EHRC’nin İşçi Partisi’ndeki antisemitizme ilişkin raporu gerçek bir siyasi müdahaledir

Çeviri
-
Aa
+
a
a
a

Birçok parti üyesi gayet iyi anladı ki, İşçi Partisi bir iç savaşla bölünüyordu ve sosyalist projeleri tehlikedeydi. Fakat Bromley’nin tiradındaki antisemit nokta neydi?

(Jonathan Cook'un kendi bloğunda yayınlanan bu yazısı, Özge Atılgan tarafından Açık Radyo için Türkçeleştirildi.)

Eşitlik ve İnsan Hakları Komisyonu’nun (EHRC) Birleşik Krallık İşçi Partisi’nin özel bir antisemitizm problemi olup olmadığına ilişkin geçen hafta yayınladığı rapor üzerine, Middle East Eye’da detaylı bir analiz yaptım. (İlgili makalenin neredeyse tam bir versiyonuna web sitemden erişebilirsiniz) Makalede iki temel sonuca varmıştım. İlki, komisyonun ana başlıktaki tespiti – ki medyada yer aldığı şekliyle bu çıkarımı yapmanız pek mümkün değil – İşçi Partisi’nin “kurumsal antisemitizm” sorunu yaşadığına dair bir durum tespit edilmedi.

Ancak, Yahudi İşçi Hareketi (Jewish Labour Movement), Antisemitizm Karşıtı Mücadele (Campaign Against Antisemitism), Milletvekilleri Kurulu (Board of Deputies) ve Ephraim Mirvis gibi önde gelen hahamlar tam olarak bunu iddia etmekteydi. Bu iddialar, Jewish Chronicle gibi Yahudi medya kuruluşları ve Guardian’dan Jonathan Freedland gibi gazeteciler tarafından daha da büyütülmüştü. Şimdi bunların tümünün yanlış olduğu, İşçi Partisine iftira atıldığı ve Britanya’nın daha geniş Yahudi cemaatinin sorumsuzca tahrik edildiği ortaya konulmuş oldu.

Tabi bu grup ve kişiler özür dileyecek değil. Mail’den Guardian’a kurumsal medya, hemen hemen son beş yıldır yaptığı gibi konu hakkında yanıltıcı ve yanlış yönlendirici olmaya devam ediyor. Ne Milletvekilleri Kurulu gibi Yahudi lider grupları ne de kurumsal medya, komisyon raporuyla Corbyn’a karşı yürüttükleri kampanyanın utanç verici şekilde yanlış bilgi üzerine kurulu olduğunun ortaya çıktığını vurgulamakla ilgilenmiyor. 

Usul ihlalleri

Raporda tespit edilenler daha çok parti protokol ve usul kurallarının ihlaline ilişkin: yani antisemitizm konusundaki şikayetler hızlı ve şeffaf bir şekilde ele alınmamış.

Fakat raporda belirtildiği üzere, burada dahi konu dolaylı da olsa antisemitizmle ilgili değil. Şikayetlerin çözümündeki gecikmeler esasen Corbyn ve onun ekibinin sorumluluğu değil, daha ziyade ona miras kalan ve kendisine karşı derin ve açık bir husumet besleyen parti bürokrasisinin sorumluluğu.

İşçi Partisinin ilkbaharda sızan bir iç soruşturma raporunun da ortaya çıkardığı gibi, üst düzey yetkililerin antisemitizm şikayetlerini savsaklamasının sebebi özellikle antisemit oldukları için değil, gecikmelerin Corbyn’i utandıracağını ve onu parti içinde zayıf düşüreceğini bilmeleriydi. 

Ama yine, ne medya ne de Yahudi lider grupları bu yanlış anlatı içindeki kendi suçluluklarını ortaya koymakla ilgilenmiyorlar. Keir Starmer başkanlığındaki yeni İşçi Partisi liderliğinin de bu anlatıya karşı koyma gibi bir güdüsü yok, zira bunu yapmanın, bu kez Starmer’ın şahsına yönelecek, aynı tür antisemitizm iftiralarını canlandıracağı kesin. 

