Covid-19’a karşı erkekler kadınlara oranla daha duyarlı: Ağır olguların yüzde 60’tan fazlası erkek

-
Aa
+
a
a
a

Korona Günleri’nde Prof. Selim Badur, çeşitli ülkelerden güncel bilgileri paylaşırken bilimsel yayınları da aktardı. 

31 Ağustos 2020 tarihinde Açık Radyo’da Korona Günleri programında yayınlanmıştır)

Ömer Madra: Günaydın Selim Badur, merhabalar.

Selim Badur: Günaydın, merhabalar hepinize, iyi haftalar.

Özdeş Özbay: Günaydın.

Can Tonbil: Günaydın Selim Bey.  

ÖM: Son derece ağır birbiri ardından bildiriler, açıklamalar geliyor ve rakamların gerçekleri yansıtmadığı durumu, hastaların kuyrukta beklediği gibi çok endişe verici haberler var.

SB: Evet ama isterseniz bu haberlere geçmeden önce her şey de olumsuz gitmiyor, dün sanıyorum bir açıklama vardı ki duyabildiğim, dinleyebildiğim kadarıyla Açık Gazete’nin sabahki bölümünde buna değinmediniz. Sıvı yakıtlı roket motoru teknolojisinin ilk uzay denemelerine başlayacakmışız!

ÖM: Evet.

SB: Aynı doğalgaz bulunması, çıkartılması ve onun getirisinin nasıl Covid hastaları üzerine ve toplumdaki moral üzerine etkisi olacaksa bu sıvı yakıtlı roket motoru teknolojisi ve uzay denemeleri de herhalde ülkemizin aydınlığa çıkmasının bir başka yolu olacaktır! Bu tip olumlu haberlere niye yer vermiyorsunuz?

ÖM: Doğru, atladık! Özdeş yüzünden oldu!

ÖÖ: Suçlu benim!

SB: Geçen hafta yaptığımız perşembe günkü programdan geçen süre zarfında dünyada 1 milyon 45 bin 873 olgu, her gün için ortalama 348 bin 625 olgu dünyada saptandı. Fransa’da cumartesi günü yeni 5 bin 453 olgu saptandı. Bunun yüksek bir sayı olduğunu düşünüyorsanız beterin beteri var diyelim. Hindistan’da son 24 saatte saptanan olgu sayısı 78 bin 761, şimdiye dek dünyada 1 günde en fazla olgu 17 Temmuz’da ABD’den bildirilmişti 77 bin 638 idi, Hindistan’da bir günde 78 bin 761 yeni olgu, bir rekor! Yani her şey böyle bir hızla ilerlemekte, ülkeler de bu konuda biraz âtıl kalmaktalar. Fransa diyor ki “Nisan ayındaki sayılarla bugünkü sayıları kıyaslamak doğru değil çünkü Nisan’da günde 20 bin test yapıp 7 bin pozitif buluyorduk, şimdi ise 90 bin test yapıp 5.500 pozitif buluyoruz. Onun için sayıları kıyaslamayın, göreceli olarak bir azalma var” ama yine de bütün bu az ya da çok sayısal değerlere bakmayalım tüm toplumlarda hem sosyal hem sağlık hem ekonomi konularında ciddi bir yük devam etmekte Covid-19 nedeniyle. Bu arada hafta sonu Avrupa’da çeşitli antikoronavirüs protestoları vardı bildiğiniz gibi, en büyüğü Berlin’de oldu 20 bin kadar katılımcıyla. Sloganları, birinci slogan… 

ÖÖ: 38 bin deniyor.

