Yan komşudan melodiler: Belçika şarkıları (II)

-
Aa
+
a
a
a

Bu haftaki programımızı Belçikalı frankofon rock, pop-rock ve alternatif rock müzisyenlerine ayırdık. Program boyunca Pierre Rapsat, Daniel Hélin, Marka ve Jo Lemaire gibi sanatçıların repertuarlarını keşfettik.

Aksak Maboul

Programın açılışını Pierre Rapsat'ın “Les rêves sont en nous” adlı parçası ile yaptık. Aslında Belçika’da rock müzik denilince akla ilk olarak Flaman kökenli gruplar geliyor. Bunların arasında The Kids, The Pebbles ve yakın zamanda aramızdan ayrılan Arno’nun da üyesi olduğu TC Matic’i sayabiliriz. Öte yansan söz konusu olan Fransızca sözlü rock müzikse, bu alanda öne çıkan ilk ismin Pierre Rapsat olduğunu söylemek mümkün. 1948’de doğan ve 2002’de henüz elli üç yaşındayken aramızdan ayrılan sanatçı kariyerine 1973’te yayınladığı New York adlı albümle başlamıştı. Biri İngilizce biri de Fransızca olmak üzere iki farklı versiyonla piyasaya çıkan albüm, bir Belçikalı sanatçının, Fransızca sözlerle kaydettiği ilk rock müzik albümü olarak da kabul ediliyor. Buna karşın yetmişli ve seksenli yıllara ait şarkılarında, Belçikalı kimliğine pek de değinmiyordu Rapsat, bu gidişat ancak 1986’da verdiği bir konserde Jacques Brel’in “Le plat pays” adlı parçasını yorumlamasıyla değişmeye başladı. 1990 tarihli J’ouvre les yeux – Gözlerimi açıyorum adlı albüm ise ismiyle paralel olarak sanatçının belli bir farkındalık seviyesine eriştiğini gösteriyordu. Rapsat, “Lorelei 1990” adlı parçasında Berlin duvarının yıkılmasından söz ediyor ve tıpkı Arno gibi “Hepimiz Avrupalıyız” diyor, “La legende d’Hiva Oa – Hiva Oa Efsanesi”nde ise yaşamının bir bölümünü Pasifik okyanusunda yer alan bu adada geçiren vatandaşı Brel’den bahsediyordu. Rapsat 90’lı yıllarda yazdığı “Comme un brasero, Aurore” ve “Un dimanche en automne” gibi parçalarda ülkesinden söz etmeyi sürdürecekti.

Belçika rock müziğinin bir başka frankofon ismi olan Serge Van Laeken ya da sahne adıyla Marka, 1961’de, Brüksel-Başkent bölgesinin güney doğusunda yer alan Boitsfort’da dünyaya gelmiş, kariyerine İngilizce şarkılar söyleyerek başlamıştı. 1981’de “African Queen” adlı parçalarıyla kendilerine sık sık radyolarda yer bulan Allez Allez adlı gruba katılan sanatçı bunun ardından 1983’te, daha sonra Vaya Con Dios’un temelleri atacak olan Dirk Schoufs ile birlikte, ismi için Jacques Dutronc’un ünlü şarkısından ilham aldığı Les Cactus grubunu kurdu. Bu dönemde şarkılarını İngilizce olarak yazmaya devam eden Marka'ya göre rock müzik Fransızca sözlere sahip olamazdı. Buna karşın Dutronc, Gainsbourg, Téléphone ya da Bijou imzalı parçalar onun yavaş yavaş bu fikrini değiştirmesini sağladı. Bunun üzerine kendisi için Fransızca şarkı sözü yazacak birini aramaya koyuldu sanatçı ve böylece yazar Thierry Robberecht’le çalışmaya başladı. Doksanlarda Paris’in yolunu tuttu ve burada Sony etiketiyle 1995 ve 97 yıllarında iki albüm yayınladı. Sanatçının 1997 tarihli L’idiomatic adlı albümünde, Belçika’daki anadil konusunda yaşanan anlaşmazlıklardan bahsettiği “Le pays de la pluie – Yağmur ülkesi” adlı bir şarkı yer alıyordu. Şöyle diyordu Marka bu karamsar şarkıda: 

Bir yağmur ülkesinden geliyorum ben – Orada yaşayanların ikiye bölmek istediği bir ülkeden – Bir yağmur ülkesinden geliyorum ben – Havadan sudan konuştuğu insanlarının – Burada canınız sıkıldığında – Susmak daha iyidir her zaman – Bir yağmur ülkesinden geliyorum ben – Çocukken burası cennetimdi benim – Bir yağmur ülkesinden geliyorum ben – Benim için çok önemli ama aslında biliyorum ki her şey bitti.

