İklim Kuşağı Konuşuyor'da Atlas Sarrafoğlu iklim adaleti mücadelesinden enerji anlaşmalarına, haftanın iklim haberlerini değerlendiriyor.
Merhaba sayın Açık Radyo dinleyicileri, İklim Kuşağı Konuşuyor programına hoşgeldiniz. Ben programın yapımcı ve sunucusu Atlas Sarrafoğlu. 16 yaşındayım ve son beş senedir iklim aktivistiyim. Burada bu programı yapmaktaki amacım da iklim krizinin gelecekte olmadığını, bugün dünyanın dört bir yanında yaşanan bir gerçek olduğunu anlatmak. Bu sebeple haftanın önemli haberlerini sizin için derliyorum. Programımı kaçırıyorsanız da tüm podcast platformlarında ve acikradyo.com.tr adresinde programlarımı dinleyebilir veya yine web sitesinden okuyabilirsiniz de.
Bu hafta İklim ve çevre alanında çalışan 14 sivil toplum kuruluşu, iklim krizi ile mücadele ederken hem iklimi hem de işçileri koruyan adil bir dönüşüm talep etti.
14 iklim ve çevre sivil toplum kuruluşu 1 Mayıs nedeniyle ortak bir duyuru yaptı. STK’lar işçileri ve iklimi koruyan adil bir dönüşümün mümkün olduğunu belirtirken, bahsi geçen sürece bir an önce başlanması talebinde bulundu. Yapılan açıklamada, iklim krizinin sebep olduğu yıkıcı etkilerin sınırlandırılması için dünya çapında alınan önlemlerin üretim ve tüketim biçimlerini değiştirdiği vurgulanırken, fosil yakıtlara dayalı karbon yoğun iş kollarının dönüştüğü ve yeni istihdam alanlarının ortaya çıktığı belirtildi.
“Türkiye kaçınılmaz olan bu değişim sürecinde adil dönüşüm planlarını hazırlamazsa, başta kömür, gaz ve petrol olmak üzere karbon yoğun sektörlerde çalışan işçilerin ve ailelerinin işsizlik ve zorunlu göç olmak üzere bir dizi sosyo-ekonomik sorunla baş başa kalma riski var” denilirken şöyle devam edildi: “Hazırlıksız, piyasa koşullarının insafına terk edilmiş, ani bir dönüşüm değil, aksine planlı ve adil bir dönüşümle, işçilerin taleplerini gözeten, insan onuruna yakışır, toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayan, iklime uyumlu ve dirençli işler yaratabilir ve hiç kimsenin zarar görmemesini sağlayabiliriz.
Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs’ta emek mücadelesi ile dayanışmamızı paylaşıyor ve adil bir dönüşüm süreciyle, emek hareketinin taleplerinin merkezde olduğu, fosil yakıtları geride bıraktığımız bir gelecek talep ediyoruz.”
Çağrıya katılan kurumlar ise şu şekilde:
Doğal Hayatı Koruma Vakfı,
Ekosfer, İklim İçin 350 Derneği,
İstanbul Politikalar Merkezi,
İklim Değişikliği Politika ve Araştırma Derneği,
Greenpeace Akdeniz, TEMA Vakfı,
Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği,
Yeşil Düşünce Derneği, Türetim Ekonomisi Derneği,
Fosil Yakıtların Ötesi,
Avrupa İklim Eylem Ağı,
Yuvam Dünya Derneği,
Mekanda Adalet Derneği.
Bir sonraki haberim; G7 Grubu enerji bakanları, fosil yakıtlardan uzaklaşmaya yönelik önemli bir adım olarak, kömürle çalışan enerji santrallerini 2030’ların ilk yarısında kapatma konusunda anlaşmaya vardı.
