Bir kazanın yeniden düşündürdükleri

-
Aa
+
a
a
a

Türk insanının genetik yapısından, düşünce sistemine kadar her bakımdan incelenmesi, bilimsel araştırma konusu olması gerektiğine inanıyorum. Ancak kendimiz bu araştırmaya gereksinmemiz olduğuna inanmadığımız için bunu yapamayız. Ekonomik kararlarımızı tamamen kendimiz verdiğimiz gibi bu konuda da yine yabancı bir kuruluş tarafından araştırılıp tedaviye tabi tutulmamız gerekir diye düşünüyorum.

Türk insanında iki temel kabul var. Ben (yerine göre biz) mükemmelim/mükemmeliz. Bu nedenle ben (yerine göre biz) mükemmel olduğum/olduğumuz için hata yapmayız. Hatasızlığımız nedeni ile bireysel ve toplumsal olarak durumumuzun nedeni dış mihraklar ve onların yerli işbirlikçisi yöneticilerdir. Onlar olmasa bu sorunlar yaşanmayacak. (Bu kadar mükemmel bir toplum dış mihraklara nasıl yenilip bu hale düşer sorusunu geçelim.) Mükemmel olduğumuz inancımızda kesinlikle, eğitim düzeyi, maddi olanak, cinsiyet, sahip olduğumuzu sandığımız dünya görüşü, dini inançlarımız, aklınıza gelebilecek hiçbir kriter belirleyici değil. Anlayamadığım ve hayatım boyunca anlayamayacağım bir şekilde bu hepimiz için böyle. Eğer saplantı derecesinde ve içtenlikle buna inanmasak, belki bir defa olsun "acaba bende/bizde de bir hata var mı?" diye soracağız. Ama o soruyu hiç sormadık ve sormayacağız. Şimdi en son kaza demeyelim, gerçekten facia mı katliam mı ne olduğu tanımlanamayacak kadar acı olay için düşünelim.

1. Bu geziyi organize edenler Adana gibi Türkiye’nin en büyük kentlerinden birinde başka otobüs bulamadılar mı? Eğer bulamadılarsa neden bulamadıklarını açıklayabilirler mi?

2. Eğer buldular ama yeni otobüsler çok para istiyor ise geziye katılacak olanlara “bakın ucuza bu bulunuyor ama tehlikeli bir seçim olur, biz bu sorumluluğa ortak olamayız, organizasyondan vazgeçiyoruz, ya da x+y bedel verin yeni otobüs tutalım” dediler mi? Bir şeyin ucuz olması ölüm olasılığını kabul etmemiz için gerekçe olabilir mi?

3. Eğer demediler ise ve kaza olduğuna göre hukuk sistemimiz açısından hiç sorumlulukları yok mu? Eğer hukuk siştemi açısından bir sorumluluk yoksa vicdanen de mi yok. Ne yapılacak veya yapacaklar şimdi?

4. Bu organizasyona katılanlar kayıtsız şartsız organizasyon komitesine sen ne yaparsan yap kabul mu dediler? Hiç demediler mi organizasyonunuz en az şu koşulları sağlamalı ve sağlandığı düşünülen koşullar şu belgelerle teyit edilmeli?

5. Eğer her şeye kabul dedilerse bile otobüse binerken hiç mi anlamadılar eski olduğunu? Anladılarsa hiç mi tepki vermediler? Tepki verdiler de dinlenmedi ise ne yaptılar? Araçtan anlamıyorlarsa da kiralanan firmayı görünce komiteye sormadılar mı hiç firma ve sürücü hakkında bilgileri varmıymış?

6. Eğer “her seyahatte bineceğimiz aracın ne olduğunu anlamak zorundamıyız” derlerse umarım demezler– bu durumda nasıl olsa anlamaları gerekmediğine inanıyorsa ve hiç soru sormuyorsa bu insanlar, tüm ulaşımlarında önlerine en saçma sapan şey de konsa binmeleri gerekeceği saptamasını da kabul etmiş olmuyorlar mı?

7. Böyle bir saptamanın ulaşım için kabul edilmesi diğer konularda da dikte edilecek her fikir veya olayı da kabul edecekleri sonucunu doğurmaz mı?

8. Hadi her şey oldu, organizasyon kötü, otobüs eski, insaf, sadece koltuk sayısı kadar insan binmesi gerektiğini de mi düşünmediler. Yoksa 63 kişi binmiş iddiası mı yalan?

Tüm bunları yapan insanların kendilerini aydın olarak nitelemesi kabul edilebilir mi ve başkalarından şikayetçi olmaya hakları var mı?

Bu ve benzeri yığınla soru işin bir yönü. Ama işin başka yönleri de var. Biz Açık Site’de aşırı karayolu bazlı ulaşım mantığı nedeni ile şehirlerarası otobüs taşımacılığındaki mülkiyet yapısına ve bu yapının getirebileceği sorunlara dikkat çektik. (Bakınız Mercedes davasının düşündürdükleri.) Artık bir düzenleme yapmanın zamanı gelmedi mi? Aksi halde bu sorumluluğa birey olarak bizler kadar devlet de ortakdır.

Sayın okurlar kesinlikle her olayda analitik ve uzun vadeli düşünebilmeye alışmak zorundayız. Ben otobüs uzmanı değilim gibi bir mantık söz konusu olamaz. Otobüs uzmanı olmayabilirsiniz ama önünüze getirilen veya getirilecek otobüs için belgelere dayanan bilgiyi isteyebilirsiniz, istemek zorundasınız. Her konu para ile ilişkilendirilemez. Dikkat edin her olayda o anda o eylemden kazanacağımız veya kaybedeceğimiz paranın hesabı içindeyiz. Bu nedenle toplum olarak kısa vadeli kazanımların dışında kalıcı bir şeyler elde edebilmiş değiliz. Bize sunulan, kabul ettirilmek istenen her şeyi hayatımızın her anında sorgulamak, tepki vermek zorundayız. Türk insanı tuttuğu futbol takımına hakem tarafından haksızlık yapıldığına inandığında Atatürk anıtına siyah çelenk koyacak kadar diğer konulara da tepkili olmalıdır.

(Bu yazı 20/08/2002 tarihinde kaleme alınmıştır.)