İlerleyen yıllarda yayınladığı “Accouplés” ya da “Je parle” gibi parçalarda da tıpkı bu şarkıda olduğu gibi Belçika’daki anadil ve ikiye bölünmüşlük konularını ele alan Marka, bu konuyla ilgili şöyle söyleyecekti: 

Benim ailem Flaman, Flamanlara büyük bir yakınlık hissediyorum, Fransızların Arno, Sttellla, Stromae ya da bende sevdikleri şey, Belçikalılarda bir arada bulunan Fransız, Flaman ve Anglosakson etkisi. Belçikalı olmaktan mutluyum, benim için bu bir tür karışım, bir kaynaşma.

Belçika rock müziğinin unutulmazları arasında yer alan bir grup da Jo Lemaire & Flouze. Flamanların çoğunlukta olduğu Flandre bölgesinde yaşayan bir Valon olan Jo Lemaire, onun eşi Philippe Depireux ve bas gitarist Alain Pire’den oluşan topluluk ilk dönemlerinde İngilizce şarkılardan oluşan bir repertuara sahipti. Grup ilk önemli çıkışını 1981’de Serge Gainsbourg’un “Je suis venu te dire que je m’en vais” adlı parçasını synthpop tarzında yorumladığı Pigmy World adlı albümle yaptı. Bu başarının ardından da Jo Lemaire kariyerini, ağırlıklı olarak Fransızca şarkılardan oluşan bir repertuarla, solo olarak sürdürdü.

Belçika'yı konu alan programlarımızı, Thierry Coljon’un De Brel à Stromae: La Grande Histoire Belge de la Chanson Française adlı kitabının rehberliğinde hazırlıyoruz. Söz konusu kitabın “Les enfants turbulents – Yaramaz çocuklar” adlı bölümüne geldiğimizde, burada sözü edilen ilk topluluğun The Honeymoon Killers ya da Fransızca adıyla Les tueurs de la lune de miel olduğunu görüyoruz. 1950 Brüksel doğumlu şarkıcı, ressam ve gitarist Yvon Vromman tarafından 1974’te kurulan grup, ilk albümü "Special Manubre"ü 1977 yılında piyasaya çıkarmıştı. Şarkılarında sık sık mizahi unsurlara yer veren bir gruptu The Honeymoon Killers, bunun yanı sıra “La mauvaise réputation”, “Petit Papa Noël” ya da “Oh, Carol” gibi klasikleşmiş şarkıları kendi tarzlarında, adeta katledercesine yorumlamaktan da geri kalmıyorlardı. Topluluk 1980’de, Crammed Discs stüdyolarının sahibi Belçikalı müzisyen Marc Hollander’in Vincent Kenis ile birlikte kurduğu bir başka deneysel müzik grubu olan Aksak Maboul’la birleşti. Bu dönemde ekibe yorumcu olarak Véronique Vincent da katıldı. Grup 1981 ve 82 yıllarında yayınladığı albümlerin ardından 1985’te dağılma kararı aldı. Öte yandan Aksak Maboul, Véronique Vincent’la elektro-pop tarzında bir dizi kayıt daha gerçekleştirse de bu kayıtlar bir albüm haline ancak 2014 yılında gelebildi.

