Erté (Romain de Tirtoff, 1892-1990)

-
Aa
+
a
a
a

Nisan ayında tasarımcılardan kim ölmüş kim doğmuş diye bakarken iki yıl önce sergisini izlediğim bir sanatçı-tasarımcı aklıma geldi: 1920’lerde ‘eski dünya’nın stil ve zevkini Amerika’ya tanıtan tasarımcılardan biri, Erté.

1920'lerde bütün dünyayı etkisine alan ve modern olmakla eş anlamlı olan Art-Déco, I. Dünya Savaşı’nın acılarını silip atmak istercesine çılgın ve hızlı bir yaşam tarzının da ifade şekli olacaktır. Adını Paris’te açılan L’Exposition des Art Décoratifs et Industriels Modernes'den (Dekoratif Sanatlar ve Modern Endüstri Sergisi) alan bu tarz yaşamın tüm alanlarını, takıdan mobilyaya, sahne tasarımından mimarlığa kadar her alanı kaplayacaktır. Geometrik ve yalın çizgilerin egemen olduğu bu stil, bir taraftan teknoloji ve endüstriyel üretimden etkilenirken bir taraftan da uzak ve yakındoğu veya greko-romen hatta slav kökenli değişik kültürlerden de esinlenecektir. Her şey gösteriştir, olduğundan büyük parlak renkli ve gürültülü, bu nedenle “roaring twenties” (gürleyen yirmili yıllar) veya biraz caz 

 “ERTÉ”  kendi Alfabe’sinin harfleriyle

müziğinin popüler olması biraz da ürünlerin parlaklığı nedeniyle de “Jazz-Age” (caz çağı) gibi isimlerle de anılır. De Stijl ve Bauhaus gibi manifesto ve okulların da bu yıllarda var olduklarını ve bu dönemi etkilediklerini hatırlatmam gerekir.

Bu dönemin sansasyonel gösteri dünyası içinde Paris’te Sergej Diàghilev ve “Ballets Russes”, Josephine Baker ve “Revue Nègre”, New York Broadway’de “Ziegfield Follies” ve George White’ın “Scandals” gösterileri gişe rekorları kırıyordu. Dönemin en ilginç değişimi de kadınlarda izleniyordu, eskiye göre farklı olduklarını dışavururken özgürlüklerini diz boyu kısa etekleri, “a la garçon” saç kesimleri ile birlikte içki ve sigara içerek gösteriyorlardı. Afişleri, moda illüstrasyonlarıyla onların  dünyasını etkileyenlerin ve gösteri dünyasına yeni görüntüler getiren tasarımcıların arasında önde gelen isimlerden biri de Erté idi.

Hermitage'dan Harper's Bazaar'a

23 Kasım 1892'de St.Petersburg’da bir subayın oğlu olarak Romain de Tirtoff ailenin geleneklerinin tersine sanatçı olmaya karar vermiştir. Eğitimi sırasında sürekli gittiği Hermitage müzesi ileride onun esin kaynağı olacaktır. 1911 yılında Kronstadt kolejini bitirdikten sonra 1912 yılında Paris’e gelerek St. Petersburg’da yayınlanan Damski Mir (Kadın dünyası) dergisinin moda illüstratörü olarak görev yapacaktır. Çalışmalarını isminin başharflerinin Fransızca okunuşu olan Erté olarak imzalamaktadır. Yapmış olduğu çizimleri gören o dönemin ünlü modacısı Paul Poiret kendi çizgilerine yakınlığı nedeniyle onu yanına alır. 18 ay kadar Poiret ile çalışan Erté moda bilgisini geliştirirken bir taraftan da moda evinin önemli müşterilerinin konulu balolarda giyecekleri özel kıyafetleri de tasarlamaktadır. Kendisi de bu kıyafet balolarına katıldığında kendisi için tasarlamış olduğu kıyafetler sosyete içinde olay yaratacaktır.

  “Fedora”  kostüm, 1919

I. Dünya Savaşı ile birlikte bu çılgınlıklara son verilir, üstelik de Paul Poiret moda evini kapayacaktır. Savaşın başında ekonomik olarak fazla etkilenmemiş olan Amerika’nın onun için yeni bir çıkış olabileceğini düşünen Erté yapmış olduğu hayali bir dergi kapağı taslağını o dönemin şık dergilerinden biri olan Harper’s Bazaar dergisine yollar ve altı ay sonra Erté’nin “Schérézade” illüstrasyonu derginin kapağında yer almaktadır. Böylece 22 yıl sürecek bir çalışma başlar ve Erté kapak dışında derginin moda illüstrasyonlarına da katkıda bulunacaktır. 20’li ve 30’lu yıllarda Amerika’da yayınlanan birçok dergide özellikle Paris şıklığını yansıtan Christian Berard, Georges Lepape, George Barbier gibi yabancı tasarımcıların imzalarına rastlanmaktadır.

