"Felaketler sıcaklığın artmasıyla doğru orantılı"

-
Aa
+
a
a
a

Ümit Şahin ve Ömer Madra, Açık Yeşil'de başta Çanakkale olmak üzere Türkiye'deki yangınları ve tüm dünyada iklim sıcaklıkları sebebiyle yaşanan felaketler üzerine konuşuyorlar.

Quebec, Kanada'daki Lebel-sur-Quevillon'da orman yangınları Fotoğraf: Anadolu Ajansı/Getty Images
Açık Yeşil: 23 Ağustos 2023
 

Açık Yeşil: 23 Ağustos 2023

podcast servisi: iTunes / RSS

Ümit Şahin: 95.0 Açık Radyo’da Açık Yeşil başlıyor. Ben Ümit Şahin.

Ömer Madra: Ben de Ömer Madra.

Ü.Ş.: Bugün tabii yangın haberleriyle başlayacağız. Kanada’da ve Avrupa’da, özellikle de Yunanistan'ın ardından Çanakkale'de çok büyük bir yangın yaşadık. Son dakika olarak biraz önce televizyonlardaki son haberlere baktım. Yangının büyük ölçüde sönmekte olduğunu ama her taraftan duman çıkmaya devam ettiğini gösteriyor televizyonlar. Bilmiyorum, şu anda aktif olarak yanan bir yer var mı? Benim görebildiğim kadarıyla soğutma çalışmaları başlamış ama tabii hala dumanlar tütüyor ve bugün öğleden sonra da özellikle rüzgar şiddetinin saatte 30 kilometreyi aşacağı söyleniyor. Kuzeyden esiyor biliyorsunuz ve çok şiddetli bir rüzgar. Bu, yangının tekrar yayılmasına neden olabilir. O yüzden henüz tehlike geçmiş değil. Biraz sonra bütün detaylarıyla konuşacağız, zaten bu bölgede bir yangının çıkmaması herhalde bu iklim şartlarında mucizeydi. Bu sene maalesef yine bir tür artık dikkatsizlik mi, ne ise ilk çıkış nedeni, şehri tehdit edecek kadar büyük bir yangın ve üniversite kampüsünün boşaltılmasına neden olacak düzeyde.



Ö.M.: Evet. Dokuz köy ve bin 251 kişinin tahliye edildiği haberleri vardı ve bu aslında hemen aklıma şunu da getirdi, bunu ilave edeyim izninle. Greta Thunberg’in editörlüğünü yaptığı, içinde de yazılar yazdığı, geçen senenin önemli kitaplarından The Climate Book yani İklim Kitabı’nda orman yangınları üzerine kısa ama özlü, önemli bir yazısı vardı. Kendisi, Hükûmetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) heyetinin en önemli bilim insanlarından birisi ve bu yangın mevsiminin özellikle daha sıcak yaz aylarında uzadığını ve bütün yıla yayılabileceğini de söylüyordu tahminlerde. Kendisinin iyi bildiği, kendisi Avustralyalı çünkü, özellikle 2019’da Avustralya'daki muazzam yangınları da inceledikten sonra Kanada'ya filan da geçerek, gezegen ne kadar ısındıkça daha sık ve daha aşırı orman yangınlarının olacağını, positive feedback loop dedikleri geri besleme mekanizmasının çalıştığını ve denetlenmesinin, matematik olarak tahmin edilmesinin giderek zorlaştığını, dolayısıyla da berbat bir hale gelebileceğini söyleyen uyarıcı bir yazısı vardı. ‘Küresel ısınmayı 1 derecenin altında tutmayı başaramazsak yıkıcı orman yangınlarının bütün ekosistemleri etkileyeceğinden şüphe yok’ diye bir yazısı vardı ve özetledim ben.

