Dr. Plasebo, anlamlıdır

-
Aa
+
a
a
a

İlaç dediğiniz, herkes için başka anlamlar taşır. Herkes: Kullanan, öneren, üreten, satan.... Yararlanan, zararlanan, rahatsızlanan... İlacın etkisini gösterebilirliği de, ilacın oluşum ve kullanım sürecinde her hasta ve her doktorun ilaca yüklediği anlamla yakından ilişkili sayılır. (i)

Anlam ilacın etkisini belirleyebilir. Zira, ilaçların gösterdikleri etkiler, moleküler yapılarında saklı olanın ötesindeki bazı etkenlerle ilişkili. Örneğin, plasebo etkisi diye genellenen, biraz da küçümsenen etkiyi düşünün. Her ilacın içinde bulunan ve hangi molekülle ilişkili olduğu bir türlü belirlenemeyen bu etkinin miktarını saptamak üzerine kurulu koskoca bir klinik çalışmalar sektörü var. Molekül+anlam+diğer=> etki. Aktif madde içeren ilaç ile içermeyen “ilaç taklidi” (plasebo) arasındaki klinik karşılaştırma, aktif maddenin etkisindeki plasebo katkısını belirler. Kimi zaman plasebo ile aktif ilaç arasında problemi düzeltme etki oranı açısından o kadar az fark vardır ki, ilacın etkisiz olduğuna karar verilir. Diyelim ki, ilacın etkili olduğu hasta oranı % 25, plasebonunki % 20. Bu sonuç, o aktif ilaca pek de ihtiyaç olmadığı anlamına geldiği gibi, hastaların % 20’sinin plasebo denen ilaçla daha iyi hissedebileceği anlamına alınabilir. Elbette, “çift kör” bir çalışmada aldığı ilacın aslında ilaç değil de plasebo olduğunu bilmemenin bir etkisi var; ama tedavi maksadıyla neyi alıyorsanız, onu şifa niyetine aldığınızda, işe yarama olasılığını arttırıyorsunuz.  Hem, plaseboyu plasebo diye, yani teknik olarak işe yaramaz olduğunu bile bile alanlar bile etkilerinden memnun kalabiliyorlar (memnuniyet ile işe yararlık arasındaki ilişki başka bir yazıya...)Plasebo olduğunu bilerek plasebo alsanız bile. Plasebonun öylesine “fasulyeden” bir ilaç olmadığını gösteren klasik örneklerden birisi, başağrısı için verilen ve ilaç değil de ilaçmış gibi gösterilen şekerli su ile şikayetleri geçen hastalara, “tamam, deney bitti, şekerli suyunuzu, pardon, ilacınızı bırakabilirsiniz, o zaten ilaç değil” dendiğinde, “yok, biz şekerli su ilacımızı bırakmayız” demekte tereddüt etmiyorlar. Zaten, plasebo kullanırken yan etki bildirenler, ilaca özgü rahatsızlıkları şekerli su ile de yaşadıklarını ifade edenler pek çok...

Bir çok rahatsızlık için geçerli. Plasebo, ilaç endüstrisindeki ilaç çalışmalarının değişmez taraflarından birisi olmanın ötesinde doktorların gündelik hayatında özel bir yere sahip. Plasebo denince, klasik doktor yaklaşımındaki tarifiyle aslında hasta olmayıp, “numara yapan” ya da “dikkat çekmeye çalışan” insanların dertlerine deva olan, ama gerçek bir işe yaradığına doktorların pek inanmadığı bir çok ilaç akla geliyor. Özellikle psikolojik etkileri olan ilaçların plasebo etkilerinin ağır bastığını düşünmek doktorlar arasında yaygın bir eğilim (o sebeple
psikotropların uygunsuz kullanımına sıkça rastlayabilirsiniz).Oysa, psikotropların büyük çoğunluğunun “sahici” etkilerinin yanısıra, klasik tıbbi ilaçların (ve de cerrahi müdahalelerin) “sahici plasebo” etkileri var. Hangi ilacın nasıl ve kim tarafından, hangi koşullarda verildiği, hastanın ilaca yüklediği anlamı ve olası yararını (ve yanetkisini) belirleyebiliyor.(ii)

