İklim değişikliği konusunda hareketsizliği protesto etmek için okulu kırıyorum: Avustralyalı öğrenciler de böyle yapmalı

Açık Gazete
-
Aa
+
a
a
a

Her Cuma, kendi ülkemin parlamentosu önünde oturmak için dersleri asıyorum. Siyasi liderler Paris İklim Anlaşması’nın öngördüğü doğrultuya gelene kadar da bunu yapmaya devam edeceğim.

Fotoğraf: Michael Campanella/Guardian

Greta Thunberg,

Guardian, 26 Kasım 2018

 

İklim değişikliği konusunu ilk kez sekiz yaşındayken duydum. Öğrendim ki bu, insanların yarattığı birşeymiş. İsveç’te yetişmiş olan ailem çevre bilincine sahipti. Bana enerjiden tasarruf etmemi, kaynakları korumak için kâğıdı geri dönüşümlü kullanmamı söylediler.

 

Yeryüzünün ve onu evimiz yapan ince atmosfer tabakasının bütün çehresini değiştirebilecek kapasitede olmamızın ne kadar tuhaf birşey olduğunu düşündüğümü hatırlıyorum.

 

Tuhaftı çünkü biz eğer bunu yapabiliyor idiysek, neden her yerde bundan bahsedilmiyordu? Televizyonu açtığın anda neden ilk duyduğun şey iklim krizi değildi? Manşetlerde, radyo programlarında başka hiçbir şey duymuyor olmalıydık – bir dünya savaşı devam ediyormuş gibi.

 

Gelin görün ki, liderlerimiz bundan asla söz etmiyorlardı.

 

Eğer fosil yakıtlar tüm varlığımızı tehdit altına sokuyor idiyse nasıl oluyordu da onları yakmaya devam ediyorduk ki biz? Neden hiçbir kısıtlama yoktu? Bunu yapmak neden illegal faaliyet sayılmıyordu? Kendimizi içine hapsettiğimiz tehlikeli iklim değişikliğinden neden kimse söz etmiyordu? Ya, her allahın günü 200 türün soyunun tükenmesine ne demeli?

 

Bende Asperger sendromu var, o yüzden pek çok şey benim için ya aktır ya kara. İktidarı elinde tutanlara bakıyorum ve her şeyi nasıl bu kadar karmaşık hale getirdiklerine şaşıp kalıyorum. İklim değişikliğinin varoluşumuza bir tehdit oluşturduğunu söyleyen insanları işitiyorum, ne var ki insanların sanki hiçbir şey olmuyormuşçasına gündelik hayatlarını sürdürdüklerini şaşkınlıkla seyrediyorum.

 

Yüz yaşıma kadar yaşarsam, 2103 yılında da hayatta olacağım. Erişkinler genelllikle 2050’den ötesini düşünmüyor. Ama o tarihte ben, en iyi senaryoya göre bile ömrümün yarısını tamamlamış olmayacağım. Şu anda yaptıklarımız ya da yapmadıklarımız benim bütün hayatımı, arkadaşlarımın, çocuklarımızın ve çocuklarımızın torunlarının hayatlarını etkileyecek.

 

Bu sene Ağustos’ta okul açıldığında, canıma yetti artık dedim. İsveç, gelmiş geçmiş en sıcak yazını geçirmişti. Seçimler yaklaşıyordu. Kimsecikler de iklim değişikliğinden bir kriz olarak söz etmiyordu.

 

O zaman ben de greve gitmeye karar verdim: İsveç parlamentosunun önünde yere oturup, politikacılarımızdan iklim değişikliği neyse onu öyle kabul etmelerini, yani yüzyüze geldiğimiz en büyük mesele olarak ele almalarını talep edecektim.

 

Çünkü iklim değişikliği durdurulacaksa eğer, onu biz durduracaktık. Bu, akla kara kadar açık. İş hayatta kalma konusuna gelince gri alan diye birşey yoktur. Ya bir medeniyet olarak varlığımızı sürdürürüz, ya da sürdürmeyiz. Öyle ya da böyle, değişmek zorundayız. Eğer eşitliğe ve iklim adaletine inanıyorsak, İsveç ya da Avustralya gibi ülkeler, karbon salımlarımızı dramatik biçimde azaltmaya başlamalıyız.

 

Ama ne oluyor? Bu azaltmadan bahsetmek yerine politikacılarımızın tek yaptığı, durmadan ekonomik büyümeden, enerji fiyatlarından ve hisse senedi değerlerinden söz edip durmaktan ibaret. Yüz milyonlarca insanın ıstırap çektiği bir geleceğin ne değeri olabilir ki?

 

İsveç ve Avustralya gibi zengin ülkeler 6 ilâ 12 yıl içinde sıfır karbon salımı hedefine ulaşmak mecburiyetindeler ki daha yoksul ülkelerin halkları da doğru dürüst bir geleceğe sahip olabilsinler ve bizim tadını çıkarmakta olduğumuz altyapı hizmetlerinin bir kısmını kurabilsinler. Her şeye sahip olan bizler yükümlülüklerimize uygun şekilde davranmazken Hindistan ya da Nijerya gibi ülkelerin iklim krizini önemsemelerini nasıl bekleyebiliriz ki?

 

Avustralya dünyanın en büyük kömür ihracatçısı, kömür de iklim değişikliğinin en önde gelen sebeplerinden biri. Politikacılarınız Adani şirketine dünyanın en büyük kömür madenlerinden birini inşa etmekte yardımcı olmak peşinde. Şu anda, bu durumu değiştirecek politikalar yok. Kömürü yerin altında bırakmak üzere konmuş kurallar da yok. Dünyayı kurallara uygun davranarak kurtaramayız artık, çünkü kuralların değişmesi gerek.

 

Ve bu değişikliğin bugünden tezi yok başlaması lazım. Benim bir öğrenci olarak, âcil değişim için bastırmamın bir yolu okulu kırmak. Benim ülkem Paris anlaşmasının gereklerini yerine getirene kadar ben bundan böyle her Cuma İsveç parlamentosunun önünde oturuyor olacağım.

 

Diğer öğrencileri de bana katılmaya çağırıyorum: Nerede olursanız olun Parlamentonuzun ya da yerel hükümet binanızın önünde oturun ve temsilcilerinizin dünyayı 1.5 derecenin altında tutmak için uğraşmalarını talep edin.

 

Bazıları benim okulda olmam gerektiğini söylüyor. Ama, geleceği kurtarmak için kimse yeterli gayret göstermiyorsa, genç bir insan neden gelecek konusunda ders çalışsın ki? En parlak bilimcilerin ortaya koyduğu en önemli olguları politikacılarımız hiçe sayıyorsa olguları öğrenmenin ne anlamı var?

 

Zamanımız kalmadı. Başarısızlık, felaket demek. Yapılması gereken değişiklikler muazzam boyutta ve çözümler için hepimiz elimizi taşın altına sokmalıyız – özellikle Avustralya gibi zengin ülkelerdeki bizler.

 

Erişkinler bizi yaya bıraktı. Üstelik, basın ve politikacılar da dahil olmak üzere erişkinlerin çoğu durumu görmezden gelmeye devam ediyor; o halde biz harekete geçmek zorundayız – hem de şu andan itibaren.

 

Greta Thunberg, 15 yaşında ve İsveç’in başkenti Stockholm’de yaşıyor)

 

 

(İngilizce orijinalinden çeviren: Mütercim Vakanüvis ÖM)