Ekoloji Hareketleri Gündemi: Batı Akdeniz Bölgesindeki HES Projeleri

-
Aa
+
a
a
a

Ekoloji Hareketleri Gündemi*

 

8 Kasım 2012

 

Ekoloji hareketleri Gündemi'nde Çevre ve Ekoloji Hareketi Avukatları'ndan (ÇEHAV) Bora Sarıca ile Batı Akdeniz bölgesindeki HES projelerini ve hukuki süreci konuştuk:

 

Dinlemek için:

 

İndirmek için: mp3, 8.2 Mb.

 

8 Kasım 2012 tarihinde Açık Radyo’da Açık Gazete programında yayınlanmıştır.

 

* Ekoloji Hareketleri Gündemi Çevre ve Ekoloji Hareketi Avukatları (ÇEHAV) ile birlikte hazırlanıyor:

 

Ekoloji Hareketleri Gündemi'nin podcast servisine abone olmak için tıklayın.

 

Ekoloji Hareketleri Gündemi'nin yayınlanmış diğer bölümlerine ulaşmak için tıklayın.

 

***

 

 

Ömer Madra: Günaydın Bora bey.

 

Can Tonbil: Günaydın.

 

Bora Sarıca: Günaydınlar, iyi çalışmalar, kolay gelsin.

 

ÖM: Teşekkürler. Bugün batı Akdeniz bölgesindeki hidro elektrik santrali projeleri ve onların hukuki sürecinin ne durumda olduğuna kısaca bakalım demiştik değil mi?

 

BS: Evet batı Akdeniz, Fethiye’deyim ben burada çalışıyorum, dolayısıyla en yakınımızda bulunan HES projeleriyle ilgili çalışmamız devam ediyor. 2 yıldan beri biz bu işin içerisindeyiz. Bu HES’lerle çalışmamız da çok ilginç oldu, bir yerel gazetede yayınlanması gereken ÇED projesi Birgün gazetesinde yayınlandı. Birgün gazetesini okuyan bir arkadaşımız “ya böyle bir proje var, nedir, ne değildir?” diye bize danıştı. Biz Karadeniz’i az çok biliyoruz ama tam içerisinde değiliz, HES’in ne olduğunu tam bilmiyoruz. Biraz içerisine girdikçe ne menem bir şey olduğu ortaya çıktı. Şöyle söyleyeyim, sadece Fethiye’de 30’un üzerinde HES projesi var, bir derenin üzerinde 10’u aşkın HES projesi hazırlanmış. Bunlardan en çarpıcısı -biz örnekleme yoluyla gitmek zorunda kalıyoruz, çünkü her bölgeye, her köye ulaşmamız zor, mümkün olmuyor da, gitmeğe çalışıyoruz, insanlara, köylülere anlatmağa çalışıyoruz ama- Saklıkent, yani Fethiye’yi bilenlerin bildiği birkaç yerden birisi Kayaköy, Ölüdeniz, onlardan bir tanesi Saklıkent kanyonu. Saklıkent kanyonunun hemen çıkışına bir HES projesi hazırlanmış. Yani hiçbir şekilde ekonomi gözlüğünden bakanların dahi bunu aklı başında birisinin hazırlayabileceği bir proje olmayacağını söylüyor. Çok garip şeyler dönüyor, yani küçük karlar uğruna muhteşem doğa, muhteşem güzelliği ve yılda 1 milyon –bu rakam bana da çok fazla gelmişti ama turizm gelirlerinden teyit ettik- kişinin ziyaret ettiği bir kanyonun hemen çıkışına bir HES projesi kuracak kadar işi büyütmüş durumdalar.

 

ÖM: Evet gözleri dönmüş anlaşılan kar hırsıyla ve bu yalnız olağanüstü güzellikteki yerleri değil anladığım kadarıyla gelecek nesillerin geleceğini de tamamen tehlikeye atan bir durum gibi karşımıza çıkıyor öyle değil mi?

