Çocuklar büyüklere benzemez

-
Aa
+
a
a
a

Türkiye'de çocukların ruhsal sorunları sebebiyle çocuk psikiyatristlerine, psikologlara başvurular artıyor mu?

Yankı Yazgan: Bir bakıma evet; ancak, daha önemlisi artan başvuruları bile karşılamaya yetecek kaynak yok. Çünkü ailelerin çocuklarını alıp başvurabilecekleri yerlerin sayısı, başta çocuk psikiyatrisi klinikleri ve diğer kamusal ruh sağlığı merkezleri olmak üzere, ihtiyacın o kadar altında ki... Çocuğunun ruhsal durumunun farkında olan, ruhsal durumunda çıkabilecek sorunlar için uzmanlaşmış kişilerden akıl almak, yol sormak isteyen anne-babaların çocukları ile gidecekleri yer sayısı son derece sınırlı. Kendi kimlik arayışları için destek arayan, çeşitli problemlerini vakitlice fark edip, tedavisi talebinde bulunan ergenlere ve gençlere yetecek sayıda uzmanımız yok. Yoğun iş yükü altında ezilen üniversite klinikleri, en çok ihtiyacı olanlara bile yetişemez duruma düşüyor.

Elbette, büyük kentlerde, geniş toplum kesimlerine üniversite ve kamu hastanelerindeki çocuk psikiyatrisi kliniklerinin, hizmetleri daha çok orta ve üstü sınıfa yönelik serbest çocuk psikiyatrisi uzmanlarının ve özel danışmanlık kurumlarının sayısı on yıl öncesine göre bir patlama yapmış durumda; ama bu Türkiye'nin çocuklarının ve gençlerinin ruhsal sorunlarına yönelik sahici bir ilerleme olduğu anlamına gelmiyor ne yazık ki... Geniş toplumsal kesimlere dönük ruh sağlığı programları için çabalamamız gerekiyor. Aslında, çocuk psikiyatristlerine başvuru gereğini azaltmak hedefimiz olmalı. Çocukları ve ailelerini sorunların varlığını hissedebilecek, sorunların önüne geçebilecek, kendi ruhsal dünyasını, beyninin işleyişini tanıyacak şekilde eğitmek ve donatmak bunun yollarından birisi. Toplumun gelişmekte olan kesimi olan çocukları, gençleri ve ailelerini destekleyecek, onların ruhsal gelişimlerinin önündeki engelleri kaldıracak girişimlere ihtiyaç var. Çocukları ve gençleri kitlesel ruh sağlığı programlarıyla psikolojik olarak bir şekilde "aşılayabilirsek", onların altyapılarını güçlendirebilirsek, çocukların gelişimlerini hızlandırıp hayat kalitelerini arttırırken, çocuk psikiyatristlerine başvuruların azalmasını da sağlayabiliriz.

Çevresel değişimlerin, modern teknolojinin ve kentsel yaşamın ruhsal sorunları arttırıcı bir etkisi var mı?

YY: Ruhsal sorunların önemli bir çoğunluğu beynimizin işleyişindeki bazı aksaklıklar ile birlikte ortaya çıkıyor: Hiperaktivite, depresyon, otizm, takıntılar, tikler, korkular, kaygılar... Bu sorunların ailesel geçiş gösterdiklerini ve önemli ölçüde genetik belirlenimlere bağlı olduğu biliniyor. Problemlerin genetik belirlenimli ve biyolojik temelli olması, beklenenin aksine çevresel etkilerin katkısını daha da önemli kılar. Çevresel etkiler üzerindeki kontrolümüz daha sonuç getirici olabilir. Örneğin, anne-babayı anlayarak ve eğiterek, meseleyi şiddetlendirici davranışlarını azaltabiliriz. Çevresel etkilerin beynin işleyişi üzerine bir etkisi var. "Modern hayat," hayatlarımızı kolaylaştırıcı getirileri yanı sıra sürati, beklentileri ile oluşturduğu gerginlik ile ruhsal donanımımızın başa çıkması zor olabilir. Hele, biyolojik yatkınlıkları sonucu beyinsel / ruhsal donanımlarında duyarlılıkları ve zaafları olan
çocuklar için modern hayat (imkanlar kadar) riskler de getirmektedir. Bu noktada, herhangi bir modern teknoloji ürününü toptan kötü ilan etmektense, çocuklar ve gençler için hangi koşullarda zarar oluşturacaklarını belirlemek, hangi çocuklar için bir ruhsal bozukluk riskini arttığını bilmek ve toplumla paylaşmak en uygunu gibi gözüküyor. Örneğin, televizyonu ele alalım. Televizyon, konuşma gecikmesi olan 3 yaşında bir çocuk için iletişimini iyice kısıtlayacağından ötürü, hiç seyretmesini istemediğimiz bir aygıt iken, aynı yaştaki başka bir çocukta 30-45 dakika arasında ve küçük çocuklara yönelik programları izlemesinde bir yarar bile görebiliriz.

Teknoloji ürünleri başta olmak üzere modern hayat unsurlarına ruh sağlığı açısından yaklaşım ilkesi basitçe şöyle: Çocuğun duygusal-sosyal gelişimine katkısı nedir? Anne-baba ile çocuk arasındaki ilişki kalitesini, karşılıklı iletişimi nasıl etkiliyor?Yeni hayatın çarpıcı bir özelliği, ailelerin hayatlarındaki zaman akışını eskiye göre hızlandırması, anne-babanın en başta ekonomik sebeplerle hayatlarının büyük bölümünü işle ilgili faaliyetlerle geçirmeleri ve geriye adeta posalarının kalması... Çocuklarla birlikteliğin yoğunluğunu azaltarak, tam da karşılıklı ihtiyacın giderek arttığı dönemlerde.

Psikiyatristlerin çocukların ruhsal sorunlarına yaklaşımı büyüklere olan yaklaşımlarından ne gibi farklılıklar gösteriyor?

YY: Çocuklar büyüklere benzemez; onların küçülmüş halleri değillerdir. Büyükler küçüklerin büyümüş hali olsalar da... Çocuklar, bireysel gelişimlerinin en kritik, en etkili, ve en değişime açık dönemlerinde olan bireylerdir. Beyin gelişiminin değişime en açık olduğu çocukluk, gelecekle ilgili çerçevelerin belirlendiği, ana çizgilerin şekillendiği ve bazı sorunların ipuçlarını verdiği bir dönemdir. Bu değişimin hızına ayak uyduracak yaklaşım, çocuğu içinde olduğu koşullarla birlikte değerlendirecek ve onun gelişiminin önündeki engelleri kaldırmayı amaçlar. Çocukla ilişki kurarken, onun temposuyla uyumlu, ona erişmeyi hedefleyen yollar kullanıyoruz. Çocukların başta oyun olmak üzere söz-dışı iletişim araçlarını daha iyi kullanabilmeleri ve gelişimin hangi çağında oldukları yaklaşım tekniğini belirler. Bir başka önemli nokta ise, çocuğun yanı sıra, anne-babanın, kardeşlerin, okulun değerlendirme sürecinde yer almalarıdır. Bir çocuğu ailesinden soyut ve tekil olarak düşünemeyiz. Ailenin ihtiyacı olan kılavuzluğu sağlamak, çocuk-anne-baba ilişkilerini ve ailedeki herkesin gelişimini "optimize" etmek, çocuk psikiyatristinin amaçlarından birisidir.

(Söyleşinin bir kısmı 22-28 Ağustos 2002 tarihli Aktüel dergisinde yayımlanmıştır.)