Erté moda illüstratörü olarak isim yaparken bir taraftan da Sarah Bernhardt’ın baş aktörü olan Erward de Max’ın kostümlerini

tasarlamaktadır. O yıllarda Paris’teki atölyesinde dünyanın değişik ülkelerindeki tiyatro gösterileri için kostüm, sahne dekoru ve perde tasarımları üreten Max Weldy’nin tavsiyesi üzerine 1919 yılında Erté Folies-Bergère için iki tablonun kostüm ve dekorlarını tasarlar. Bu da onun bundan sonra 12 yıl kadar eğlence sektörünün önde gelen bu topluluğu için çalışmasını sağlayacaktır. Müzik holü gösterilerinin çok popüler olduğu bir dönemde Erté’nin yaptığı nefes kesici tasarımları George White, Irwing Berlin ve Florenz Ziegfeld gibi Amerikalı prodüktörlerin de dikkatini çekecektir. Erté görsel öğelerin gösterişliliği yanı sıra yepyeni sahne trükleri de geliştirir, örneğin bol tüylü ve abartılı takılarla bezenmiş dansçıların adeta ‘canlı perde’ oluşturmaları veya ‘costume collectif’ denilen bir grup gösterici tarafından paylaşılan tek bir kostüm gibi.

Döneminin en tanınmış sahne ve kostüm tasarımcısı

Sahne tasarımı çalışmalarını ve dergi illüstrasyonlarını Paris’te sürdüren Erté 1925 yılında Metro-Goldwyn-Meyer stüdyolarının yöneticisi Louis B.Meyer’in davetini kabul ederek Hollywood’a gider ve orada Jazz-Age tarzındaki müzikal filmlerle ilgilenir. MGM stüdyolarında Robert Z.Leonard ve Cedric Gibbons (Oscar heykelciğini tasarlayan kişi) ile birlikte çalışır. Stüdyo ile olan sözleşmesini bir yıl daha uzatır ama kendisine önerilen fikirlerden ve Los Angeles’in havasından pek mutlu değildir, sinema dünyasında umduğunu bulamamıştır. Sözleşmenin sonunda tekrar Paris’e döner. Folies Bergère’de çalışmalarını sürdürürken bir taraftan da Amerikalı yönetmenlerden George White’ın görkemli projeleri için kostüm ve sahne tasarımlarını geliştirmeye devam eder. 1927 yılında White’in yönetmenliğini yaptığı müzikal komedi “Manhattan Mary” ve “Scandals” tabloları onun imzasını taşır. Harper’s Bazaar dergisiyle olan sözleşmesi on yıl daha uzatılmıştır.

  Sahne perde tasarımı , 1925

1929 yılında ona gelen en ilginç teklif Encyclopedia Britannica’nın XIV. baskısına çağdaş modanın gelişimi ile ilgili metnin hazırlanmasıdır. Erté artık salt sanatsal yeteneği ile değil aynı zamanda edebi yönüyle de ün yapmıştır. Artık Paris’teki en ünlü sahne ve kostüm tasarımcısıdır. 1929 yılında “La Princess Lointane” oyunu onun kostüm ve sahne tasarımı gibi tüm görsel etkileri tasarladığı çalışmasıdır. Tarihi kostümlerden esinlenerek yapmış olduğu “La Minarette”teki Mata Hari kostümünün egzotik çizgileri ile moda dünyasına da yön verecektir. Erté’nin üstünde çalıştığı oyunların birçoğunda Yakındoğu etkileri görülür. 1920 yılında Howard Carter’ın Tutankamon’un mezarını ortaya çıkarması o dönemin bir çok sanatçısı gibi onu da etkilemiştir. O dönemde sahne tasarımında onun da kullanmakta olduğu sembolik ögeler diğer popüler produksiyonlarda da izlenmektedir; Max Reinhardt’ın “Sumurnun” ve D’Annunzio’nun “La Pisanelle” oyunlarında olduğu gibi. 

  Alfabe serisi “R” harfi, 1932-1977

30’lu ve 40’lı yıllarda Erté moda illüstrasyonlardan çok sahne çalışmalarına ağırlık verir. Resesyon yılları gösterişli sahne oyunlarının bütçesini de etkilemiştir. Buna rağmen Londra Saville tiyatrosunda yer alan “It’s in the Bag” revüsündeki başarısı ona Palladium ve Hippodrome gibi diğer salonlardan teklifler gelmesine neden olacaktır.