Çok aceleci ve agresif

Kurumsal medya uzun süre önce, Corbyn’e zarar vermek için şikayet sürecini geciktiren İşçi Partisi kadrolarını antisemitizm ‘ihbarcıları’ (whistleblowers) olarak lanse etti. Bunların birçoğu geçen yıl BBC’nin Panorama programının İşçi Partisi’ne ayırdığı bölümde yer aldı. Bu kişiler görevlerini yapmalarının engellendiğini iddia ettiler.

Eşitlik komisyonunun raporu, Corbyn’e husumet besleyen – birçoğu bu ‘ihbarcı’lardan oluşan –bu kıdemli İşçi Partisi kadrosunun dosyalardan el çektirilmesinden sonra, şikayetlerin ele alınmasında iyileşmelerin olduğunu belirterek bu iddiaları inceden yalanlıyor. 

Gerçekten de rapor yerleşik medya anlatımının tam da zıddını ileri sürüyor. Corbyn’in ekibi, antisemitizm şikayetlerini çözmedeki gecikmelere izin ya da destek vermek şöyle dursun, kurumsal medya ve Yahudi kuruluşlarını yatıştırmak için, sıklıkla süreci hızlandırma konusunda çaba gösteriyor.

‘Hem pastam dursun hem karnım doysun’un bir örneği olarak komisyon, Corbyn’in ekibini bunu yaptığı için kınıyor, bunu siyasi müdahale olarak etiketliyor ve bu davranışları haksız ve ayrımcı olarak adlandırıyor. Esasen bu haksızlık, asıl kendilerine karşı şikayette bulunulanlarla, yani antisemitizmle suçlananlarla ilgili, şikayeti yapanlarla ilgili değil.

İşçi Partisi'nin antisemitizm şikayetleri ile ilgili tanımlanabilir bir sorunu varsa, bu, partinin bu konuya müsamaha göstermesiyle ilgili değil, rapora göre, medya ve Yahudi kuruluşlarının acımasız eleştirilerine karşılık partinin antisemitizm şikayetleri ile bahşetmede çok aceleci ve agresif davranmasıyla ilgili görünüyor.

Tekrar etmek gerekir ki, medya, Yahudi lider kuruluşları veya yeni İşçi Partisi yönetiminden hiç kimse bu tespitin altının çizilmesini istemiyor. Bu nedenle de bu husus görmezden geliniyor. 

Kusurlu yaklaşım 

Vardığım ikinci sonuç ise Middle East Eye’da yeterince yer veremediğim, medyanın raporu yanlış yansıtmasından daha ziyade, komisyonun raporu düzenlemedeki kusurlu yaklaşımıyla ilgili. 

Daha önceki yazımda da açıkladığım gibi, komisyonun kendisi egemen bir yapı. İsteseydi dahi, kendini zor duruma düşürmeyecek ve egemen medya tarafından yansıtılan anlatıyı hiçbir zaman kötülemeyecekti.

Partinin antisemitizm şikayetlerini nasıl ele aldığı gibi usule ilişkin konularda ise eşitlik komisyonu, hatalardan kimlerin sorumlu olduğu ve Corbyn’in ekibinin müdahalesinden kimin fayda sağladığı gibi hususları gizlemiş, raporunu mümkün olduğunca muğlak bırakmıştı. Zira bu iki hususun yerleşik medya anlatısına ciddi şekilde zarar verme potansiyeli vardı.

Bunun yerine komisyonun muğlaklığı, medya ve Yahudi kuruluşlarının raporu kendilerine hizmet eder şekilde yorumlamasına, yani Corbyn liderliğindeki İşçi Partisinde “kurumsal antisemitizm”in arttığına ilişkin mevcut anlatılarını desteklemelerine izin verdi.

Sosyal medya irdelemesi

Rapor sadece kendini kurtarmaya çalışan ve muğlak tarzıyla hedefi şaşırtmıyor. Antisemitizm ‘problemi’nden sorumlu olan İşçi Partisi ‘ajanları’na örnekler bulma gibi, umutsuz bir çabayla yanıltıcılığını daha da alenileştiriyor.

