En kötü senaryolar çağında mı yaşıyoruz?

Editörden
-
Aa
+
a
a
a

Haftanın Kitabı'nda Ceyhan Usanmaz, kıyamet beklentisini gözlemleyen Mark O'Connell'ın "Kıyamet Notları: Gelecek Endişesine Yolculuk" adlı kitabı üzerine konuşuyor.

""

Woody Allen'ın Midnight in Paris (Paris'te Gece Yarısı) filminde, 'tatlı' bir seyirlik malzeme barındırdığına bir kez daha tanıklık ettiğimiz nostaljinin, diğer taraftan tehlikelere sahip olduğunu da hatırlamıştık. Çıktığı fantastik zaman yolculuğunda peşine takıldığımız başkarakterin karşılaştığı herkes, yaşadıkları dönemden rahatsızlık duyuyorlardı. Geçmişte, hatta bir önceki dönemde yaşasalar daha mutlu olacaklarına inanıyorlardı. 

Gelecek endişesine kendilerini normalden biraz daha fazla kaptırmış olanlar için de benzer bir durum söz konusu gibi görünüyor. Yaşadıkları zamanın, kıyamete en yakın dönem olduğuna inanıp ona göre hareket ediyorlar. Aslında, çok da yanlış bir düşünce değil. Eğer bir sonu varsa dünyanın; evet, geçen her saat bizi o noktaya yaklaştırıyor! Dolayısıyla, geride kalan her dönem, bu anlamda daha güvenli... Ama işte, elimizdeki kitabında Mark O'Connell da dikkat çekmiş; "Saint Augustine, beşinci yüzyılda yazdığı bir eserinde, İsa'nın ilk takipçilerinin, yaratılışın 'son günleri'ni yaşadıklarına inandıklarını ve kıyamet beklentisiyle dolu olduklarını gözlemlemişti. 'Eğer o zaman son günler vardıysa,' diye yazmıştı, 'şimdi çok daha fazlası var!'" 

Mark O'Connell

Mark O'Connell, aile büyüklerinden nükleer savaş senaryoları dinleyerek büyümüş. Belki de bunun etkisiyle ve sanırım daha çok da ebeveyn olmanın getirdiği sorumlulukla, dünyanın sonuna ilişkin soruların peşine düşmüş. Çünkü en kötü senaryolar çağında yaşadığımızı; miras aldığımız dünyanın, mutlak ve nihai bir çözülmeye mahkûm göründüğünü düşünüyor. Diğer bir deyişle, dünyanın sonunun görmezden gelememiş! Kıyamet beklentisi içinde sığınak (bunker) inşa edenlerden farklı olarak ise, kendisini bulunduğu yerde güvenli hale getirmeye çalışmak yerine, konunun kaynaklarına doğru yola çıkmış. İşte Kıyamet Notları kitabı, Mark O'Connell'ın o bir yıllık seyahatinin dökümü. Kâh Güney Dakota'daki sığınakları geziyor, kâh medeniyetin çökeceği üzerine bahse giren milyarderlerin gözde kaçış yeri Yeni Zelanda'ya gidiyor. Mars'a yerleşmek isteyenlerle, kıyamet hazırlığı yapanlarla, aşırı-sağcı komplo teorisyenleriyle görüşüyor. Ve hatta, bir arkadaşıyla birlikte Çernobil'i ziyaret ediyor. 

Ama bir 'uyarıda' da bulunuyor: "Bu kitap kıyamet fikri hakkında olduğu kadar kaygı gerçeği ile de ilgili. Bu anlamda, bu sayfalardaki her şey, psikolojik bir durumun metaforu. Her şey, bireysel bir krizi ve onu çözme çabasını yansıtıyor. Dünyaya açıldım çünkü dünya ile ilgilendim, dünya ile ilgilendim çünkü kendimle meşguldüm. Son bir uyarı: Bu kitap geleceğe dair bir kitap gibi görünse de, asıl meselesi şimdiki zamandır. Geleceğin nasıl olabileceği hakkında hiçbir öngörü sunmuyorum – bir sebebi, bunu yapma yetkesine sahip olmamam, ama daha önemlisi, geleceğin beni yalnızca kendi zamanımızı –dehşetlerini, nevrozlarını ve garip ateşlerini – seyretmek için bir mercek olarak ilgilendirmesi. Belki gerçekten son günleri yaşıyoruz, belki de yaşamıyoruz; her halükârda en tartışmasız olan şey, hayatta olduğumuzdur."


Mark O'Connell
Kıyamet Notları: Gelecek Endişesine Yolculuk
çev. Tuğçe Yücel
Mundi Kitap, 2024, 183 s.