2023 Türkiye genel seçimleri ve cumhurbaşkanlığı seçimleri

-
Aa
+
a
a
a

Bekir Ağırdır ile yaklaşmakta olan 2023 genel seçimleri ve aynı tarihte gerçekleştirilecek cumhurbaşkanlığı seçimleri üzerine konuştuk.

2023 Türkiye Cumhurbaşkanlığı Seçimleri
 

2023 Türkiye Cumhurbaşkanlığı Seçimleri

podcast servisi: iTunes / RSS

(Bu bir transkripsiyondur. Metnin son hâli değildir.)

Ömer Madra: Merhabalar, günaydın Bekir Ağırdır!

Bekir Ağırdır: Günaydın efendim!

Özdeş Özbay: Günaydın!

B.A.: Çok aydınlık bir sabah demeyi çok isterdim ama valla bulunduğum yerde neredeyse kar atıyor diyebilirim, 4 dereceye düşmüş durumda hava sıcaklığı. İklim değişikliğinin vahametini bir kez daha yaşıyoruz.

Ö.M.: Evet aynen öyle, birbirini kovalıyor terslikler. Evet, bugün tabii biraz seçime odaklanabiliriz, adaylar da, katılacak olan adayların isimleri ve aldıkları oylar da belli oldu yani 100 bini aşanlar.

Ö.Ö.: Oy değil de imza.

Ö.M.: Oy mu dedim? Evet, yanlış söyledim. Ali Bilge’yle de azıcık konuştuk bugün, Fehmi Koru da yazmış, Yetkin Report sitesinde yayınlanan yazısıyla da Naci Koru’nun dikkat çektiği, bu ittifakın yeni seçim sistemiyle ittifakların zorlaştırılma durumunu yani ittifak yapan partiler için geçiş vaziyetleri. Biraz bunlardan da bahsedebilir miyiz?

B.A.: Evet, seçime artık yedi hafta kalmışken biraz daha tablo netleşiyor. İki şeyi artık biliyoruz, ittifakların nasıl şekillendiği ve kesinleştiği, Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK) ittifak yapacak partiler kendilerini bildirdiler. Millet İttifakı’nı biliyorduk, altı parti. Kapsama alanını genişletir mi, başka partiler de dahil olur mu? Böyle fırsatlar da vardı, bunu yapabilirlerdi ama sonuç olarak o altı partide kaldı. Ama Cumhur İttifakı’yla ilgili ilginç bir gelişme oldu, Yeniden Refah Partisi (Yeniden Refah) ve Hür Dava Partisi (HÜDA PAR) da katıldı, yani 5 partiye dönüştü. Yani Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP), Milliyetci Hareket Partisi (MHP), Büyük Birlik Partisi (BBP), HÜDA PAR ve Yeniden Refah. Şimdi bunun tabii anlamları var, biraz sonra konuşacağız ne ima ediyor bu ittifak? İkinci bildiğimiz artık cumhurbaşkanı adaylarını da biliyoruz, partilerin aday gösterdiği Recep Tayyip Erdoğan ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun yanı sıra sizin de söylediğiniz gibi 100’er bin imza ile Sinan Oğan ve Muharrem İnce de aday olmuş durumda. Dolayısıyla dört adaylı bir seçim, üç ana ittifakın yani Cumhur İttifakı, Millet İttifakı ve Emek ve Özgürlük İttifakı şeklinde üç ana ittifakın ve dışarıda kalan, aslında dışarıda kalan derken de iki cumhurbaşkanı adayına bağlı olarak Memleket Partisi ve Zafer Partisi’nin öncülük ettiği diğer partilerin kaldığı bir seçim tablosu artık önümüzde belirginleşti. Ne belirgin değil? Şimdi artık aday listelerini yani milletvekili aday listelerini ve o listelerdeki ayrı alt küçük gruplar ya da bağımsız girişler mi olacak? Yoksa her üç ana ittifak tek bir liste şeklinde mi toplanacak? Henüz bu sorular net değil. Cumhur İttifakı’nın dünkü MHP açıklamasıyla birlikte biliyoruz ki BBP, MHP ve Yeniden Refah kendi listeleriyle girecekler. HÜDA PAR’ın adayları ise ki kamuoyuna yansıdığı kadarıyla dört kişi deniyor, AKP listelerinde olacak. Millet İttifakı’nın kombinasyonunun nasıl oluşacağını henüz bilmiyoruz, onu da göreceğiz önümüzdeki günlerde, ne olasılık var? Tek bir liste yapma ihtimalleri elbette var ama Demokrasi ve Atılım Partisi’nin (DEVA) baştan beri kendi kimliğiyle bağımsız girmek istediği arzusu dillendirilmişti ama böyle mi olur bilmiyoruz. Saadet Partisi (SAADET), DEVA ve Gelecek Partisi birleşerek ayrı bir alt milletvekilleri listesi ittifakı oluşturur mu ya da ortak liste oluşturur mu? Bu arzusunu dillendirmişti ama bu gerçekleşir mi, henüz onu bilmiyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ile İyi Parti (İYİ Parti), bazı illerde ortak liste yaparlar mı, onu da henüz bilmiyoruz ama dolayısıyla Millet İttifakı listelerinin nasıl olacağını biliyoruz. Bu tarafta ise Emek ve Özgürlük İttifakı’nda Halkların Demokratik Partisi (HDP), kapatılma ihtimalini dikkate alarak Yeşil Sol Parti (YSP) üzerinden listelere gireceğini ilan etmiş durumda. Türkiye İşçi Partisi (TİP) ve Emek Partisi (EMEP), 41 ilde en azından ayrı listelerle gireceklerini söylemiş durumdalar ama bütün bu liste meselesi de artık 9 Nisan en son YSK’ya verileceği gün. Dolayısıyla 10 Nisan sabahı artık bütün aktörlerin, listelerin, adayların ve seçmen listelerindeki sayıların da kabaca belli olduğu bir seçim süreci başlamış olacak, ama son etaba yaklaştık.

