Bozulma ve CHP kurultayı

-
Aa
+
a
a
a

Bozulma bilebildiğim kadarı ile olumsuz anlamda, bir şeyin olması gereken niteliklerini yitirmesini ifade etmede  kullanılır. Bir de daha argo kullanımı ile bir  tartışmada haksız çıkmanın getirdiği olumsuz ruh halinin çok belirginleşmesini de ifade eder, denilebilir. Kısaca  bir olumlu durumu ifade etmez.. Başka bir anlamı (olumlu) varsa da ben bilmiyorum.

 

24 Ekim 2003 tarihli Hürriyet gazetesinde Sn. Erman Toroğlu’nun “Hakemin bakiresi” başlıklı yazısından bir bölümü aynen alıyorum. “Peki ben de diyorum ki bakirelik yalnız bayanda mı olur? Mesela hakemin bakiresi olmaz mı? Yani bozulmamış bir hakem... Tabii ki olur.”

 

Sn. okurlar bu benzetme nasıl yapılır. Kızlık zarı bir fiziksel olgudur. Bulunduğu gibi kalması nadir rastlanan bir olaydır ve normali de budur. Yani hepimizin, doğaldır ki Sn. Toroğlu’nun da bildiği gibi varoluş  nedenimiz bu zar üzerinden geçerek  bizzat tarafımızdan yapılan etkidir. (Bazı tıbbi zorunluluklar dışında varoluşumuz başka yöntemle gerçekleşmez.) Ayrıca doğal cinsel birleşmenin en yoğun yaşanabileceği nokta yine biyolojik olarak burasıdır. Şimdi bu zarın son derece doğal olarak, üstelik de bizim katkımızla (zaten başka türlüsü garip olur) ortadan kalkması neden bir bozulmayı ifade etsin.

Bir başka anlamadığım nokta; bu benzetmeye yazı işlerinde nasıl izin verildi? Lütfen “sansürcü müsün” denilmesin. Ben ne yazının yazılma konusuna ne de yazılanlara karşıyım. Sn. Toroğlu veya herkes her konuda düşüncelerini özgürce ifade etmeli ve bu kısıtlanamaz. Ama özgür olmak bu denli doğal ve zorunlu bir olayı böylesine bir benzetme için kullanılmayı gerektirir mi, bilmiyorum. Bu yazıyı 25 Ekim Cumartesi sabahı yazıyorum. Gördüğüm kadarı ile Hürriyet gazetesinde bir tepki yoktu. Sanırım Toroğlu’nun başta kendi ailesindekiler olmak üzere tüm kadınlarımıza bir özür borcu var.

 

CHP’nin sorunu fikirsizlik

 

Benim hayatta hiç kimse ile anlaşabilmem olası değil. Ben çok fazla temel kavramcı, çok fazla mantıklı ve çok fazla açık sözlü olduğumu düşünüyorum. Asla ve asla canım halkımcı değilim. Asla ve asla Türk toplumu her şeyi bilir gibi düşüncelere sahip değilim. Bu yüzden de sanırım giderek artan ruhsal sorunlar yaşayacağım. Şimdi CHP kurultayı sonrası yine 24 Ekim tarihli Hürriyet gazetesinde Sn. Tufan Türenç’in yazısından bir bölümü alıyorum aşağıya.

“Bir parti halkla iplerini kopardığı zaman nefessiz ve gıdasız kalır. Siyasi partiler halkla bütünleştikleri oranda büyürler. Ecevit’in Karaoğlan dönemi bunun en somut örneğidir. CHP yöneticileri örgütü halkla bütünleşme yolunda serbest bırakırsa partinin kısa zamanda serpilip büyüdüğü, toplum tarafından benimsendiği görülür.”

 

Karaoğlan dönemi irdelemesini bir yana bırakalım. Tanrı aşkına teoride bu kadar doğru ama pratikte bu kadar anlamsız kaç paragraf gördünüz. CHP’nin sorunu halkla bütünleşmek değil, bir. Türkiye’de halkla bütünleşmek ne kadar doğru; iki. CHP’nin sorunu fikirsizlik. Ve bu fikirsizliğin halkla bütünleşerek giderilmesi olası değil. Çünkü Türk toplumunun (halkının değil) tamamına yakını zaten doğru fikirlere sahip değildir. Yani iki yanlış birleşip nasıl bir doğru çıkacak? Halkla bütünleşen parti yöneticisi köşe başı lahmacuncusu gibi açılan üniversiteleri kapatıp, evlatlarınızı kapıya koyup, uzun vadede gerçek bilim kurumları yaratacağım, mı diyecek? (Bana göre denmesi gereken bu.) O yöneticiyi orada döveriz biz. Var mı bunu göze alacak lider? Aslında var mı halkından kopacak, evet kopacak lider Türkiye’de? “İşte doğru budur, eğer iktidara gelirsem bunu yapacağım” diyecek lider, yönetici var mı?

Türkiye’de bugüne kadar zaten tüm iktidarlar ve iktidar adayları bu toplumun bire bir aynası oldular ve işte sonuç. İşte sahip olduklarımız. Hâlâ mı halkla bütünleşmek? Bırakın Allah aşkına.