Gezegeni yakıp yıkanlar okul kıran çocuklar değil: Bunu yapan sizsiniz!

Açık Gazete
-
Aa
+
a
a
a

Bir şekilde bir geleceğimiz olmasını istiyorsak eğer, 21. yüzyıl başı çocuklarını ciddiye almak zorundayız – büyükler de onların protesto eylemlerine katılmak zorunda.

Fotoğraf: Getty Images

Srećko Horvat

Guardian, 6 Şubat 2019

İklim değişikliği konusunda greve giden öğrencileri eleştirmekten vazgeçin. Bizi felakete sürükleyenler, o sözümona yetişkin dediklerimiz.

Toplumlarımızı, ekonomilerimizi ve ailelerimizi çekip çevirme biçimimize ilişkin olarak yüzyıllar boyu ihmal ettiğimiz, hafife alıp azımsadığımız bir siyasi konu varsa o da çocuklar. Büyüme tecrübesi ve süreci tarih boyunca birçok bakımdan derinlemesine değişmiş olsa da, çocukları anlama yetimiz bu değişime ayak uydurmakta yaya kalmıştır.

Bunu hiçbir şey çocukların girişmiş olduğu iklim grevi kadar açık şekilde gösteremez. Siyasi liderlerin dikkatini küresel iklim krizine odaklamasını sağlamak için okul çağındaki çocukların derslere girmeyi reddetmesini öngören bu protestolar Avustralya’dan Almanya’ya, İsveç’ten Belçika’ya yayıldı; Birleşik Krallık’ta ilk okul grevleri bu Cuma gerçekleşiyor, ABD’deki ilk grevler de bu ay daha sonraki bir tarihte gerçekleştirilecek. Ne var ki, bunları ciddiye almak yerine 'yetişkin'lerin çoğu (genel bir ifade bu, yoksa lider pozisyonunda bulunan yaşlı adamları kasdetmiyorum sadece) grevci çocukları son derece babacan bir argümanla gözardı ediyorlar. Diyorlar ki, bu protesto gösterileri iyi hoş da, okulu kırmak da neyin nesi? Çocuklar tahsil hayatlarını ve istikballerini tehlikeye atacak yerde, bu protesto gösterilerini biz büyüklerin onlara sağlamış olduğu 'boş zamanlar'da yapamazlar mı ki?

Tepkilerin en saçmasapan olanı da Belçika’dan geldi: Çevre bakanlarından biri olan Joke Schauvliege, okullarını kıran Belçikalı çocukların kimliği belirsiz yabancı güçler tarafından yönlendirildiğini iddia ettikten sonra görevinden istifa etmek zorunda kaldı.

Schauvliege bu protestoların bir tezgâh olduğunu iddia ediyordu ve çocukların bu eylemlerinin 'kendiliğinden dayanışma eylemlerini aşan şeyler' olduğunu kendisine Belçika istihbaratının bildirdiği yolunda kıtır atıyordu.

Avustralya kaynaklar bakanı Matt Canavan’ın okul protestolarını reddetmesinde de ataerkil bir tavır seziliyordu. Canavan, bir radyo mülakatında eylemlerin çocukları ileride başarısızlığa iteceğini iddia ediyordu: “Okuldan tüymek ve protesto eylemine gitmek: bunlar sana hayatta birşey öğretmez.”

Öte yandan, Alman haber dergisi Der Spiegel’in Greta Thunberg’le yaptığı mülakata gelelim şimdi de. Hani şu okul grevleri hareketinin 'beyni' olan 16 yaşındaki İsveçli kız. Hani 'yetişkinler' iklim değişikliği hakkında konuşmak üzere Davos’a 1500 ayrı özel jetle inerken, kendisi 32 saatlik bir tren yolculğu sonunda oraya varan kız çocuğu.

Spiegel muhabirleri sırf Greta’yla görüşmek üzere İsveç’e uçtular (hiç olmazsa özel jetle gitmediklerini de teslim edelim tabii) ve fakat sormak istedikleri en âcil husus neydi dersiniz? Dünyanın dört bir yanında çocuklara esin kaynağı olan bu kızın arkasında gerçekten kim(ler)in olduğu, iyi mi?

Şöyle: Önce çocuğa konuşma metinlerinin bir çocuk tarafından yazılamayacak kadar iyi olduğunu ima ettikten sonra, dayanamayıp doğrudan soruyorlar: “Greta’nın arkasında kim var?” Kızcağız, 'Greta’nın ardındaki'nin kendisi olduğunu sabırla anlattıktan sonra gazetecilere ve yetişkinlere önemli bir ek ders vermeyi de ihmal etmiyor: “Bazıları annemle babamın benim beynimi yıkamış olduğunu söylüyor, ama tam tersine: Ben annemle babamın beynini yıkadım. Onları artık uçmamaya, et yemeyi de bırakmaya ikna ettim.”

Gazeteciler onbinlerce çocuğun okul kırıyor olmasını içine sindirip sindirmediğini soruyorlar sonra. Greta, çoğu erişkini (ya da dünya liderini) etkilemenin yegâne yolunun okul grevleri olduğunu, bunun onlar için aynı zamanda biraz 'travmatik' bir etki barındırdırdığını, ama gene de, çocukların liderini Davos’ta bir tür eğlencelik olarak 'aralarına almakta' bu travmatik etki dışında bir sakınca görmediklerini gayet iyi biliyor. Ve, bunun tamamen farkında olduğunu gösteren o yalın cevabı ânında yapıştırıveriyor:“Geleceğimizi mahvetmekten vazgeçmek zorundasınız.”

