Bir Osmanlı stüdyosu ve iki katil portresi

Foto Müze
-
Aa
+
a
a
a

Bu haftaki programımızda Vafiadis’in stüdyosunu, yenilikçi kişiliğini, basın hayatına kattığı değerleri ve katil portrelerini konuşuyoruz.

Bir Osmanlı stüdyosu ve iki katil portresi
 

Bir Osmanlı stüdyosu ve iki katil portresi

podcast servisi: iTunes / RSS

Vafiadis stüdyosunda çekilmiş birçok portre günümüze kadar ulaşmış durumda ve hala çok sık olmasa da müzayedelerde karşımıza çıkıyor. Ama orada çekilmiş olan ve sıradan insanlar gibi görünen iki katil portresi, diğer fotoğraflardan ayrılmakta. Daha da ilginci, bu iki fotoğraf arasında da tuhaf benzerlikler söz konusu.

Bu portrelerden biri ‘Bıçakçı Petri’ye ait. Petri bir seri katil. İstanbul zabıtasını yıllarca peşinden koşturmuş bebek yüzlü Petri, Galata Canavarı olarak da biliniyor. Ve kurbanlarını genellikle aynı yöntemle öldürüyor. Bıçağı tek hamlede ve hiç şaşmadan kalbe saplayarak. Ona Bıçakçı Petri denilmesinin nedeni de bu.  

Yine Vafiadis’in stüdyosunda kaydedilmiş ikinci katil portresi Tersane-i Amire’de işçi kâtibi olan İsmail Hakkı’ya ait. İsmail Hakkı bu cinayeti işlediğinde 18 yaşında. Bu aşk cinayeti meydana geldiğinde takvimler 1889 yılını gösteriyor. Maktul ise Tophane-i Amire’nin ikinci alayının, üçüncü bölüğündeki Arif adlı 19 yaşındaki er. Tıpkı bıçakçı Petri gibi Arif’in de güzelliği kayıtlara geçmiş.

İsmail Hakkı, cinayeti Hasköy’de Kalaycı Bahçesi'nde işliyor ve Arif’in göğsüne bir kama indirerek yaşamına son veriyor.

Katil portrelerini kayda geçiren stüdyoyu, yani Theodore Vafiadis’i ilk olarak 1893 yılına ait ticaret yıllığında görüyoruz ama daha eski tarihlerde faaliyet gösterdiği çeşitli gazete ve dergilerde kendisiyle ilgili çıkmış haber ve ilanlardan anlaşılıyor. Nitekim Bıçakçı Petri’yle ilgili bilgiler de, Vafiadis’in faaliyet gösterdiği yıllar konusunda bizi, çok daha gerilere götürüyor.

Vafiadis’i fotoğraf tarihimizde değerli kılan bir diğer husus da; asitli indirgeme yöntemiyle yapılan ototipik klişeleri basın hayatımıza kazandırması. Basınımızın erken dönemlerinde oldukça sorun teşkil eden bu konuda, Servet-i Fünun dergisinin sahibi Ahmet İhsan’ın çok çaba harcadığını görüyoruz. Hatta yurt dışından bir klişeci de getirtiyor gazeteye ama o kişiyle de bir sonuca ulaşamıyor. Fakat çözüm Vafiadis’den geliyor.