Torino’daki G7 bakanlar toplantısına başkanlık eden İtalya enerji bakanı Gilberto Pichetto Fratin, “Teknik bir anlaşma var, nihai siyasi anlaşmayı Salı günü imzalayacağız” dedi. Salı günü bakanlar, G7’nin ekonomilerini karbondan arındırma taahhütlerini detaylandıran nihai bir bildiri yayınlayacak. Pichetto, bakanların aynı zamanda Avrupa Komisyonu’nun kısa vadede önereceği Rusya’nın Avrupa’ya sıvılaştırılmış doğal gaz ithalatına yönelik potansiyel kısıtlamalar üzerinde de düşündüklerini söyledi. Bakan gazetecilere verdiği brifingde, “Konu G7’nin teknik ve siyasi gündeminde. Bunun üzerinde çalışıyoruz, daha fazlasını şu an için söyleyemem… Nihai bir karar olursa bunu ileteceğim” dedi.
Bir kaynak, Salı günü G7 bloğunun, yenilenebilir enerji depolamak için kritik olan pil kapasitesinde 2022 seviyelerinden 2030 yılına kadar altı kat artış ihtiyacına işaret edebileceğini söyledi.
Türkiye’ye bakacak olursak fosil yakıtlar hala ülkemizde yer arıyor. ABD Dışişleri Bakanlığı, Türkiye'nin, iklim politikalarının 'baltalanmasında' en büyük pay sahiplerinden, fosil yakıt devi ExxonMobil ile 1,1 milyar dolar tutarındaki sıvılaştırılmış doğal gaz için görüşmesini desteklediklerini söyledi.
ABD Dışişleri Bakanlığı, Türkiye‘nin Amerikan Exxon Mobil şirketi ile görüşmesine ilişkin değerlendirmesinde, Avrupa ülkelerinin enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesinde Türkiye’nin önem taşıdığını açıkladı.
Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Vedat Patel, halen devam eden ticari görüşmelerle ilgili yorum yapmayacağını söylemekle birlikte, bölgedeki tüm ülkeleri enerji kaynaklarını çeşitlendirme ve Rusya’ya enerji bağımlılıklarını azaltma konusunda teşvik ettiklerini dile getirdi.
“Türkiye, Güney Gaz Koridoru‘nun ev sahibi olarak Avrupa’nın enerji tedarikinin çeşitlendirilmesinde ve Rusya’dan bağımsızlaşmasında çok önemli bir rol oynuyor” diyen Patel, Ukrayna‘daki savaş sürecinde Ankara‘nın sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) kaynaklarını çeşitlendirmek üzere adımlar attığı bilgisini verdi.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, Exxon Mobil ile yaklaşık 1,1 milyar dolar tutarında 2,5 milyon ton sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) için görüşüldüğünü açıklamıştı. İngiliz Financial Times gazetesine verdiği röportajda, enerji bağımsızlığını artırmak için çeşitli adımlar attığını anlatan Bayraktar, Türkiye’nin doğal gaz ihtiyacının neredeyse tamamını ithal ettiğini, tek bir tedarikçiye bağımlı kalmadan yeni bir tedarik portföyü oluşturmayı hedeflediklerini belirtmişti.
Küresel Güney için kayıp ve zarar fonuna katkı sağlamanın yollarından birinden bahsediyor şimdi seçtiğim haber de.
Büyük fosil yakıt üreticilerinin vergilendirilmesi ile, iklim krizinden en çok etkilenen ve bu krize en az neden olan ülkelere finansman sağlamak adına 2030 itibarıyla 900 milyar dolar toplanabileceği tahmin ediliyor.
Büyük fosil yakıt üreticilerinin vergilendirilmesi ile, iklim krizinden en çok etkilenen ve bu krize en az neden olan ülkelere finansman sağlamak adına 2030 itibarıyla 900 milyar dolar toplanabileceği tahmin ediliyor.