Bir an için komisyonun Partide antisemitizmden sorumlu tutacak kimseyi bulamadığını kabul etmesinin neye benzeyeceğini düşünelim. Bu gerçekten de yerleşik medyanın anlatısına dev bir oyuk açma tehlikesini doğururdu. Dolayısıyla komisyonun üzerinde, bir takım örnekler bulma konusunda büyük bir baskı olmuş olmalı. Fakat, Partide “kurumsal antisemitizm” bulunduğuna dair beş yıl süren amansız iddialara ve Yahudi İşçi Hareketi, Antisemitizm Karşıtı Mücadele gibi kuruluşların Parti üyelerinin sosyal medya hesaplarını didik didik etmelerine rağmen, komisyon, şaşırtıcı bir şekilde, sadece iki kişiye karşı delil toplayabildi. 

İki!

İkisi de Yahudilere karşı “yasa dışı taciz”den sorumlu bulundu. 

Bu gibi durumlarda, bu iki kişinin antisemitik davranışları veya Yahudi tacizi konusunda ne tür delillerin bulunduğunu eleştirel bir gözle irdelemek önemli. Bu iki kişinin davranışı öyle korkunç, antisemitizm tutumları öyle belirgin olmalı ki, komisyonun bu kişileri seçip ayırmaktan ve partiyi, bu kişileri gecikmeden cezalandırmadığı için yargılamaktan (elbette, aynı zamanda herhangi bir “siyasi müdahale”de bulunuyor görünmemekten) başka bir seçeneği kalmasın.

Bu iki örneği irdeleyerek okuyucuların sabrını zorlamayacağım. Daha önceki blog yazılarımda bu kişilerden birini, eski Londra valisi Ken Livingstone’u uzun uzadıya ele almıştım. Bu yazılara örneğin buradan ve buradan ulaşabilirsiniz.

Dışarıdan görünüm

Bunun yerine ismi geçen diğer kişiye odaklanalım: o tarihte Bolton’un yakınlarındaki Rossendale kasabasının yerel meclis üyesi olan Pam Bromley, çok önemi olmayan bir İşçi Partisi figürü. 

Öncelikle, yürüttüğü söylenen tacizin sosyal medyada online yorumlar yapmasıyla sınırlı olduğunu hatırlatalım. Komisyon bu kişinin Yahudilere karşı nefret söyleminde bulunduğunu, Yahudilere bireysel ya da toplu olarak tehditte bulunduğunu veya Yahudi olan birine karşı fiziksel bir saldırıda bulunduğunu öne sürmüyor.

Raporda kendisine atfedilen bir avuç yorum dışında, Bromley hakkında hiçbir şey bilmiyorum. Bu yorumları yazarken kafasının içinde neler olduğu hakkında da bir fikrim yok. Şayet komisyonun daha fazla bilgisi varsa, bunları bizimle paylaşma özenini göstermiyor. Ne söylediğini sadece dışarıdan görünümüyle yargılayabiliyoruz.

Evet, bir sosyal medya paylaşımı, gerçekten anti-Yahudi komplo teorilerine ya da komisyonun deyimiyle ‘kinaye’ye işaret edebilecek basit bir politik bakış açısı sunuyor. Bromley burada “kapitalizm hakkında genel bir eleştiri” yaptığını söylüyor. Tek bir paylaşım nedeniyle antisemit davranışı tespit etmek şöyle dursun, bu paylaşım üzerinden 500.000 üyesi olan bir partinin “kurumsal antisemit” olarak etiketlenmesine izin vermek biraz aşırıya kaçmak oluyor.

Dikkat çekelim ki, sorunlu olan paylaşım Nisan 2018’de yapılmış – Corbyn’in ekibinin şikayetler prosedürü ile ilgili kontrolü, kendisine husumet besleyen ekipten geri almasından hemen sonra. Bu aynı zamanda, Bromley’nin parti üyeliğinin askıya alındığı aya da denk geliyor. Yani paylaşım gerçekten antisemit idiyse, Corbyn başkanlığındaki parti zaman kaybetmeden meseleyi hallediyor. 