SB: Benimkiler resmi polis açıklaması, seninkiler herhalde organizasyon komitesinin. “Biz halkız” slogan bu ve Raştak’a yürümeye kalkmışlar, tutuklamalar var 300 kadar. Fransa’da ise daha küçük çapta bir protesto, 300 kişi filan, fakat o 300 kişi maskesiz protesto yaparken polis araya girmiş 123 tanesine, neredeyse yarısına maske takmadıkları için ceza kesmişler, bu da ilginç bir nokta. Fakat Fransa’daki protesto sırasında bu protestoların yapıldığı -büyük bir olasılıkla Cumhuriyet Meydanı’nda filan yapılıyor- tam yerini bilemiyorum ama bu meydana az sayıda üniversite öğrencisi maskeleriyle giriyorlar ve bir pankart açıyorlar. O pankart ilginç, onu okumak istiyorum müsaadenizle Anna Herant’ın bir cümlesi “eğer herkes sürekli olarak yalan söyler ise sonuçta bu yalanlara inanmaya başlamak yerine hiç kimse hiçbir şeye inanmaya başlar. Hiçbir şeye inanmayan bir toplum artık bir birliktelik oluşturamaz, sadece tepki verme yetisini yitirmez, düşünme ve değerlendirme özelliklerini de kaybeder. Bu aşamaya gelen bir topluma istediğinizi yaptırabilirsiniz, yapabilirsiniz.”

Böyle bir pankart açmışlar.

ÖÖ: Bunu pankarta mı yazmışlar?

SB: Evet. 

ÖM: Evet çok ilginç. Biz de onu kullanalım internet sitemizde, web site’da.

