Ekoloji Örgütleri 1. Yıl Deprem Raporu

-
Aa
+
a
a
a

Ekoloji Birliği ve İklim Adaleti Koalisyonu, ‘Ekoloji Örgütleri 1. Yıl Deprem Raporu’nu kamuoyu ile paylaştı.

Gezegenin Geleceği: 07 Şubat 2024
 

Gezegenin Geleceği: 07 Şubat 2024

podcast servisi: iTunes / RSS

6 Şubat depremlerinin yıl dönümünde dört günlük bir proje doğrultusunda Hatay’a giden Ekoloji Birliği ve İklim Adaleti Koalisyonu heyeti, depremlerin üzerinden geçen bir yılda karşı karşıya kaldığımız ekolojik tahribat sürecine dair ayrıntılı bilgileri ve tespitleri içeren ‘Ekoloji Örgütleri 1. Yıl Deprem Raporu’nu kamuoyu ile paylaştı. Hatay, Defne’de bulunan Harbiye Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (HASYAD) binası önünde yapılan açıklama, “6 Şubat depremini yaşadığımız günün üzerinden bir yıl geçti. Depremin ilk günlerinden itibaren, ekoloji örgütleri olarak yıkımdan zarar gören tüm alanlarla dayanışmayı büyütmeye çalıştık. Doğal bir afet olan deprem, iktidar güçlerinin uzun yıllara dayanan rant ve yağma düzeni nedeniyle büyük bir yıkıma dönüştü,” cümleleri ile başladı. İmar affı başta olmak üzere, kentleşme biçimleri ve depreme dirençli kentlerin hazırlanmamış olması gibi çok sayıda faktörün bu yıkımın büyümesine neden olduğu ifade edilen açıklamada, yıkımın ardından arama kurtarma faaliyetlerinin yetersizliği, sağ kurtulan yurttaşların günlerce kötü koşullarda yaşamaya mahkum edilmesi ve temel ihtiyaçların karşılanması için gerekli hızlı adımların atılmamasının depremi büyük bir travma haline getirdiği belirtildi. ‘Yaşam için buradayız’ sözüyle dayanışmayı yeniden büyütmeye Hatay’a gelen heyet, gözlemlerinin aradan geçen bir yılda çözülmesi gereken sorunların büyük çoğunlukta çözülmediği, temel ihtiyaçların giderilmemiş olduğu yönünde olduğunu ifade etti. Deprem bölgesindeki yıkım sürecinin ekolojik tahribat yönüyle objektif olarak yansıtılması gerektiği düşüncesiyle bir rapor hazırlayan Ekoloji Birliği ve İklim Adaleti Koalisyonu, deprem bölgesindeki saha deneyimlerini ve gözlemlerini ayrıntılı bir şekilde kamuoyuna aktardı.

Çeşme projesi hukuka aykırı bulunarak iptal edildi

Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından İzmir'in Çeşme ilçesinde hayata geçirilmek istenen ve meslek odalarının, yerel yönetimlerin, sivil toplum kuruluşlarının ve çevre örgütlerinin karşı çıkarak hukuki mücadele başlattığı Çeşme projesinde, nitelikli doğal koruma statüsüne sahip sekiz bin hektarlık alanı yapılaşmaya imkan veren sürdürülebilir alana dönüştüren işlem, İzmir 2. İdare Mahkemesi tarafından hukuka aykırı bulunarak iptal edildi. Çeşme projesine karşı dava açan Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) İzmir İl Koordinasyon Kurulu, İzmir Barosu, İzmir Tabip Odası ve çevre örgütleri, CHP İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Cemil Tugay’ın da katılımıyla bugün basın toplantısı düzenledi. İzmir Mimarlık Merkezi’ndeki yapılan toplantıda ortak basın açıklamasını okuyan İzmir Barosu Başkanı Sefa Yılmaz, “Çeşme Yarımadası’nda çoğunlukla orman ve doğal sit alanı niteliğindeki 16 bin 140 hektar büyüklüğünde, deniz alanı ile birlikte adaları ve 42 kilometre kıyıyı kapsayan, devletin hüküm ve tasarrufunda olup kamuya ait devasa bir alan turizm bölgesi ilan edildi. Bu alanların mülkiyetinin özel kişilere devri ile buralarda mega yat limanları, alışveriş merkezleri, oteller ve turizm tesisleri yapılması ve bu alanların tamamen halka kapatılarak imtiyazlı kişilerin kullanımına tahsis edilmesi yönündeki turizm bölgesi ilanı işlemine karşı kurumlarımızca açılan davalarda yargılama devam etmekte olup, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun işlemi hukuka aykırı bulan kararı yönünde yargılamaların sonuçlanması beklenmekte,” diye konuştu.