II. Dünya Savaşı ve Paris’in Alman işgali sırasında yurtdışı çalışmaları azalacaktır. Savaşın bitiminden sonra gerçekleştirdiği en büyük proje Donizetti’nin “Don Pasquale” operasıdır. Paris’teki yeniden açılan Moulin Rouge ve Folies-Pigalle dışında Londra, New York ve Montreal gibi şehirlerde de revülerin tasarımında çalışmaktadır. Amerika’dan almış olduğu projelerde sendikaların sık sık greve gitmeleri nedeniyle bir azalma olduğundan çalışmalarını 1927 yılında başlamış olduğu “Alfabe” dizisine yoğunlaştıracaktır. Bir kaç büyük opera projesi için de zamanı olacak ve Guiseppe

Verdi’nin “La Traviata”, Debussy’nin “Pélléas ve Mélisande” ve Mozart’ın “Cosi Fan Tutte” gibi yapıtların sahne ve kostüm tasarımlarını gerçekleştirebilecektir. Bu çalışmaları sırasında yapmış olduğu maket çalışmaları ona yeni bir uğraş alanı açacaktır. Artık bakır demir bronz ahşap cam gibi malzemeler ve mine tekniklerini kullandığı “formes picturales” adını verdiği minik heykelcikler üretmektedir. Büyük bir beğeni toplayan ve koleksiyonerlerin merak alanı olacak bu heykelciklerin esin kaynağı Art-Déco döneminde yapmış olduğu tasarımlardır.

Retrospektifi yok satar

Bir süre modası geçmiş olarak kabul edilerek sahne çalışmalarından uzak kalan Erté, 1966 yılında bir şans eseri Londra’da tanıştığı Eric ve Salomé Estorick çifti sayesinde tekrar gündeme gelecektir. Grosvenor galerisinin sahibi olan Eric Estorick, Art Nouveau sanatçısı ve grafik tasarımcısı Alphonse Mucha ile ilgili muhteşem bir sergi düzenlemiştir. Bu serginin başarısı üzerine o dönemi izleyen Art-Déco’nun temsilcisi olarak kabul edilen Erté ile ilgili retrospektif sergi düzenlemeye karar verir. Erté’nin sergilenen tüm eserlerinin satılması üzerine Estorick’in şirketi olan Sevenarts Ltd. New York Metropolitan ve Washington DC Smithsonian Institute müzelerinde Erté ile ilgili sergiler düzenler.

Erté yeni ajanı ve dostu Erick çifti sayesinde bronz heykelciklerine ve litografi çalışmalarına ağırlık verir; kadın figürlerinden oluşan “The Numbers” (0'dan 9'a kadar rakamlar)

 “Opium” serigrafi, 1985

1968 yılının ürünüdür. Onu “Dört As” ve “Dört Mevsim” gibi konulu litografi çalışmaları izler. Yine kadın figürlerini kullandığı 26 harften oluşan “Alfabe” 1977 yılında tamamlanır. Roland Barthes bir yazısında bu çalışma ile ilgili şöyle diyor: “Erté’nin alfabesinde diyalektik bir değişim var; kadınlar harflere biçimlerini ödünç veriyor gibi ama harfler şekillenirken karşılığında harfler kadınlara soyutluğu ödünç vermekteler.”

 “Melisande” bronz heykel 1989  

Erté çalışmalarını takı ve sanatsal obje tasarımlarına yönlendirir. Ölümüne yakın tekrar ilgi odağı olan Erté 96 yaşında Broadway müzikali “Stardust” ve "Radio City"de tematik sahne ve kostüm tasarımlarını gerçekleştirir. 21 Nisan 1990 yılında hayata veda eden Erté ile ilgili retrospektif sergilerden bir tanesi de “Fascino e Seduzione Déco” başlığı altında 25 Temmuz-28 Ekim tarihleri arasında Roma Museo Del Corso’da yer almıştır. 

Daha önceleri değişik galeri ve koleksiyonlarda görme şansını bulduğum bu ilginç ustanın çalışmalarını böylesi kapsamlı bir sergide izlemek çok ilginçti. Sergi yoğunlukla Erté’nin sahne ve film seti tasarımcısı yönünü ortaya çıkarırken 1920'lerin atmosferini de başarıyla veriyordu. Serginin tasarımı Frank Watson ve Georg Barbier, sahne dekorları da Tony Walton tarafından gerçekleştirilmişti. Sahne dekorlarının yanı sıra “Alfabe” gibi litografi çalışmaların, heykelciklerin, kristal ve gümüş vazolar gibi

sanatsal obje ve takı tasarımlarının yer aldığı bu sergi Erté’nin renkli dünyasını yansıtıyordu. Bu sergide yer alan örneklerden bazılarına, bu yazımda yer vermeye uğraştım.

Kaynakça:Battersby, Martin., The Decorative Twenties, The Herbert Press, Londra 1988Duncan, Alastair., Art Deco, Thames and Hudson, London 1988Messina, Franco Maria (ed.)., “Erté- Fascino e Seduzione Deco”, Silvana Editoriale Milano 2001