"Türk usulü nükleer santral": Akkuyu'da ana yüklenici firmayla anlaşmazlık

Ekonomi Politik
-
Aa
+
a
a
a

Ekonomi Politik gündeminde Akkuyu Nükleer Santrali'nde şirketler arasındaki anlaşmazlıklar ile HDP'nin tutuklu milletvekili Aysel Tuğluk'un cumhurbaşkanlığı affından faydalanamamasını konuştuk.

Ekonomi Politik: 1 Ağustos 2022
 

Ekonomi Politik: 1 Ağustos 2022

podcast servisi: iTunes / RSS

(1 Ağustos 2022 tarihinde Açık Radyo’da Ekonomi Politik programında yayınlanmıştır.)

(Bu metin hızlıca hazırlanmış bir ses kaydı deşifresidir, nihai biçiminde olmayabilir.)

Ömer Madra: Günaydın Ali bey, merhabalar.

Ali Bilge: Merhaba Ömer bey, merhaba Özdeş, merhaba Robi. İyi haftalar, iyi yayınlar.

Özdeş Özbay: Günaydın.

ÖM: Evet, eyyam-ı bahur günlerinde biraz önce gayet uğursuz denebilecek haberlere ve yorumlara da yer verdik, özellikle iklim değişikliğinin yarattığı yıkım üzerine. Ve bilim insanlarından önümüzdeki günlerde daha da artabileceğine dair bazı kitap ve makalelere de yer verdik. Evet, dünyanın durumu çok parlak gözükmüyor, Türkiye de aynı şekilde. Bugün neyi ele alıyoruz?

AB: Hafta sonuna doğru yaşanan bir gelişme var: Mersin Akkuyu’da inşaatı devam eden nükleer santrale ilişkin gelişmelerden bahsetmek istiyorum. Mersin Akkuyu’da 2019 yılında inşaata başlandı. Kısaca bir tarih verelim; 2010 yılında Rusya ve Türkiye iş birliği ile nükleer reaktör kurma anlaşması imzalandı. Aynı yıl, Akkuyu Nükleer A.Ş. isimli bir şirket kuruldu. Bu şirketin tamamı Ruslara ait. Rusya devletine ait nükleer reaktör şirketi olan Rosatom şirketi, Akkuyu Nükleer A.Ş.’nin sahibi durumunda. Reaktörün inşaatı da yine bir Rus firması olan TİTAN şirketi ile Türkiye’den İÇTAŞ ortaklığına verildi. Bu ortaklığın adı T2-IC Ortak Girişim Şirketi. Bu şirket ile Akkuyu Nükleer A.Ş. arasında mühendislik tedarik ve inşaat sözleşmesi imzalandı. İnşaatı yapacak ortaklığa katılan yerli müteahhitlik şirketi “müsaadeye mazhar” olan listeden, yani havuz içinden, AKP döneminde yıldızı daha da parlayanlardan; üçüncü köprü ihalesi gibi önemli işler verildi. Bu ortak girişim şirketi ile 2019 yılında nükleer santral inşaatı başladı. 22 Temmuz günü, yani dokuz gün önce büyük bir törenle reaktörün dördüncüsünün temelleri atıldı. Enerji bakanı Dönmez ve diğer Rus yetkililerin katıldığı bir temel atma töreni düzenlendi. Törende “nurlu ufuklara doğru” konuşmalar yapıldı. Tesisin 2023 yılına yetiştirileceği, kesin teslimin de 2026 olacağı vurgulandı.

Sonra öğrendik ki, 21 Temmuz'daki reaktörün dördüncü kısmının inşaat töreninden hemen sonra, 22 Temmuz'da, Rusların tamamına sahip olduğu Akkuyu Nükleer A.Ş., inşaatı yapan girişime ve yerli İÇTAŞ firmasına bir fesih ihbarnamesi gönderiyor. Fesih bildiriminde, işçi ölümlerine ilişkin kazalar yaşandığı vurgulanıyor, iş güvenliğine ilişkin önemli önlemlerin alınmadığı belirtiliyor. Aynı zamanda, zaman çizelgesine, iş takvimine uyulmadığını belirtiliyor, inşaatta kayda değer bir gelişme kaydedilmediği ve sözleşme uyarınca gönderilen avansların başka yerlerde harcandığına dair 41 sayfalık bir fesih bildiriminde bulunuluyor. Mali ve teknik yükümlülüklerinin yerine getirilmediği özellikle vurgulanıyor. Teknik yetersizlik, güvensizlik ve mali anlamda soru işaretleri içeren konular fesih bildiriminde dile getiriliyor. İnşaatta ve malzeme-ekipman temininde çok gerilerde kalındığı belirtiliyor.