SB: Bir de Yunanistan’dan haber verip daha sonra 1-2 bilimsel çalışmayı konuşmak istiyorum. Yunanistan’da ki Atina’ya 2 saat mesafede Poros adası. Bu adada önlemler alınıyor, turistler geldiği için, bir ada gelirini oradan elde ediyor, turizmde elde ediyor. Deniyor ki “maske takın, barlar, gece kulüpleri gece belirli bir saatte kapanacak, restoranlarda da 4 kişiden fazlası aynı masaya oturamayacak” ama yine de birdenbire olgular çoğalınca Yunanistan’da televizyonlarda “Poros adasında yeni bir odak saptandı” gibi bir haber çıkar çıkmaz korkunç bir panik olmuş. Turistlerin yüzde 70’i kısa sürede adayı tek etmişler, ağustos sonu eylül başı için olan rezervasyonun yüzde 80’i iptal olmuş. Bu bir adada olan bir olay ama genel anlamıyla Yunanistan’da turizm 2020 yılında turizm yüzde 84 oranında azalmış ki bu adaların hepinizin bildiği gibi tek gelir kaynağı turizm. Geçen haftaya damgasını bu hastalığa yakalanan iyileşen ve belirli bir süre sonra tekrar hastalanan olgular vurmuştu. Önce Hong Kong’da bir olgu, daha sonra paralel tarihlerde Belçika ve Hollanda’da olgular vardı. 3 tane bu reenfekte olan, yeniden enfekte olan olgudan bahsediliyordu. Hafta sonu bir yayın da ABD’den geldi, ilginçtir çok yeni bir olgu değil ama ilk defa bildiriliyor. 25 yaşında erkek bir hasta Nevada’da 18 Nisan’da pozitifleşiyor, pozitif olduğu saptanıyor 27 Nisan’da iyileşiyor, testleri negatif çıkıyor, aradan kısa bir süre geçtikten sonra, bakın 27 Nisan’da iyileşti, 28 Mayıs’ta tam bir ay sonra yeniden belirtiler ortaya çıkıyor. 5 Haziran’da hipoksemi yani oksijen yetersizliği başlıyor, ki Hong Kong olgusu da aynı hastanın iki kere hastalanması arasında geçen süre 140 gün kadardı, burada 28 gün sonra ortaya çıkıyor bu bulgular. Birinci ve ikinci kez hastalandığında örnekler saklanmış, o örneklerdeki virüslerin genetik analizleri yapılıyor aynı virüs mü bu araştırılıyor. Aslında aynı alt gruptan yani Sars-cov-2’nin clite20C denilen genetik yapısına göre sınıflandırma var, o sınıflandırmada ikisi de aynı gruba ait Sars-cov-2’nin ama nisandaki ve mayıstaki virüslerde farklı birtakım mutasyonlar varmış. O zaman biz bu ikinci kez hastalığa yakalanma durumunun nedenlerini irdelemek zorundayız. Aslında ikinci kez aynı hastalığa aynı bireyin yakalanması bu araştırılan, sistemik olarak bakılan ve takip edilen bir olgu olmadığı için ne kadar kişinin bu tarz bir sorun yaşadığını bilmiyoruz. Ancak enfekte olanların çoğunluğunda biliyoruz ki antikor gelişiyor ama bu antikorun düzeyi ve kalıcılığını bilmiyoruz. Buradan aşıda da birtakım soru işaretleri bu nedenle ortaya çıkmakta. Hafif ve ağır geçirenlerde oluşan antikorların özellikleri bilinmiyor dedik. Tam bu konu konuşulurken hafta sonu Immunity dergisinde bir yazı çıktı, Caroline Atieo ve arkadaşları yayınladılar. ABD’deki bir ekip Harvard Üniversitesi’nden bu kişiler hastalığı ağır ve hafif geçiren olguların antikorlarını almışlar ve bu antikorlar virüsün neresine bağlanıyor diye baktıklarında farklı bölgelerine bağlanıyormuş bu antikorlar. O zaman demek ki antikorlar hem herkeste oluşmuyor, oluşan antikorların titresi yani miktarı çok değişiyor, kalıcılığı çok değişiyor ve farklı olgularda oluşan antikorlar hepsi aynı virüse karşı oluşsa da virüsün farklı bölgelerine bağlanıyorlar. Bunlar çok heterojen bir antikor yanıtı özelliğini gösteriyor. O zaman tabii neyin nasıl olacağını da önceden kestiremiyorsunuz. İşte benim hep vurgulamaya çalıştığım Korona Günleri’nde antikor oluşumu ve sentezlenmesi sırasında bu denli fazla çeşitlilik, bu denli bir karmaşa, bir heterojen yapı var iken biz acaba aşının oluşturacağı antikorlardan nasıl bu kadar çok emin olabiliriz? Hangi tür antikor oluşacağını aşının daha bilmiyoruz, o nedenle acaba bu aynı bireyin iki kez hastalanması yani reenfekte olması bize neler kazandıracak? Buna bakacağız. Aşılar konusunda hafta sonu gelişmelere baktığım zaman AB Astra Zeneca ile aşı anlaşması sözleşmesini netleştirdi, imzaladı, 300 milyon aşı üye ülkelerin nüfuslarına oranla Avrupa’da dağıtılacak. ABD’de kullanılacak olan aşının kimlere dağıtılacağını CDC belirleyecek diye bir karar alınmıştı. Öncelikli olarak sağlık çalışanları, kilit görevlerde görev yapan personel, meslek grupları ve risk gruplarının aşılanmasına karar verildi. Tabii ilaçlar gibi aynı aşıda da doğrusunu isterseniz aşı adayları arasında ilk aşıyı bulan, ilk çıkacak, ipi ilk göğüsleyecek aşı diyeyim temkinli adımlarla sonradan gelen aşı adaylarının daha etkili ve ucuz olması bekleniyor ki bu önemli saptama. DSÖ Başkanı Dr. Tedros sürekli olarak aynı çeçe ya da uyku hastalığı, çocuk felcinde, polyoda gösterilen uluslararası işbirliğinin