Buzullar eridiğinde her yeri su basacak

-
Aa
+
a
a
a

Dünya SOS Veriyor 2

24 Şubat 2006Önay Yılmaz / Fatih TürkmenoğluKüresel ısınma, etkisini en çok Kuzey Kutbu'nda hissettiriyor. NASA'nın uydu fotoğraflarını inceleyen bilim adamlarına göre, buzullardaki erime hızlandı. Norveç'te açıklanan bir araştırmanın sonuçlarına göre de 100 yıl içinde kuzeyde hiç buzul kalmayacak.Rapora göre, 1960'lardaki kirlenme buzulların yüzde 20'sini eritti. Sadece 2005'te Alaska büyüklüğünde bir buzul alanı ortadan kayboldu. 300 bilim adamının yürüttüğü araştırma sonuçlarına göre, Kuzey Kutbu'ndaki ısınma dünyanın geri kalanından iki kat daha hızlı. Bilim adamları, küresel ısınmanın neden olduğu buzul erimeleri ile okyanuslardaki su miktarının artacağını, bunun sonucunda da deniz seviyesine yakın bölgelerin sular altında kalacağını ve seller yaşanacağını belirtiyor.Isınan su buzulları eritiyorKüresel ısınmanın buzullar üzerinde etki göstermesinin nedeni buzların beyaz olması. Beyaz renk güneş ışınlarını yansıtıyor. Yansıyan ışınlar daha koyu renkte olan okyanus ve karalar tarafından emiliyor. Bu da okyanus sularının daha çok ısınmasına sebep oluyor. Isınan okyanus buzulları eritiyor. Bu erime önce dünyada bir soğuma dönemi, ardından da kuraklık getirecek.Amerikan, İngiliz ve Avustralyalı bilim adamları ortak bir raporla, dünyanın 10 yıl sonra çevre felaketleri açısından geri dönülemez noktaya geleceğini duyuruyor.Son felaket raporuİngiliz hükümeti tarafından yayımlanan bilimsel bir raporda da, iklim değişikliğinin düşünülenden daha ciddi etkilerinin olabileceği uyarısında bulunuldu. Sera gazı salımının "tehlikeli" seviyesinin altında tutulmasının ise çok küçük bir şans olduğu belirtildi.Raporda, sera gazları (karbondioksit, ozon, metan, azotoksit, kloroflorokarbon, su buharı) salımının artmasıyla atmosferin sıcaklığının 2 derece yükselmesinin Grönland'ın buz tabakasının erimesini tetiklemesinden endişe edildiği vurgulandı. Grönland'ın erimesinin 1000 yıl içinde denizlerin seviyesinin 7 metre yükselmesine neden olabileceği uyarısı da yapıldı.En çok yoksul ülkelerin bunlardan etkileneceği vurgulanan raporda, küresel ısınmayla birlikte ortaya çıkması olası en önemli etkiler şöyle sıralandı:

