Onlar üç kez üst üste Paralimpik Şampiyonu

-
Aa
+
a
a
a

Sakat Muhabbet'te Alper Tolga Akkuş, sona eren Paralimpik Oyunları'nın ardından oyunlarda Türkiye'nin başarısını değerlendirirken, Olimpiyatların tarihçesi hakkında da bilgi veriyor.

""
Onlar üç kez üst üste Paralimpik Şampiyonu
 

Onlar üç kez üst üste Paralimpik Şampiyonu

podcast servisi: iTunes / RSS

Alper Tolga Akkuş: Merhaba. Açık Radyo’ya, Sakat Muhabbet’e; sağlamcı zihniyetin kör topal muhalifine hoş geldiniz, ben Alper Tolga Akkuş. Bugün 11 Eylül 2024 Çarşamba. Bu haftaki programımızı destekleyen Aslı Kıyak İngin'e teşekkür ederek başlamak istiyorum programa. Bu hafta bir konuğumuz bulunmuyor. Son bir buçuk aydır dinleyenler farkındadır; engelli sporlarına, sakat sporlarına eğildik ve 28 Ağustos'ta başlayan Paralimpik süresince de peş peşe iki program, paralympics ile alakalı konular paylaştık sizlerle.

28 Ağustos’ta, Paralimpikin başladığı gün Mihriban Boyacı'yı konuk almıştık ve onunla Paris’te, Fransa'nın erişilebilirlik ile alakalı yaptığı çalışmaları detaylıca konuşmuştuk ki o bilgileri de Emre Taşgın'ın kendi isimli web sitesinden almıştık. Geçen hafta Abdullah Gümüşbaş’ı konuk almıştık ve kendisi voleybola ömrünü vakfeden bir spor insanıydı. Abdullah Bey ile de ‘Oturarak Voleybol’ sporunu, onun dışında Türkiye'deki paralimpik sporcuların koşullarını konuştuk. Dört yılda bir iki haftalığına gözümüzün önündeler ama dört yıl süresince neler yaşıyorlar konusunu konuşma imkanı bulduk. Öncesinde de bir buçuk ay önce Gülçin Erdiş’i konuk almıştık. Gülçin Erdiş de benim yakın bir arkadaşım ve birçok spor ile irtibatı olan birisiydi. Onun hemen sonrasında Nazan Cömert’i konuk almıştık. Nazan Hanım ile de Tuzla'da yapılan Paratriatlon Otizm Farkındalığı yarışması hakkında konuşmuştuk. Orada da otizmli gençlerle sakatlığı bulunmayan gençlerin yarışması üzerine bir konu edinmiştik. Ben de tüm bu programları, tüm bölümleri bir nihayetlendireyim, kendi izlenimlerim, kendi merak ettiğim konuları da sizlerle paylaşayım düşüncesiyle bu hafta konuk almadım. 

Normalde Sakat Muhabbet’i biz banttan yapıyoruz, farkındasınızdır. Çarşamba günü yayından beş, altı gün önce kaydı yapmış oluyorum. Bu haftaya özel ise paralimpik oyunların bitmesini bekledim. Şu anda, Pazartesi günü ve kendim kaydediyorum programı, Paralimpik Oyunları’nın kapanış törenini de izleyedikten sonra sizlerle konuşmak istedim.

Paralimpik Oyunları’nı tabii ben çok dikkatli, başından kalkmadan izledim dersem abartmış olurum - elimden geldiği kadar izlemeye çalıştım. Hep söylenen bir şey vardı bu oyunlarla ilgili; Paris’in, Fransa'nın Paralimpik Oyunları’nda bir çığır açtığı söylenmişti ve hatta konuğumuz Mihriban Boyacı da buna dair açıklamalarda bulunmuştu kendisinin konuk olduğu bölümde. Tabii bir çok şey değineceğiz. Hatta Goalball Kadın Milli Takımı’nın başarısını konuşacağız. Ana konumuz da bu olacak ama onu müzik arasından sonraya bırakmak istiyorum ve sizinle önce Paralimpik Oyunları, Paralimpik hareketi nasıl başladı ona dair birkaç şey paylaşmak istiyorum izniniz olursa.

