Ekoloji Hareketleri Gündemi: Büyükşehir Belediye Kanunu ve Maden İşletme Ruhsatları

-
Aa
+
a
a
a

Ekoloji Hareketleri Gündemi*

 

13 Kasım 2012

 

Ekoloji hareketleri Gündemi'nde Çevre ve Ekoloji Hareketi Avukatları'ndan (ÇEHAV) Arif Ali Cangı ile Meclis'ten geçen Büyükşehir Belediye Kanunu'nu ve maden işletme ruhsatları konusunu konuştuk:

 

Dinlemek için:

 

İndirmek için: mp3, 9.8 Mb.

 

13 Kasım 2012 tarihinde Açık Radyo’da Açık Gazete programında yayınlanmıştır.

 

* Ekoloji Hareketleri Gündemi Çevre ve Ekoloji Hareketi Avukatları (ÇEHAV) ile birlikte hazırlanıyor:

 

Ekoloji Hareketleri Gündemi'nin podcast servisine abone olmak için tıklayın.

 

Ekoloji Hareketleri Gündemi'nin yayınlanmış diğer bölümlerine ulaşmak için tıklayın.

 

***

 

 

 

Ömer Madra: Günaydın Arif Ali Cangı

 

Arif Ali Cangı: Günaydın, iyi yayınlar dilerim.

 

ÖM: Bugün zaten gündemde de büyük bir yer tutan bu Büyükşehir Belediye kanunu geçti meclisten, biraz da kavgalı gürültülü, hatta biraz değil epey ama bu kapsamda maden işletme ruhsatlarının özel bir önem ve anlamı var galiba, ondan bahseder misiniz?

 

AAC: Programın öncesinde belirttiğiniz gibi bir taraftan ölüme yatan açlık grevlerindeki mahkumlar var, duyarsız bir hükümet politikası var, diğer yandan idamların getirilmesini konuşan bir başbakan var. Yine aynı şekilde yaşam alanlarının kirletilmesi, yaşam kaynaklarının tüketilmesine yönelik politikaları da sürekli olarak uygulamada ısrar eden bir yönetimle karşı karşıyayız. Bu süreç, madencilikle ilgili süreç aslında Bergama Ovacık altın madeniyle başlıyor, biliyorsunuz Ovacık altın madenine ilişkin örnek bir halk hareketi oluştu ve bu halk hareketiyle birlikte pek çok yargı kararı da alındı, ki yaşam alanlarının korunması açısından önemli kazanımlardı onlar. Ancak bu kazanımlar madencilerin işine gelmedi, çıkarlarına gelmedi ve bütün madencilik mevzuatı değiştirildi. Adeta Türkiye’de bugün madenciliğin özel bir mevzuatı var, artık madencilikle ilgili konularda o mevzuatın dışındakiler uygulanmıyor. Neredeyse anayasanın da üstünde bir mevzuattır denecek, yasadır denecek. Bu kapsamda daha önce umumi hıfzıssıhha yasası ve gayri sıhhi müesseseler yönetmeliği kapsamında açılma ruhsatları ilk başlangıçta sağlık il müdürlüğü tarafından, sağlık bakanlığı tarafından verilmekteyken daha sonraki aşamalarda yerel yönetimlerin güçlendirilmesi için kısmi çalışmalar kapsamında bu ruhsatlar birinci sınıf gayri sıhhi müesseseler büyükşehir belediyelerine, ikinci sınıf gayri sıhhi müesseselerin ruhsatları da ilçe belediyelerine verilmesi yönünde düzenlemeler yapıldı. Bu önemli bir düzenlemeydi, zira bir sorunun yerel yönetimin dahliyle çözülmesi ya da yerel yönetime yerel halkın müdahalesi daha demokratik, daha yerinde olacağından bu önemli bir gelişmeydi. Kaldı ki zaten yerel yönetimler, belediyeler halk sağlığını korumak, çevre sağlığını korumakla görevli olan idareler. Zaten denetim görevi, koruma görevi bu idarede olduğu için de ruhsatların bu idareler tarafından verilmesi mantıklıydı, akılcıydı. Ancak sözünü ettiğim madencilik mevzuatının ayrıcalıklı hale getirilmesi, madenciliğin ayrıcalıklı dokunulmaz hale gelme çabaları sonucunda ve ruhsatları belediyeden her istediklerinde alamamaları, yani çevre sağlığı, toplum sağlığı, halkın tepkisi, toplumun tepkisi karşısında belediyelerin ruhsat vermekte gecikmesi, ayak sürümesi –onların değimiyle- karşısında bu ruhsatların verilmesi geçtiğimiz 2010 maden yasası değişikliğiyle il özel idarelerine verildi. İl özel idareleri de biliyorsunuz valiliğin kontrolünde, merkezin idarenin etkisi altında değil. Ayrıca il genel meclisinde veya encümeninde görüşülmeden doğrudan doğruya il özel idaresi müdürlüğü sekreterliği tarafından 1 hafta içinde ruhsatın verilmesi gibi kurallar getirildi. Bunun anlamı şuydu, madenci şirket vergilerini verdiği zaman o vergiler incelenmeyecek, kontrol edilmeyecek, 1 hafta içinde ruhsat verilecek ve işletmeye başlayacak anlamına geliyordu. Nitekim uygulama da öyle oldu. Diğer bir boyutu da il özel idarelerinin yetişmiş elemanı, yani denetim yapacak bir elemanı olmadığı gibi çevre sağlığı için doğaya vereceği zararlar açısından çok kritik işletmeler olan bu işletmelerin yaratacağı kirlenmeleri, ağır metal kirliliğini ölçecek cihazları dahi yok, dolayısıyla denetimler de şirketlerin kendi denetimleriyle sınırlı oldu. Bir anlamda şirketler kendi kendini denetlemiş oldu, onun üzerine raporlar düzenlenmeğe başlandı. Bu tartışmalar sürerken büyükşehir belediye yasası değişikliği gündeme geldiği zaman il özel idaresi kaldırıldığı için büyükşehir belediyelerinin olduğu yerde, doğal olarak bu ruhsatların kimin tarafından verileceği gündeme geldi ve tekrar büyükşehir belediyelerine verilmesi, tanınması konusunda tasarıda bir hüküm kondu. Ancak şöyle bir gelişme oldu daha sonraki aşamada, madenciler hemen başkaldırdı, çünkü belediyelerden ruhsat alınmasının onlar için zor olacağını fark ettiler ve ilk tepkiyi onlar dile getirdiler. Hatta açıkça söyleyelim, onların tepkisiyle tasarıdaki bu hükmün farkına vardık biz. Biz de bunun olumlu bir gelişme olduğunu, büyükşehir belediye yasasının diğer hükümlerinin tartışılması bir yana, bunu olumlu bir gelişme olduğunu belirttik. Ama şu anda bakıyoruz ki daha henüz yasa mecliste kabul edildi, cumhurbaşkanı onaylamadığı için resmi gazetede yayınlanmadı. Dün akşam, dün gece itibariyle meclisin web sitesinde daha yasanın metni bütün olarak yayınlanmamıştı, gazetelerde çıkan haberlere göre görüyoruz ki şimdi il özel idarelerinin kaldırıldığı, büyükşehir belediyelerinin sınırları içindeki madencilik ruhsatlarının büyükşehir belediyesine değil valiliğe verildiğini görüyoruz. Demek ki madenciler komisyonlardaki görüşmelerde ya da genel kuruldaki görüşmede bir şekilde müdahale etmişler, değişiklik önergesi de bu valiliğe tanınmış durumda. Bu açıkçası daha önceki sistemin devamı anlamına geliyor, valilik merkezi idarenin kontrolünde olan, onunu vesayeti altında olan bir kurum, dolayısıyla daha önce il özel idaresi müdürü ya da genel sekreteri verecekken şimdi valiliğin görevlendirdiği gene bir bürokrat verecek. Yine bir şey değişmedi, yine madenciler kendi çıkarlarına olacak ama toplum çıkarına olmayan, toplum yararına olmayan, çevre sağlığı açısından da toplum sağlığı açısından da yine sıkıntı yaratacak bir düzenleme yapılmış gözüküyor.