Yeni bir rapora göre dünyanın en zengin ülkeleri merkezli fosil yakıt üreten şirketlere uygulanacak yeni bir vergilendirme ile milyarlarca dolar gelir elde edilebilecek ve bu para da artan iklim kriziyle başa çıkmakta zorlanan ülkelere yardım için kullanılabilecek. Aşırı yoksulluk ve iklim krizi için fon oluşturmaya çalışan Stamp Out Poverty adlı STK’nın “İklim Zararları Vergisi” adlı raporunda OECD ülkelerindeki fosil yakıt devlerine uygulanacak ek verginin 2020’lerin sonu itibariyle toplamda 720 milyar dolara ulaşabileceği öngörülüyor.
Geçen Aralık ayında Dubai’de düzenlenen COP28 Zirvesi’nde gelişmekte olan ülkeler iklim krizinin hâli hazırda kendi ülkelerinde neden olduğu yıkıma destek almak konusunda gelişmiş ve kirletici ülkelere karşı zorlu bir mücadelenin ardından zafer kazanırken, uzmanlar söz konusu ek vergilerin kayıp ve zararlara yönelik önemli bir fon sağlayacağı görüşünde.
Stamp Out Poverty Başkanı ve aynı zamanda son raporun ortak yazarlarından David Hillman yaptığı açıklamada, “Rapor iklim değişikliği konusunda tarihsel sorumluluğu olan ekonomik anlamda en güçlü ve zengin ülkelerin fosil yakıt sanayilerinin çok daha dikkatli bir şekilde vergilendirilmesinin yılda on milyarlarca ekstra gelir sağlayacağını gözler önüne seriyor. Bu yöntem kayıp ve zarar fonuna yeterince katkı toplanabilmesinin en adil yolu gibi görünüyor” dedi.
Raporun yazarları vergi toplamanın mevcut vergi sistemleri dahilinde kolaylıkla yürütülebileceği kanaatinde. OECD ülkelerinde 2024 için açıklanan karbon tonu başına 5 dolarlık miktarın her yıl 5 dolar daha artırılması durumunda 2030 itibarıyla 900 milyar dolarlık bir gelir elde edileceğini hesaplıyorlar. Elde edilen gelirin 730 milyar doları kayıp ve zarar fonuna, kalan 180 milyar doların da zengin ülkeler içindeki iklim dönüşümü için faaliyet yürüten topluluklara “yerel pay” olarak tahsis edilebilecek.
Rapor aralarında Greenpeace ve Power Shift Africa gibi onlarca iklim örgütü tarafından da destekleniyor. Greenpeace Birleşik Krallık Eş Başkanı Areeba Hamid vergilendirme üzerine, “Petrol patronları ceplerini doldurup yüksek enerji fiyatları üzerinde kazançlar elde ederken, hükümetler bundan sonra yan gelip yatarak iklim krizinin faturasını artık sıradan insanların cebinden çıkmasına izin veremezler” dedi.
Raporun yazarları vergi toplamanın mevcut vergi sistemleri dahilinde kolaylıkla yürütülebileceği kanaatinde. OECD ülkelerinde 2024 için açıklanan karbon tonu başına 5 dolarlık miktarın her yıl 5 dolar daha artırılması durumunda 2030 itibarıyla 900 milyar dolarlık bir gelir elde edileceğini hesaplıyorlar. Elde edilen gelirin 730 milyar doları kayıp ve zarar fonuna, kalan 180 milyar doların da zengin ülkeler içindeki iklim dönüşümü için faaliyet yürüten topluluklara “yerel pay” olarak tahsis edilebilecek.
Söz konusu raporun yayımlanması, yeni kurulan kayıp ve zarar fonu masasının Abu Dhabi’de yapacağı ilk toplantı öncesine denk geldi. Rapor ayrıca iklim değişikliği zararları vergisinin sadece, hatırı sayılır sayıda uluslararası petrol ve gaz şirketlerine sahip G7 ülkelerinde uygulanması halinde bile, 2020’lerin sonunda kayıp ve zarar fonunda toplam 540 milyar dolar toplanabileceği, bu miktarın 135 milyar dolarlık kısmının da G7 ülkelerindeki ulusal iklim eyleminde kullanılmak üzere ayrılabileceğini tahmin ediyor.