Ü.Ş.: Benim de önümde, orman yangınlarının iklim değişikliği nedeniyle nasıl arttığına dair bilimsel dergilerde yayınlanmış üç tane makale var. Onlardan da birazcık söz etmek istiyorum. Bir iki tanesi çok yeni. Bir tanesi önceden de bildiğimiz bir makale ama tekrarlamakta fayda var. Ama tabii bunları neden konuşuyoruz? Yani o kadar bariz ki, zaten sadece Çanakkale'deki duruma baksanız yeterli. Mesela Murat Türkeş, iki üç gün önce Facebook'ta, ‘Çanakkale de dahil olmak üzere bu bölgede ciddi orman yangını riski var, önlem alınmalıdır’ diye yazdı ve bunu sadece meteorolojik tahmin üzerinden yaptı. Yani, ‘Nem oranı çok düşüyor, rüzgar artacak ve sıcaklıklar 35 derece civarında, ciddi orman yangını riski var’ diye yazdı. Yani bunu artık görmemek... Zaten çıplak gözle hepimizin görebildiği netlikte olan bir şey ama yine de insanlar bu tür uzun vadeli eğilimlere bakmayı değil, günlük durumlara bakmayı tercih ediyorlar. Ben, dün akşamdan beri televizyon haberlerini kesintisiz izliyorum. İklim değişikliğinden bahseden kimse henüz olmadı.

Ö.M.: Evet, ben de dehşete kapılıyorum.

Ü.Ş.: Yani olayın sıcağı içerisinde, daha yangın sürerken belki anlayışla karşılanabilir. Tabii ki sahadaki ayrıntılara dikkat etmek lazım ama bakalım önümüzdeki bir iki gün içinde kimsenin aklına gelecek mi? Ki aklına gelmemesine dair de çok sayıda çalışma var. Onları bugün getirmedim. Attribution çalışmaları diyorlar yani iklim değişikliğiyle nasıl bağdaştırılabilir çalışmaları. Onlarla ilgili çok önemli bilgiler var ama ona geçmeden önce şu Kanada'daki duruma çok kısaca bakmak istiyorum.

Kanada'da yıllık yanan alan


Kanada'da yanan alan miktarı 15 milyon hektara ulaştı şu anda. Bu, on beş milyon hektar gerçekten akıl durdurucu bir büyüklük. Önümde bir grafik var. 1983’ten itibaren, her yıl yanan alan miktarını gösteren bir grafik. Kanada'nın orman yangınları otoritesinden alınmış ve Forest Fire Center grafiğe çevirmiş. Normal bir yangın sezonu, iki milyon hektarın altında. Bunun ortalaması iki, iki buçuk milyon hektar, hatta iki buçuk milyon hektar galiba yılda ortalama yanan alan. En güçlü yangın sezonu 1995 senesiymiş bundan önce, orada yedi milyon hektar yanmış. Şu anda Ağustos ayındayız ve henüz yanan alan 15 milyon hektar Kanada'da. Bu, Kanada'nın toplam orman alanının %4’üne tekabül ediyor. Haberlerde yüz ölçümü olarak yaklaşık olarak Yunanistan büyüklüğünde bir alan deniyor. Türkiye için düşünürsek de, Türkiye yüz ölçümü 78 milyon hektar, neresinden bakarsanız beşte biri herhalde. Yani Türkiye'nin %20’si kadar bir alan sekiz ayda yandı kül oldu, çoğu Boreal ormanları. Bu inanılmaz bir yangın aktivitesi açıkçası. Canlı olarak bakıyorum Forest Fire Center’a, şu anda hala 652 yangın kontrol dışı olarak devam ediyor 22 Ağustos itibariyle. 15,3 milyon hektar yanan alandan da bahsediliyor ve tamamen sıcakların kontrolden çıkmasıyla ilgili.

Mesela bugün Climate Reanalyzer’dan günün sıcaklığına baktığımız zaman, dün itibariyle dünyanın ortalama sıcaklığının 16,9 derece olduğu, bunun da normalden, beklenenden -ki her seferinde tekrarlıyorum, bu sitenin normali 20. yüzyıl sonu yani 19. yüzyıl değil- 0,82 derece daha sıcak. Haziranın 20’sinden beri de hiç daha önceki yılların çizgisine düşmedi aynı şekilde. Çok uç değerlerde devam ediyor. Aynı şey deniz suyu sıcaklığı için de geçerli. Deniz suyu sıcaklığı, 21 Ağustos itibariyle 21,1 derece. Buna en yakın değer, 20,8 derece, 2020’de ölçülmüş. Bu da kopmuş gidiyor. Özellikle Kuzey Atlantik'teki deniz suyu sıcaklığına bakarsanız, o da şu anda, 21 Ağustos itibariyle 25,3 derece ki onun da en fazla 4,5 civarında olması beklenir.