Fesih bildiriminde ayrıca usulsüzlük vurgulandığı gibi, 600 milyon dolarlık -yaklaşık on milyar yedi yüz kırk milyon Tl – harcamanın, inşaatı yapan girişim ortaklığı tarafından koşulsuz ödeme yapması gerektiği de belirtiliyor. Bunu için de son tarihin 5 Ağustos olduğu ifade ediliyor. Bu koşulsuz ödeme demek? Nerelere gittiği belli olmayan parayı “iade et” demek istiyor.

Reaktör inşaatı mali ve teknik açıdan sorunlar içeriyor. İş sağlığı, işçi sağlığı, iş güvenliği açısından sorunlar içeriyor. Şimdi bu proje başından itibaren gözlerden ırak cereyan eden bir proje. Başından bu yana açık bir tarafı olmadı.

"Nükleer reaktör yapmak TOKİ'ye konut yapmaya benzemez"

İnşaatı yapan girişim ortaklığındaki Rus tarafının, Rusya ve diğer ülkelerde nükleer reaktör yaptığına ilişkin listesini gördüm ama Türkiye tarafındaki şirketin böyle bir deneyimi yok. Evet, bu şirket inşaat firması ama bu iş diğer işleri yapmaya benzemez; çok teknik, yeterlilik isteyen bir husus. Öncesinde bu husus, inşaat ihale edilirken gündeme gelmişti. Nükleer reaktör yapmak TOKİ'ye konut yapmaya benzemez, çok teknik bir iş. Fesih bildiriminde verilen avansların usulsüz harcandığı ifade ediliyor.

Şimdi bir hafta içerisinde yer yerinden oynadı, 21 Temmuz’da tören yapıldı, 22 Temmuz’da fesih bildirimi gönderildi. Ayrıca birkaç gün sonra, 5 Ağustos'ta Soçi'de Putin-Erdoğan görüşmesi var! Bu vaziyet, gerçekten ciddi bir skandalın ortasında olduğumuzu gösteriyor.

Ben bu bilgileri Mersin’de faaliyet gösteren yerel basından ve Mersin Nükleer Karşıtı Platformu’nun açıklamalarından yararlanarak derledim. Özellikle Mersin’deki Haberci gazetesi gelişmeleri yakından izledi. Burada dikkat çeken husus, “müsaadeye mazhar” listesinden bir yerli şirketle problem var. Akkuyu projesinde yerlilik anlaşması var; yerel tedarikçiler ve yerel müteahhitlerin, taşeronların ve işçilerin yer alacağına dair bir anlaşma olduğu belirtiliyor. Sahada yirmi beş bin işçi, altı yüz mühendis olduğundan, yüzlerce taşeron, alt taşeron olduğundan söz ediliyor. Maalesef başından itibaren inşaat alanına girmek yasak. İnşaat alanında olan bitenleri bilmiyoruz. Birkaç kez ölümler nedeniyle işçilerin direnişi oldu, ama yasak bölge…

Son olarak, sözleşmenin feshinden bir gün sonra müteahhit olarak başka bir şirketle anlaşma yapıldığını Akkuyu Nükleer A.Ş. ilan etti: TSM Enerji isimli bir şirket, kuruluş tarihi Ekim 2019. Akkuyu Nükleer’in açıklamasında Türk kanunlarına göre kurulmuş bir şirket. Evet, onu görüyoruz ama ortaklarını bilmiyoruz, göremiyoruz. İÇTAŞ’ın yerine gelen bu şirketin sahada olduğu açıklamada belirtiliyor. Sahada çalışan bir şirket olduğunu anlıyoruz. Şirketin merkezi olarak Mersin'de bir adres gözüküyor, bir de bir cep telefonu var! Böylesine büyük hacimli işin kimlere verildiği anlaşılmıyor. Sahibi, ortakları kim? Akkuyu Nükleer Santrali inşaatının dünyanın en büyük şantiyesi olduğu söyleniyor, bunu da hatırlatalım. Ayrıca bir deprem fayı üzerinde kurulu bir santral. 5 kilometre yakınlıkta fay kırığı var. Ve canım, cennet bir koy şu anda betona sarmış vaziyette.

