Bauhaus Mobilyaları

-
Aa
+
a
a
a

Bir efsane geziliyor

30 Ekim 2002-10 Mart 2003 tarihleri arasında Berlin Bauhaus-Archiv sergi salonlarında yer alan bir sergide 20. yüzyılın modern tasarım efsanelerini oluşturan mobilyalar kapsamlı bir şekilde yer almaktadır. Bauhaus okulunun kuruluşundan başlayarak geçirdiği değişik evreler içinde değişen koşullar ve tasarım ilkeleri doğrultusunda ortaya çıkan kurum içi ve dışı örneklerin yanı sıra o dönem içinde kullanılan malzemeler, üretim denemeleri de sergilenmektedir. Sergide yer alan mobilyaların büyük bir kısmı Bauhaus-Archiv koleksiyonundan, bunun dışında Weimar ve Dessau Bauhaus kuruluşları ve Avrupa ve Amerika özel ve kamu kuruluşların koleksiyonlardan da örnekler yer almakta. Bu sergideki tasarımlar arasından seçmiş olduğum örnekler okulla birlikte anılan tasarımcıların daha az tanınan mobilyalarıdır. Aşağıdaki sunuş yazısı serginin küratörü olan Dr. Christian Wolfsdorff’un metninden özetlenerek çevrilmiştir.

Erich Dieckmann

Her dönem kendine özgü yapı tarzı geliştirmenin yanı sıra ona bağlı bir yaşam biçimi de geliştirmiş. Rönesans ve Barok gibi Modernizm de ona özgü mobilyaları olmadan düşünülemeyecek bir içmimarlık stili geliştirmiştir. Bugün elimizdeki popüler örneklere bakıldığında dönemin baş aktörleri olarak De Stijl, Bauhaus ve Le Corbusier sayılabilir, bunların içinde Bauhaus’un oynadığı rol öne çıkmakta. Çağdaş literatüre bakıldığında tüm katılımcıların çok katmanlı oluşumların içinde bir yaratıcı öğe olduğunu görüyoruz. Bu oluşumların içinde endüstri, zanaat ve ticaretin karşılıklı etkileşimleri olduğu kadar avantgard düşüncelerin, aydınlanan kentsoylunun ve geniş halk kitlelerin beğenileri de etken. Bauhaus modernle eş anlamlı bir stil kavramı olarak karşımıza çıktığında Bahaus’un belirgin programlı bir okulun adı olduğu sürekli olarak arka planda kalmakta.

Nesnelerin özelliklerini araştırmak

Günümüzde “bauhaus mobilyaları” dendiğinde bu tanıma kesin hatlı görünüşlü tüm tasarımlar giriyor –Mackintosh’tan Gio Ponti’ye kadar. Yirmili yıllarda Bauhaus’un belirgin bir programıyla tanınan bir eğitim kuruluşu olması günümüzde bu kavramla örtüşmediği gibi oradaki hızla değişen tasarım olguları da dikkate alınmıyor. Bu arada okulun mobilya atölyelerinin etkinlikleri bir çok açıdan prototip olarak kabul ediliyor: yaklaşık on iki yıl kadar kısa bir süre içinde ortaya çıkan ürünlerin modifikasyonları burada görülmekte. Weimar'daki Bauhaus okulu için Walter Gropius’un koymuş olduğu kural “Nesnelerin özelliklerini araştırmak.” Bu kuralın sonucu, bir taraftan sandalye heykelleri olduğu kadar bir taraftan da geleneksel mobilya biçimlerinin temkinli bir şekilde modernize edilmesi. Başlangıçtaki tüm belirsizliklere karşın geliştirilen mobilyalar bugün hala Bauhaus’u temsil etmekteler. Bu yıllara damgasını vuran kişiler arasında malzemenin olanaklarını sonuna kadar kullandıkları albenili modelleri ile Josef Albers ve Marcel Breuer yanı sıra daha geleneksel çalışan Erich Dieckmann yer almaktadır.