Ö.M.: Evet bu ittifaklar kolaylaşıyor mu eskiye göre yoksa?

Herhangi bir partinin %50’yi aşan oya ulaşması çok zor görünüyor

B.A.: Ülke, cumhurbaşkanlığı sistemi ya da başkanlık sistemi denen bu sisteme geçerken bir de %50 + 1 oy şartını koydu. Sadece bu sayısal gereklilik nedeniyle bile ittifaklar kaçınılmaz. Çünkü ülkede kolay kolay herhangi bir partinin %50’yi aşan oya ulaşması çok zor görünüyor birçok sebepten. Tarihimizde bunun üç örneği var. Birincisi Demokrat Parti (DP) ki o zaman seçim sistemi biraz daha farklıydı, bir seçimde %50’yi aşmıştı. İkinci örneği Adalet Partisi (AP), 1965 seçimlerinde Süleyman Demirel’in öncülüğünde %50’yi aşan oya ulaşmıştı. Bir de AKP, 1 Kasım 2015 seçimlerinde %50’ye tek başına ulaşmış oldu. Onun dışında kolay değil bir kere yani Türkiye gibi seçmen sayısının da büyük olduğu hem tarihsel, hem siyasal, hem ekonomik, hem de toplumsal çok da derin fay hatlarının olduğu bir ülkede, ana akım birisinin çıkıp %50’yi zorlaması kolay görünmüyor. Sistem de bunu dayattığı için ama partiler hâlâ eski geleneksel siyaset kültürüne göre şekillendikleri için ittifaklar kaçınılmaz. Benim öngörüm parlamentoda önümüzdeki dönemde parlamenter sisteme geçiş veya cumhurbaşkanlığı sistemiyle devamsa bile oy oranı %50 + 1 şartında değişiklik olmaz ise bu partilerin ya da siyasetin genel olarak konsolidasyon süreci yaşayacağını sanıyorum, varsayıyorum. Yani 2002’de de böyle başlamıştık, o yaşanan problemler yumağı dolu 90’lı yıllardan sonra ama sonra giderek AKP konsolide etti ve CHP de konsolide etti. Sonuçta neredeyse dört partili yani AKP, CHP, MHP ve HDP ya da öncüsü Barış ve Demokrasi Partisi’nin (BDP) olduğu dört ana akıma bölünmüştü kabaca ve bu konsolidasyon yaşanmıştı. Fakat 2011 ve 2015 seçimlerindeki o konsolidasyon, bir yandan Türkiye hâlâ başkanlık sistemiyle çözmeyi arzuladığı meseleler olsa da farklı sınıfsal ve kültürel kümelerin çok güçlü biçimde ve hâlâ kadim bir çok problemin de sürüyor olması, o problemlerden ya da kimliklerden neşet eden, vücut bulan partilerin farklı siyasi akımların da iri olması nedeniyle bu seçimlere doğru yeniden bir dağılma, bir çok partinin vücut bulduğu bir hale dönüştü iş. Hatta size ilginç bir şey söyleyeyim, son üç yılda bile 2020’den sonra bile kurulan parti sayısı 30’dan fazla. Yani Türkiye’de bugün seçime girebilir 36 parti ilan etmiş olsa da YSK kağıt üzerinde tabelası olan 127 parti var örneğin. Bu arayışın sebebi var, yani ‘yeni parti kuralım’ duygusunu uyandıran somut nedenler var ama seçim sistemi de bu nedenleri baskılıyor sonuçta. O nedenle eğer parlamenter sisteme devam edilecekse siyasette bir konsolidasyon yaşanması ve bu partilerin bir kısmının ana akım partilere yeniden eklemlenmesi beklenebilir.

