Arjantin'den Mektup

-
Aa
+
a
a
a

3 Haziran Pazar günü diğer yarımkürenin en güzel başkenti Buenos Aires bir başka hüzünlüydü bu Türk için. Bir yanda beni ziyarete gelen sevgili aileme güle güle demenin zorluğu, bir yanda ise sabahın erken saatlerinde başlamış olan yerel seçimlerinin ne sonuçlar doğuracağı beni ister istemez etkilemişti. Daha da önemlisi, bu seçimlerin Ekim ayındaki genel seçime olan etkisi ne olacaktı? Her ne kadar bu şehirde ikamet etmekte bulunsam da onların çilesi bana kendi ülkemin çilesini hatırlatıyordu belki de. Temmuz sonunda ben de aynı durumda olacaktım bir sandık başında İstanbul'da.  

Arjantin Türkiye'den çok uzaklarda olmasına rağmen son 50 yıllık tarihinde bizimle bir çok benzerlik taşımakta. Askeri darbeler, neo-liberal politikaların uygulanış biçimleri, yolsuzluk, ekonomik krizler, bin bir doğal kaynakla ve verimli topraklarına rağmen işsizlik ve hatta açlık çeken bir halk. Ve tabii aynı amnezya: halk çok kısa sürede kendi tarihini unutacak hale getirilmiş, belki de kendi suçumuz bu kimsenin değil. Neyse,  bu yazı Türkiye ile ilgili değil, merak etmeyin. Amaç size burada olup biteni aktarmak sadece.  

Bundan 4 sene önce, 25 Mayıs 2003'te belki de kendisi için bir mucize olarak son dakikada Başkan seçilen Nestor Kirchner geçen hafta politik think-thankleri dumura uğratarak sevgili eşi ve aynı zamanda senatör olan Christina Kirchner'in önümüzdeki seçimlerde Frente para la Victoria (Zafer için Birlik) partisinin adayı olacağını ilan etti. Arjantin politik tarihinde bir çok ilke imza atmaya karar vermiş olsa gerek sevgili K: eğer görevinin sonuna kadar bir değişiklik olmazsa son 24 yıllık demokrasilerinde dönemini bitirebilen ilk başkan olma unvanını da alacak. Bununla da kalmıyor, son 80 yılda dönemini tamamlayan üçüncü başkan oluyor (efsanevi Juan Peron 1946-1952 ve Carlos Menem iki kere başarmışlar 1989-1999).  

Arjantin’de ışıldayan politik stabilite ne yazık ki Kirchner'in popülaritesini açıklayacak durumda değil. 2002 yılında Arjantinliler ülkelerini yerle bir eden kriz yüzünden ekonomik açıdan çöktüğünde, 10 günde 5 Başkan değiştirdikten sonra başa geçen Krishner, Arjantin'in demokratik tarihindeki en düşük oyla bu pozisyona geldi (%22). Kimse onun kim olduğunu bile bilmiyordu. Patagonya'ya ev sahipliği yapan (Glacier Perito Moreno ve diğer turistik ekolojik tesislerin bulunduğu) Santa Cruz eyaletinden gelen Kirchner'e konulan lakap ‘pinguino’ (penguen) olmuştu hatta. Ama bu penguen sanıldığından akıllı idi. Krizden tam önce Santa Cruz eyaletinin tüm servetini ulusal bankadan çekip bir İsviçre bankasına yatıracak kadar!  

Kamuoyu ona bir kaç hafta vermişti o günlerde. 2003 yılıydı. Politik hayat diğer Latin Amerika ülkelerinde olduğu gibi burada da zor görülüyordu tarih boyunca. Ama Arjantinliler kendi yakın tarihlerinin derinliklerine dalıp kimin ne kadar süre Başkan kaldığını araştırmıyorlardı. 

Kirchner ise kendi tarihini iyi biliyor olacak ki, başarının kolay gelip gittiği bu dünyada adımlarını sağlam bastı göreve geldiğinden beri. Göreve getirililiği Pazar günü, komşu ülkelerin Başkanları ile kucaklaştı ve yeni bir Latin Amerika ittifakının parçası olduğunu gösterdi. Chavez, Lula ve Küba'nın efsanevi lideri Fidel Castro bile oradaydı. Ertesi gün ise Entre Rios eyaletine uçtu ve başkan olarak ilk işini, bir kaç milyon peso ödeyerek uzun zamandır süre gelen öğretmenler grevini bitirerek yaptı. Her ne kadar semboller önemli olmasa da politika da (!) kendi eyaleti dahil daha bir çok eyalette ayyuka çıkan bu huzursuz duruma son verir gibi oldu K. K onu destekleyenlerin ona verdiği takma isim. Aslında göz boyamadan başka bir şey değildi bu, çünkü öğretmelerin yaşadığı problemler bugün hâlâ gündemde, hatta protesto yapan öğretmenlerden birisi polis tarafından öldürüldüğü halde hükümet konuyu ört bas etmekten başka bir şey yapamadı; eyaletin valisi değiştirildi sadece.  

Böyle hızlı başlayan görevi boyunca elle tutulur neler oldu peki Arjantin'de? 

Aslında Arjantin ufak bir grup için çok, çoğunluk içinse çok az değişti demek hiç de yanlış olmaz. Kirchner'in planı dünyadaki bir çok lider ile aynı; ekonomik büyüme ve politik düzen. Arjantinlilerde aynı bizler gibi bu plana kollarını açtılar ve bırakmaya da niyetleri yok tabii. Ama hükümeti eleştirenlere bakarsanız ortada hiçbir plan yok ve olmadı da. Kirchner taraftarları ise her zaman için nasıl yapıldığı ile değil, elde olanla ölçülmesi gerektiğini destekliyorlar.  