İnanılmaz sıcaklık artışları devam ediyor. Kuraklık haritasına bakıyorum. Hemen onu da açtım. Yani bu orman yangınlarıyla kuraklık, deniz suyu sıcaklığının artması ve gözlenen sıcaklığın artması hep doğru orantılı. Son bir ayın kuraklık haritası, bu SPEI diye bir indeks. Sadece yağış azlığına değil aynı zamanda toprak nemine de bakan bir index. Buna göre Türkiye'nin güneyi, batısı ve güneybatısı kıpkırmızı, koyu kırmızı. Çanakkale de dahil şu anda buna. Ayrıca İtalya, Fransa ve İspanya, Fas kıpkırmızı Akdeniz'de. Yunanistan'ın da bazı bölgeleri kıpkırmızı görünüyor. Kuraklık da devam ediyor ve bununla paralel olarak yangın haritasını açtığımızda da şu anki, son 24 saate baktığımızda Çanakkale ve çevresi görünüyor. Bursa ve Bilecik civarında yangınlar var. Trakya'da birkaç yangın ki onların bir kısmı anız herhalde. Dedeağaç civarında çok büyük bir yangın görülüyor.

Ö.M.: Evet. Burada büyük tahliyeler ve ölenler var.

Ü.Ş.: Evet. Yani çok net bir şekilde ve Yeşil Gazete'de de bir haber vardı iki gün önce. ‘Avrupa'nın üzerinde kavurucu bir ısı kubbesi var ve bu orman yangını riskini arttırıyor’ demişti bilim insanları bundan üç dört gün önce ve bildiler. Artık bunu bilmemek ya da yanılmak mümkün değil bu konularda.

Ö.M.: Bundan bahsetmemek de bağışlanır gibi değil şeyler açısından yani.

Ü.Ş.: O kadar enteresan haberler de çıkıyor ki mesela bunu belki görmüşsündür Ömer Abi, 21’inde çıkmış The Guardian’da; Avrupa'da sıfır derece çizgisi giderek yükseliyormuş. Sıfır derece çizgisi de şu demekmiş, ben yeni öğrendim açıkçası yani meteorologlar bilir. Sıfır çizgisi, atmosferin kaçıncı metresine çıktığınızda hava durumu balonu gönderiyorsunuz ve kaç metrede sıcaklık sıfır dereceye düşüyor. Malum, yükseldikçe hava sıcaklığı azalır. Genellikle İsviçre'de dağlar üzerinde bunu ölçüyorlarmış. Bunun normali yani bekleneni şuymuş; 1991-2021 ortalaması iki bin 570 metreymiş. Bu, kışın bin ile iki bin metre arasında yazın da üç bin ile dört bin metre arasında dalgalanırmış. Yani maksimum dört bin metreye çıktığınızda sıfır dereceyi bulmanız gerekiyor. Bugün kaçmış? Beş bin 298 metre. Yani sadece bu bile sıcaklığın ne kadar sıra dışı bir yere doğru çıktığını gösteriyor bize. Yani yaz ayları için beklenen sıfır derece çizgisi bin 300 metre kadar yükselmiş. Yani bir türlü sıfıra düşmüyor atmosferin sıcaklığı.

Yangın mevsimi bağlamında Kanada'nın orman emisyonları


Ö.M.: Evet. Eric Holthaus’un sitesinde ya da hesabında John Woodside’ın yaptığı bir araştırmayla ilgili ayrıntılı bir haber var, analiz var. ‘Yangınlardan gelen Kanada'nın karbon emisyonları bu cehennem yangın sezonundan sonra’ diyor ve çok önemli bir bilgi veriyor, ‘Son derece karbon yutağı olması durumu tamamen tersine döndü. Kanada'daki yangınlar artık karbon emisyonuna katkıda bulunuyorlar,’ diyor. Yani atmosferden karbondioksit çekmek yerine. Hatta bu 15-20 yıldan beri de oluyormuş ama şimdi grafiklerle birlikte ispatlanmış durumda.

Ü.Ş.: Yuttuğundan daha fazla karbondioksiti alıyor, net kaynak haline geliyor. Amazon ormanları için de zaman zaman bu hesapları yapıyorlardı. Şimdi üç tane çalışma var dedim. Çok hızlı hızlı onlara, özetlerine sadece bakarak da olsa bir bakalım. Yani sadece tahminen mi söylüyoruz iklim değişikliğine bağlı olarak çıkıyor bu yangınlar lafını yoksa bilimsel bir temeli net olarak var mı?