Covid-19’da da gösterilmesi gerektiğini söylüyorlar. Çünkü herkes kendi başına göre hareket etmeye başladı. Bir takım farklı firmalar var, hepsinin, bu üreticilerin isimlerini saymak istemiyorum ama örneğin pek çok ülkede deneysel aşı anlaşması yapıyorlar gelişmekte olan ülkelerle. Bunun gerekçesi o ülkelerde daha fazla hasta olduğu için yapılacak olan üçüncü faz çalışmalarında işte aşılanan ve aşılanmayan grupların toplumda ne kadar belirli bir süre içinde hastalığa yakalanacaklarını kıyaslamak. Genellikle bu ülkelerin yöneticileri halklarını korumaktan çok “bakın biz size aşıyı getirdik” müjdesi vermeyi önemseyen hükümetler tarafından yönetiliyorlar. Bu da ilginç bir durum, farklı garip bir gelişme. Trump ise ‘2020 sonunda aşının bir gece ansızın’ gelebileceğini söylemiş. İngiltere ise bir aşı bulunduğuna onay mekanizmasını hızlandıracağını duyurmuş. Hep söyledik bu Korona Günleri’nde tartıştık birlikte, aşıyı hazırlamak sorun değil ama yapılacak faz2 ve faz3 çalışmaları yani etkinlik çalışmaları programın başında da belirttiğim gibi antikorların oluşacak antikorlar oluşuyor mu? Evet oluşuyor, …jen özelliği var bu hazırlanmakta olan aşıların, ilk faz1 çalışmalarında, faz2 çalışmalarında gösterildi ama bu antikorlar etkili olacak mı? Bu hep bir soru işareti, bunun altını ısrarla vurguluyorum. Tabii önemli bir nokta da üzerinde çok spekülasyon yapılan Rus aşısı. Bu aşı Gamaley Epidemiyoloji ve Mikrobiyoloji Enstitüsü, bu enstitüye biraz baktığımızda belki Putin ya da Rus politikacılar hiç de dünyadan, farklı ülkelerin politikacılarından değişik davranmadılar açıkçası. İşte biraz önce Trump’ın “aşı bir gece ansızın gelebilir” dediğini söyledim. Putin de herhalde biraz ülkesinin propagandasını yapar gibi az sayıda denekle yapılmış bir çalışmayı oldu bitti gibi göstermiş ama bu aslında bu Gamaley enstitüsünün bu aşıyı yapmayacağı, yapamayacağı anlamına hiç gelmemekte, böyle düşünülmesi sakıncalı çünkü dünyada Ebola aşını bulan ve 100 yıllık bir aşı deneyimine sahip bir enstitü. Yani Rus teknolojisini özellikle tıpta ve aşı konusunda böyle bir anda göz ardı etmek, küçümsemek, dışlamak pek doğru bir yaklaşım değil. Deneyler ve çalışmalar bitince bunların sonuçları hakemli dergilerde yayınlanınca herhalde daha iyi değerlendireceğiz diye düşünüyorum. Yoksa bu gerçekten Batı basınını sanki böyle olmamasını istiyorlarmış gibi ‘nereden çıktı bu Ruslar da bu aşıyı buluyorlar?’ gibi yansıtıyorlar diye birdenbire yasa boğuldu Batı basını. Önemli bir çalışma bu aşı alınacak, enjektörlere konulacak, enjektörlerle verilecek ama Oxford üniversitesi yaptığı aşı çalışması ki adenavirüs vektörü kullanılıyordu, bu aşının buruna sprey şeklinde sıkılan bu şekilde çocukları bağışıklamanın mümkün olan bir yöntem ile uygulanması söz konusu. Buna ait çalışmalar var, bu tabii işi çok kolaylaştıracak bir şey, bir enjeksiyon yerine buruna damlatılan, hani ağıza damlatılan çocuk felci aşısı vardır şeker üzerinde ya da buruna damlatılan aşılar, …. aşılar. Bu konuda çalışmalar var. Bu önemli bir gelişme yani gerçekleştirilirse. Bir diğer önemli nokta, bu pek iç açıcı bir konu değil ama akciğerlerinde ağır hasar olan olgularda akciğer transplantasyonundan bahsedilmekte Covid-19 hastalarında. Bunun koşulları belirlendi, hasta 65 yaşın üzerinde olmayacak, akciğer dışında başka organlarında kalıcı hasar meydana gelmemiş olacak ve radyolojik olarak geri dönüşümsüz bir hasar saptanmış olacak gibi bir dizi özelliklere sahip ise gerektiğinde hastalara akciğer nakli yapılması gündeme geliyor. Tabii çok az sayıdaki hastaya gerekecektir, onu da belirtelim, her hastaya değil. Bu antikor yanıtı virüs patojen mi değil mi derken çalışmaların bir kısmı da neden bazı insanlarda hastalık hafif bazılarında ağır geçiyor sorusunu acaba bireylerin hastalığa daha duyarlı ya da daha dirençli olmalarıyla ilgili gen farklılıkları var mı? Kalıtsal olarak bir duyarlılık ya da dirençlilik özelliği taşıyorlar mı konusu irdeleniyor. Bunun için Apobek diye bir madde vardı, hadi bunun adını zikretmiş olayım, AIDS’te bu önemlidir bu apobek’in olup olmaması ya da aktif olup olmaması, insanların HIV enfeksiyonuna dirençli olup olmamasıyla ilintilendirilir. Bugün Covid-19 için de bu apobek maddesinin varlığı, bulunup bulunmadığı araştırılmakta. Önemli bir nokta da hafta sonu çıkan bir yayın, Covid-19’a karşı erkeklerin daha duyarlı olduğu kadınlardan, bu gündeme gelmeye başladı, gerçekten ağır olguların yüzde 60’tan fazlası erkek hastalar. Bunun nedenlerine pazartesi günü isterseniz biraz daha bakalım, buna ait yayınlar çıkacaktır “neden kadınlar aşıya daha iyi yanıt veriyor?” Bütün bunların sonucunda acaba erkekler…