Bunun dışında Bromley, antisemit güdüleri olduğunu inkar edemeyeceğimiz şekilde sosyal medyada antisemit paylaşım modeli sergiliyor muydu? Yorumlarının antisemit oluşu İşçi Partisi bürokrasisinin onu daha önce cezalandırmasını gerektirecek kadar aşikar mıydı? (Her ne kadar Corbyn’in ekibinin o tarihte disiplin usulü üzerinde hiçbir kontrolü olmasa da)

Komisyon’un Bromley’nin antisemitizm davranışının en net örnekleri olarak gördüğü, raporun ana bölümünde altı çizilen iki yoruma bir bakalım.

Ham duygular

Yorumların ilki Facebook’ta paylaşılmış, fakat komisyon nasıl oluyorsa ne zaman paylaşıldığını bilmiyor gibi görünüyor: 

“Jeremy Corbyn ve İşçi Partisi, içine dönüp, düzmece AS [antisemitizm] suçlamalarının kökünü kazısaydı bugün geldiğimiz noktada olmazdık ve LP’nin [İşçi Partisi] beşinci kolu kendine böyle bir yer edinmeyi başaramazdı … Lobby yanlış hesap yaptı … Cadı avı yeni bir direniş ağı yarattı … Lobby kendi lağımında boğulacak.”

Bu kötü dil şüphesiz ki antisemitizm iddialarının Corbyn destekçilerinde kışkırttığı ham duyguların bir yansıması. Birçok parti üyesi gayet iyi anladı ki, İşçi Partisi bir iç savaşla bölünüyordu ve sosyalist projeleri tehlikedeydi. Fakat Bromley’nin tiradındaki antisemit nokta neydi?

Raporda komisyon, ‘beşinci kol’ ifadesini Yahudilere verilmiş bir kod isim olarak değerlendirdiğini belirtiyor. Fakat neden? Eşitlik komisyonu muğlak bir paylaşım üzerine, olabilecek en kötü yorumu yapıyor ve bu yorumu ‘antisemit kinaye’ olarak geliştiriyor – hiçbir başka açıklamaya gerek bırakmayan açık bir torba yaklaşım. 

Fakat şimdi bildiklerimiz nazara alındığında – en azından İşçi Partisi iç raporunun ilkbaharda sızmasından bu yana – Bromley’nin ‘beşinci kol’ ifadesiyle Corbyn’e husumet güden parti bürokrasisini kastetmiş olması çok daha muhtemel. Bu yetkililerin birçoğu Yahudi değildi; ancak antisemitizm iddialarını siyasi olarak faydalı gördüklerinden, çıkarları için kullandılar.

Ben böyle yorumluyorum – bu tür bir yorum sızan iç raporda anlatılan vakıalarla da uyumlu –Bromley’nin yorumu kaba, hatta incitici olarak görülebilir, fakat büyük olasılıkla antisemit değil. 

Joan Ryan, o zaman İsrail İşçi Dostları’nın (Labour Friends of Israel) başında olan bir milletvekili – muhtemelen Bromley’nin atıfta bulunduğu lobinin bir parçası – Yahudi değil. Fakat, 2017 başlarında yayınlanan gizli Al-Jazeera belgeselinde ortaya konulduğu üzere, antisemitizm sopasını Corbyn ve destekçilerini hırpalamak için kullanan, Corbyn’i yerinden etme kampanyasının önemli bir parçası. 

Unutmayalım ki, Ryan, bir İşçi Partisi üyesinin ‘antisemit kinaye’ ile sahte bir şekilde suçlanmasında etkiliydi. Gizli bir çekim nedeniyle ortaya çıkan bir görüşme, son derece haksız bir şekilde ‘Antisemit kinaye’ olarak nitelenmişti.

Ölümüne düşmanlık

Komisyon tarafından altı çizilen Bromley’nin ikinci yorumu şöyle. İşçi Partisinin genel seçimi kaybetmesinden hemen sonra, 2019 sonlarında paylaşılmış.

“Onunla [Corbyn] ilgili en temel eleştirim – LP’deki [İşçi Partisi] sahte antisemitizm suçlamalarını püskürtmedeki başarısızlığı – ki bu suçlamalar muhtemelen tekrarlanmayacak çünkü sihirli bir şekilde ortadan yok oldular, kapitalizm şimdi istediğini aldı.”