Bunlardan bir tanesi 2022’de, geçen sene dünyanın en ünlü, en önemli akademik dergilerden bir tanesinde Climatic Change’de yayınlanmış bir yayın. Yazarları da İngiltere'nin Coventry Üniversitesi'nden, birinci yazar Zhongwei Liu. Çok ilginç bir metot kullanmışlar. Şimdi anlatması uzun sürer ama okudum ben makaleyi. Dünyayı bölgelere ayırmışlar ve dünyanın her tarafındaki yangın havasını yani yangına neden olacak hava koşullarını birtakım indeksler üzerinden hesaplamışlar. Bu indeksler de toprak nemiyle ilgili, sıcaklığın artışıyla ilgili, yanıcı madde miktarı ile ilgili ve kuraklıkla ilgili indeksler. Bir de yangın başlama indeksi, yangının büyüme endeksi gibi indeksler. Bunları The Canadian Wildland Fire Information System’e (CWFIS) göre yani Kanada Yangın Havası İndeks Sistemi’ne göre birleştirmişler ve bakmışlar. Buna göre, sadece sonucu söylüyorum, bir istatistiksel metot kullanmışlar ve şu anda dünyanın yangına eğilimli bölgelerinin yaklaşık %40’ında iklim değişikliğine bağlı olarak yangın riski dört kata artmış durumda diyorlar. Mesela bir bölgede bu artışı görmemişler. Güney Asya, Güneydoğu Asya, Çin ve Endonezya civarında böyle bir artış görünmüyor ama Orta Doğu, Avrupa, özellikle Kuzey Amerika yani California ve özellikle Boreal Asya dedikleri Sibirya tarafında bu iklim değişikliğiyle yangın arasındaki ilişkiyi çok net bir şekilde kurmuşlar. Bu birincisi.

İkinci çalışma, Geophysical Research Lettersda 2018’de çıkmış. Bunu daha önce de konuşmuştuk. Ama bu da çok net. Diyor ki, yine The Fire Weather Index’indeki yani Yangın Havası İndeksi’ndeki insan kaynaklı artış 2019’a kadar yanabilir alanı %22 arttırmış durumda ve buna özellikle Akdeniz ve Amazon da dahil. Eğer iklim değişikliği durdurulmazsa bu %22’lik alan artışı, 21. yüzyıl ortasında %33 ila %62 arasında değişebilir diyorlar ve iki derecedeki yanacak alan üç derecelik küresel ısınmada yanacak alanın yarısı. Yani giderek katlanarak artıyor diyorlar.

Bahsedeceğim son araştırma yine orijinal bir araştırma. 2020’de Interdisciplinary Climate Studies dergisinde çıkmış. Bu da Fransa'da yapılan bir çalışma. Renaud Barbero birinci isim. Bu da sadece Akdeniz Bölgesi'ne bakmış yani bizi çok yakından ilgilendiren bir şey. Akdeniz Bölgesi'ndeki orman yangınları iklim değişikliğiyle ne kadar ilgili? Diyor ki, ‘Bizim çalışmamızın sonucuna göre, insan kaynaklı iklim değişikliği yangın havası ve yangınla ilişkili kuraklık koşullarını bütün Akdeniz Bölgesi boyunca uzun dönemli artışının yaklaşık yarısından sorumlu ve yazın aşırı yangın tehlikesini ciddi biçimde, anlamlı biçimde arttırıyor. Özellikle 2003 yangın sezonundaki artış 500 yılda bir görünebilecek bir artıştı. Eğer iklim değişikliği olmasaydı bunun olma ihtimali 10 yılda bir olacaktı.’ Yani bu yaklaşık olarak 50 kat arttırdığını gösteriyor iklim değişikliğini. Yangına elverişli hava koşullarının ve kuraklığın oluşmasını sadece bir yıla örnek olarak vermişler. Dolayısıyla iklim değişikliğini Akdeniz Bölgesi ve Fransa için söylüyorlar. Özellikle bütün iklim modellerine göre aşırı derecede artmış diyorlar.

Şimdi bunların hepsi bilimsel literatürden makaleler. Bir de son olarak The Guardian'da çıkan bir haber vardı. Bunu görmüşsündür belki, dün yayınladılar. Kanada'da mevcut orman yangınlarını hızlı bir şekilde çalışmışlar ve iklim değişikliğiyle daha kuvvetli olma olasılığının en az %20 arttığını göstermişler.
 