Şili'nin yakın tarihindeki en büyük yangın

Şili'nin Valparaíso bölgesinde çıkan orman yangınları sonucu en az 112 kişi yaşamını yitirdi. Bölgede olağanüsü hal ilan eden Şili Devlet Başkanı Gabriel Boric, yangınların söndürülmesi için gerekli tüm kaynakları seferber ettiğini aktardı. Bu, Şili'nin yakın tarihindeki en büyük yangın olarak kayıtlara geçti. Yetkililer üç ila altı bin arasında evin yandığını tahmin ettiklerini, bazı yangınların kasıtlı çıkarıldığını düşündüklerini açıkladı. Afet bölgesini ziyaret eden Boric, olağanüsü hal sayesinde acil yardım ekiplerini bölgeye daha rahat ulaşabileceklerini belirtti.

Muğlalıların adalet talebi

Susuzluk yaşayan Muğla ve Bodrum’un suyunu soğutma suyu olarak bölgedeki termik santrallerine verilmesine karşı çıkan yurttaşlar, Muğla İdare Mahkemesine dilekçe vererek konuyu yargıya taşıdı. Geçen Kasım ayında Devlet Su İşleri’ne (DSİ) 465 yurttaşın ayrı ayrı dilekçe vermesine rağmen bir geri dönüş alamadıklarını belirten Muğla Su İnisiyatifi üyeleri ve yurttaşlar, Muğla Adliyesinin önünde bir basın açıklaması yaptı. Dava dilekçelerini verdikten sonra gerçekleşen basın açıklamasında, “DSİ'ye verdiğimiz dilekçelerde bunları dile getirdik ve termik santralleri işleten şirketlerle yapılan su tahsisi protokollerini iptal etmesini istedik ancak 465 yurttaşın dilekçelerinin hiçbirine yanıt verilmedi. Bizler de yasal haklarımızı kullanarak bugün taleplerimiz doğrultusunda DSİ'ye İdare Mahkemesinde davamızı açtık, termik santrallere su tahsislerinin iptalini istedik,” denildi. Açıklamada, “Yönetmeliğe aykırı olarak yapılan su tahsisleri, söz konusu işletmelerin yasa dışı faaliyet gösterdiği dikkate alındığında, hukuksuzluğun boyutu çok daha vahim hale gelmekte. Bu işletmelerin 28 yıldır yasa dışı faaliyet sürdürmeleri, üstelik kamu kaynaklarının bu şirketlere aktarılmasının, anayasal hukuk devleti ilkeleri ile bağdaşmadığı ortada. Ne yazık ki hukukun, anayasanın, yargı kararlarının yok sayılmasının adeta normalleştirilmeye çalışıldığı bir süreçten geçiyoruz. Seçmenlerin iradesi yok sayılarak belediyelere kayyumların atandığı, seçme ve seçilme hakkının yok sayılarak seçilmiş politikacıların, belediye yöneticilerinin hapislerde rehin tutulduğu, Anayasa Mahkemesi, İdare Mahkemesi, Danıştay kararlarının, uluslararası sözleşmeler gereği uymak zorunda olduğumuz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde (AİHM) kararlarının uygulanmadığı bir ülke haline geldik. Muğlalıların adalet talebi, tüm bu hukuksuzluklardan ayrı değildir. Yaşam hakkı olan suyu savunurken her türlü hukuksuzluğa karşı duruyoruz. Yaşamlarımız, yaşam alanlarımız özgürleşinceye kadar her türlü meşru ve hukuki mücadelemizi sürdüreceğiz,” denildi.