Termik santraller için yapılan geçici düzenleme çevre mevzuatını yok saymaya devam ediyor

-
Aa
+
a
a
a

İklim Habercileri'nin yeni bölümünde İklim Şurası’na dair gelişmeler aktarılırken, geçici faaliyet belgesi ile çevre mevzuatı yükümlülüklerinden sürekli muaf tutulan Türkiye’nin en eski kömürlü termik santrallerine dair tartışmalar ele alındı.

termik santral
Termik santrallere yönelik düzenleme mevzuatı yok sayıyor
 

Termik santrallere yönelik düzenleme mevzuatı yok sayıyor

podcast servisi: iTunes / RSS

Gençlerden İklim Şurası’na: “Türkiye kömürden hızla vazgeçmeli”

İklim İçin Gelecek Türkiye ekibinden Hazal Kara, Şura’dan gençler olarak kömürden çıkışa dair bir plan beklediklerini söylerken, “İnsan sağlığına kötü bir etkisi olan ve iklim krizinin kaynaklarından biri olan kömürün devamlı olarak kullanılması ve kullanımı için yeni planların oluşturulması genç nesiller için bir hayal kırıklığıdır. Birçok insanın şimdiden iklim değişikliğinin şiddetli etkileriyle karşı karşıya kalmasıyla birlikte, dünyanın insanlık için giderek daha fazla yaşanmaz hale geldiğini izlemek zorunda kalıyoruz. Bütün bunların yanında, bizi temsil etmesi gerekenlerin bizi dinlemediğini hissediyoruz” dedi. Kara, kömürün çevre, halk sağlığı ve iklim olmak üzere yıkıcı etkileri olan bir kaynak olduğunu belirtirken Türkiye’nin gençlerinden oluşan İklim İçin Gençlik Türkiye hareketi olarak bu tahribata son vermek adına en geç 2030’a kadar Türkiye’nin kömürden çıkışını talep eden bir kampanya başlattıklarını hatırlattı.

İklim ve çevre alanında çalışan kurumlar, 2053 net sıfır hedefi kapsamında İklim Şurası’ndan öncelikli taleplerini açıkladı. STK’lar 2053 net sıfır emisyon hedefine ulaşabilmek için, 2030 yılına yönelik iklim hedeflerinin belirleyici olacağına dikkat çekiyor. Talepler arasında kömürden çıkış ve başta yine kömür olmak üzere fosil yakıtlara teşviklerin bir an önce sonlandırılması yer alıyor. 

“Şura’daki kararlarla karbon fiyatlama mekanizmasının temel unsurları şekillenecek”

Şura’ya katılan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, şura öncesi “Genç Oturum” programında üniversiteli öğrencilerle buluştu. Karbon fiyatlama mekanizması noktasında da kararlı bir adım atılması gerektiğine işaret eden Murat Kurum, Türkiye’nin bu piyasanın gelecek kurgusunda önemli aktör olacağını, Şurada alınacak kararlarla karbon fiyatlama mekanizmasının temel unsurlarının şekillendirilmiş olacağını söyledi. Kurum, karbon fiyatlamada Türkiye’yi aktör haline getireceklerini belirterek, çok taraflı kalkınma bankalarından, uluslararası kaynaklardan sağlanan iklim finansmanı fırsatlarını daha etkin bir şekilde edineceklerini ifade etti. Bakan Kurum, Türkiye’nin acilen kapsamlı bir iklim kanununa ihtiyaç olduğunu belirterek, ”İller Bankamızla yerel yönetimlerimiz için; Dünya Bankası ve JICA iş birliğiyle 20 milyar liralık finansman paketini 2022 yılının ilk yarısında belediyelerimizin hizmetine sunuyoruz. Tüm bunların yanında; İklim Şurası’nın katkı sağlayacağı çok önemli 2 temel meselemiz daha var. Biz bu konuları olmazsa olmaz görüyoruz. Nedir bu konular? İklim Kanunu ve Yerel Yönetimlerin Katkısı. Kanunlar, hukukun, devletin işleyişinin, kalkınmanın tek kaynağı değildir ama vazgeçilmez kaynağıdır. Bu sebepten; Türkiye’nin acilen kapsamlı bir İklim Kanunu’na ihtiyacı vardır. Hazırlıkları sürdürülen İklim Kanunu’nun Türkiye’nin önümüzdeki 100 yılını şekillendirecek çerçeve bir belge olacağına inanıyoruz” dedi. 