Tekrar edelim, son derece net görülüyor ki, Bromley, iç raporun sızmasından bir kaç ay sonra kamuya mal olan, partideki bitmeyen ölümcül düşmanlığa atıfta bulunuyordu.

Bu olayda Bromley, medya ve partinin anti-Corbyn kanadının antisemitizm suçlamaları ile rahatlayacağını öne sürüyordu – ki bu büyük ölçüde gerçekleşti – çünkü Corbyn’in sosyalist projesi, Tory’lere parlamentoda hakim bir çoğunluk kazandıran üzücü seçim sonucuyla yok oldu.

Bromley’nin değerlendirmesinin yanlış olduğu iddia edilebilir. Fakat antisemitizm bunun neresinde? Tabi komisyon “kapitalizm”i de “Yahudi” yerine kullanılan bir kod olarak görüyorsa, o ayrı. 

Bromley’nin yorumları tartışmasız bir şekilde antisemit kabul edilse bile, bu yorumların Corbyn’in İşçi Partisinin antisemitizme karşı müsamaha gösterdiğine veya partinin “kurumsal antisemit” olduğuna yönelik delil teşkil etmesi oldukça zor. Daha önce belirttiğim gibi, Bromley, Corbyn’in ekibinin parti bürokrasisinin kontrolünü eski muhafızlardan geri almayı başarmasından hemen sonra, Nisan 2018’de partiden uzaklaştırıldı. Geçen Şubat ayında ise, Corbyn hala liderken, partiden azledildi.

Boris Johnson’ın ırkçılığı

Komisyonun Bromley’nin muğlak yorumlarını antisemitizmin çürütülemez kanıtı olarak görmesindeki kesinliği ile Boris Johnson’ın, yani ülkeyi yöneten asıl kişinin, şüphe götürmez antisemit yorumlarını tamamen görmezden gelmesi arasındaki fark oldukça öğretici. Bunda hiçbir sorun görülmediği, tabi ki, yerleşik medya ve Yahudi lider kuruluşları tarafından zaten dile getiriliyor.

Komisyon, Müslüman grupların, Muhafazakar Parti’nin, belgelenmiş İslamofobi örneklerinin soruşturulması yönündeki paralel taleplerini ısrarla reddetti. Fakat kimse Johnson’un partisinin antisemitizm bakımından soruşturulması çağrısında bulunmuyor görünüyor. Siyah insanları ‘karbuz gülüşlü’ ‘piccaninny’ler’ olarak tanımlamasından, Müslüman kadınları ‘posta kutusu’ olarak etiketlemesine kadar, Johnson’ın alenen ırkçı yorumlar yapma konusunda zaten uzun bir geçmişi var. Yahudiler de Johnson’un yaftalamalarından kurtulamıyor. 72 Virgins isimli romanında Johnson, yazar sesiyle, Yahudi oligarkların medyayı yönettiğini ve seçim sonuçlarına hile karıştırabildiklerini öne sürüyor.

Bir grup Yahudi, Corbyn destekçisi Guardian’a verdikleri bir mektupta, Johnson’ın romanındaki ana Yahudi karakter olan Sammy Katz’in “gururlu bir burun ve kıvırcık saç”a sahip olarak tanımlandığını ve göçmen işçileri kazanç için sömüren, hain, cimri, yılan gibi bir Yahudi tacir olarak resmedildiğini hatırlatıyor.

Kayda geçelim ki, eşitlik komisyonunun İşçi Partisi ile ilgili raporu, yönetimde bu derece bir antisemitizm bulunduğunu tespit etmenin yanından bile geçmiyor. Bununla birlikte, Johnson, antisemitizmin siyasi bir silah olarak kullanıldığını hiçbir zaman iddia etmedi. Neden etsin ki? Kurumsal medyadan muhafazakâr Yahudi lider kuruluşlara kadar hiç kimse, ne kendisinin ne de partisinin aleni ırkçılığına ciddi bir ilgi göstermiyor.