Filmlerle olan alakanıza göre şekillenecek bir kitap

Editörden
-
Aa
+
a
a
a

Haftanın Kitabı'nda Ceyhan Usanmaz, Arka Pencere ve Kafkaokur dergilerindeki 'Alakasız Filmler' yazılarını bir araya getiren Hakan Bıçakcı'nın aynı adlı kitabı üzerine konuşuyor.

""

Hakan Bıçakcı'nın Arka Pencere dergisinin ilk sayısından (Aralık 2017) itibaren her ay yazdığı ve sonrasında Arka Pencere'nin kapanmasıyla birlikte Kafkaokur dergisinde sürdürdüğü (Ekim 2021-Ekim 2022) "Alakalı Filmler" başlıklı yazıları –nihayet!– bir kitapta bir araya getirildi. Bu yazılarında, ana başlıktan da anlaşılacağı gibi birbirleriyle alakalı gördüğü üç filmi ele alıyordu Bıçakcı. Kimi zaman başka türlerde, kimi zaman farklı tarzlarda, belki de apayrı dünya görüşlerinde ama hep aynı temalar çerçevesinde üçer üçer bir araya getirilmiş filmler...

Hakan Bıçakcı

Geçen süre içerisinde toplamda 33 yazıya ulaşmış bir 'yazı dizisi'nden bahsettiğimiz göz önünde bulundurulsa, hayli yüklü bir toplamla karşı karşıyayız. Üstelik tüm yazılar gözden geçirilip genişletilerek ve Bıçakcı'nın yıllar içerisinde kurmaca üzerine aldığı kimi notlarıyla bir araya getirilerek kitaplaştırılmışlar. Diğer bir deyişle, her yazıda ele alınan üç filmin alakalarının ötesinde, 33 yazının birbirleriyle olan alakaları da daha net görünür hale gelmiş. (Buradan yola çıkarak, Hakan Bıçakcı'nın kurmaca eserlerine doğru da bağlantılar kurulabilir rahatlıkla; Bıçakcı her ne kadar, tematik bütünlüğü korumak adına kimi zaman 'bayılmadığı' filmlere de yer verdiğini dile getirse de, yaptığı tercihler neticesinde şimdiye kadar kaleme aldığı romanlarının ve hikâyelerinin çıkış noktalarına ulaşılabileceği gibi, gelecek kitaplarının da izi sürülebilir pekâlâ.)

Manidar bir tercihle, hikâyenin sonundan başlayarak başa doğru ilerleyen, ters kurguya sahip üç filmin (Happy End, Irréversible ve 5x2) irdelendiği yazıyla başlıyor Alakalı Filmler. Ancak, kurulan bağlantılar her zaman bu kadar aleni olmuyor elbette. İyiyle kötü arasındaki sınırların bulanıklaştığı, dolayısıyla izleyicinin hangi tarafı tutacağını gönül rahatlığıyla belirleyemediği Dr. Caligari'nin Muayenehanesi, Maymunlar Gezegeni ve Diğerleri filmlerinde olduğu gibi...

Bu yazıların kitaplaşmasının sağladığı avantaja en iyi örnek de, 'aile'yi didikleyen filmlerin ele alındığı yazıları art arda okuyabilme imkânına kavuşmuş olmak. Öncelikle aileyi dışarıdan gelen bir gücün ('yuvaya sızan yabancı'nın) tehdit ettiği filmlerle (Öldüren Cazibe, Korku Burnu, Ölümcül Oyunlar ve Teorema, Visitor Q, Kutsal Geyiğin Ölümü) alakalı yazıları okuyoruz; hemen ardından da, bu sefer 'kutsal' ailenin dağılması için dışarıdan gelecek gizemli bir figüre ihtiyacın olmadığı filmlerle (Yedinci Kıta, Yuva, Köpek Dişi) alakalı yazıyı.

Jodie Foster ve Anthony Hopkins'in başrollerde olduğu 1991 tarihli 'Kuzuların Sessizliği'

Hiç kuşkusuz, hayli değişkenlik gösterebilecek bir okuma deneyimi vaat ediyor Alakalı Filmler. Eminim, her bir okur, okuma önceliğini hakkında bilgi sahibi olduğu filmlerle ilgili yazılara verecektir. Hemfikir olunduğu kadar, yazarla 'tartışılacak' tercihler de bulunacaktır mutlaka. Kısaca söylemek gerekirse, her okurun filmlerle ya da daha genel olarak hikâyelerle olan alakasına göre şekillenecek bir kitap olarak nitelendirebilir Alakalı Filmler. Örneğin bana, kütüphanemde yeni bir raf ('toplumsal gerilim kitapları' rafı) kazandırdı. Çünkü, yakın bir zaman önce kütüphaneyi düzenlerken 'önüme çıkan' Kuzuların Sessizliği'ni, tereddütle de olsa korku kitaplarının yanından alıp polisiye rafına yerleştirmiştim. Sonra tekrar eski yerine koydum ama tam karar veremediğim için her iki rafa da dahil olabilecek bir konuma getirdim. Alakalı Filmler kitabını okuduktan sonra ise kafam biraz daha karıştı! "1980'lerin ortasında teen-slasher furyası yüzünden korku türü, formüllere dayanan, ikinci sınıf, muhafazakâr, hatta kadın düşmanı ilan edilerek (bazı durumlarda haklı olarak) eleştirmenlerin ve basının hedefine girer. Böylece 'ahlak dışı' hareketlerin sonucunun ölüm olduğu bu tür, popülerliğini kaybetmeye başlar. Tam da bu döneme denk gelen Kuzuların Sessizliği, bir iddiaya göre sırf bu kötü şöhretinden dolayı 'korku' türüne dahil edilmez. Onun yerine 'psikolojik gerilim' gibi kulağa daha sofistike gelen bir adla etiketlenir ve beşi Oscar olmak üzere ödülleri toplar. Aynı film 'korku' olarak sınıflandırılsa böyle bir başarı elde edemeyecekti belki de. Kuzuların Sessizliği'nin de etkisiyle psikolojik gerilim türü korkunun daha itibar gören bir kolu olarak yoluna [bir süre daha] devam eder. (...) Günümüzde yeniden saygın bir tür sayılır korku. Psikolojik gerilimle arasındaki ayrım da eskisi gibi mühim değildir. Bugünün gündemindeki bir başka türse, gerilimin psikolojiden çok sosyolojiye dayandığı anlatı yapısıdır. Kuzuların Sessizliği gibi Oscarlı bir korku filmi olan GetOut, son yılların en çok ses getiren yapımlarından. Ancak türü artık 'psikolojik gerilim' değil. Yönetmeni Jordan Peele, filmini toplumsal gerilim (social thriller) geleneğinin devamı olarak gördüğünü açıkladı. Bu anlatıların psikolojik gerilimden farkı ise, adından da anlaşılacağı gibi, bireyin ruhsal ya da fiziksel konumundan ziyade toplumsal ilişkilerden kaynaklı korkularına odaklanmasıdır. Toplumsal gerilim türünde şeytani olanın kaynağı doğrudan toplumdur." (Bu arada Hakan Bıçakcı'nın Get Out'la birlikte bu temaya dahil ettiği diğer iki film de Stepford Kadınları ve Rosemary'nin Bebeği olmuş.)

Hakan Bıçakcı

Alakalı Filmler

İletişim Yayınları, 2023, 230 s.