 

BS: Evet zaten işin bu tarafını değerlendirmeğe, kafa yormağa başladığımızda şöyle bir yorum yaptık buradaki arkadaşlarla, tamam doğanın evet kesinlikle korunması gerekiyor fakat burada bir köylü tipi üretim tarzını bitirmeğe yönelik de bir proje olduğunu düşünüyoruz. Çünkü elinde toprağı dışında hiçbir şekilde başka bir geçim aracı olmayan köylünün elindeki suyu, toprağı aldığında bu köylünün yapacağı başka bir iş yok, bildiği başka bir meslek yok. Kentlere göç yani en basit anlamıyla en yakın şehir merkezine göç etmek zorunda kalacak. Doğadaki insan faktörü de aslında yok edilmeğe çalışılıyor, yani insansız bir doğa tamamen şirketlerin at koşturacağı bir alan demek. Bunun da peşinde koştuklarına eminiz yoksa dediğim gibi yani ekonomi açısından değerlendirsek bile bunun bir açıklaması yok. Çünkü bölgede turizm dışında tarım faaliyeti de var, domatesçilik burada yoğun ve yine rakamları dikkate alırsak ihracatta Türkiye’de belki de çok üst sıralarda bir domates ihracatı söz konusu. Bunu da ya köylünün elinden alıp şirketlere devri o suyu çünkü kendi HES şirketinin kuracağı bir tarım şirketinin o suyu satın alıp onun üzerinden tarım yapması, dolayısıyla yine aynı şekilde küçük aile tipi tarım yapan köylünün elindeki suyun alınması anlamına geliyor. Yani tek başına değerlendirildiğinde olayı tamamıyla algılayamıyoruz ama tamamına yönelik bir bakış açısıyla düşünüldüğünde doğanın neoliberalleşmesi diye bir kavram ortaya çıkıyor. Bizim bu konudaki algımız bu ve kesinlikle yani insansız, ormansız, ağaçsız kar elde edebilecekleri bir alan yaratma peşindeler.

 

ÖM: Peki son bir şey sorayım Bora bey, hukuki süreç ne alemde? Gelişmelerden biraz umutlu olmak için bir şeyler de söyler misiniz?

 

BS: Burada bir çok dere ve baraj projesi var, bunlardan bir tanesi de Kalve çayı, bu çayın ismi belki duyulmamıştır ama Çaygözü’ne gidildiğinde burası cennetten bir köşe diyorsunuz, ben de bu HES projesinden sonra çıktım gördüm, yani yukarıya baktığınızda güneşi göremiyorsunuz, gökyüzünü göremiyorsunuz, her taraf yemyeşil ağaç, sığıla ağacı. Sığıla ağacı da Portekiz’in sahip çıktığı, Yunanistan’ın sahip çıktığı ama bizim nedense çok fazla gündemimizde olmayan muhteşem bir ağaç. Suyla yetişiyor, su içerisinde yetişiyor ama öyle bir su istiyor ki her zaman kökü nemli kalsın ne fazla su olsun ne kurak olsun. Şimdi bir baraj söz konusu olduğunda zaten oradaki su tutulma alanında ağaçlar, yüzyıllık ağaçlar yok olacak. Onun dışında nemlilik artması ya da derenin suyunun çekilmesiyle oluşacak kuraklık bu sığıla ağacını muhteşem bir şekilde yok edecek. Biz burada dava açtık, yürütmeyi durdurma kararı çıktı, yani şöyle bir duyum alıyoruz, şirketin de artık daha fazla burada beklemek gibi bir imkanı kalmadığı için ayrıldı şeklinde duyumlar aldık. Yani orada da bir yürütmeyi durdurma nihayetinde iptal kararı çıkacak. Bizim Saklıkent’le ilgili dava sürecimiz var, burada yürütmeyi durdurma söz konusu değil ama burada da umutluyuz. Çünkü akıl, mantık sınırlarına sığmayan bir proje. 30 tane projeden bahsettim, hepsine dava açma imkanımız maalesef yok, biz özellikle köylü desteğini almak istiyoruz, köylü adına karar verip onların haklarını koruyan bir oluşum değiliz. Her zaman toplumsal zemini oluşturarak hareket etmek istiyoruz. O yüzden de sürekli projelerin olduğu bütün köylerde defalarca toplantılar yapılmak suretiyle anlatmağa çalışıyoruz, vekaletlerini almağa çalışıyoruz, vekaleti alırken onların avukatı olarak değil onlarla birlikte yürüyecek bir arkadaş olarak almak istiyoruz. Çünkü çok iyi biliyoruz bu onların mücadelesi, köylünün mücadelesi, biz sadece yol göstermeğe ve bildiğimiz kadarıyla, dilimiz döndüğü kadarıyla durumu anlatmağa çalışıyoruz. Yoksa hani kimse adına karar verip kimse adına bir icra mercii olmamağa çalışıyoruz. O yüzden projenin tamamına belki dava açamadık ama örnekleme yoluyla açtığımız davalar var. Burada da iyi sonuçlar almağa başladık, almağa da devam edeceğiz umarım.

 

ÖM: Çok teşekkürler, takip edeceğiz sizi de Bora bey.

 

BS: Ben teşekkür ederim, iyi yayınlar, sağolun.