Ö.M.: Bunu da sabahleyin Açık Gazete’de de bir iki dakikada söyleme fırsatı bulduk. Evet, bunlar bilimsel olarak artık tamamen açık ve net. Bir tek konuşulmuyor işte.

Ü.Ş.: Neden konuşulmadığını belki artık tartışmaya başlamamız lazım. Yani sadece kömür lobisi falan diyerek işin içinden çıkmak da çok kolay değil. Öte yandan böyle bir gerçek de var bu arada. Yani izliyor musunuz bilmiyorum, belki dinleyicilerden izleyenler de vardır. Bazı televizyon kanallarında bazı
her şeyden anlayan yorumcular çıkıp enerji sisteminde kömür santrallerinin ne kadar önemli olduğunu anlatmaya başladılar. Yani hükümete yakın kanallardan da bahsetmiyorum, daha ortada duran kanallardan bahsediyorum. İsim vermeyelim şimdi ama çıkıp uzun uzun Akbelen Ormanları’nın nasıl kesilmesi gerektiğini anlatıyorlar. Yani burada şirketin de arkasında olduğu bir lobici faaliyeti var o kesin ama her şeyi bununla açıklamak bana çok basit bir açıklamaymış gibi geliyor.

Ö.M.: Ama yani çok ciddi bir güç barındırdı fosil yakıt şirketlerinin ellerinde.

Ü.Ş.: Kesinlikle, evet.

Waorani Yerlileri, petrol çıkarmama konusundaki referandumda 'evet' oyu verilmesini teşvik eden bir etkinliğe katıldı. Fotoğraf: AP/Dolores Ochoa

Ö.M.: Kesinlikle söylenebilir. Bu arada da yani bir tane de iyi haberi verelim. Ekvador’da da referandumda ezici bir çoğunlukla Yasuní Ulusal Parkı'nın petrol üretimine son verilmesi kararını aldılar. Bu da tarihte ilk defa oluyor, halkın ezici çoğunlukla böyle bir şeye karar vermesi.

Ü.Ş.: Yani aslında böyle bir referandum yaparsanız, böyle bir sonuç çıkar işte. O yüzden aslında bu tür konularda iyi çalışıldığında referandumlar anlamlı olabilir diye ben eskiden beri düşünürüm, pek popüler bir görüş değildir. Ama Ekvador örneği bence önemli bir örnek olabilir bundan sonrası için.

Birkaç ufak haberle daha tamamlayalım. Mesela ağaçlar, iklim krizine uyum sağlamak için daha yüksek rakımlarda görünmeye başladı. Yani dağlardaki ağaç çizgisinin sürekli yukarı doğru kaydığına dair yeni, çok ilginç bir çalışma yayınlandı. Yeşil Gazete'de bunun haberi var. 2000-2010 yılları arasında dağ ağaçlarının çizgisi yükselmiş yani ağaç örtüsünün %70’i yokuş yukarı hareket ediyormuş. Ağaçlar bile kaçıyor yani sıcaktan.

a) Her ülkede orta ila şiddetli gıda güvensizliğinin ortalama payı b) %95 CI ile düzleştirilmiş bir trend çizgisi de dahil olmak üzere günlük UTCI'nin yıl boyunca yüzdelik dilimine göre ortalama gıda güvensizliği düzeyi

Ö.M.: Evet, belirgin bir şekilde görülebilir. Bir de Oxford'dan bir araştırma vardı. Ona da sabahleyin azıcık değinme fırsatımız oldu. Yani, ‘Büyük bir sıcaklık artışının büyük bir gıda güvensizliğine yol açması ihtimalini tabii biliyorduk ama birkaç gün içinde görebiliriz bunun örneklerini’ diye yeni bir araştırma yayınlandı. Common Dreams’de de vardı bu. Bayağı ciddi bir olay yani bu.

Ü.Ş.: Evet. Yani bu arada o kadar hızlı gelişiyor ki... Daha geçen hafta Hawaii'den bahsediyorduk şimdi Hawaii gündemden düştü. Koskoca bir Hawaii Krallığı’nın başkenti değil mi orası, Lahaina?

Ö.M.: Evet.