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı İklim Değişikliği Başkanı Orhan Solak, gündemde olan konuların başında gelen "kömür kullanımının azaltımı" çalışmalarının, şurada Sera Gazı Azaltımı Komisyonu'nda konuşulduğuna işaret ederek, bu konudan sorumlu Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının görüşlerinin, projeksiyonlarının önemli olduğuna vurgu yaptı. Solak, "Kömürden çıkış, bugünden yarına olacak bir konu değil. Enerji çok kritik bir sektör. Uzun vadeli projeksiyonlarda planlamaların doğru şekilde yapılıp ona göre kömürden çıkış hedefinin belirlenmesi lazım. Bu anlamda Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının çalışmaları var. Bu çok yoğun çalışılan, tartışılan bir konu. Şura bildirgesinde de bu konuya ilişkin kararları göreceğiz" diye konuştu.

“Krizle mücadele eden tüm yapıların yer almadığı bir şura amacına hizmet edemeyecektir”

Türkiye’nin iklim değişikliği ile mücadelesinde alınacak önlemlerin konuşulduğu Şura’ya, Çevre Mühendisleri Odası ve Meteoroloji Mühendisleri Odası davet edilmedi. Çevre Mühendisleri Odasından yapılan yazılan açıklamada, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın “Tüm sektör ve aktörlerle Türkiye’nin iklim değişikliği ile mücadelesindeki yol haritasının çıkarılacağı” ifadesiyle İklim Şurası’nı duyurmasına rağmen, “Odamız dahil asıl aktörler toplantıya çağrılmamıştır” denildi. Meteoroloji Mühendisleri Odası ise İklim Şurası’na, talep etmelerine rağmen, pandemi nedeniyle davet edilmediklerini açıkladı. Oda tarafından yapılan açıklamada, “İlkokul kitaplarına bile girmiş bir tanıma göre iklim; uzun yıllar boyunca gözlenen meteorolojik parametrelerin bir ortalamasıdır. Değişimi izlemek için öncelikle oluşum bilinmelidir. Biz oda olarak buna sessiz kalmayacağız. Mesleğimizi ve meslektaşlarımızın hakkını korumak sadece meslek odamızın değil aynı zamanda bu mesleğin eğitimini veren üniversitelerin ve mesleği icra eden herkesin ortak görevidir” denildi.

2020 Ocak ayında mevzuata uygun olmadıkları gerekçesiyle faaliyeti durdurulan kömürlü termik santrallerin dördünde hâlâ çevre yatırımları tamamlanmadı ama buna rağmen santraller, geçici faaliyet belgesi ile çalışmaya devam ediyor. Çevre izni alan iki santralde ise izin süreçlerinin usulüne uygun işletilmediği tespit edildi.

IPCC 6. Değerlendirme Raporu’nun ikinci kısmı 28 Şubat’ta yayımlanıyor

IPCC 6. Değerlendirme Raporu’nun ikinci kısmı 28 Şubat’ta yayımlanacak. Rapor; iklim etkileri, uyum ve kırılganlık üzerine olacak. Rapor, 2014’de yapılan en son değerlendirme (IPCC AR5) raporundan sonra iklim etkileri hakkındaki en kapsamlı bilimsel çalışma niteliğinde. Dört kısımdan oluşan Altıncı Değerlendirme Raporu’nun (AR6) birinci kısmı geçtiğimiz Ağustos ayında yayımlanmış, insan faaliyetlerinin dünyanın iklimini binlerce veya yüz binlerce yılda “benzeri görülmemiş” şekillerde değiştirdiğini ve bazı değişikliklerin artık kaçınılmaz ve “geri döndürülemez” olduğu konusunda uyarmıştı.

Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasından önce, Alman hükümeti 7,4 milyar euroluk Kuzey Akım 2 (Nord Stream 2) doğalgaz boru hattı için onay sürecini durdurdu. Karar, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Ukrayna’nın ayrılıkçı bölgeleri olan Donetsk ve Luhansk’ı bağımsız ülkeler olarak ilan etmesi ve bölgeye asker göndermesi emrini vermesinin ardından artan gerilim ve uluslararası baskının ortasında Alman federal hükümeti tarafından alındı. 2020 yılında yapılan bir araştırmaya göre, boru hattı projesi açılışından bu yana tartışmalı çünkü gelecekteki Avrupa enerji arz güvenliği için gerekli değil. Çalışma, Rusya’dan gelen uzun süreli arz kesintisi karşısında bile, Avrupa’nın gaz arzını korumak için herhangi bir yeni gaz altyapısına ihtiyaç duymadığını ortaya koyuyor. Kuzey Akım 2’nin inşaatı Eylül 2021’de tamamlandı, ancak Gazprom tarafından kurulan işletme biriminin Alman yasalarına göre kayıtlı olmaması nedeniyle boru hattının açılması için sertifikasyon prosedürü ilk olarak Kasım ayında askıya alınmıştı.

