Amerikan Sağında McCain Dönemi

-
Aa
+
a
a
a

Philadelphia

 

Cumhuriyetçi Parti’nin destekçisi yetmiş yaşlarındaki bir avukat, ‘McCain o kadar ilkeli ki pis siyaset onu seçmez’ demişti. Salı akşamı McCain’in Cumhuriyetçiler’in adayı olduğu açıklanınca bu Cumhuriyetçi avukatı aradım. ‘Siyaset mi temizlendi yoksa McCain mi ilkesizleşti’ diye sordum. Bastı kahkahayı. Memnundu.  Umutlanmıştı.

 

Peki Arizona senatörü McCain’in Cumhuriyetçi Parti’nin adayı olması hangi gelişmelerin ürünü? McCain’in başkanlığında Amerika nasıl bir yer olur, dış politikası değişir mi? McCain olayı, Bush döneminin çarpıklığından tantanasız bir çark ediş olarak nitelenmeli. Zaten McCain adaylık kampanyasında mümkün olduğu kadar merkeze kayma  işaretleri vermedi mi? Merkeze kaymak bir bakıma, hem Cumhuriyetçi seçmene hem de ABD’de  son yıllarda etkisini büyük çapta artıran bağımsız seçmene de göz kırpmak demek.  Cumhuriyetçiler’in Kasım 2008 seçimlerini kazanmak için bağımsız oylara ihtiyaçları var. Amerikan ekonomisi durgunluğa girmiş durumda. Konut sektöründeki sıkıntı kar topu gibi büyüme eğiliminde. Şirketler çok sayıda işçi çıkartıyorlar. Bunlar Cumhuriyetçiler’in başarısızlık hanesine yazılıyor. Amerikan halkının üçte ikisi Irak Savaşı’nın kötü yönetildiğini düşünüyor.  Amerika’nın Irak’tan çekilmesini isteyenler arasında çok sayıda Cumhuriyetçi de bulunuyor. Yani Demokratlar’ın cephesinde Clinton-Obama savaşı sürerken Cumhuriyetçiler’in saflarında ortalık süt liman değil.  Cumhuriyetçiler’in çiçeği burnunda başkan adayı McCain, yıldızının çok da barışmadığı George W.Bush’un da desteğini alıp yola koyuldu ama önümüzdeki günlerde parti içi dalgalarda ustalıkla sörf yapmak zorunda kalacak. McCain,  bugüne kadar bir denge adamı taktiği uyguladı. Yani ne yapacağı belirsiz, delişmen George W. Bush’un aksine itidalli, tecrübeli ve kahraman asker profili sergilemeye özen gösterdi.  Ama 70 yaşının üstündeki John McCain’in Soğuk Savaş döneminin insanı olduğu da bir gerçek. 21. Yüzyıl dünyasının  yeni sorunları karşısında ne düşündüğü, nasıl bir hassasiyete sahip olduğu belli değil. Herhalde başkanlık kampanyası sırasında öğreneceği konular bunlar. Yapılan kamuoyu yoklamaları Amerikan halkının yüzde 46’sı McCain’in yeni fikir ve görüşlere sahip olmadığını düşünüyor. Yani McCain değişimin değil, yangının söndürülmesini isteyenlerin adayı olduğu aşikâr.

 

Görüldüğü gibi Amerika’da Bush sonrası konjonktür , Cumhuriyetçi Parti’yi merkeze doğru sürüklese de bu rota köklü bir zihniyet değişikliğini işaret etmiyor, yani taşların  yerinden oynaması beklenmemeli. Cumhuriyetçilerin merkezi yeniden keşfetmeleri Bush döneminin de geri atılması demek. Başkan George W.  Bush, biraz kendi kişiliğiyle biraz da akıl hocası Karl Rove’un telkinleriyle evanjelikler gibi aşırı uçlara yanaşmıştı. Bir de 11 Eylül patalojisiyle, Cumhuriyetçi Parti içindeki yeni muhafazakâr kadroların yıldızının parlamasına zemin hazırlamıştı. Yani Bush aşırı uçlara kucak açtı ancak zaman içinde kendisi aşırı uçların kucağına düştü. İşte McCain, Başkan adaylığının açıklanmasından sonra yaptığı ilk konuşmada bütün Amerika’nın başkanı olacağı mesajını vermeye özen gösterdi. Kısaca aşırı uçlara,11 Eylül konjonktürünü kullanarak elde ettikleri ayrıcalıklı konumu yitirebilecekleri izlenimini verdi. Zaten McCain ile hiçbir zaman yıldızı barışmayan dindar gruplar, Cumhuriyetçiler’in başkanlık yarışında Baptist Mike Huckabee’yi desteklediler. Yani gardlarını çok önceden aldılar. 2004 seçimlerinde George W. Bush’un tahtını kuran evanjeliklerin mesajı açıktı. Güney eyaletlerine konuşlanmış dindar Amerika, Bush döneminde kazandığı mevziyi  korumaya kararlı olduğunu ortaya koydu. Mike Huckabee’ye dindar tabandan gelen desteğin her fırsatta bir siyasi silaha dönüşeceği göz ardı edilmemeli. Bu arada bazı kamuoyu yoklamalarının da ortaya koyduğu gibi,  evanjelikler arasında 2008 Kasım’ında Demokratlar’a oy vereceğini söyleyenlerin sayısı da az değil. Özellikle genç evanjelikler McCain’in liderliğindeki Cumhuriyetçi Parti’ye mesafeli duruyorlar.