 Josef Albers. Masa takımı, 1926

Kısa bir süre sonra Dessau şehrine taşınma yeni bir başlangıç sayılabilir: çıraklıktan atölye yöneticiliğine yükselen eski öğrenci Marcel Breuer’in parlak çelik boruları yeni bir konstruksiyon öğesi olarak devreye sokulduğunda bilinmeyen bir şekillendirme dünyasını açacak ve kısa bir süre içinde de yepyeni sandalye tiplemeleri oluşacaktır- “Freischwinger” (konsol çalışan ayaklı sandalye) en etkili örneklerdendir. Geleneksel marangozluğun estetik olduğu kadar teknolojik sınırlarının ötesindeki bilinçli düşünme, atölyenin üyelerini çeşitli deneyler yapmalarına neden olacak ve 1931 yılına kadar sürecektir.

1928-30 yılları arasında Hannes Meyer yönetiminde atölyelerin endüstriyel mobilya üretiminin sorunları ile karşılaştırılmaya uğraşılır. Parola lüks gereksinmesi yerine toplumun gereksinmesidir. Araştırmaların çıkış noktası artık yaşam odası değil çalışma yeridir. O dönem az sayıda üretilen modeller daha ucuz malzemeler ve onlara bağlı yeni konstruksiyon sistemleri görsel beğenilere dayanan estetiğin önüne geçmiştir. Atölyenin yöneticisi olarak Josef Albers yoğun deneysel çalışmaları desteklemekle beraber 1929 öncesi Alfred Arndt ve Friedrich Engemann‘ın yeniden yapılandırmış oldukları yeni mobilya biçimlerinin ve mobilya konstruksiyon yöntemlerini amaçlayan atölye eğitimi temelde pek fazla değişmiyecektir.

Hannes Meyer yönetiminde atölyedeki çalışmalar farklı estetik yaklaşımlar doğrultusunda devam ederken Ludwig Mies van der Rohe’nin atanması eğitim için yeni bir dönem başlangıcı sayılacaktır: Tasarım ödevleri artık kendileri tarafından seçilmeyecek onun yerine endüstri tarafından belirlenecektir. Atölyeler ekonomik durum nedeniyle kapatılmak zorunda kalacaklarından projeler kağıt üzerinde kalacaktır. Örneklerin geliştirilmesi tüm öğrencilere açık yarışmaları olarak yürütülecektir. Çalışmalara örnek olanlar daha önce Mies tarafından geliştirilen ahşap ve çelik boru mobilya örnekleridir. Bir taraftan da dersler belirgin bir değişiklik olmaksızın Arndt ve Engemann tarafından sürdürülecektir.

Bauhaus ve olmayan

Bauhaus içinde izlenebilecek alışkanlıklar, Bauhaus sınırları dışı göz ardı edilirse çok katmanlı bir süreci yansıtır. ‘Bauhaus’ ve ‘Bauhaus olmayan’ arasındaki sınırın nerede olduğu sorusunun da kesin bir yanıtı yoktur. Bunun nedeni Bauhaus’un kendisinde bile bu gibi ayırımlar yapılmaması ve, eğitim içinde ortaya çıkan ve eş zamanlı olarak ustalar veya öğrenciler tarafından okulun dışında yapılan çalışmalar arasında bir ayırım yapılmamasıdır. Tanıtım (reklam) için kullanılabilen her şey kullanılmaktaydı.

Walter Gropius ve Adolf Meyer tasarımlarını atölyelerle rekabet içinde geliştirirken Mies van der Rohe uzun yıllar boyunca Bauhaus’a mesafeli durmuştur. 1930 yılında okulun müdürlük görevini üstlendiğinde hemen hemen onun bilinen tüm önemli tasarımlarını geliştirmişti; onun ahşap ve çelik mobilyalarının bir çoğu 1927 yılında gerçekleştirilmiştir ve bunların Breuer mobilyalarına karşıt olarak yapıldığı görüşü varsayımı da çok yanlış sayılmaz. Bu durumda bu mobilyalar niye Bauhaus ilişkisi içinde anılmasınlar? Mimarlık bölümüne bakıldığında öğrencilerin çalışmalarına belirgin örnek olma işlevine sahip olduklarına göre bunları Bauhaus kapsamının dışında tutmak haklı bir davranış olmayabilir.

