Eylül 2013

-
Aa
+
a
a
a

Ocak, Şubat, Mart, Nisan, Mayıs, Haziran, Temmuz, Ağustos, Eylül, Ekim, Kasım, Aralık

Eylül 2013

İndirmek için: mp3, 10.6 Mb.

“Yaşanan savaşlara, çatışmalara, teröre, göçlere baktığınızda altında hırs olduğunu göreceksiniz. İklim değişikliği, çevre kirliliği, ekosistemin bozulması, susuzluk, salgınlar gibi sorunlara baktığınızda altında önce hırsın olduğunu göreceksiniz. Küresel ekonomik krizi analiz ettiğinizde altında yine sınırsız kazanma ve harcama hırsı olduğunu göreceksiniz.”

(Recep Tayyip Erdoğan)

 

Başbakan haklıydı. Sadece 2013 Eylül’ünde yaşananlar bile bu hırsın dünyayı ne hale getirdiğini apaçık göstermeye yeterdi. İnsan hırsının bir ürünü olarak yeryüzünde beliren aşırı iklim olayları dünya üzerinde olanca yıkıcılığı ile belirmeye devam ediyordu.

 

 

Muson yağışlarının etkili olduğu Tayland’da birçok şehir sular altında kalıyor, selden 1 milyon kişi etkileniyor, ABD'nin Colorado eyaleti, son 40 yılın en büyük sel felaketiyle mücadele ediyor, Manuel fırtınasının vurduğu Meksika’da 169 kişi hayatını kaybediyor, halk yiyecek bulmak için marketleri yağmalıyordu.

 

ABD’nin bir ucunu seller vururken diğer ucunda çıkan orman yangınları haftalarca söndürülemiyordu. Türkiye’de de, Kocaeli, Antalya, Uşak ve Suriye sınırında çıkan orman yangınlarında hektarlarca alan yanıyordu.

 

 

Ormanlar yanarken, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, “3. köprü yapımı maksadıyla 381 bin 96 adet ağaç kesilecektir. 3. havaalanı yapımı maksadıyla 2 milyon 330 bin 12 ağaç kesilecektir” açıklaması ile Başbakan’ının teşhisini doğruluyor, yaşanmakta olan yıkımın gerçekten de kazanma hırsından kaynaklandığını apaçık gösteriyordu.

 

Bu ay, 2020 Yaz Olimpiyat ve Paralimpik Oyunları'na ev sahipliği yapma hakkını finalde İstanbul ile yarışan Tokyo’nun kazanması, 18 PKK'lı mahkûm ve tutuklunun aylar süren uğraştan sonra Bingöl cezaevinden firar edip aynı gün hepsinin yakalanması, kızının okutulmasını isteyen bir babanın çocuğunu Enerji Bakanı Taner Yıldız’ın yanına bırakıp gitmesi Türkiye’de yaşayan vatandaşları şaşırtan olaylardan sadece üçüydü.

 

Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu "Hiçbir yer Taksim değil, hiçbir yer direniş değil” dediyse de, İstanbul başta, ülkenin hemen her yerinden her yer Taksim her yer direniş sloganları yükselmeye devam ediyordu.

 

1 Eylül Dünya Barış günü için insanlar biraraya gelip insan zinciri oluşturuyor, İstanbul Cihangir’de bir vatandaş, kendi cebinden harcadığı paralarla semtinin merdivenlerini gökkuşağı renklerine boyuyor, o renkler belediye ekiplerince silinip griye boyanıyor, ama Diyarbakır, Ankara, İzmit ve hatta İsveç’in Härnösand şehrinde sokak merdivenleri gökkuşağı renklerine boyanıyordu.

 

Ankara Belediye’sinin ODTÜ arazisi üzerinden geçirmek istediği yola karşı ve  ODTÜ’ler ve 100. Yıl mahallesi sakinlerinin direnişi ise Gezi ile başlayan dayanışmanın devam ettiğini gösteriyordu. İstanbul, İzmir, Bursa Antalya, Çanakkale ve daha bir çok şehirde ODTÜ’ye destek eylemleri düzenleniyor, herkes tek bir ağızdan diren ODTÜ diyordu.