ÖM: Ben azıcık araya girerek bir de buna şeyi ekleyeyim izninizle; aynı zamanda da bu denizlerin, özellikle de Akdeniz'deki ısınmanın rekor sayıda arttığını, yani Akdeniz'de ortalamanın altı küsur derece üzerine çıktığı bir şeyden bahsediyoruz. Yani soğutma tesisleri de böyle bir sudan kullanılacak.

AB: Nitekim sıcaklar nedeniyle, Pınar Demircan'ın yazısında okudum, soğutma yapılamadığı için Fransa'da ve başka ülkelerde de reaktörler durdurulmuş. Bizim için tehlike, Akdeniz suyunun sıcaklığı. Antalya'dan biliyorum, kışın 14 derecenin altına düşme sınırı varmış; şayet deniz suyu 14 derecenin altına kışın düşmüyorsa sıcak deniz oluyor, tropikal deniz olarak adlandırılıyor. Yazın Mersin’de deniz suyu sıcaklığı 30 derecelerde! Velhasıl yeni şirket hakkında bilgimiz yok. Yani bu bu TSM şirketi nedir, kimdir, neye göre belirlendi? Sözleşmesi feshedilen İÇTAŞ’ı müsaadeye mazhar listesinden biliyoruz. Havuz şirketinin içerisinde yer aldığını, kayrılan dönemin şirketlerinden olduğunu biliyoruz ama bu yeni TSM Enerji’nin ne olduğunu bilmiyoruz.

"Müthiş bir giz perdesi altında, oyun içinde oyunlar olduğunu anlıyoruz"

Akkuyu Nükleer Santrali, Rusya'ya, Ukrayna Savaşı nedeniyle uygulanan ambargo kapsamı dışında. Sözleşmenin feshedilmesine ilişkin iddialardan biri de ambargonun delinmesi olarak dilleniyor. Tüm bu gelişmelere ilişkin Enerji Bakanı’nın açıklaması yok, bu konuda sarayın açıklaması yok. Hükümet bugün toplanıyor, gündemine baktım bu konu yok. Böylesi önemli bir konu, 20-22 milyar dolarlık bir proje akamete uğrayacak bir duruma geliyor ama hükümet toplantısının gündeminde değil. Sözleşmesi feshedilen İÇTAŞ şirketi bir açıklama yaptı; şirketin iddiası, Ruslar yerli şirket ve işçi kullanımını istemiyor. İşleri kendi şirketlerine verecekler, yerli şirket kullanılmayacak, kendileri ucuz iş gücünü getirecek.

Şantiyede 25 bin kişi çalışıyor. Türkiye'nin ekonomisinin çok zor durumda olması, artan enflasyon nedeniyle işçi maliyetleri yükseldi. Türkiye’den işçi çalıştırmak yerine Kırgız, Özbek işçiler çalıştırılacak iddiası da var. Ayrıca, Akkuyu operasyonlarıyla Rusya, Batı’nın ambargosunu bu şekilde delebilir, arkasından dolaşabilir iddiaları da var. Akkuyu da son günlerde böylesi ilginç gelişmelere sahne oldu. Müthiş bir giz perdesi altında, oyun içinde oyunlar olduğunu anlıyoruz. Her iki tarafta da, her iki ülkede de otokritik yönetim olunca tam çözülemiyor, tam anlaşılmıyor.

ÖM: Şeyi de soracağım: Sizin de söylediğiniz gibi İÇTAŞ, İnşaat Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi, evet, o yapıyor…

AB: İnşaatı onunla bir Rus şirketi ortak yapıyordu.

ÖM: Evet.

AB: İnşaatı yapan Rus şirketi ile İÇTAŞ kurulan ortaklıkta yarı yarıya hisse sahipleriydi. Akkuyu Nükleer Santrali’nin sahibi Rus; nükleer reaktör işleten Rosatom şirketinin altında, TİTAN isimli Rus inşaat firması ile İÇTAŞ ortaklığına “TİTAN ve İÇTAŞ’ın ortaklığı” deniyor, işte bu sözleşme feshediliyor. Ama anladığımız kadarıyla bu ortaklığın Türk tarafını feshediyor. TMS Enerji, İÇTAŞ’ın yerini alıyor.

