Ekoloji Hareketleri Gündemi: Cargill Davası

-
Aa
+
a
a
a

Ekoloji Hareketleri Gündemi*

 

11 Ekim 2012

 

Ekoloji hareketleri Gündemi'nde Çevre ve Ekoloji Hareketi Avukatları'ndan (ÇEHAV) Cankat Taşkın'la Cargill Davası'nı konuştuk:

 

Dinlemek için:

İndirmek için: mp3, 8.1 Mb.

 

11 Ekim 2012 tarihinde Açık Radyo’da Açık Gazete programında yayınlanmıştır.

 

* Ekoloji Hareketleri Gündemi Çevre ve Ekoloji Hareketi Avukatları (ÇEHAV) ile birlikte hazırlanıyor:

 

Ekoloji Hareketleri Gündemi'nin podcast servisine abone olmak için tıklayın.

 

Ekoloji Hareketleri Gündemi'nin yayınlanmış diğer bölümlerine ulaşmak için tıklayın.

 

***

 

 

Ömer Madra: Günaydın Cankat bey.

 

Cankat Taşkın: Günaydın efendim.

 

Can Tonbil: Günaydın.

 

CT: Günaydın.

 

ÖM: Bugün Cargill Davası üzerinde biraz konuşalım demiştiniz. Nedir bu ve sonuçları nereye doğru gitmektedir? Birazcık izah eder misiniz?

 

CT: Aslında 5 dakikaya sığacak bir şey değil ama ben kaba hatlarıyla şunu söyleyeyim, yani Cargill bence özellikle hukuk fakültelerinde bırakın yüksek lisans tezini, bırakın dersi, doktora tezi olarak okutulması gereken bir konu. Neden? Türkiye’de yargı kararlarının nasıl uygulanmadığını, idare tarafından nasıl bertaraf edildiğini, hatta mahkeme kararlarının uygulanmaması için Anayasa Mahkemesi’nin kararına rağmen nasıl kanun çıkarıldığını tam anlamıyla ortaya koyan bir süreç. Süreç 98’de başladı eğer yanlış hatırlamıyorsam, Cargill’in kurulduğu alanın birinci derece tarım arazisi olması ve İznik Gölü’nü besleyen su havzalarının kurutması gerekçesiyle, temel bu gerekçeyle davalar başladı. Bununla ilgili olarak geçen seneye kadar, hatta evvelki seneye kadar 15 civarında iptal kararı alındı. En sonunda şu yapıldı, Sayın Ahmet Necdet Sezer cumhurbaşkanıyken bir kanun değişikliği yaptı parlamento, basına zaten bu ‘Cargill Kanunu’ olarak yansıtıldı. Yani Cargill’in kurtarılması amacıyla toprak ve arazi kullanımı kanununda bir değişiklik yapıldı. Sayın Sezer bunu veto etti, hukuk devletinde hiçbir şekilde mahkeme kararlarının kanunla dahi olsa ortadan kaldırılamayacağı gerekçesiyle veto etti. Parlamento aynen çıkardı, bu sefer Anayasa Mahkemesi’ne taşıdı Sayın Sezer ve Anayasa Mahkemesi kanunun yürürlüğünü durdurdu. Ancak bu süreçte Sayın Sezer’in cumhurbaşkanlığı görevi sona erdi, Sayın Gül seçildi. Arkasından tabii Anayasa Mahkemesi referandumdan sonra yeni bir yapılanmaya girdi. Bu arada tabii Cargill’le ilgili bu kanun Anayasa Mahkemesi’nin yürürlüğün durdurulması kararına rağmen tekrar parlamentonun önüne getirildi. Parlamento sanki o karar hiç yokmuşçasına hareket edip bu sefer bir daha kanun çıkardı. Sayın Gül veto etmedi, onadı, ancak ana muhalefet partisinden bir grup milletvekili bu sefer tekrar konuyu Anayasa Mahkemesi’ne taşıdı. Anayasa Mahkemesi geçen sene önceki yürürlüğün durdurulması kararına rağmen o karar hiç yokmuşçasına bu sefer yürürlüğün durdurulması talebini de reddetti. Kısacası bununla ilgili olarak Danıştay kararları olmasına rağmen, yani iptal edilmiş kararlar, aşağı yukarı 15 civarında karar olmasına rağmen mahkeme kararıyla bu süreç dolanılmıştır. Şimdi işin buradaki çok vahim taraflarından bir tanesi de şu; 2006 yılındaki ilk değişiklikle yani Sayın Sezer cumhurbaşkanı iken yapılmak istenen değişiklikte başbakanlık müsteşarlarından birisi Tarım Bakanlığı’na hitaben bir yazı hazırlıyor ve diyor ki “Aralarında Bursa Barosu’nun da bulunduğu bazı sivil toplum örgütleri Cargill’le ilgili davalarda, bertaraf etmek amacıyla sürekli davalar açmaktadırlar. Bunu dolanmanın en iyi yolu da bu kanunda değişiklik yapmaktır. Önerilerinizi istiyoruz.” diyorlar. İşin daha da vahim tarafları var, isterseniz soru sorun veya ben devam edeyim.