Bauhaus bir çok etkiyi massetmiştir, öğrencilerin beklenen yaratıcılığın yüksek düzeyde öne çıktığı bu kurum örnekler olmaksızın düşünülemez. Sıkça belirtilen Hollandalı De Stijl hareketinin etkileri yanı sıra Fransız Art-Deco da önemli bir yer tutmaktadır, sık sık Paris’te bulunan Mies van der Rohe gibi tasarımcılar bile. Tüm dünyayı etkileyen Parisli örneklerin etkisi Almanya’da da izlenmekle birlikte bu etkileşim ikinci derecededir ve hemen göze batmaz.

Modern donatı ürünleri olarak incelendiğinde kentsoylu mobilyalarındaki değişiklik şimdiye kadar dikkate alınmamıştır: Bu konuda bilinen tiplerde bir modernleşme mi olmuş veya değişim daha derinlerde ve aynı zamanda donatıların kullanım tarzını da etkilemişler mi? Özellikle ‘reformların’ sosyal anlamları ile ilgili araştırma metinleri dikkatle incelendiğinde ne çağdaş kullanımlarla ne de üreticilerin pazarlamalarıyla ilgili bir bağlantı görülmüyor. Kullanıcısı olmayan, yayınlanmış olan örnek yerleşim görüntülerinin bizi yanıltmaması gerekir.

Sergi o dönemlerdeki üretim biçimleri, kısıtlı anapara ile ve çoğunlukla yöresel pazarlardaki ürünleriyle mobilya endüstrisinin durumuna yer vermeksizin yarım kalırdı. Doğrudan endüstriye bağlı tasarımcılar endüstri kuruluşlarının koşullarını göz önünde tutarak temelde farklı tasarımlarla karşımıza çıkıyor. Deneysel çalışmalara ağırlık verenler kadar sosyal angajmanlarla çalışan öğrencilerin Bauhaus’ta geliştirdikleri mobilyalar onların kendi koymuş oldukları tasarım kriterlerinden kaynaklanmaktadır. Onlar tarafından ve sosyal politikacılar tarafından sıkça üzerinde durulan seri üretim var olan ekonominin arka planda kaldığı ve bu endüstri dalının ekonomik olanaklarının göz ardı eden bir ideal bir düşünce olarak

Wera Meyer-Waldeck; halk tipi ev için koltuk, 1929

görülmektedir. Geliştirme ile ilgili veriler kendileri tarafından belirlendiği için satın alan ile bir geriye dönüşlü ilişki kurulmamıştır.

Mobilya endüstrisinin taktiği

Çelik borudan yapılan mobilyaların gelişmesi ayrıcalıklı bir önem taşır. Aslında yeni bir buluş değildir ve 1925'lerde bile tıp alanında kullanıldığı düşünülürse. Marcel Breuer yüzey işlelemesini değiştirip yeni bir tasarım anlayışıyla onu salonlara yakışır bir şekle sokmayı başarmıştır. Bu yeni tasarım çıkışıyla bu sektörde bir patlamaya neden olmuş ve bunu izleyen iki yıl içinde bugün de tanınan en önemli mobilya tipleri yaratılmıştır. Özellikle Mart Stam ve Breuer’in geliştirdikleri kübik konsol çalışan ayaklı “Freischwinger”i ve Mies van der Rohe’nin yaylanan yuvarlak kavisli ayağı ile adeta kışkırtıcı “Weissenhof” koltuğu. Bu arada, tasarımcıları Bauhaus ve çevresine dahil olmasalar bile bugün de tasarımları nedeniyle kabul görmekte olan az sayıda modeller ortaya çıkmıştır. Bauhaus ve çelik boru mobilyaların eş anlamlı olarak kabul edilmesi diğer tasarımcıları dışlar.