ÖM: Perşembe günü.

SB: Perşembe günü özür dilerim! Acaba kadınlara ve erkeklere farklı dozda aşı mı uygulanacak? Birine atıyorum 2 mikrogram, ötekine 3 mikrogram mı? Bu bile gündeme geliyor çünkü immün sistemde herhangi bir etkene karşı yanıtta işte sitokin diyoruz, erkeklerin sitokinleri daha fazla oluşuyormuş. Onun için sitokin daha fazla oluştuğu için erkeklerde, sitokin sentezi daha yoğun gerçekleştiği için oluşan hasar da daha fazla oluyormuş ya da koruyucu olan T lenfositleri kadınlarda daha güçlü bir şekilde aktive oluyor. Acaba bu mu koruyor kadınları? Buna bakmak lazım. Bitirirken buna da değineyim isterseniz sürem doldu biliyorum ama okullar açılacak, Fransa okullarla ilgili bir dizi önlem alıyor. İlginç konular var, buna Perşembe yer vermekte yarar var çünkü ülkemizde de okullar, bugün uzaktan eğitime geçiyor orta öğretim, 21 Eylül’den bahsediliyor ama siz de sanıyorum dinlediniz dün Korona Günlerinde Aşk programında Vedat Bulut’u ağırladık.

ÖM: Evet.

SB: Vedat Anadolu’yu gezmekte şu anda ve illerde bırakın olgu sayılarının farklı olmasını ne kadar çok köy ve kasabanın, mahallenin karantinaya alındığını “sadece buna bakın yeter” diyor ısrarla. Gerçekten çok fazla karantinaya alınan bölge var. Yani bize açıkçası şunu söyleyerek ne yazık ki bitirelim bugünkü programı, bize söylenen resmi rakamlar gerçeği pek yansıtmıyor gibi Anadolu’dan gelen haykırışlar sağlık personelinin bunu göstermekte. Evet biraz karamsar bir cümle ile bitirmiş oldum. Sizlere iyi hafta sonları dileyeyim ve Can Tonbil’in bu başta verdiğim habere ne kadar sevindiğini biliyorum. Bu roket

CT: Bir de iyi hafta sonları dilediniz ama hafta biraz da yeni başlıyor hocam, gene bir düzeltme de ben yapayım. 

SB: Evet bu uzay denemelerinin başlama haberinin şoku içinde olduğum için bilim iki defa suçlu.

ÖM: Peki çok teşekkürler.

CT: Görüşmek üzere.

SB: Sağ olun, iyi yayınlar.