İlacın karizması. Patent uygulamalarının eksikliğinden şikayetçi olanlar, rahat etmeli... Jeneriklerde hiç olmayan bir etkiyi unutuyorlar: karizma. Etkin madde tümüyle aynı olsa bile, reçeteyi yazanda da, eskiden beri kullanıp mecburiyetten yeni ürüne geçende de “nerede o eskisinin ya da aslının etkisi” dedirten bir etki bu, nostalji desem çok mu gündelik kaçacak, ama biz halkın nostalji dediği şey bu işte. Hiçbir kopya, klon, taklit ya da ikincil ürünün yapamayacağı etki. Efsane ilaçların (optalidon ya da panalgine gibi) etkilerinin sadece içerdikleri “rahatlatıcılar”da olduğunu sanan yanılır. Siz ne kadar bu ilaçların yenisinin daha iyi, daha zararsız olduğunu söylerseniz söyleyin, hastaların gönlüne taht kurmuş ilaçları yerinden oynatmak o kadar da kolay değildir. Çünkü o ilaç artık ilaçtan öte bir şeydir, o tahtta...

Dr. Plasebo. İlaçların önemli bir kısmının yeterince ve uygun kullanılmaksızın etkisiz ilan edilip bir kenara atıldığı bir ülkedeyiz. Akılcı biçimde ilaç kullanımının ötesinde neler var? Hastanın gönlündeki tahtta ilaçla beraber oturan bazı doktorların ilacın etkisindeki rollerini ayırt etmek iyi olabilir.

İlacın etkisi kullanımdan önce başlar. Falanca doktorun reçetesinde yer aldığındaki etkiyi doktor filancanın reçetesinde aynı hastada ve hastalıkta gösteremeyen ilaca ne olmuş olabilir? Reçeteyi yazanın kimliğinden aldığı anlamla etkisi güçlenen ilaç, birden güçten düşebilir, kalemi bu sefer elinde tutanın kim olduğuna göre... Tolerans, etkileşim gibi ilaç etkisini azaltabilen diğer farmakolojik mekanizmalardan daha sık olarak belki de...

Plasebo etkisi, ilaca yakıştırdığımız anlamın katkısını yansıtır. Anlam beklenti ile yakından ilişkilidir. Beklenti ise ilacı kullanmadan önce oluşur. İlaç etkisi, hapı yutmadan önce başlamıştır bile...

 

(Farmaskop dergisinin Ağustos/Eylül 03 sayısındaki yazının tam metni)

 

(i) Bu yazıda yer ve üslup sebebiyle bilimsel kaynak ve alıntılara bu sayfada yer veremiyorum. Lütfen katkı ve eleştirilerinizi, referans isteklerinizi ve diğer görüşlerinizi [email protected] adresine gönderin. www.yankiyazgan.com a uğrayıp, ilgili ilgisiz diğer yazılara da göz atabilirsiniz.

(ii) Askerlik hatıra defterlerini karıştıran bir çok kişi, isimleri adeta birer efsane olmuş bazı preparatları bulacaklar, hele enjekte edilebilir cinsten olanların etkilerini hayranlıkla hatırlayacaklardır. 1980’lerin başındaki mecburi hizmetim sırasında, aşı ağrıyan hastasına hangi tarafı ağrıyor diye sorup tam da ağrıyan bölgeye steroid enjeksiyonu yapan doktor hakkında şarlatan diye konuştuğumuzu hatırlıyorum; ama günümüzde aynısı olmasa bile benzer uygulamayı ağrı uzmanı doktorların ağrılarda yaptığını duyunca, “vaktiyle adamın öncü uygulamalarına haksızlık ettik” diye hayıflandım. İlacın uygulanış yolunu çok önemsiyorum.