 

ÖM: Süremiz bitti ama bir şey daha sormak istiyorum, yani bir şey değişmedi derken belki daha da kötüye doğru değişmiş bir durumdan da bahsediyor olabilir miyiz diye aklıma geldi. Çünkü değişmiş gibi görünüyor, üstelik de bazı şeyler mesela işte belediyelere daha seçimle gelmiş belediyelere devredildiği görülürken il meclisi seçimle gelen bir kuruluş değil mi? Buna karşılık valiliğe verilirse o zaman tamamen seçim dışı bir durum oluyor.

 

AAC: Evet yasanın düzenlenmesi açısından daha önceki düzenlemede “il genel meclisinde, il encümeninde görüşülemez” diye kural koydular sırf o seçilmiş organların konuyu tartışmaması için, bürokraten zorunlu olarak imzalaması için. Uygulama açısından çok bir şey değişmedi ama daha önceki düzenlemede şöyle bir şansımız vardı, il genel meclisi üyelerine il genel meclisinde gündem yapıp tartışmasını sağlamak, demokratik tepkiyi dile getirmek, kamuoyunun bilgilenmesini sağlamak gibi bir şansımız vardı. Şimdi o şans da ortadan kalkmış durumda ve önümüzdeki durumda ciddi anlamda büyükşehir belediyeleriyle valilik arasında bu konuda çatışma yaşanacaktır, yetki ve görev çatışması yaşanacaktır. Çünkü büyükşehir belediyelerinin olduğu yerlerde valiliğin çevre sağlığı açısından, gayri sıhhi müesseseleri denetleme açısından bir yetkisi, bir görevi yok, büyük şehir belediyeleri denetliyor ama denetim yaptığı işletmelerin ruhsatını verme yetkisi yok. Böyle bir handikapla karşı karşıya kalınacak, ciddi çatışma yaşanacak.

 

ÖM: Bunu atlatma haber de vermiş oldunuz, daha çok erken ama daha üzerinde önemle konuşacağız. Çok teşekkürler Arif Ali Cangı.

 

AAC: Teşekkür ediyorum, iyi yayınlar diliyorum, yaşamın savunulduğu bir gün ve günler olmasını diliyorum.

 

ÖM: Çok teşekkürler.