 

Ama acı haber Antakya’da geldi. 22 yaşındaki Ahmet Atakan ODTÜ’ye destek eylemi sırasında 4 katlı binanın çatısından düşerek yaşamını yitirdi. Pek çok benzeri gibi bu “olay”ın sebebi de meçhul kalacaktı.

Atakan’ın ölüm haberi üzerine anmalar ve protesto gösterileri yapıldı. İstanbul’da onu anmak için Taksim Meydanı'na karanfil bırakmak isteyenler polis engeline takılınca, bu sefer Kadıköy gösterilerin merkezi oluyordu.

 

Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın bir ay önceki kehaneti Eylül’de gerçekleşiverdi: “Stadyumları şiddetin, siyasi gösterilerin merkezi haline getirenler hukuki bedelini öder” demişti Kılıç. Kasımpaşa Recep Tayyip Erdoğan Stadı'nda oynanan Türkiye - İsveç U21 milli müsabakasına, Taksim'deki polisin sıktığı tonlarca gazın stada kadar ulaşması sebebiyle zorunlu ara verildi, İsveçli ve Türkiyeli delikanlılar, ağızlarını burunlarını milli formalarıyla örterek soyunma odalarına dar kaçtılar.

 

Brezilya’da da gösteriler devam ederken, Yunanistan'da solcu kimliğiyle tanınan 34 yaşındaki rapçi müzisyen Pavlos Fissas’ın Nazi Altın Şafak partisinin bir mensubu tarafından öldürülmesi ülkenin dört bir yanında faşizm karşıtı protestolar yapılmasına neden oldu.

 

 

Eylül ayında Pakistan, Nijerya, Irak ve Afganistan’da insanlar bombalı saldırılarla parça parça olurken, aşırı dincilerin  Kenya'nın başkenti Nairobi'de bir AVM’ye düzenliği saldırıda 62 kişi öldürüldü.

 

 

Ama en ağır insanlık sorunu gene Suriye’de yaşanmaktaydı. Ağustos ayında Şam’ın banliyösü Guta’ya yapılan kimyasal saldırı sonrasında insanlar akın akın ülkeden kaçıyor, ülkesini terkeden Suriyeli sayısının 2 milyonu geçtiği açıklanıyordu. Kaçanlar artlarında, şiddet olaylarında başlangıçtan bu yana 101 bin 513 kişinin öldüğü, 215 bin kişinin tutuklandığı, 3 milyon evin hasar gördüğü bir ülke bırakıyorlardı.

 

 

Umut yok muydu?

Elbette vardı. Rusya’nın kuzey kutuplarının erimesi üzerine Arktik bölgesinde petrol aramasını protesto eden, aralarında Türkiye vatandaşı Gizem Akhan’ın da bulunduğu  28 Greenpeace aktivisti ile 2 gazeteci “deniz haydutluğu” suçlamasıyla tutuklanıyor, fakat “yenikonuşça” yazılmış bu akıldışı iddianame ile tutuklanmalarına rağmen, kararlılıklarını cümle âleme gösterip, gezegenin sahipsiz bir yer olmadığını kendi bedenleriyle kanıtlıyorlardı.

 

Evet, halihazırda yaşanmakta olan felaketin altında özellikle dev şirketlerin ve onlarla aynı yatağa giren politikacıların hırsı yatıyordu. Ama kimisi bunu bilip konuşmaktan başka bir şey yapmıyor, kimisi de, bekleyecek vakit kalmadığını düşünerek harekete geçiyordu.

 

***

Ayın Sözü:

 

“Normalde bana bıkkınlık gelirdi çalışmaktan. Mesaide dakika sayarsın bitsin diye. Ama şimdi bunun tadı başka, yormuyor”

 

Patronlarının ücret alacaklarını ödemeden ortada bıraktığı Kazova işçileri için kendi ürettikleri kazakları kendilerinin satmaya başladıkları zaman çalışmanın anlamı böyle değişiyor. (Kaynak: Radikal)

 

 Ocak, Şubat, Mart, Nisan, Mayıs, Haziran, Temmuz, Ağustos, Eylül, Ekim, Kasım, Aralık