“Çocuklar okul kırmamalı” şeklindeki o ataerkil ve babacan şikâyetle yüzyüze gelmiş olan bir başka çocuk da 13 yaşındaki ABD’li öğrenci Alexandria Villasenor. Kendi iklim grevi için her Cuma okul kırıp BM binasına yürüyor. Villasenor da lafını sakınmadan dobra dobra konuşanlardan: “Bir geleceğimiz yoksa eğer, okula gitmenin de bir önemi yok o zaman.”

Daha haklı olamazdı. Belçika’da on binlerce çocuk iklim değişikliğine karşı gösterilere katılmak için okul kırarken, Avrupa’nın bir başka köşesinde Makedonya çocukları hava kirliliğinden dolayı okulu kırmak zorunda kalıyorlardı. Bu da gösteriyor ki, bazı çocuklar, 'erişkin'lerin dünyayı yönetme biçiminden dolayı okulsuz kalabiliyor.

Çocukların protesto gösterilerinin bize geri getirdiği şey, bir tür evrenselcilik (Belçika’daki çocuklar, Makedonya’daki çocukların geleceği hakkında protesto gösterisi yapıyorlar çünkü), ama aynı zamanda bizatihi ortak gelecek kavramı hakkında son derece gerekli bir tartışma da geri geliyor. İşte bu sebepledir ki çocukların itaatsizlik eylemleri dalgasını (hatta okul kırma eylemlerini de) bir geri getirme çabası olarak kavramak zorundayız. Tamı tamına söylersek: zamanı (yani geleceği), sistemin içinden çekip çıkartma çabası: Sözkonusu sistem de sadece doğal kaynakların değil, zamanın ve bizatihi geleceğin çekip çıkarılmasına dayalı bir sistem zaten – bir 'istihraç' (extraction) sistemi.

1973’te Almanca olarak yayınlanan harika bir fantastik çocuk romanı var: Tam adı “Momo ya da zaman hırsızlarının ve çalınmış zamanı insanlara geri getiren çocuğun tuhaf öyküsü” olan bu romana yeniden dönmenin tam zamanı şimdi. Yalnızca böylesi çocuk protesto hareketlerini gerçekten hayal etmiş olduğu için değil, aynı zamanda 'erişkinler' ile 'çocuklar'ın şimdi çok ihtiyacımız olan tersyüz edilişini de bize daha o zaman sunmuş olduğu için.

Bu kitabı yazan Michael Ende, daha da ünlü 'Bitmeyecek Öykü'nün de yazarı aynı zamanda. 'Momo', şu anda içinde yaşamakta olduğumuz giderek hızlanma ve borçlanma dünyasının gayet dakik bir betimlemesi olmakla kalmıyor, aynı zamanda gençler için bir direniş çağrısı sunuyor. Öyle görünüyor ki şimdi, çocukların iklim grevleri, 1970’lerde zincirlerinden boşanmaya başlayan ve Sex Pistols grubunun 1977’deki ünlü 'No Future' (Gelecek Yok) adlı şarkısında gayet iyi bir özetini bulan olaylara eksiksiz bir cevap niteliğinde.

Ende 1993’te Alman televizyonuna verdiği bir mülakatta dünyanın ya ekonomik ya da ekolojik bir felakete doğru gitmekte olduğunu, bizim de aslında çocuklarımıza savaş açtığımızı öngörmüştü.

En genç yurttaşlarımıza karşı açtığımız ilk savaş, gezegenin tarumar edilmesidir ki bu, onların geleceğinin çalınması anlamına gelir. İkinci savaş ise şu anda çocukların protestolarına karşı gösterilen aşırı tepki. Bu ikincisi, bizim batılı kültürümüzdeki bir eğilimi, çocuklarımıza eşzamanlı olarak hem çocuk hem de ev hayvanı muamelesi yapma eğilimimizi yansıtmaktadır: Bir yandan onlara bıcı bıcı bir duygusallık içinde el bebek-gül bebek muamelesi yaparken, bir yandan da onların kaygı ve endişelerini hiçe sayma eğilimini. Davos’ta iş dünyasının milyarder liderleri İsveçli kızı alkışladılar ama dışarıdan bakanlar için bu bir alt gösteriden, bir küçük performanstan ibaretti. Onlara tutturdukları anayolu gerçekten değiştirtecek birşey değil, bir yan yol saptırmacası.

Fakat bir de şunu düşünelim: Bugünün çocukları gerçek yetişkinler olarak kabul edilseler, ve –Alpler’deki kayak merkezine 1500 özel jetle indirme yapıp iklim değişikliğine göstermelik ilgi gösterirken dünyayı ekolojik felakete sürükleyen– 'erişkinler' de şımarık tehlikeli çocuklar olarak kabul edilseler ne olurdu acaba?

Bir şekilde bir geleceğimiz olmasını istiyorsak eğer, 21. yüzyıl başı çocuklarını ciddiye almak zorundayız – büyükler de onların protesto eylemlerine katılmak zorunda.

Srećko Horvat, Avrupa’da Demokrasi Hareketi’nin kurucularından Hırvatistanlı bir filozof ve yazar

Çeviren: Ömer Madra