Petrol firmalarının iklim eylemi söylemleri yeşil badanadan ibaret

Hakemli bir bilimsel dergide yayımlanan yeni bir araştırma, 1965’ten bu yana küresel karbon emisyonlarının %10’undan fazlasından sorumlu olan ExxonMobil, Chevron, Shell ve BP’nin kayıtlarını inceledi. Araştırmacılar, 2020’ye kadar 12 yıllık verileri analiz ettiler ve şirketin iddialarının eylemleriyle uyumlu olmadığı sonucuna vardılar. Bu şirketlerin bir çoğu yeni petrol sahası keşiflerini azaltmak yerine artırıyor. Özellikle Shell ve BP için yıllık raporlarda “iklim”, “düşük karbon” ve “geçiş” ifadelerinde keskin bir artış ve stratejilerde eylem taahhütlerinin arttığını tespit etti. Örneğin, BP’nin “iklim değişikliği” sözcüğünün kullanımı 2009-2020 arasında 22’den 326’ya çıktı. Ancak somut eylemler nadir. 

Dünya doğaya zarar veren sübvansiyonlara yılda en z 1.8 trilyon dolar ayırıyor

Yeni bir araştırmaya göre dünya, vahşi yaşamın yok edilmesini ve küresel ısınmanın artmasına sebep olan sübvansiyonlara her yıl en az 1.8 trilyon dolar ayırıyor. Bu durum insanlığın kendi yok oluşunu finanse ettiğine anlamına geliyor. Küresel GSYH'nin %2'sine eşdeğer olan bu hükümet desteği, doğrudan Paris Anlaşması’nın hedeflerine karşı geliyor. 1.8 trilyon doların önemli bir bölümünün, doğa için faydalı politikalar geliştirilmesinde ve aynı zamanda net sıfıra geçişi destekleme noktasında  kullanılabileceği söyleniyor. Rapora göre, fosil yakıt endüstrisi (620 milyar dolar), tarım sektörü (520 milyar dolar), su (320 milyar dolar) ve ormancılık (155 milyar dolar) 1,8 trilyon doların çoğunluğunu oluşturuyor. Ekosistemlere her yıl milyarlarca dolarlık zarar verdiğine inanılan madencilik için ise herhangi bir tahmin yapılamadı.

Avrupa’nın en büyük bankaları, petrol ve gaz firmalarına bir yıldan kısa bir sürede 33 milyar dolar aktardı

Bankalar, fosil yakıtlardan uzaklaşmada önemli bir rolleri olduğunu kabul ettiler ve geçtiğimiz Nisan ayında birçoğu, karbon emisyonlarını azaltmak için hedefler belirlemelerini gerektiren Birleşmiş Milletler destekli Net-Sıfır Bankacılık İttifakı’na (NZBA) imza attılar. Bununla birlikte, ShareAction kampanya grubu tarafından yapılan analiz, emisyonları azaltmak için imza atan 25 bankanın büyük petrol ve gaz genişleme planları olan 50 şirkete, bir yıldan az bir sürede, 33 milyar dolar kredi ve diğer finansmanları sağladığını gösterdi. Petrol şirketleri arasında, hissedarlardan emisyonları kısmak için gelen taleplere karşı koyan Amerikan ExxonMobil, devlete ait petrol şirketi Saudi Aramco ve son aylarda gaz fiyatlarındaki artışlardan büyük kâr elde eden Shell ve BP yer alıyor. Net sıfır anlaşmasından bu yana finansmanın yarısından fazlası (19 milyar dolar) ittifakın dört kurucusundan geldi. Bunlar Londra merkezli HSBC ve Barclays, Fransa’da BNP Paribas ve Almanya’da Deutsche Bank’tı.

Eurostat tarafından yapılan tahminler, AB’nin emisyonlarının, COVID-19 ile ilgili kısıtlamaların keskin bir ekonomik daralmaya neden olduğu 2020’nin üçüncü çeyreğine göre 2021’in üçüncü çeyreğinde %6 artarak 881 milyon ton CO2 eşdeğeri olduğunu gösterdi. Eurostat, elektrik arzı ve imalat sektörlerinin her ikisinin de belirtilen dönemde emisyonların yaklaşık dörtte birine katkıda bulunduğunu, hane halkı ve tarımın her birinin ise %14’lük payı olduğunu açıkladı. Ofis, ekonomik toparlanmanın etkilerine rağmen emisyon seviyelerinin, bloğun hedefleri istikametinde uzun vadeli istikrarlı bir düşüş eğilimini sürdürdüğünü de duyurusuna ekledi. Üçüncü çeyrek emisyonları, iki yıl önce 891 milyon tondu.