Tarımda verimin azalması ve özellikle Avrupa ile Rusya'da hasatlarda büyük düşüş Kuzey Afrika'nın çölleşmesiyle büyük oranda göç 2.8 milyar insanın susuzlukla karşı karşıya kalması Mercan resiflerinin yüzde 97'sinin yok olması Kuzey Buz Denizi'nin tamamen ortadan kaybolması ve kutup ayılarının soylarının tükenmesi Afrika ve Kuzey Amerika'da sıtmanın yayılmasıSanayi devriminden önce atmosferdeki milyon birim başına karbondioksit partikül oranının 275, şu an ise 350 olduğu vurgulanan raporda, AB'nin atmosferin iki derece ısınmasını engelleme hedefine ulaşılabilmesi için bu oranın 450'de veya daha altında sabitlenmesi gerektiği kaydedildi.İngiliz hükümeti, bu raporu yayımlarken, ABD'nin ise, sera gazına karşı önlem isteyen NASA'nın bir numaralı iklim uzmanı Goddard Uzay Araştırmaları Enstitüsü Başkanı James E. Hansen'in konuşma yapmasını ve yazı yazmasını da engellediği ileri sürüldü. Milyarlarca insan ölecekProf. James Lovelock, "Yüzyıl bitmeden, aramızdan milyarlarcası ölecek ve geriye kalan pek az sayıdaki üreyen çift, iklimin yaşanabilir olduğu kuzey kutbu bölgesinde varlığını sürdürecek" diyorAtmosfere yaydığı sera gazı miktarıyla ABD başı çekiyor. Onu sırasıyla Avustralya, Kanada, Yeni Zelanda, İrlanda, Hollanda, Danimarka, Çek Cumhuriyeti, Belçika, Almanya, Norveç, İngiltere, Japonya, Yunanistan, Slovakya, Avusturya, Fransa, Letonya, İsveç ve İsviçre izliyor. Bu listede en alt sırada olan İsviçre bile kişi başına yılda 2 ton sera gazını atmosfere salmakta. Yunanistan'da ise bu değer 3 tona yakın.Ömer Madra çevirdiİstanbul Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Açık Radyo Yayın Yönetmeni, Ömer Madra, Britanya Royal Society üyesi, küresel ısınmanın tehlikelerini dünyada ilk dile getiren bilim adamı Prof. James Lovelock'un 16 Ocak 2006'da Independent gazetesinde yayımlanan "Gaia" (Tabiat Ana) konulu makalesini çevirdi. Madra'ya göre Lovelock, makalesinde dünyanın durumunu en çarpıcı biçimde şöyle anlatıyor:"Gaia teorim, Dünya'nın bir canlı gibi hareket ettiğini öngörür; şurası da çok açık ki, canlı olan her şey, sağlıklı bir hayat sürebileceği gibi, hastalığa da yakalanabilir... Şimdi kötü haberi vermek zorundayım.Dünyadaki iklim merkezleri bir hastanenin patoloji laboratuvarlarına tekabül eder; onlar Dünya'nın fiziksel durumunu rapor ettiler, iklim uzmanları onu ağır hasta olarak olarak görüyor ve yakın bir gelecekte bir humma ateşi ile yanacağını, bu ateşli durumun 100 bin yıl kadar sürebileceğini söylüyor. Şunu söylemeliyim ki, Dünya ailesinin üyeleri ve onun yakınları olarak sizler ve bilhassa medeniyet vahim bir tehlike içinde.Yakında komaya girecekGezegenimiz, üç küsur milyar yıllık ömrünün büyük bölümünde, tıpkı bir hayvanın yaptığı gibi, sağlığını korudu ve hayata uygun şekilde yaşadı. Güneşin yaşamı biraz zorlaştıracak kadar sıcak olduğu bir dönemde dünyayı kirletmeye başlamış olmamız bir talihsizlikti. Gaia'nın ateşini yükselttik; yakında durumu kötüleşecek ve komaya benzer bir duruma girecek. Tabiat Ana bu duruma daha önce de düşmüş ve düzelmişti, ama iyileşmesi 100 bin yıldan fazla zaman almıştı. Bunun sorumlusu bizleriz ve sonuçlarına da katlanacağız: Yüzyıl ilerledikçe sıcaklık ılıman bölgelerde 8, tropiklerde ise 5 derece yükselecek...