ÖM: Ama İÇTAŞ İnşaat’tan çok ilginç bir açıklama var: “Amaç Türk şirketlerinin projedeki varlığını azaltmak” diye bir komplodan bahsediyor, Birgün’de ayrıntılı bir haber var bu konuda.

AB: Orada şunu söylüyor, “biz İÇTAŞ olarak Akkuyu Nükleer A.Ş. ile sözleşme imzalamadık. Bizim bir de Rus ortağımız var, bu ortaklık sözleşmeyi imzaladı. Bu nedenle bu fesih işlemi hukuksuzluk içeriyor.” diyor. Şirketin işaret ettiği hususlar; Türk personelinin yerine daha ucuz personel gelecek, Türk müteahhitleri saf dışı edilecek, dışarıya çıkarılacak, tamamen Rus menşeli bir başka şirketi tayin etme durumu söz konusu vb.

TSM şirketini araştırmaya çalıştım, iz sürmeye çalıştım ama sadece Mersin'deki adresi gözüküyor, 2019’da kurulmuş bir şirket. Ruslar bu firmanın sahibi mi, tarafı mı, ortağı mı? Onu da henüz bilmiyoruz. Fesih bildiriminde gecikmelerin olduğu, yolsuzluğun olduğu ima ediliyor. 41 sayfalık bir fesih bildirimi; Londra mahkemeleri adres gösteriliyor. Herhalde anlaşmada tahkim yeri Londra.

Şu ana kadar Enerji Bakanlığı'ndan, ilgili kurum ve kişilerden ses yok. Sadece İÇTAŞ şirketinin “bu fesih hukuksuzdur” dediği açıklama var. Binlerce insan burada çalışıyor ve yerel kaynaklara göre çalışanlar otobüslerle memleketlerine gönderilmeye başlanmış. Akkuyu, açıklamasında “yeni şirketle mukavele imzaladık, dolayısıyla daha önce taşeronlarla yapılan bütün sözleşmeleri de yenileyeceğiz” diye yer verilmiş. Yeni şirket bu sözleşmeleri yenileyecekmiş. İnşaatın hızla devam edeceği vurgusu da yapıldı. Karmaşık bir durumla karşı karşıyayız.

ÖM: Evet, çalışan 20 bin işçinin durumu da belli değil.

"İçimizdeki Rusya çok güçlü, Türkiye üzerinde çok ağırlığı olan bir ülke"

AB: Yani evet, öyle anlaşılıyor. Yıllardan beri hep bu programlardaki konuşmalarda söylüyoruz; içimizdeki Rusya çok güçlü, Türkiye üzerinde çok ağırlığı olan bir ülke. Rusya'yla olan ilişkilerimiz 20 yirmi yıl içerisinde çok ciddi seviyelere geldi; enerjide, doğal gazda bağımlıyız. Petrol, buğday alıyoruz. Savunma sanayinde durum ortada, S400 meselesi önümüzde duruyor. Savunma sanayinde iş birliği yapıyoruz, ikinci S400 finans paketi hazırlanıyor. Turizmde muazzam bir ilişkimiz var. Yaş meyve ve sebzeyi Rusya'ya ihraç edemezsek Antalya ve güney tarımı çöküyor. Çok bağımlı hale gelmiş durumdayız. Böyle bir ilişkiye nükleer santral de eklenmiş durumda. Halihazırda dünyanın en önemli, en büyük şantiyesi olduğu iddia ediliyor. Şimdi böylesi ciddi bir tıkanıklık yaşanıyor. Bunlar savaş sırasında yaşanıyor. Rus ekonomisi savaşta ve ambargo altında bir ekonomi, girdapları çok fazla.

