"Gıda sistemlerimiz çöküşün eşiğindeyken, plütokratlar yeryüzündeki yaşama karşı"

Editörden
-
Aa
+
a
a
a

George Monbiot'nun 15.07.2023 tarihinde The Guardian'da yayımlanan metnini Özge Atılgan'ın çevirisiyle paylaşıyoruz.

Kingsley Nebechi, The Guardian
Kingsley Nebechi, The Guardian

İklim tahribatı ve mahsul kayıpları hayatta kalmamızı tehdit ediyor, ancak ultra zenginler statükoyu korumak için her zamankinden daha yaratıcı yollar buluyor.

Google'ın haber aramasına göre, medya bu yıl genç meslektaşı ile yaşadığı ilişki nedeniyle istifa eden İngiliz televizyon sunucusu Phillip Schofield hakkında 10.000'den fazla haber yayınlamış. Ayrıca Google’da, geçen hafta yayınlanan ve dünyanın belli başlı tarım bölgelerinde iklimin tahrip olması nedeniyle eşzamanlı ürün kayıpları yaşanma ihtimalinin tehlikeli bir şekilde hafife alındığını gösteren bilimsel bir makaleyle ilgili dünya çapında toplam beş haber kaydetmiş. Gerçek dünya ile asla karıştırılmaması gereken medya dünyasında, ünlülerin dedikoduları varoluşsal risklerden binlerce kat daha önemli.

Bu yeni makale, jet akımındaki kıvrımların (Rossby dalgaları) sıkıştığı durumda mahsul üretiminin ne şekilde etkilendiğini araştırıyor. Sıkışmış modeller aşırı hava koşullarına neden oluyor. Kabaca ifade etmek gerekirse, kuzey yarımkürede yaşıyorsanız ve jet akımındaki bir kıvrım (orta enlemlerde Dünya yüzeyinin birkaç mil üzerindeki güçlü rüzgar bandı) güneyinizde sıkışmışsa, havanız muhtemelen soğuk ve yağışlı olacaktır. Eğer kuzeyinizde sıkışmışsa, artan sıcaklık ve kuraklıktan muzdarip olmanız muhtemel.

Her iki durumda da küresel ısınmanın şiddetlendirdiği sıkışmış hava, mahsulleri etkiliyor. Kuzey Amerika’nın batısı, Avrupa, Hindistan ve doğu Asya gibi Kuzey yarımkürenin başlıca tarım bölgeleri, bu kıvrım modelleri nedeniyle aynı anda aşırı hava koşullarına maruz kalabilir ve tüm hasat bozguna uğrayabilir. Geçimimiz küresel bir tesviyeye bağlı; yani bir bölgede kötü bir hasat olursa, başka bir yerde iyi hasatla dengelenmesi muhtemeldir. Fakat küçük bile olsa aynı anda meydana gelen mahsul kayıpları makalenin "sistemik risk" olarak adlandırdığı durumu ortaya çıkarıyor.

Şimdiden, bölgesel iklim şokları küresel kronik açlık trendinde feci bir tersine dönüşe neden oldu. Uzun yıllardır açlık çeken insan sayısı düşüş gösteriyordu. Ancak 2015'te bu eğilim tersine döndü ve o zamandan bu yana da yukarıya doğru seyir izliyor. Bunun nedeni gıdasızlık değil. Bunu açıklayan en muhtemel şey küresel gıda sisteminin direncini kaybetmiş olması. Karmaşık sistemler dirençlerini kaybettiklerinde, kendilerini vuran şokları bastırmak yerine, büyütme eğiliminde olurlar. Şimdiye kadar sistem genelinde artan şoklar en çok ithalata bağımlı yoksul ülkeleri vurdu ve küresel gıda fiyatları düşükken bile yerel fiyat yükselişlerine neden oldu.

Bu, hasadın sadece bir ülkede ya da bir bölgede olumsuz etkilenmesi durumunda yaşanıyorsa, aşırı hava koşullarının aynı anda birkaç büyük tarım bölgesini vurması halinde ortaya çıkacak sonuçları hayal bile edemeyiz.

Tahıl üreten bölgelerde artan "ani kuraklık" sıklığının ve eş zamanlı sıcak hava dalgalarının etkilerini ve küresel ısınmanın gıda güvenliğini nasıl etkilediğini gösteren örnekler gibi benzer temalı başka makaleler de yayınlandı. Bunların hepsi medya tarafından büyük ölçüde ya da tamamen görmezden gelindi.

Dönüm noktası niteliğinde, akla hayale sığmaz bir olasılıkla karşı karşıyayız; belki de en büyük iki varoluşsal tehdit olan çevresel çöküş ve gıda sisteminin bozulması - biri diğerini tetikledikçe birleşen iki tehdit.