Sir Ludwig Guttman

Paralimpik Oyunları'nın Tarihçesi ve Sir Ludwig Guttman

Paralimpik Oyunları’nın babası olan bir isimle önce tanıştırmak istiyorum sizleri; Sir Ludwig Guttman. Kendisi Alman ve İngiliz orijinli bir tıp adamı, bir hekim, bir nörolog. II. Dünya Savaşı'nın bitmesinden sonra savaş sırasında sakatlanan, felç kalan askerlerin rehabilitesi için Sir Ludwig Guttman’a İngiliz hükümeti tarafından bir çağrı yapılıyor ve kendisini bir hastaneye çağırıyorlar. O hastanenin adı da Stoke Mandeville Hastanesi. İngiltere'nin Aylesbury şehrinde bulunan bir hastane ve Guttman, bu hastaneye geldiği zaman bir şey keşfediyor; bu askerlerin sporla bir araya geldiğinde, spor yaptığında hayat enerjilerinde olumlu bir gelişme olduğu. Hastanenin adını bir daha söylüyorum çünkü Paralimpik Oyunları için  çok önemli Stoke Mandeville Hastanesi. 1948 yılında II. Dünya Savaşı’nın bitmesinden hemen iki yıl sonrası, üç yıl sonrasında hastanede oyunlar düzenliyor. Ona da Stoke Mandeville Oyunları adını veriyor ve bu oyunlar Paralimpik Oyunları'nın miladı olarak kabul ediliyor.

Stoke Mandeville Oyunları’nda 1948 yılında 16 asker ve hastanede çalışan kadınlar arasında okçuluk müsabakası yapılıyor ve 1952 yılında da Hollanda'dan veteran askerler katılıyorlar. Böylece uluslararası olarak Stoke Mandeville Oyunları’nın tarihi başlamış oluyor. Tabi bu hareket hızla ilerliyor. 1960 yılında Roma Olimpiyatları'nda Paralimpik Oyunları’nın da ilki yapılıyor. Şimdi Ludwig Guttman demişken, Olimpiyatlarda da Pierre de Coubertin ismi vardır. Fransız.Pierre de Coubertin nasıl Olimpiyatların babası ise Ludwig Guttman da Paralimpik’in babası, kurucusu sayılıyor. 

İlk Paralimpik Oyunları adıyla dediğim gibi Roma'da gerçekleşiyor. Roma'daki bu ilk Paralimpik Oyunları’nda - ben şu anda bu bilgileri paraliympic.org sitesinden okuyorum size - 400 atlet ve 23 ülke katılıyor ve o tarih itibarıyla her dört yılda bir Paralimpik Oyunları’nın yapılması karara bağlanıyor. 1976 yılında Kış Olimpiyat Oyunları da ekleniyor Paralimpik Oyunları’na çünkü biliyorsunus, biz hep Olimpiyatlar diyoruz ama o Yaz Olimpiyatları. 1976 yılında İsveç'te kış oyunları da ekleniyor Paralimpik Oyunları’na ve her dört yılda bir gerçekleşiyor. 1988’de ise International Paralympc Comitte (IPC) yani Uluslararası Paralimpik Komitesi ile International Olympic Comitte (IOC) yani Uluslararası Olimpiyat Komitesi anlaşıyorlar ve aynı sene Seoul’daki Paralimpik Oyunları’nın aynı şehirde aynı yıl peş peşe yapılması karara bağlanıyor. Bu arada 1988, Seoul deyince de buradan Naim Süleymanoğlu'na bir selam göndermek istiyorum izniniz olursa. Ben de o zaman 14 - 15 yaşındaydım ve Naim Süleymanoğlu halterle dünya rekorunu kırdığı gün kendisini izlemiştim - Olimpiyatlar deyince de onu da anmak istiyorum sizlerle. Paralimpik Oyunları’nın tarihçesini bu şekilde aktarabiliriz.