Ha, bu arada çok ilginç bir gelişme daha oldu onu da belirteyim: 28 Temmuz günü bir haber çıktı, “Rusya, Akkuyu için 15 milyar dolar gönderiyor” diye. O da ortalığı karıştırdı. Haber Bloomberg kaynaklarına dayandırıldı. Sonrasında hemen döviz kurunda düşüşler yaşandı, kur gitti geldi. Çok acayip gelişmelerdi bunlar. Rusya tarafı, “Abartı var; biz para gönderdik ama bu kadar değil” dedi. Belirsiz kaynaklara dayandırılarak yapılan bir haberdi; isim vermeden, üst düzey Türk yetkililerinin bildirdiğine göre yapılan bir haberdi. “Rusya on beş milyar dolar Türkiye'ye para gönderiyor. Üç hafta içinde tamamı gerçekleşecek. İlk beş milyar dolarlık kısım geldi”, haber böyle! Böyle bir işlemin Merkez Bankası bilançosunda normal şartlarda izlenmesi, görülmesi mümkündür. Net hata noksan kalemi ya da başka bir kalemde böyle bir hareketlilik gözükür. Ancak böyle bir durumun da şu ana kadar belirtisi yok.

Tüm bu gelişmelerden Rusya ve Türkiye ekonomik ilişkilerinde problemler yaşandığını anlıyoruz. Ayrıca Türkiye'de havuzda da problem var! Havuz şirketlerinin problemi var. Havuzun suyu azaldıkça hem mali hem de teknik olarak gerçek durumları ortaya çıkıyor. Soçi'de 5 Ağustos'ta bu mevzu muhtemelen gündeme gelecek. Türkiye ve Rusya ekonomileri sorunlu; her iki ülkenin yaşadığı sorunlar, ayrıca ikili ekonomik ilişkilerdeki sorunlar yatırımları da zor duruma sokuyor.

Havuz problemlerinin başladığını anlıyoruz, havuzda çuvallamalar görüyoruz, çünkü iddialar gerçekten çok ciddi; “mali suistimaller var, paraların nereye harcandığını bilmiyoruz” diyor. Ayrıca şirkete teknik olarak “sen bu işten anlamıyorsun” diyor, “ reaktör yapma gücün yok” diyor. İddialar muhtelif; ambargonun delinmesinden, ucuz iş gücüne kadar uzanan iddialar var. Bunların netleşmesi iktidarın açıklamasına bağlı. Nükleer santralde durum böyle.

ÖM: Nükleer santralin yapılmasının aksaması bir bakıma pozitif de sayılır. Ama öte yandan ben bir de şeyi hatırladım; beş sene oldu değil mi -hatta altı sene artık-, Rusya'nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov'un öldürülmesinin üzerinden bu kadar zaman geçti. Hâlâ anlaşılabilmiş değil. Değil mi?

AB: Değil.

ÖM: Ankara'da herkesin gözü önünde…

AB: Canlı yayında… Ve yani ondan sonra uçak düşürülmesi meselesi de var. Rusya-Türkiye ilişkileri donduruldu bir süre. Ekonomik olarak Türkiye, Rusya için önemli bir ticari partner. Milyarlarca dolarlık doğal gaz satıyor, fatura kesiyor. Türkiye için de önemli; Rus turistlerin gelmesi, döviz kıtlığında inanılmaz yararlı oluyor. Sorunu çözmüyor ama çok önemli. Amerika'yla, NATO’yla problemler yaratan savunma sanayi meselesi var.

Rusya, Türkiye'de önemli bir durumda bulunuyor. İçimizdeki Rusya çok kuvvetli durumda…Siyasi ve iktisadi analiz yaparken bunu göz önünde bulundurmamız gerekiyor. Rusya’ya önemli ölçüde bağımlı bir hale gelmiş durumdayız. Rusya ile Suriye'de ciddi problemler yaşıyoruz, Libya'da yaşadık. Rusya-Türkiye ilişkilerini çok iyi bir şekilde mercek altına yatırarak dönemin siyasi tarihinin yazılması lazım. Sonuçta sarpa sarmış bir durumla karşı karşıyayız.

Ama şu anlaşılıyor ki, Türk usulü nükleer santral yapmak böyle oluyor! İşin gecikmesi elbette çok önemli; yapılmaması, olmaması gerekiyor ama manzara da bu. Gezegenin yokoluşu gerçekleşebilir ama bu nükleer santral bitmeyebilir! Ciddi problemli bir alan. Ben Bolu Tüneli'ni hatırlıyorum, kırk yıl sürmüştü neredeyse. Bolu Tüneli, Ayaş Tünelleri hikayesi, bakın unuttuk bile. Dolayısıyla durum bu.