Rakamlara baktığımızda, The Economist'e göre Arjantin son 4 yılda, yılda %9 oranında büyümüş, yoksulluk ve işsizlik 2003'e göre yarı yarıya azalmış. Buenos Aires sokakları bankaların neredeyse hediye ettiği kredileri harcayan portenolarla dolu. Son günlerin gözde esprisi Kasım ayındaki seçimleri Plasma seçimleri diye anıyor; plasma TV’ler peynir-ekmek gibi satıyor, stok yetişmemekte Buenos Aires'e. Büyük şehirlerde restoranlar tekrar her gece dolmaya başladı, kriz unutuldu gitti neredeyse, en azından bazıları için.  

Ekonominin düzelmesi her Başkan gibi Kirchner'i de ya rezil edecekti ya da vezir. Ondan  öncekilerin politik hayatlarını katletmesine rağmen Kirchner belki de Arjantin'i en dip noktadayken eline aldığı için, kendiliğinden düzelmekte olan ekonominin kahramanı olarak yoğurdun kaymağını yerken buldu kendisini. Parmağını bile kıpırdatmadı desek yeridir.  

Eh tabii en önemli sorun otomatik pilotta iken Kirchner de son 4 yıldır her politikacının en çok yapmayı sevdiği şey olan güç gösterileri yaparak değerlendiriyor vaktini. 2005'te yapılan ara seçimlerde iki sene önceki %22lik popülaritesi bir anda %80'lere fırlamıştı. Karşısında kimsenin olmaması da onun suçu diyemeyiz.  

Deyim yerindeyse halktan aldığı gazla IMF'ye borçlarını ve faizlerini ödeyemeyeceklerini açıkladı ki dünyada yankılandı bu kararı. ABD'nin 2001'den sonra değiştirilen vize kurallarına karşılık olarak Brezilya'yı destekledi Amerikalıların kendi sınırlarında aynı muameleyi göreceklerini açıkladığında (bir Türk olarak elimi kolumu sallayarak Arjantin'e girerken, yanımda uzun kuyruklarda bekletilen, parmak izleri alınan Amerikalılar gördüğümde inanamamıştım 2005'te), yurtsever ve gururlu Arjantinliler sokaklarda bir başka yürümeye başlamışlardı. Tarih boyunca liderlerinin çoğunun vaat ettiği ama bir türlü ellerinde göremedikleri kavramlardı bunlar halk için. 

ABD'nin düşüncelerine ya da söylediklerine sakın aldanmayın; K sol görüşlü bir lider değil, olmaya da çalışmadı. Hatta ülkedeki sola göre, K’nın döneminde zengin ile fakir arasındaki fark daha da büyümüş olabilir. Ama Kirchner, solu, insan hakları kartını oynayarak en baştan kazandığı için korkmasına gerek yok. Dikta sırasında 30 bin kişinin kaybolmasına sebep olan generallerin yargılanması için ok verdi (henüz kimse yargılanmadı ama neyse) ki bu Arjantin tarihinde çok büyük bir adımdı insan hakları konusunda. Kirchner sağcı da değil, ama muhafazakâr burjuvalar, daha önce Kirchner  dönemi boyunca gördükleri kadar uzun ve verimli bir ekonomik coşku ve tüketim patlaması yaşamadıkları için çok mutlular tabii. Ekim sonundaki seçimlerde karşısında doğru düzgün bir aday olmamasını böyle açıklayabilirsiniz.  

Bu olayların üzerine aslında Arjantin'e girmesi bir süre yasaklanan el Turco, yani Carlos Menem'de eyaleti la Rioja'da başkanlık seçimlerine gireceğini açıklayınca tahmin edersiniz ki burası Türkiye kadar olmasa da politik olarak gayet hareketlendi. Seçimlere kadar kim bilir daha neler olacak bilmiyoruz, ama hiç olmazsa yeni başkan, kim olursa olsun, göreve geleceği 10 Aralık'ta yapacağı açıklamayı hazırlamış durumda: “Arjantin cehennemden çıktı, simdi Araf'dayız!” (Her ne kadar Vatikan yakın bir zamanda Araf’ın olmadığını açıklasa da  bunun Arjantinli politikacıları etkileyeceğini zannetmiyorum!).  

Eğer tahminler gerçekleşir de Mrs. K seçimleri kazanırsa, Kirchner şu ana kadar politik tarihte rastlanmamış bir ilke daha imza atacak yıl sonunda: İlk defa demokratik olarak seçilmiş bir Başkan yine demokratik olarak seçilen eşine görev teslim edecek Aralık ayında. Ulusal gururu okşamayı bilmek bu olsa gerek!  Anlayacağınız Arjantin'de K'lar yepyeni sürprizlerle Ekim aynı bekliyorlar. Diğer adaylar ise bu buğulu kış günlerinde daha önce bahsettiğim ulusal unutkanlığın bu sefer de işleyeceğini umut ediyor gibiler.  

Bu unutkanlığı saflıkla karıştırıyor olmasınlar sakın?  

 

Yazar Aslı Pelit Buenos Aires'de CNN Türk muhabiri olarak çalışıyor. İkinci kitabı Güney'in Büyük Elması: Buenos Aires, yakında MB Yayınevi tarafından İstanbul'da yayımlanacak.