 

Yeni Muhafazakârların Dönemi Kapandı mı?

 

Hatırlanacağı gibi Irak Savaşı’nın mimarı yeni muhafazakâr ideologlar, ‘güvenlik’ endişesi ile başkan George W. Bush’u önleyici savaşa ikna etmişlerdi. 11 Eylül’ün üstünden yedi yıl geçmesine rağmen Amerika’da ‘güvenlik’ hâlâ siyasi getirisi güçlü olan bir tema. McCain  ‘güvenliğin’ güvencesi olarak pazarlanıyor. Hillary Clinton’un kampanyanın başından beri ‘iyi başkomutan olurum’ diye ortada dolaşması güvenlik konusuna yapılan yatırımın bir başka örneği.

 

Peki McCain’in verdiği ‘güvenlik’ teminatı yeni-muhafazakârların güvenlik anlayışıyla ne kadar uyumlu? Bilindiği gibi Irak Savaşı’nın çıkmaza girmesiyle yeni muhafazakârların süngüsü düşmüştü. Ancak bu geri çekilme, dış politika konusunda iddialı olan bu grubun ortadan kalkması diye yorumlanmamalı. Amerika’daki pek çok siyasi gözlemci, halkın ‘güvenlik’ endişesiyle Cumhuriyetçiler’i seçmesi halinde yeni muhafazakârların yıldızının yeniden parlayabileceği kanaatinde. Yani yeni-muhafazakârlar siyasi arenayı terk etmiş değiller. Bush döneminin hızlı günlerinde  vitrinde olan  yeni muhafazakârlar bugün göz önünden çekilmiş olsalar da,  bürokrasinin alt kademelerindeki gençler yerlerini hiçbir zaman kaybetmediler. McCain’in de Irak Savaşı’nı hararetle desteklediği dikkate alınırsa yeni-muhafazakâr dalganın yeniden yükselmesi çok da şaşırtıcı olmaz. Zaten McCain’in hem  önleyici savaşa karşı olan realistlerle hem de  ‘İran’ı da bombalayalım’ diyen yeni muhafazakârlarla görüştüğü biliniyor. Yeni-muhafazakârların da pozisyonu belli, güvenlik söz konusu olduğunda gözü kapalı önleyici savaştan yanalar. Ortadoğu’daki istikrarsızlığın eninde sonunda  bir dengeye oturacağını ve bugünkü kaosun bile Saddam Hüseyin yönetiminden iyi olduğunu savunmaya devam ediyorlar. İran’ın bombalanması onların hâlâ dış politika tasarımları içinde. Bu grubun karşısındaki realist okulun ise 21. Yüzyıl için uzun soluklu bir dış politika vizyonu ve yeni kadroları yok. McCain, Cumhuriyetçi Parti içinde etkili olan bu iki grup arasında  şimdilik bir ‘denge adamı’ görüntüsü vermeye  çabalıyor. Adaylık yarışında bu çabasında başarılı olduğu söylenebilir ancak esas mücadele şimdi başlıyor.                   

 

Amerikan sağı Bush dönemine damgasını vuran  ‘delişmenlikten’ itidale doğru çark etti. Delişmenlik Irak çıkmazına saplanmasaydı, belki Cumhuriyetçiler’in adayı McCain olmazdı. Muhafazakârlar merkezi yeninden keşfediyorlar, ancak merkezin  beklentilerini ‘güvenlik’ tutkalı ile yönetmek mümkün değil! Amerika’nın en etkili muhafazakâr ideologlarından biri olan William F. Buckley, McCain’in adaylığını göremeden geçtiğimiz hafta hayatını yitirdi. 82 yaşındaki Buckley’in Cumhuriyetçi Parti’ye ivme kazandırması beklenemezdi, ama Cumhuriyetçiler bugün Buckley’den bile yoksunlar. Bu entelektüel boşluğun her krizde Cumhuriyetçi Parti’yi savurması kaçınılmaz. Her savruluş yeni bir delişmenliği tetiklemez mi? Hele de günümüzün karmaşık ikliminde.