 

ÖM: Ben bir tek şöyle bir şey sormak istiyorum, Cargill Davası denen hukuk sürecinde çok çarpıcı bir şekilde nasıl gelişmeler olduğunu söylediniz biraz önce.

 

CT: Daha davanın vahameti de var tabii.

 

ÖM: Davanın özü neye ilişkin peki? CT: Bursa barosu zaten öncülüğünde, -ben de Bursa barosunun vekillerinden biriyim, baro adına yürütenlerden biriyim- şirketle bizim herhangi bir şekilde sıkıntımız yok. Davanın özü ve sıkıntımız şu: Birincisi, şirketin kurulmak istendiği alan birinci derece tarım arazisi; ikincisi İznik Gölü’nü besleyen su kaynakları, yer altı suları, -yılda 1 milyon metreküp su tüketimi olduğu için- kuruma tehlikesiyle ve toprağın tuzlaşması tehlikesiyle karşı karşıya; Üçüncüsü, burada genetiği değiştirilmiş organizmalardan üretilen mısır şurubu üretiliyor bu fabrikada, yani GDO’lu mısırdan şurup üretiliyor. Biz de bunları baklavalarda falan afiyetle yiyoruz, pastaların içinde afiyetle yiyoruz. Davalarda doğrudan doğruya girilmedi, ama dolaylı olarak değinildi, bunlarla ilgili söylenilen şeyle ilgili zaten bilirkişi raporları var, mahkeme kararları var. Zaten bu mısır ithal bir mısır, ikincisi GDO’lu bir mısır, dolayısıyla bu gerekçelerle temel olarak bu davaları açtık. Alternatif yerler olmasına rağmen ısrarla İznik Gölü’nün kenarındaki o birinci derece tarım alanına bu fabrika kurulmak istendi ve kuruldu. Süreci az önce anlattım, daha da vahimi şu oldu, aralarında sayın Başbakan’ın da bulunduğu bir grup bakan veya bürokrata karşı yargı kararlarının uygulanmadığı gerekçesiyle gene Bursa Barosu öncülüğünde tazminat davası açıldı, manevi tazminat Cargill’le ilgili. Şu talep edildi, Bu kadar iptal kararı alındı, davacılar ve vekilleri kararlar uygulanmadığı için bundan ıstırap duyuyorlar, manevi tazminat istiyoruz,” dendi. Bursa’daki mahkeme talebi reddetti. Yargıtay 4. Dairesi’ne gitti, 4. Hukuk Dairesi “Davacılardan bir kısmının tazminat istemeye ehliyet yönünden davaların sürecini baştan beri yürütmedikleri için ehliyeti yoktur, ama diğer kısmı isteyebilir,” dedi. Ondan sonra bu seneki hakim, mahkeme ısrar etti, bu sefer -dikkat buyurun-, Hukuk Genel Kurulu’na gitti. Hukuk Genel Kurulu en üst kuruldur, yani daha üst bir merci yok. Hukuk Genel Kurulu “4. Dairenin kararı doğrudur, evet tazminat ödeyecekler,” dedi. Şu anda Bursa’daki mahkemenin yapması gereken şuydu, ama onu yapmadı, şunu yapması gerekiyordu, Hukuk Genel Kurulu kararı geldikten sonra, karar doğrultusunda manevi tazminata hükmetmesi gerekirdi. Fakat bunu yapmadı, hakim tüm hukuk tarihinde ilk kez Hukuk Genel Kurulu kararına rağmen, ısrar kararı verdi. Yani iş öyle bir noktaya gelmiştir ki Cargill’le, artık sözün bittiği yerdeyiz. Hukuk Genel Kurulu “tazminat ödenecek” diyor, milletvekilleri ya da bakanların hatta cumhurbaşkanının tazminat davaları yönünden herhangi bir dokunulmazlığı yok, ama hakim bunu bile bile böyle bir karar vermiştir. Şimdi Cargill’le bu noktadayız. Bu arada AİHM’e zaten başvuruldu. Sözleşmenin 8. maddesi başta olmak üzere, yani çevre hakkını düzenleyen maddesi başta olmak üzere, 13. maddesi yani etkili başvuru hakkı, yargı kararlarının ısrarla uygulanmaması, yaşam hakkının ihlaliyle ilgili olarak, 2007 yılının Temmuz ayında Strasburg’a, AİHM’e başvurduk. Dava artık son aşamalarında, son beyanlar alınıyor, Türkiye’nin mahkum olma ihtimali çok yüksek. Yani şu andaki süreç bu, davaların temeli de bu, esası da bu.

 

ÖM: Çok teşekkür ederiz. Bunu nasıl olsa takip etmeye devam edeceğiz. Dünyanın en büyük emtia şirketlerin biri olan Cargill’le Türkiye’de de hukuk sistemini tamamen alt üst edecek nitelikte gelişmeler olan bir dava var.

 

CT: Kesinlikle. Özel kanun çıkarılmış bir şirket, yani ondan bahsediyoruz.

 

ÖM: Çok ilgi çekici boyutları var, takibini sayenizde de yapmayæa çalışacağız. Çok teşekkürler Cankat bey.

 

CT: Ben teşekkür ederim, iyi günler, çok sağolun.

 

11 Ekim 2012 tarihinde Açık Radyo’da yayınlanmıştır.