1992 Barcelona: Paralimpik Oyunları’na Türkiye de Katılmaya Başlıyor

Tabii şu akla geliyor; Paralimpik Oyunları’na Türkiye ne zaman katılmaya başladı? Ben bu bilgiyi de Açık Gazete’de her Cuma Spor Gündemi olur, yıllardan beri takip ederim. 6 Eylül tarihli Açık Gazete Spor köşesinde Burcu Biçer paylaştığı için oradan alarak bu bilgiyi ileteceğim size; 1992 yılında Barcelona'da ilk kez Paralimpik Oyunları’na Türkiye de katılıyor ve o günden beri her Paralimpik Yaz Oyunları’na, Kış Oyunları’na Türkiye katılıyor mu konusunda bir bilgim yok, o konuda bir şey söylemeyeyim. Bu arada Burcu Biçer'in Ömer Madra ile konuştuğu, sohbet ettiği; paralimpik oyunlarını konuştuğu Açık GazeteSpor Gündemi’ni ben dikkatle dinledim ve oradan da Ömer Abi sağ olsun Sakat Muhabbet’in geçen haftaki bölümünden de bahsetti. Abdullah Gümüşbaş'ın konuk olduğu bölümü dinlediğini ve web sitesindeki yazıyı da okuduğunu anlattı. Orada Burcu Hanım'a ‘Oturarak Voleybol’da Türkiye ne yaptı?’ gibi bir şey sordu. Onun da cevabını ikinci bölümde Türkiye'yi genişçe anlatırken Ömer Abi’ye ileteceğim.

Çok dikkatli dinledim programı, bir şeyi fark ettim. Burcu Hanım, beş veya altı kez yanlış saymadıysam Paris 2024 ve Paralimpik Oyunları diye ayrı ayrı söyledi. Yani şöyle hissettim, bilmiyorum yanlış hissetmiş olabilirim ama sanki Burcu Hanım Paralimpik Oyunları’nın Paris 2024'ten farklı olduğunu düşünüyor gibi geldi bana ki bu da olabilecek bir şey. Dediğim gibi Sakat Muhabbet’i biz sağlamcı zihniyetin sakatlarla ilgili farkındalığını arttırmak ve sağlamlık - sakatlık arasındaki farkı gidermek için yapıyoruz. Şunu söyleyelim; öyle düşündü ise ya da öyle düşünenler var ise hem Olimpiyatlar, hem Paralimpik Oyunlar Paris 2024’e dahil çünkü Paris'te yapılıyor ve bu yıl yapılıyor oyunlar. Bunu da belirtmek istiyorum.

Paralimpik Simgesi ve Paralimpik'teki Madalyaların Özelliği

Paralimpik ile alakalı iki tane detay daha var sizinle paylaşmak istediğim - merak etmiştim ve araştırdım bunu; ilki; biliyorsunuz, Olimpiyatların simgesi beş ayrı renkteki halkadır ve o halkalarda beş kıtayı, dünyanın kıtalarını temsil eder. Paralimpik Oyunları'nda da bir simge vardır ve o simgeyi de ben şöyle anlatayım görmeyen dinleyiciler için ki onlara betimlemek de lazım aslında; kırmızı, mavi ve yeşil - yarım ay, hilal gibi farklı, sanki bir bumerangı atarmışsınız gibi bir şey var orada. Beyaz zemin üstünde orak gibi bir şekil - kırmızı, mavi ve yeşil. Ama tam orak da değil. Öyle bir şekil vardı ve ben de bunu merak ediyordum ne anlama geldiğini. 

Bu simge, 2019 yılında kabul edilmiş. Daha önce başka simgeler de var Paralimpik Oyunları’nın kabul ettiği. Adı da Agitos. Agitos da Latince, ‘I move’ yani ‘Hareket ediyorum’ anlamına gelen bir isimmiş. Sakat insanların hareketli olması, hayatın içinde olması gibi bir anlama geldiğini ben şu anda kurgulayarak söylüyorum size ve bu simgedeki o üç renk; kırmızı, mavi ve yeşil de öğrendiğime göre dünyadaki ulusal bayrakların en çok kullandığı üç renk. Başka bir şey daha merak etmiştim; madalyalar. Olimpiyat oyunlarını bilmiyorum ama paralimpikteki madalyaların bir özelliği var; bu madalyaları özellikle kör insanlar, kör sporcular da algılayabilsinler diye dokunmayla anlaşılabilecek şekilde dizayn etmişler. Bu bilgilerin hepsini, dediğim gibi paralympic.org sitesinden okuyorum ben size. Şimdi bu siteden madalyalarla alakalı kısmı okumak istiyorum ve size anlatmak istiyorum. Bunların hem sembolik, hem de paha biçilmez değeri olduğunu söylüyorlar ve madalyaya alttan bakıldığı zaman Eyfel Kulesi'nin görüntüsü de hissediliyormuş, öyle anlıyorum. Tabii kendi İngilizcemle şu anda çevirerek söylüyorum size, yanlış çeviri olabilir, kusura bakmayın. Dediğim gibi elleriyle de hissedebiliyorlar ve burada da Fransız bir insana, Paris 2004'teki bu madalyadaki dizayndan dolayı Braille alfabesinin mucidi Louis Braille’e bir selam göndermiş Fransa, bunu da belirtmiş olayım.

