Ekoloji Hareketleri Gündemi: 30.10.2012

-
Aa
+
a
a
a

Ekoloji Hareketleri Gündemi*

 

30 Ekim 2012

 

Ekoloji hareketleri Gündemi'nde Çevre ve Ekoloji Hareketi Avukatları'ndan (ÇEHAV) Senih Özay'la çevre mücadelesi hakkında konuştuk:

 

Dinlemek için:

 

İndirmek için: mp3, 6.9 Mb.

 

30 Ekim 2012 tarihinde Açık Radyo’da Açık Gazete programında yayınlanmıştır.

 

* Ekoloji Hareketleri Gündemi Çevre ve Ekoloji Hareketi Avukatları (ÇEHAV) ile birlikte hazırlanıyor:

 

Ekoloji Hareketleri Gündemi'nin podcast servisine abone olmak için tıklayın.

 

Ekoloji Hareketleri Gündemi'nin yayınlanmış diğer bölümlerine ulaşmak için tıklayın.

 

***

 

 

 

 

Ömer Madra: Zehra Yetkin ile taş ocaklarının çevre ekoloji açısından ne anlam ifade ettiğini biraz konuşalım. Günaydın Zehra hanım.

 

Zehra Yetkin: Günaydın. Ben çevre ve ekoloji avukatlarından Edremit’ten avukat Zehra Yetkin. Sizinle 2 ay önce Kuzey Ege’nin sorunları diye başlamıştık. O zaman Ayvalık adaları tabiat parkını konuşmuştuk.

 

ÖM: A evet!

 

ZY: Bugün de Kazdağı ve Madra dağındaki taş ocaklarının artışıyla ilgili konuşacağız. Taş ocakları son yıllarda yapılan yasal düzenlemelerle maden yasasına tabi tutulmaya başlandı. Bu nedenle de önü alınmayacak şekilde hem alansal hem de sayısal olarak hızla yaygınlaşmakta. Üstelik de bu taş ocağı işletmeleri için çevresel etki değerlendirme (ÇED) raporu gerekli değildir şeklinde rapor alarak kolayca açılmakta bu işletmeler. Yapılan uygulamalarda taş ve kum ocaklarının doğamızı, tarihi, kültürü, tarım alanlarını bir daha geri dönülemeyecek şekilde tahrip ettiği anlaşılmakta. Özellikle yeni uygulamada, şöyle bir uygulama başladı, köylerin meralarında bunlar mera vasfından çıkarılarak taş ocakları keyfiyetine teslim ediliyor. Bu tahribat en çok da Kaz dağları ve Madra dağında yaşanmakta. Biz bu iki dağa çok önem veriyoruz çünkü yeryüzünün en önemli yaşam kaynaklarının başında geldiğini düşünüyoruz. Ama ne yazık ki hem Kaz dağları hem Madra dağı ve yakın çevresi bir taraftan kurşun, altın, nikel, bakır maden işletmeciliğine, bir taraftan da Taş ocağı faaliyetlerinin hızla artması sonucu tahrip edilmekte. 12-14 Ekim arasında Ayvalık’ta ben de düzenleme kurulunda bulundum. Madra dağı ulusal çalıştayında da bu gerçekler ortaya kondu; bu tahribatın boyutu çalıştaya katılan bilim adamları, sivil toplum örgütler, yerel yöneticiler ve politikacıların ortak kararı olarak sonuç bildirgesinde de dile getirildi, kamuoyuna da biz bunu duyurduk. Şimdi şöyle bir uygulama var, ne yazık ki günümüzde bütün hemen hemen şirketler ve kişiler her şeyi fiyatlandırmaya alışmış vaziyette ama biz biliyoruz ki doğamızın bir fiyatı yok, doğamızın değeri var. 1 dönüm arazideki ağacın kesilmesi için 5 bin TL bedel konuluyor, o 5 bin TL’yi yatıran herkes, her şirket bu ağaçları kesebiliyor. Ama unutmamalı ki bu bir kaos teorisini de hatırlatıyor bize çünkü en küçük yerde yapılan bir yanlışlık büyüyerek başka sonuçlar da doğuruyor. Bölgemizde taş ocakları zeytin yasasında yapılmaya çalışılan değişikliklerle özellikle yeni çıkarılan yönetmelikle birlikte hızla arttı. Önü alınamayacak bir şekilde yetişmekte de zorlanıyoruz.

 

ÖM: Zehra hanım biz de birazcık takip etmeğe çalıştık bunu.

 

ZY: Bu çok yeni bir konu aslında, hep altın madenlerinin üstünde duruldu buralarda ama taş ocakları gözden kaçmış.

 

ÖM: Kaçıyor ve çok büyük bir tahribat yarattığı aşikar, yani gören şey yapıyor. Süremiz bitmek üzere ama ben başka bir şey de sormak istiyordum. Büyükşehir belediye başkanı Kadir Topbaş’ın Atatürk havalimanı ve Sabiha Gökçen’den sonra İstanbul’a kurulacak üçüncü havalimanını resmen anlattı haberleri vardı ve dünyanın en büyük havalimanı olarak da diye övülüyor. Yılda 150 milyon yolcu kapasiteli bir alanın 5-6 pisti. Bunların da Terkos, bir zamanlar İstanbul’un bütün suyunun geldiği, hala da herhalde önemli bir şeyi olan Terkos’un yanında “maden ocakları diye bildiğimiz savaş alanına dönmüş yeşil alanı olmayan bir yerde kurulacak” diye bizzat kendisi söylüyor. Yani artık sirkatin söylemek gibi de bir şey oluyor bu. Nasıl yorumluyorsunuz?

 

ZY: Bu nasıl durdurulacak, nasıl bunun önüne geçilecek bilmiyorum ama korkunç bir şey bu! İnanılır gibi değil! İnanın koşturmaktan hiçbir şeye yetişemiyoruz. Yani mantardan daha hızlı çoğalıyorlar diyebilirim. Oradaki arkadaşlar zaten çevre ve ekoloji grubundaki arkadaşlar da tabii mutlaka takip edecek, mimarlar, mimarlar odası, orman mühendisleri odasının, yani artık iş şeyden çıktı, yani yasaları o kadar hızlı değiştiriyorlar ki yetişemiyoruz; bir gecede çıkan yasalar var. Yasa çıkartamıyorlarsa yönetmelik çıkartıyorlar, yani bunlardan yorulduk artık bütün STK’ların bir araya gelmesi lazım, çünkü bu iş sadece ‘yaptım oldu’yla olmuyor, bunun dönüşü nasıl olacak, nasıl bitecek? Yani özellikle mesela İstanbul neleri kaybettiğinin farkında değil.

 

ÖM: Sudan vazgeçtim

 

ZY: Her şeyi kaybedecekler!

 

ÖM: Bunu konuşmaya devam edeceğiz yani mücadeleden başka herhangi bir yol olmadığı için.

 

ZY: Evet devam.

 

ÖM: Çok teşekkür ederiz.

 

ZY: Ben teşekkür ederim, hoşça kal, görüşmek üzere iyi yayınlar diliyorum.