1971’de, Valon Bölgesinde dünyaya gelen söz yazarı – besteci ve yorumcu Daniel Hélin, Liège Kraliyet Konservatuvarından oyunculuk diplomasını almasının ardından bir süre sirklerde çalışmış bunun ardından da farklı tiyatro oyunlarında sahne almıştı. Müzik kariyerine caz müzisyenleri ile kaydettiği 1999 tarihli Borlon adlı albümle başlayan sanatçı, bundan iki yıl sonra Fransız bağımsız müzik stüdyosu Tôt ou tard etiketiyle; tango, disko ya da vals gibi türleri birbiriyle pek de ilgisi yokmuş gibi görünen melodiler eşliğinde bir araya getirdiği ikinci albümü Les Bulles yayınlandı. Söz konusu albümdeki şarkı sözleri de ilginç bir yöntemle yazılmıştı. Albüme ismini veren “Les bulles” adlı şarkıda her cümle ul hecesiyle biterken “Le Cochon”da bunun yerini –ure ve –an heceleri almıştı. Söz yazımında kullandığı bu ilginç tekniklerin yanında şarkılarında içerik bakımından da mizahi öğelere ağırlık veren Hélin, bunun yanı sıra Belçika’nın efsanevi isimlerine dil uzatmaktan da geri kalmıyor, örneğin Brel için şu sözleri sarf ediyordu: 

Brel’le dalga geçmekten hoşlanıyorum, onu öylesine efsaneleştirdiler ki adeta bir heykel haline geldi.

Şarkılarında zaman zaman ölüm ve intihar gibi ciddi konuları da ele alan sanatçı, dram ve acıları keşfetmeyi de seviyor, bununla birlikte zaman zaman ülkesi Belçika’dan bahsetmeyi de ihmal etmiyordu. Örneğin 2013 tarihli albümünde yer alan “Bruxelles” adlı parçada, Gece Atomium’u ziyaret etmek için heyecanlanan bir Japon turistin Manneken-Pis heykelinin boyutundan duyduğu hayal kırıklığından söz ediyor; 2005 tarihli “Ottignies” adlı şarkıda ise doğduğu kasabanın ne kadar sıkıcı bir yer olduğunu anlatıyordu.

Daniel Hélin’in ilham kaynakları arasında da yer alan Didier Kengen ya da sahne adıyla Odieu,1959’da Brüksel - Başkent bölgesinde dünyaya gelmişti. Gençlik yıllarında punk akımına dahil olan sanatçı, bir süre Sttellla grubuyla çalışan kardeşi Yves’in yanında klavye çaldıktan sonra seksenlerin başında Odieu et le Feu adlı punk grubunu kurmuştu. Klasik müzik tutkunu bir anne babanın oğlu olmasına karşın kendini bir anda Brüksel punk sahnesinin önde gelen simalarından biri olarak bulan Odieu’nün idolleri ise The Honeymoon Killers grubunun kurucusu Yvon Vromman ve mizah dozu yüksek şarkılarıyla tanınan Le Grand Jojo’ydu. Belçika ve Fransa’da pek çok farklı stüdyoyla çalışan ne var ki albüm satışları hiçbir zaman tatmin edici seviyelere ulaşmayan sanatçı, başarısını büyük oranda sahne performansına ve seyircisiyle kurduğu bağa borçluydu. Fransa’da William Sheller’in açılış sanatçısı olarak izleyici karşısına çıkma şansını bulan Didier Odieu, aynı zamanda Arthur H’ın da ilham kaynakları arasında yer alıyor. Bunun yanı sıra sanatçının 9 Ekim 1992 günü, tam 169 şarkıyı 13 dakika 33 saniye 36 salise içinde söyleyerek Megamix alanında Guiness Rekorlar Kitabı'na girdiğini de hatırlatalım.

Şarkıcı / YorumcuParça AdıAlbüm AdıSüre
Pierre Rapsat Les rêves sont en nous L'essentiel 4:10
Pierre Rapsat La légende d'Hiva Oa J'ouvre les yeux 3:39
Pierre Rapsat Mensonge Volte-face 4:45
Marka Le pays de la pluie L'homme qui aimait la scène 4:47
Jo Lemaire & Flouze Je suis venu te dire que je m'en vais Pigmy World 3:38
The Honeymoon Killers Histoire à suivre The Honeymoon Killers 3:05
Aksak Maboul (Mit I) Saure Gurke (Aus I Urwald Gelockt) Onze Danses Pour Combattre La Migraine 2:20
Véronique Vincent & Aksak Maboul Chez les aborigènes Ex-Futur 4:14
Daniel Hélin Ottignies Mécréant 4:28
Daniel Hélin Fritounette Mécréant 4:07
Odieu Mise à jour Désordres 2:56