ÖM: Evet, süremiz az kalmışken bir ikinci konumuz daha vardı.

"Anayasanın 104. maddesinin tam anlamıyla Aysel Tuğluk’a uygulanması gerekiyor"

AB: Şimdi efendim, Aysel Tuğluk, HDP milletvekili, yöneticisi, Hakların Demokratik Partisi'nin çok önemli bir üyesi. Uzun süredir hapishanede. Ve kendisinin sağlığı çok bozulmuş durumda, demans durumda. Savunmasını bile yapamayacak durumda. Buna rağmen hapishanede tutulmaya devam ediliyor. Ve yaşadığı acıya, -ki annesinin defnedilmesi olayı olağanüstü bir travmaydı, onları da gözümüzün önünde yaşadık- bunlara rağmen dışarı çıkarılmıyor, tedavisi dışarıda yapılmıyor. Halbuki cumhurbaşkanlarının bu tür durumlarda, hükümlülere ilişkin Anayasanın 104. maddesi çerçevesi içerisinde cezayı kaldırma yetkisi var. Anayasanın 104. maddesi Aysel Tuğluk'a karşılık geliyor, kişi ciddi bir sağlık problemi yaşıyor.

ÖM: Ve başkasının yardımına muhtaç.

AB: Tamamen muhtaç durumda ve tedavisinin hapishanede olması mümkün değil, hastanede olması gerekiyor. Buna rağmen böyle bir işlem yapılmadı. Aksine, içeride tutulması için acayip raporlar düzenlendi.

Bir de bakıyoruz ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Madımak toplu katliamının hükümlüsünü affettmiş! Cumhurbaşkanının yetkisine giren bu işler nasıl bir prosedür içinde cereyan ediyor diye baktım; Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 2014’ten itibaren yetkisini kullandığı durumlar pek çok kez olmuş, Madımak dahil. Hatta affettiği bir kişilerden biri daha sonra suç işlemiş.

2016 yılında kimlere bu yetkileri kullandığına dair CHP Milletvekili Ali Haydar Hakverdi bir başvuruda bulunmuş. Cezası kaldırılanların listesi istenmiş, bilgi edinmek istemiş. Normal şartlarda affedilenlerin ya da işte hükmün kaldırılması, onaylanmasının Resmî Gazete’de yayınlanması lazım. Yayınlananları buradan görebiliyoruz ancak yayınlanmayanlar da bulunuyormuş. Adalet Bakanlığı, vekilin sorusuna "takdir hakkını" kullandığı gerekçesiyle Erdoğan'ın affettiği mahkum sayısını açıklamamış, “değişik kurumların bilgisi dahilinde olduğu için sizin bu sorunuzu yanıtlayamıyoruz” dediler. İsim listesi sır! Acaba bilinmeyen, cezanın/hükmün kaldırılması kararları var mı? Kimler bunlar?

Aslında Anayasanın 104. maddesinin tam anlamıyla Aysel Tuğluk’a uygulanması gerekiyor; bakıma ve tedaviye muhtaç ve bunun hapishane koşullarında olması mümkün değil. Bu, dünya tarihinde de ender görülen durumlardan... Aysel Tuğluk’un şu anda hapishanede bulunması, insanlık adına inanılmaz bir vicdan problemi yaratıyor. Aynı zamanda insanlık suçu kapsamına da girdiğini eklememiz lazım

ÖM: Evet, son bir cümle eklemek gerekirse, Adli Tıp Kurumu denen kuruluş da üçüncü defa “Hatırlama düzeyinde çok ciddi düşüş olmasına rağmen benzerleri gibi cezaevinde kalabilir” raporunu vermiş.

AB: Üç defa verdi.

ÖM: Yani oradakiler arasında doktorlar var mı bilmiyorum ama çok vahim bir durum tabii.

AB: Kesinlikle. Süremizi doldurduk, yoksa iç karartıcı listemiz çok çok uzun.

ÖM: Tükenmek bilmiyor.

AB: Bilmiyor… Yani her seferinde ancak bir ikisine değinebiliyoruz. Ben size iyi yayınlar diliyorum.

ÖM: Çok teşekkürler Ali bey, görüşmek üzere.

AB: Hoşça kalın.

ÖÖ: Görüşmek üzere.