Kampanyacılar, gelişmiş ülkeleri fosil yakıt ve endüstri lobicilerinin baskılarına son dakikada teslim olmakla ve plastik atıkları azaltmaya yönelik ilk küresel anlaşmaya doğru ilerlemeyi yavaşlatmakla suçluyor.
Delegeler, Pazartesi günü geç saatlerde Kanada'nın Ottawa kentinde yapılan görüşmeleri tamamladılar ve plastik atık ve büyük karbon emisyonlarından oluşan sorunları ele almak için 2040 yılına kadar plastik üretim endüstrisindeki 712 milyar dolarlık küresel azalmaya yönelik bir teklif üzerinde anlaşma sağlanamadı.
Kasım ayında Güney Kore'nin Busan kentinde yapılacak son zirve öncesinde daha fazla görüşme yapılması konusunda anlaştılar. Ancak Nairobi'de plastik atıkların azaltılmasına yönelik küresel bir anlaşmanın imzalanması yönündeki tarihi anlaşmanın üzerinden iki yıl geçtikten sonra delegeler ülkelerin sadece zaman kaybettiğini söyledi. Peru ve Ruanda'nın, atıkların azaltılması amacıyla plastik üretiminin ölçeğini ilk kez ele almaya yönelik önerisi, aralarında Avustralya, Danimarka, Nijerya, Portekiz, Hollanda ve Nijerya'nın da bulunduğu 29 ülke tarafından desteklendi. İngiltere ve ABD, plastik üretiminin kesilmesi önerisini desteklemedi.
Türkiye'nin büyük bölümünde geçen yıl yaz aylarında günlerce etkili olan kavurucu sıcakların, bu sene de rekor seviyelerde seyretmesi bekleniyor. Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Murat Türkeş, Türkiye'de beklenen sıcak hava dalgaları ve uzun vadede yaşanabilecek iklimsel kaymaların olası etkilerini anlattı.
Türkiye'nin birçok ilinde geçen yıl hazirandan eylüle kadar mevsim normallerinin üzerinde seyreden hava sıcaklıklarıyla rekorlar kırıldı. Türkiye'de 2023'ün en yüksek sıcaklığı, 49,5 dereceyle Eskişehir'in Sarıcakaya ilçesinde ölçüldü. Küresel ısınmanın da etkisiyle yaşanan yüksek hava sıcaklıkları, bu yıl marttan itibaren etkili olmaya başladı. Martta bazı günlerde birçok ilde hava sıcaklıkları 30'lu dereceleri gördü.
Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Murat Türkeş, AA muhabirine, Türkiye'de beklenen sıcak hava dalgaları ve uzun vadede yaşanabilecek iklimsel kaymaların olası etkilerini anlattı.
Uzun süreli sıcaklık artışlarının dünyanın hemen her bölgesinde devam ettiğini belirten Türkeş, Türkiye'de de ortalama en yüksek ve en düşük sıcaklıkların arttığını söyledi.
Gece sıcaklıkları ve rekor sıcaklıklarda belirgin yükselişler olduğunu, sıcak hava dalgalarının süresi, uzunluğu ve sıklığında çok ciddi artışlar gözlendiğini vurgulayan Türkeş, "2023 yaklaşık 1,5 santigrat derece küresel ısınma eşiğine erişti, yıl içinde birkaç kez geçti. 2023 yazı çok sıcaktı, 2024'te de her ay rekor sıcaklıklar yani sanayi öncesine göre en yüksek sıcaklıklar yaşanıyor ve yeni yüksek sıcaklık rekorları kırılıyor." dedi.