Bu konuda pek çok işaret var. Bunlardan bazılarını Guardian'da ve artan bir aciliyet duygusuyla parlamentoya yaptığım bir sunumda açıklamaya çalıştım. Bunlar, 2008'de finans sektörünü çökerten benzer yapısal nedenlerle küresel gıda sisteminin devrilme noktasından çok uzakta olmayabileceğini düşündürüyor. Bir sistem kritik bir eşiğe yaklaştığında, hangi dış şokun onu devireceğini söylemek imkânsızdır. Bir sistem kırılgan hale geldiğinde ve dayanıklılığı yeniden sağlanamadığında, artık mesele olacak mı, nasıl olacak değil, ne zaman olacağıdır.

Peki neden bu konu manşetlerde yer almıyor? Hükümetler varoluşsal bir riskle karşı karşıya olduğumuzu bildikleri halde neden harekete geçmiyorlar? Biden yönetimi neden ABD'nin karbon bütçesini beş kat aşacak kadar petrol ve gaz sondajına izin veriyor? Birleşik Krallık hükümeti söz verdiği 11.6 milyar sterlinlik uluslararası iklim fonunu neden rafa kaldırıyor? Keir Starmer’ın geçen hafta "ağaç kucaklayıcılarından nefret ediyorum" (çevre kampanyacıları için aşağılayıcı bir terim) demesi kayda geçerken, İşçi Partisi neden 28 milyar sterlinlik yeşil refah fonunu erteledi? Neden Sun, Mail, Telegraph ve Express iklim kaosunu önlemeye yardımcı olabilecek her yeşil çözüme saldırmak için yarışıyor? Neden diğer her şey daha önemli görünüyor?

Temel sorunu kavramak zor değil. Hükümetler, ekonomist Thomas Piketty'nin servet birikiminin patrimonyal sarmalı olarak adlandırdığı şeyi kırmakta başarısız oldular. Sonuç olarak, zenginler daha da zenginleşti ve bu süreç hızlanıyor gibi görünüyor. 2021 yılında örneğin, ultra zenginler dünyadaki yeni servetin neredeyse üçte ikisini ele geçirdi. İngiltere'de milli gelirden aldıkları pay 1980'den bu yana neredeyse iki katına çıkarken, ABD'de bu oran 1820'dekinden daha yüksek.

Toplumun bir tabakası ne kadar zenginleşirse, siyasi gücü o kadar artar ve talepleri de o derece aşırılaşır. Sorun, Birleşik Krallık Çevre Bakanı Zac Goldsmith'in istifa mektubunda tek bir cümleyle özetleniyor: Rishi Sunak önemli bir çevre zirvesine katılmak yerine Rupert Murdoch'ın yaz partisine gitti. Büyük güç bu kadar az kişinin elindeyken ortak sorunlarımızı çözmek için birlikte çalışmamız mümkün değil.

Ultra zenginlerin istediği şey, onları bulundukları yere getiren ekonomik sistemi sürdürmek ve genişletmektir. Kaybedecekleri ne kadar çoksa, stratejileri de o kadar yaratıcı oluyor. Medya kuruluşlarını satın almak ve kendilerini destekleyen siyasi partilere para akıtmak gibi geleneksel yaklaşımların yanı sıra, çıkarlarını korumak için yeni yollar tasarlıyorlar.

Büyük servet sahibi şirketler ve oligarklar, gerekçeler uydurmak ve yaşanabilir bir gezegeni sürdürmeye çalışan insanları şeytanlaştırmak, morallerini bozmak, istismar etmek ve tehdit etmek zorunda oldukları için ihtiyaç duydukları kadar Junktank (sözde thinktank), trol çiftliği, pazarlama gurusu, psikolog ve mikro-hedefleyici tutabilirler. Junktank’ler, protestoları bastırmak için yeni yasalar tasarlıyorlar ve tabi ki bu yasaların uygulayıcıları aynı plütokratik sınıf tarafından finanse edilen politikacılar.

Bundan daha berbat bir durum olamazdı. Küçük kaynaklarla sınırlarda çalışan insanlar yeryüzü sistemlerini ve onlara bağlı olan insan sistemlerini koruma çabasına öncülük ediyor. En zengin ve en güçlülerse onları durdurmak için ellerindeki her türlü aracı kullanıyor.  Gelecek on yıllarda çocuklarınıza bunu nasıl açıklayacağınızı hayal edebiliyor musunuz?

Hepsi bunun yanında cüce kalacak olan önceki insan felaketlerine dönüp baktığınızda, kendinizi tekrar tekrar "neden yapmadılar?" diye sorarken bulabilirsiniz. Cevap “güç”tür. Bu küçük grubun insanlığın çıkarlarını yok etmedeki gücü. Sistemin bozulmasını önleme mücadelesi demokrasi ile plütokrasi arasındaki mücadeledir. Bu her zaman böyleydi, ancak şimdi riskler her zamankinden daha yüksek.

Kaynak: With our food systems on the verge of collapse, it’s the plutocrats v life on Earth