Şimdiye kadar Paris 2004 ile ilgili Paralimpik tarihçesi. simgesi, madalyaların dizaynı hakkında konuştum. Programın ortalarında bir yere geldik diye düşünüyorum. Bu kapsamda Paralimpik Oyunları'nın bir sonraki serüveni dört yıl sonra ABD'nin Los Angeles şehrinde olacak ve Paralimpik Olimpiyatları’nın kapanışında da bu şarkı çalmıştı; The Mamas & the Papas grubundan "California Dreamin’”. Hatta kapanış töreninde Paris Belediye Başkanı, Los Angeles Belediye Başkanı'na bayrağı teslim etti, güzel bir temsil töreni oldu orada. Ben de Mihriban Boyacı’yı konuk ettiğim bölümde, sonlara doğru içimden gelip şöyle söylemiştim Mihriban Hanım'a; dört sene sonra - saymıştım hatta daha kaç program olacağını Sakat Muhabbet’in - 259. bölümümüzde Los Angeles'tan seslenmek istiyorum demiştim. Hatta Mihriban Hanım'a da ‘belki siz de olursunuz’ demiştim. Bilmiyorum ne olur, ne biter o güne kadar ama bugünden oraya bir selam gönderelim. Los Angeles 2028'de bir selam için The Mamas & the Papas’tan dinliyoruz, “California Dreamin’”

Sakat Muhabbet devam ediyor. Bu hafta 8 Eylül Pazar günü sona eren Paris 2024 Paralimpik Oyunları’nın kapanışının hemen akabinde oyunları değerlendiriyoruz. İlk bölümde Paralimpik Oyunları’nın tarihçesine, Sir Ludwig Guttman'ın İngiltere'de bir hastanede başlattığı ve sakatların rehabilitesi için ortaya çıkan spor karşılaşmalarının Paralimpik’e evrildiğini konuştuk. Bu bölümde biraz Türkiye'ye gidelim ki keyifli bir şekilde gideceğiz Türkiye'nin bu Olimpiyatlardaki müsabakalardaki sonuçlarına dair. 28 madalya aldık bu Olimpiyatlarda; 6 altın, 10 gümüş, 12 de bronz. İlk kez 1992'de katıldığımızı belirtmiştim ilk bölümde ve o zamandan bu yana en başarılı Olimpiyatlarımız. Ülke sıralaması olarak da 23. sıradayız. Yalnız dünkü kapanış töreninde TRT Spor yayınında 22 branşın 12'sinde galiba Türkiye var diye bir şey duymuştum. O biraz benim dikkatimi çekti. Diğer 10 branşta niye yokuz?

Üç Kez Üst Üste Paralimpik Şampiyonu: Türkiye Goalball Kadın Milli Takımı

Bu arada bunu demişken de Goalball sporuna biraz eğilelim. Goalball; görme engelli, kör sporcuların oynadığı futbola benzer ama onlara göre dizayn edilmiş bir spor dalı. Evveliyatı bayağı eski. Türkiye, ilk defa 2016'da katılıyor Paralimpik Oyunları’nda Goalball’a yanlış bilmiyorsam, hatam varsa kusura bakmayın ve 2016’da, Rio'da ilk katıldığı müsabakada Goalball Kadın Milli Takımı şampiyon oluyor. Rio’dan sonra 2020 - pandemi nedeniyle 2021'de yapıldı - Tokyo’daki Paralimpik Oyunları’nda da ikinci kez altın madalya kazanan kadın milli takımımız ve Paris 2024'te de 5 Eylül Perşembe günü gerçekleştirilen final müsabakasında rakibi İsrail'i 8 - 3 mağlup etti. Tabii onların ‘Filenin Sultanları’ gibi bir ayrı bir adı bilmiyorum var mı ama ben denk gelmedim ama sanırım yok. Üç kez olimpiyat şampiyonu oldular, takım sporlarında kazandılar bunu. 