Bu sektör 1930 öncesi mobilya endüstrisi için büyüme sektörü olarak kabul edilmiştir. Pazarlama kaygıları nedeniyle kısa süre içinde bugün tanınan tasarımlarda bazı değişiklikler yaparak ve döşemeliklerinde dönemin zevkine uyan kumaşlar kullanılarak var olduğu sayılan satın alıcı zevkine yaklaşılmaya uğraşılmıştır. Pazar koşullarına uyulma arz edilen mobilya tiplerinde de görülmektedir: fazla görsel ağırlığı olmayan yalın sandalye ve masaların yerine çelik boru iskeletli döşemeli mobilyalar ve o zamanlar çok aranan saksılıklar kataloglarda yer almıştır. Şimdi çok meşhur olan Breuer’in tasarımlarına - ‘Wassili’ diye adlandırılan koltuk gibi- 1932'den sonra kataloglarda rastlamak mümkün değildir. Almanya'da “Yeni bir [yapı-] stilinin zaferi” bir kaç yıl sürmüştür ve hatta 1933 öncesi sona ermiştir. 1930 yılında tamamlanan Tugendhat Villası gibi yapılar varılan en üst nokta olduğu gibi aynı zamanda gelişimin de sonudur.

  Marcel Breuer

Mobilya endüstrisi ve becerikli iş adamları bu iş dalını tekellerine almak istemişler. Bu arada içinde düğüm oldukları patent ve kullanım hakları ile ilgili uzun süren davalar, talebi olduğu gibi mobilyaların görünümlerini de önemli bir şekilde etkilemişlerdir. Bir çok mobilya kasıtlı olarak var olan kanunların çevresinden dolaşabilmek için tasarlandı; yine de ‘sakıncalı tasarım’dan kaçılamadı. Bu taktik özellikle Fransa’dan gelen etkilerle birleştirilmiştir, böylece otuzlu yılların başında piyasada tamamen değişmiş bir ürün paleti ortaya çıkmıştır. 

Bir eğitim kuruluşu olarak Bauhaus’un nerde durduğu ve bugün bir kavram haline gelmiş bir okul adından piyasanın çıkar elde edilmesi arasında ilişki kurmak çok zor. Bu sergide, reklam yoluyla bir çok olumlu konotasyonla ilintili olarak bir kavramın sınırlarının sürekli olanak daha ileriye uzatılmasına ve bu arada da da modernizmle ilintili olarak olumsuz açıdan yaklaşımlara yer verilmemiştir. Sergi bir kurum olarak Bauhaus’un izlediği amaçları ve bu ilişki içinde hangi ürünlerin sunulabileceği üzerinde durmuştur. Yataktan saksılığa kadar 200’ün üzerinde mobilya örneği sadece şık ve çoğunlukla da pahalı olanı değil aynı zamanda da ucuz olması gereken ve daha geniş bir müşteri çevresi için düşünülmüş olanı sergilemekte. Sanatsal gelişimin, pazarlamanın ve popüler eğilimlerin yirmi yıl içinde ne kadar değişken olduğunu gösterecekler.

Bu sunumun merkezini ilk kez kapsamlı bir şekilde sergilenen Bauhaus-Archiv’inin mobilya koleksiyonu oluşturmakta. Özellikle sergilenmesi zor olduğu için ender gösterilen dolap türü mobilyalar daha sık sergilenen küçük mobliyaları tamamlayacaklar. Mutfak gibi komple düzenlemeler veya yatak odası takımları gibi hemen hemen hiç sergilenmeyen mobilya grupları da bu çok katmanlı olayın etraflı bir resmini verecekler. Kurtarma satın almalarından hatta sokağa konan çöplerden alınanların bir çoğu bu sergi için ilk kez restore edildiler böylece gelişimin bir görüntüsü oluşturulabilecek ve bütünlüğü içinde günümüzde çizilen popüler görüntüsüyle pek fazla örtüşmediği de görülebilecekti. Ama hiç bir şey efsanelerden daha fazla yaşayamaz- özellikle reklam onu keşfettiği zaman.

http://www.bauhaus.de