Türkeş, martta Türkiye'nin büyük bölümünde hava sıcaklıklarının, mevsim normallerinin çok üzerinde seyrettiğini anımsattı. Bu ay ise genellikle mayıs sonu, haziran başında görülen, 30'lu derecelere ulaşan sıcaklıkların yaşanmaya başlandığına dikkati çeken Türkeş, "Hem mevsimlik hava tahminleri hem de kısa süreli iklim öngörülerine baktığımızda çok büyük bir olasılıkla bu yaz da Türkiye'nin büyük bölümünde hava sıcaklıkları mevsim normallerinin üstünde olacak. Güneydoğu Anadolu'da, İç Anadolu'nun mikroklima çukur alanlarında, Güneybatı Anadolu'da yüksek sıcaklık rekorlarının kırılacağını öngörüyorum." diye konuştu.
Türkeş, yaptıkları araştırmalara göre, Akdeniz havzasında yer alan Türkiye'de, gelecekte hava sıcaklıklarının daha da artmasının, yaz sıcağının 5 ila 7 derece daha yüksek olmasının, yıl boyunca uzun süreli ortalamalardan 3 ila 5 derece sıcak havaların yaşanmasının beklendiğini bildirdi.
Yağış rejiminin değişeceğini anlatan Türkeş, şiddetli, kuvvetli, aşırı gök gürültülü sağanaklar ve bunların yol açacağı seller, akarsularda taşkınlar, kentlerde su baskınlarının bundan sonra daha çok görülebileceğini ifade etti. Prof. Dr. Türkeş, yağış rejiminin değişmesinin, Akdeniz havzasında özellikle yılın soğuk dönemlerinde kuraklığın sıklığı, süresi ve şiddetini artırabileceği uyarısında bulunan Türkeş, şöyle devam etti:
"Türkiye'deki ana iklim bölgelerinde çok ciddi alansal kaymalar söz konusu. 50 yıl içinde Akdeniz ikliminin bugünkünden çok daha geniş alanları kaplayacağı öngörülüyor. Örneğin Batı Karadeniz'in büyük bölümü, Karadeniz'in iç bölgeleri, 'yağmur gölgesi' adını verdiğimiz vadi kuşakları, Akdeniz ikliminin etkisi altına giriyor. İç Anadolu'da egemen olan yarı kurak step iklimi de alanını genişletiyor. Dolayısıyla yüzyılın sonuna ulaşmadan büyük bir olasılıkla Türkiye, çok daha sıcak ve kurak Akdeniz ve step iklimlerinin egemenliğine girecek."
Hava sıcaklıklarının Karadeniz Bölgesi'ndeki nemli ılıman iklimin, Doğu Anadolu'daki soğuk iklimin alanını daraltacağını dile getiren Türkeş, Kuzeydoğu Anadolu'nun kuzey bölümleri dışında soğuk iklim kuşağının tümüyle ortadan kalkacağını söyledi.
Buzulların hızla eridiğine dikkati çeken Türkeş, şunları kaydetti: "Buzullar çok önemli. Buzulların oluştuğu dağlar aynı zamanda kalıcı karın bulunduğu alanlar. Orta ve kötümser iklim senaryoları gerçekleşirse gelecekte kar yağışı hemen hemen hiç düşmeyeceği için ilkbahar kar erimeleri yaşanmayacak. Aynı zamanda hızla erimekte olan dağ buzullarımız, hatta yüzyılın sonundaki kötümser senaryoda Büyük Ağrı'nın tepesindeki buzul takkesinin erimesini bekliyoruz. 2070'e geldiğimizde büyük bir olasılıkla çok ciddi bir değişiklik olmazsa bunları çoktan yaşamış olacağız. Artık çok daha sıcak, çok daha kurak, aşırı hava ve iklim olaylarına elverişli bir dünyaya kapıyı açtığımızı söyleyebilirim."
Bugün de seçtiğim haberler bu kadar. Yeni yayın döneminde yine Cuma günleri saat 14’te birlikte olmaya devam ediyoruz. 21 Pilots’dan Stressed Out seçtim. Haftaya Cuma buluşana dek kendinize, sevdiklerinize ve gezegenimize lütfen çok iyi bakın…