Bu noktada şunu vurgulamak istiyorum; Olimpiyat Oyunları'nda Filenin Sultanları, Voleybol Kadın takımımız dördüncü oldu biliyorsunuz, takip ettik heyecanla hepimiz ve orada hep şu söylendi; ‘Takım oyunlarında, Olimpiyat tarihinde, spor tarihinde en üst seviyemiz budur.’ Şimdi az önce bahsettim; Paralimpikler de Olimpiyat bu arada, onu söyleyeyim. Paralimpik oyunlar Olimpiyat dışı bir şey değil. Sakat bireylerin Olimpiyatlarına Paralimpikler diyorlar yani Olimpiyatlar bir yerde Paralimpikler bir yerde değil, bunu vurgulamak istiyorum ve şunu söyleyeceğim; kadın goalball sporcularımız üst üste üç kez Olimpiyat şampiyonu oldular - 2016, 2020 ve 2024. Bir ay önce kadın voleybolcularımız için ‘takım oyunlarında en üst başarı’ dendi. Bunu bir daha söylüyorum ki sakatların ayrımcılığa uğraması, sadece kaldırım olmasından ya da densiz ve sakatfobik söylemler üreten kişilerin söylemlerinden, hakaretlerinden, fiziki müdahalesinden ibaret değil. Zihinlerimizde, zihinlerde bir sıkıntı var gibi geliyor bana. Sakat Muhabbet’i de zaten bu amaçla kurgulamıştım ve bu amaçla da yayın yapıyorum iki yıldan beri. Bunu bir düşünün diyorum dinleyicilerimize. Sakat sporcuların başarısı neden sakat olmayanların ki kadar dikkate alınmıyor? O da spor, bu da spor; o da Olimpiyat, bu da Olimpiyat. Bunu vurgulamak istiyorum.

Nadia Comăneci, Naim Süleymanoğlu ve Sevda Altunoluk

Bunu demişken de bizim Goalball takımımızın oyuncularından Sevda Altınoluk, özellikle dikkate değer bir isim. Maçı izlerken de söylendi. Üç Olimpiyatta da olan tek isim Sevda Hanım. Kendisi 30 yaşında bir sporcu ve hep şey deniyor oyunlarda izlerken Goalball’un Messi'si. Ben bahsi arttıracağım biraz; boksta Muhammed Ali ne ise, basketbolda Michael Jordan ne ise, teniste Roger Federer, Novak Djokovic, Rafael Nadal ne ise, futbolda Diego Armando Maradona, Pele, Lionel Messi, Cristiano Ronaldo ne ise, halterde Naim Süleymanoğlu ne ise, Goalball’da da Sevda Altınoluk o. Yani ben bunu abartmıyorum, eksik etmiyorum, olan bu. Üç Olimpiyat üst üste kazanmak muhteşem bir başarı, hangi spor olursa olsun muhteşem bir başarı. Bunun da hakkını vermek durumundayız diye düşünüyorum.

Team Türkiye Paris 2024 Paralimpik Karnesi: 6 Altın, 10 Gümüş, 12 Bronz ile 28 Madalya

Bu arada Olimpiyatlarda başka bir detayı daha paylaşmak istiyorum sizlerle; pek çok branşta Türkiye ilk defa madalya kazandı. Yüzme branşında Umut Ünlü, genç bir sporcu arkadaşımız, Para Yüzme 50 metre serbest ve 200 metre serbestte -S3 kategorisinde yalnız, bunu belirteyim - altın madalya aldı. Yüzmede, tüm spor branşlarında yani Olimpiyatlar, dünya şampiyonaları, Olimpiyat şampiyonalarının hepsini katın, ilk defa Türkiye'den bir sporcu yüzmede altın madalya kazandı ve Umut Ünlü idi onun ismi, onu söylemek istiyorum. 