Çok az vaktimiz kaldı!Ve daha bu yüzyıl bitmeden, aramızdan milyarlarcası ölecek ve geriye kalan pek az sayıdaki üreyen çift, iklimin yaşanabilir olduğu kuzey kutbu bölgesinde varlığını sürdürecek. Dünya'nın kendi iklimini ve bileşimini düzenlediğini gözden kaçırdık ve bunu kendimiz yapmaya çalışma gafletine düştük, sanki üstümüze vazifeymiş gibi. Bunu yapmakla, kendimizi köleliğin en kötü biçimine mahkûm ettik. Öncelikle, değişikliğin ürkütücü hızını akılda tutmalı, harekete geçmek için ne kadar az vaktimiz kaldığını idrak etmeliyiz. Ondan sonra da her topluluk ve her ülke, medeniyeti sürdürebilmek, onu ayakta tutabilmek için eldeki kaynakları elden geldiğince uzun süre en iyi biçimde kullanmanın yollarını aramalı...Cehennemî bir iklim...Ayakta kalmak, varlığımızı sürdürmek için elimizden geleni yapacağız, ama ne yazık ki Amerika Birleşik Devletleri'nin ya da Çin'le Hindistan'ın büyüyen ekonomilerinin, zamanında kısıntıya gidecekleri ihtimalini göremiyorum. Ve sera gazı salımlarının asıl kaynağı da onlar. Yani, en kötüsü olacak ve geriye kalanlar da cehennemî bir iklime uyum sağlamak zorunda kalacak.Neyse, şimdi cesur olalım, sadece insan ihtiyaç ve haklarını düşünmekten vazgeçelim ve yaşayan yeryüzüne kötülük ettiğimizi, tabiat anayla barışmamız gerektiğini görelim artık. Bunu, henüz birbirimizle müzakere edecek gücümüz varken yapmalıyız; zalim savaş beylerinin güttüğü kırık dökük bir insan güruhuna dönmeden. Her şeyden önemlisi, Gaia'nın bir parçası olduğumuzu ve Dünya'nın gerçekten bizim evimiz olduğunu hatırlamak zorundayız."Türkiye'yi neler bekliyor?Kuraklık turizmi vuracakKüresel iklim değişiminin Türkiye'ye etkilerini araştıran Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, ülkemizi bekleyen önemli afetlerin sayısının üç olduğunu belirterek, "Birincisi; içinde orman yangınları, sıcak hava dalgaları, tarımsal haşereler, kıtlık barındıran kuraklık. İkincisi; deniz suyu seviyesi, üçüncüsü de ani seller ve yıldırımlar" dedi. Kadıoğlu, iklimdeki değişimle Türkiye'yi neler beklediğini de özetle şöyle sıraladı: Kuraklık, turizmi ve turistik şehirleri olumsuz etkileyecek. Kuzeydeki ısınma ülkemize gelişleri azaltacak. Deniz seviyesinin yükselmesi, cilt kanseri ve benzeri hastalıklar, deniz suyu kirliliği ve balıkların kitlesel ölümleri de turizmi vuracak. Karadeniz'de su seviyesinin yükselmesi için yapılan tahmin 1.5 metreye kadar çıkıyor. Deniz seviyesi 10 cm bile yükselse etkileri çok büyük olacak. Ülkemizde maalesef büyük bir nüfus kıyılara kayıyor. 50 milyon kişi, kıyılarımızdaki su seviyesinden kötü bir şekilde etkilenecek. Su seviyesi yükseldiği zaman kıyılardaki bütün yollar ve tesisler aynı Van Gölü'nün etrafında olduğu gibi kötü şekilde etkilenecek. Şiddetli yağışlar, drenajlarımız yetersiz olduğu için, bütün caddelerimizi, sokaklarımızı derelere dönüştürecek. Şehir sellerini daha sık yaşayacağız. Karadeniz'de fındık yerine pamuk ziraatine başlanabilecek. İç Anadolu çölleşecek. İlk kurban: Maldiv AdalarıKüresel ısınma, öncelikle turizm cenneti Maldiv Adaları'nı vuracak. 1200 küçük adadan oluşan, 330 bin nüfuslu Maldivler, aynı zamanda dünyanın en alçak seviyeli adaları. Deniz seviyesinden en yüksek yeri 2.4 metre. Sanayisi olmayan, kısıtlı otomobile sahip, başlıca tarım kaynakları mango, papaya, muz ve hindistancevizi olan Maldiv Adaları, dünyanın kirlenmesinde hiç payı olmayan en masum ülke. Buna rağmen, bu işin vebalini onlar ödeyecek; ilk kurban olacaklar. Deniz seviyesinin yükselmesiyle, eğer önlem alınmazsa yüzyılın sonunu bile göremeden suya gömülecek. Bu nedenle Kyoto Protokolü'nü ilk imzalayan ülke Maldivler. Sera gazının baş sorumlusu ABD'yi de şiddetle protokolü imzalamaya davet ediyorlar. Aralık 2004'te meydana gelen Endonezya tsunamisinde Maldiv Adaları'ndan 82 kişi yaşamını yitirdi; ülkenin yüzde 40'ı sular altında kaldı; 15 bin kişi evsiz kaldı. 12 ada da terk edildi.

http://www.milliyet.com.tr/2006/02/24/guncel/gun00.html