Fotoğraf: Yuki Iwamura/AFP/Getty Images

Ü.Ş.: Hawaii Krallığı'nın başkenti Lahaina resmen ortadan kalktı Maui Adası'nda. Onunla ilgili bir yazı var Kiana Davenport'un, dün yayınlandı. O da Hawaii'de ünlü bir yazar, çok da güzel bir yazı. Diyor ki, ‘biz Hawaii'de çok felaket görürüz; kasırgalar, tsunami vurur, deprem olur, volkanlar, yanardağlar patlar ama bizde böyle orman yangını görülmezdi. Yani bu büyüklükte bir orman yangınına biz hazırlıklı değiliz ve bir kent ortadan kalktı.’ Bin 300 kişi ölmüş.

Ö.M.: Evet, herhalde hepsinin ölmüş olduğunu kabul ettiler.

Ü.Ş.: Evet, binin üzerinde muhtemelen ölü sayısı. İnanılmaz bir felaket ve ‘bunun bir suç olduğunu’ yazmış Kiana Davenport. Aslında çok ilginç bir yazı.

Fotoğraf: Reuters

Onun dışında yine atladık. Yani daha doğrusu bu yangınlar nedeniyle en başta konuşmadık ama mesela Kaliforniya'yı kasırga vurdu yani tropikal fırtınaya düştü. Meksika'nın Kaliforniya yarımadasını, Baja’yi vurduğunda birinci kategori kasırgaydı Hilary. ABD'ye gelene kadar tropikal fırtınaya düştü ama müthiş bir yağışa neden olduğu için inanılmaz bir sel getirdi tabii. Los Angeles, San Diego ve pek çok yerde inanılmaz seller meydana geldi. Sadece bir gün içerisinde, iki gün içerisinde hem Amerika'daki seller, hem Şili'de 30 bin kişinin tahliye edildiği seller, Meksika'da tabii yine Hilary nedeniyle seller, Gürcistan'da, Slovenya'da, Kanada'da -yani Kanada'da bir yandan ormanlar yanarken başka tarafta da seller oluyor-, Afganistan'da, Bhutan’da, Hindistan'da, Kolombiya'da hepsi ölümcül düzeyde seller yaşandı.

Ö.M.: Slovenya’daki, Slovenya çapında bakıldığı zaman dünya tarihinde görülmüş en büyük felaketlerden biri. Yani bütün ülke ve şehirler altüst olmuş durumda.

Ü.Ş.: Evet son olarak iyi bir haberle bitirelim. Artık buna iyi haber der miyiz, diyemez miyiz bilmiyorum ama bugün çıkmış bu da. Son 10 yılda galiba, volkanik patlamalar ve orman yangınları küresel ısınmanın %20’sini maskelemiş. Malum sadece karbondioksit çıkmıyor ormanlar yanarken, partikül maddeler de çıkıyor, külün küçük mikroskobik formlarını düşünün. Bir de tabii volkanlardan da bol miktarda karbondioksitle beraber kükürt dioksit çıkıyor. Bunlar atmosferin üst taraflarında aerosoller ve bu tür maddelerle güneşin ışığını perdeliyorlar ve onun bir soğutucu etkisi oluyor. Yine Geophysical Research Letters’da çıkmış bu; bu soğutucu etkinin son on yıldaki ısınmanın yaklaşık beşte birini götürdüğünü, dengelediğini söylüyor. Bu da artık iyi haber mi, değil mi bilmiyorum.

Ö.M.: Kötü haber olacak çünkü bunlar da sonuçta daha da arttıracak.

Ü.Ş.: Evet. Yani işimiz bunlara kaldıysa yani işimiz felaketlerin ve volkanik patlamaların yarattığı soğutucu etkiye kaldıysa kesinlikle durum pek iyi değil demektir. Evet, bugün de maalesef iklim felaketleri dışında bir şey konuşamadık.

Ö.M.: Bir tane Ekvador’u konuştuk işte.

Ü.Ş.: Evet. Ekvador’daki referandumu konuştuk.

Geçen hafta çalamamıştık, Türkiye'nin en önemli müzisyenlerinden, rockçılarından, belki ilk rockçısı denilebilir, Erkin Koray’ı kaybettik malum. 82 yaşındaydı. Geçen hafta vakit bulamamıştık, bu hafta onunla çıkalım. Herhalde en güzel, en önemli parçalarından biri; “Yağmur.” 1974’ten geliyor galiba, yaklaşık 50 yıllık bir şarkı. Erkin Koray'a ‘günaydın’ diyerek şimdi, onunla bitirelim. Gelecek hafta görüşmek üzere.

Ö.M.: Hoşça kalın.

Ü.Ş.: Hoşça kalın.