Makaralı Yay, Okçulukta, Öznur Cüre Girdi altın madalya aldı - altın madalyaları söylemek istiyorum ben size – ve ardından Mahmut Bozteke. Para Tekvando’da erkekler 63 kg. k44 kategorisinde altın madalya aldı. İbrahim Bölükbaşı, Para Judo’da 90+ kiloda altın madalya aldı. Goalball Kadın Milli Takımımızın altın madalya aldığını zaten belirtmiş idik. Her sporcumuzu tebrik ediyorum. Madalya almayanları da, Olimpiyatlara gitmeyenleri de tebrik ediyorum. Hatta bu spora başlamak isteyip henüz başlayamayanların heyecanına dair de bir şey söylemek istiyorum - onların da bu spora gelmesi çok önemli. TRT Spor’a da bir parantez açmak istiyorum. Paralimpik boyunca Türkiye medyasında pek çok haber çıktı sakatların sporu ile alakalı, çok önemli bunlar. Demek ki hayatın içinde olunca, göbeğinde olunca bunlar meydana geliyor gibi düşündüm izlerken, okurken ve dinlerken. Çok hoşuma gitti.

Jesse Owens Sendromu: Ya Hayata Karıştıklarında Ne Değişecek???

Başka bir boyutu geldi aklıma bu arada. Benim bulduğum bir isim; Jesse Owens Sendromu. Bilmiyorum, böyle bir tabir yoktur sanıyorum. Jessie Owens, 1936'da Berlin'de, Adolf Hitler'in Almanya'sında onun ari Alman ırkı hipotezini çürütmüştü. Bilenler biliyordur bu detayı. Kendisi siyahi ABD'li bir atletti ve dört altın madalya ile dünyaya bir örnek oldu, bir umut oldu ve bu umut hala sürüyor. Jesse Owens siyahi olduğu için, Afrikalı-Amerikalı olduğu için ülkesine gittiğinde o ırkçı tavra maruz kalmıştı. Şimdi bu sporcularımız ülkemize geri döndüğünde, hayatın içinde olduklarında ne değişecek? Umut’tan bahsetmiştim, Umut Ünlü’den. Kendisi Para Yüzmede iki altın alan arkadaşımız. Kapanış töreninden hemen önce TRT Spor’a konuk olmuştu Umut. Orada şunu demişti, ilgimi çekti; ‘Artık bana baktıkları zaman sakatım diye değil, şampiyonum diye baktıklarını biliyorum’. Ben de içimden acaba öyle mi Umut diye geçirmiştim, onu vurgulamak istiyorum.

Ömer (Madra) Abi’nin Oturarak Voleybol Sorusuna Yanıt

Güzel bir Olimpiyat oldu. İlk bölümde bahsetmiştim; Oturarak Voleybol ile ilgili bir sorusu vardı Ömer Abi’nin Burcu Hanım’a. Tabii onun bilmemesi normal çünkü Oturarak Voleybol’da Türkiye, kadınlar ve erkeklerde Paralimpik Oyunları’na katılım sağlayamadı. Abdullah Gümüşbaş’a da sorma nedenimiz o sporla ilgili olması nedeniyleydi, Paralimpik bağlantısı nedeni ile değildi. Ömer Abi de o programı takip ederken ‘pek anlayamadım’ demişti ve onu da ben kendime eleştiri olarak aldım, onu da söyleyeyim. Paralimpik Oyunları’nda, Paris 2024’te Oturarak Voleybol kadınlar kategorisinde ABD Çin'i 3-1 yenerek şampiyon oldu. Erkeklerde ise İran, Bosna Hersek'i yine 3-1 yenerek şampiyon oldu. Bu bilgiyi de vermiş olayım Ömer Abimize ve buradan sevgi ve selamlarımı da ileteyim kendisine.

Bu hafta Sakat Muhabbet’de Paris 2024'ün bir kapanışı gibi düşündüm programı ve o yüzden de konuk almadım çünkü şu an Pazartesi günündeyiz, 9 Eylül'deyiz ve iki gün sonra da yayın var. Yetişmezdi konuk alsaydım, denk gelmezdi diye kendim konuştum. Konuklarımız gene olacak tabi ama arada bir böyle konuksuz yapabilirim programları. Bu hafta destekçimiz Asli Kıyak İngin idi, ona bir teşekkür etmek istiyorum. Kapanış sloganımız, ‘Dünyanın bütün sakatları eğleşin!’ diyerek bu haftayı kapatıyorum. Haftaya görüşmek üzere, hoşça kalın.