemli bir malzemeydi. Tabii hangi eser bir ülkedeki dengeleri bu kadar derinden sarsarsa, yasaklarla, protestolarla, engellerle karşılaşır. ‘Strange Fruit’ için de bu böyle olmuştur. İlk engel, şarkının plak yapılması aşamasında karşısına çıkar Holiday’in. O ana kadar çalıştığı Columbia Records plak şirketi, güneyli beyazların tepkisini çekmemek için şarkının kaydını yapmayacağını bildirir. Holiday’i daha gencecik bir kızken keşfeden John Hammond bile desteklemez kendisini. En sonunda Billie şarkıyı kaydetmek için, küçük bir plak dükkanından yönetilen Commodore Records isimli yeni bir şirketi ikna eder. Plak çıkmıştır çıkmasına ama bu defa da bunu radyosunda yayınlayacak babayiğit bulunamaz bir türlü. Öte yandan güneyde verdiği konserlerde bir kere bile ‘Strange Fruit’u söyleyememiştir Billie Holiday. Hatta bir keresinde ısrarcılığından dolayı Alabama’nın Mobile kentinden kovulmuştur. Zenciler bile bu şarkıyla ilgili farklı duygulara sahiptir. Sosyal durumları çok kötü olmayanlar, beyazların öfkesini ve hiddetini artıracağı endişesiyle bu şarkının popüler hale gelmesini istemezken, hâli vakti yerinde olmayanlar, şarkının mânasını bile anlayacak eğitime sahip değillerdir. Biri kendilerine açıklamadıkça da, bu garip meyveyi henüz görmedikleri egzotik bir meyve sanmaları çok da olmayacak bir şey değildir.Öteden beri, Billie Holiday ile ilgili yazılan ve anlatılanlara hep şüpheyle yaklaşılmıştır. Belki umursamadığından, belki çoğu zaman uyuşturucunun etkisinde olduğundan, Billie hakkındaki pek çok gerçek ya çarpıtılmıştır veya yerini şarkıcının hayal dünyasının ürünlerine bırakmıştır. Buna en çarpıcı örnek, şarkıcının 1956 yılında yayınlanan otobiyografisidir. Pek çok yanlışlarla dolu olan kitapta, ‘Strange Fruit’ Billie’nin kendi eseri gibi gösterilmiştir. Meeropol, kitabı yayınlayan şirketin, kendisine sonraki baskılar için ‘Strange Fruit’la ilgili tüm yanlışları düzeltme taahhüdünü verdiğini söylese de, kitabın ’92 yılı baskısında bir değişiklik görülmez. Öte yandan, Meeropol’un, ‘Lady Sings the Blues’ isimli Billie Holiday hakkındaki filmi göremeden, 1986 yılında ölmesi ise hakkında en hayırlısı olmuştur. Bu film belki de sadece Billie’nin hayal dünyasında varolan en uçuk hikayelerin anlatıldığı bir filmdir. Filmde Diana Ross tarafından canlandırılan Billie, güneydeki turnelerinden birinde bir linç olayına şahit olmuş ve bundan çok etkilenip, ‘Strange Fruit’u güya hemen oracıkta kaleme almıştır. Neden sonra, filmin yapımcılarının şarkıyı ihlal etme bedeli olarak 4500 dolar ödedikleri ortaya çıkacaktır. Ödemeler elbette Meeropol’a yapılmaz, çünkü şarkının telif hakları onun değildir. ‘Strange Fruit’un plağının basıldığını bile bir arkadaşından duyacaktır. Şarkısına tecavüzler bununla da sınırlı kalmayacaktır. Meeropol’un aramızdan ayrıldığı sene gösterime giren, Mickey Rourke ile Kim Basinger’ın başrolünü oynadığı ‘Dokuz Buçuk Hafta’ isimli erotik filmde Rourke, Basinger’ı baştan çıkarmak için ona ‘Strange Fruit’u çalar!New York’un Bronx mahallesinde bir lisede 27 yıl boyunca İngilizce öğretmenliği yapan Meeropol, aynı zamanda komünizme yakınlık duyan bir siyasi eylemci ve kaybettiği iki çocuğunun isimlerinden oluşan “Lewis Allen” takma adıyla şiirler ve şarkı sözleri yazan üretken bir yazardır. Son yıllarında kendisini en çok etkileyen olaylardan birinin, beyaz bir yahudi olmasına rağmen, “Zenci Besteciler Antolojisi”nde ‘Lewis Allen’ takma adıyla yer alması olduğunu anlatır. Abel Meeropol adı öte yandan bambaşka, fakat yine çok çarpıcı bir olayı çağrıştırır. Meeropol, Soğuk Savaş Dönemi sırasında Rusya’ya casusluk yapmak suçundan idam edilen Ethel ve Julius Rosenberg’in iki küçük oğlunu evlat edinen idealist bir yardımsever olarak hatırlanmaktadır günümüzde.1958 baharı gelmiştir, ‘Strange Fruit’ piyasaya çıkalı tam 19 yıl olmuştur. Amerikalı ünlü zenci yazar Maya Angelou ‘In the Heart of a Woman’ isimli kitabında Billie’nin Los Angeles’a yaptığı ziyaretlerinden birinde, uyumadan önce, oğlu Guy’ın yatağına ilişip, ona ‘Strange Fruit’u söylediğini anlatır. Şarkı bittiğinde Guy’ın bir sorusu olacaktır ünlü şarkıcıya: ‘Pastoral manzara ne demek, Bayan Holiday?’ Billie’nin yüzünü zalim bir ifade kaplar. Sesinde bir küçümseme sezilir adeta: “Pastoral mı ne demek? Zırdelilerin zencileri öldürmesi demek. Senin gibi küçük bir zenciyi alıp, vidalarını söküp lanet gırtlağından içeri tıkmaları demek... Allahın belası pastoral manzara bu demektir işte... “(Billie Holiday, bu olayın üzerinden sadece bir yıl sonra, uyuşturucu bulundurmaktan tutuklandığı 17 Temmuz günü, kalp ve akciğer yetmezliği sebebiyle kaldırıldığı hastanede son nefesini verecektir.)

(Andante'de yayınlanmıştır.)