Ö.M.: Peki, burada seçim kanununda geçen yıl 2022’de yapılan değişiklikle, bu yılki seçimde ittifakların en önemli işlevi sadece hangi amaca hizmet ettiği belirsiz olan %7 seçim barajının aşılmasını sağlamakla sınırlı olacak bir şey.

B.A.: Doğru.

Ö.M.: Bunun dışında oyların dağılımında ittifakların partilere yararı olmayacak diyor.

B.A.: Olmayacak çünkü son ittifak yasası ya da ittifaklara imkan tanıyan seçim yasasındaki düzenlemelerde, ittifakın toplam oyları üzerinden milletvekili hesaplaması yapılıyordu. O matematik formülasyon siyasetteki sonucu, o formülasyonun pratikteki uygulamanın karşılığı muhalefetteki o. Çünkü muhalefette de AKP gibi hâlâ güçlü bir parti yok. Çünkü sonuçta CHP ve İYİ Parti gibi en azından iki akım var denebilir diğer küçüklerin yanı sıra. Dolayısıyla ittifakın toplam oyu üzerinden milletvekili hesabı bir simülasyona göre 20’ye yakın milletvekilini muhalefet blokunun kazanması imkanını sağlamıştır. AKP de bu hesabı yaptığı için seçim yasasında bir değişiklik yaptı ve mesele kendi lehine nasıl çevrilebilir mühendislik hesaplamalarıyla, bu dürtülerle çalışıldığı için artık oylar ittifak oyu, yalnızca barajı geçmek için gerekli ama milletvekili dağılımında her parti kendi oy oranları her ilde ayrı ayrı dikkate alınacak ve hesaplanacak. Bu tabii ne oluyor? Şimdi bunun ürettiği bir matematik ve o matematikten beslenen bir siyaset tarzı gelişiyor. Bir yandan ittifakı oluşturan partiler eğer tek bir liste halinde girerlerse belki lehlerine bir durum var. Çünkü o küçük gibi görünen diyelim büyük bir partinin 300 bin oyu veya HÜDA PAR’ın 150 bin oyu Cumhur İttifakı için anlam ifade ettiği bir veya birden fazla milletvekili kazanma ihtimali olan il tablosu önümüze çıkabilir ya da bu tarafta Millet İttifakı’nda SAADET, DEVA Partisi ve Gelecek Partisi’nin alacakları %1’ler ya da %2’ler mertebesindeki oylar milletvekili kazanımlarını sağlayabilirdi. Bir yandan da siyasetin kendi dinamikleri, kendi çekişmeleri, kendi kişisel egoları, ihtirasları, hayalleri, iddiaları gibi de başka meseleler var. O yüzden de her şeyi aynı paketin içine yükleme pratik olarak kolay olmuyor her şeyden önce. Hele beş altı parti bir araya gelip, ‘hangi listenin kaçıncı sırasında kimin adayı olacak?’ meselesi çok büyük çekişme konusu oluyor doğal olarak. Siyasetin kendi iç dinamiklerin de baskılamasıyla bütün bu pazarlıklar ya da ayrışmalar yaşanıyor kaçınılmaz bir biçimde ama bu seçimde dolayısıyla hem muhalefetin tek bir liste içinde buluşamıyor ve ayrı listelerin söz konusu olması nedeniyle olası milletvekili kazanımından bir miktar eksilme beklenebilir. Ama o beklenti Cumhur İttifakı için de geçerli. Özellikle MHP’nin kendisi ayrı listelerle gireceğini ilan ettiği için böyle gerçekleşirse muhtemelen metropollerde, özellikle 11 büyük metropolde MHP oyları çok düşük. Çünkü MHP ile İYİ Parti seçmeni arasındaki ana fark, metropollerdeki milliyetçilerin öncelikli tercihi İYİ Parti, geleneksel yaşamın baskın olduğu muhafazakar dünyayla iç içe yaşanılan Anadolu kentlerinde ve diğer kentlerde ise MHP önceliği var. Dolayısıyla, İstanbul’da MHP’nin alacağı örneğin 60 bin ya da 160 bin oy Cumhur İttifakı’nın kazanacağı milletvekili sayısında eksilmeye yol açabilir. Bu tarafta ise DEVA veya SAADET’in kendi listelerinden girecek olmaları hem metropollerde hem de geleneksel kentlerde de millet ittifakının potansiyel milletvekili sayısını azaltıcı etki üretebilir.

Ö.M.: Devlet Bahçeli de zaten kendisi ayrı gireceğini dün açıkladı değil mi, onu söylüyorsun?

B.A.: Evet, dün ayrı liste yapacağını açıkladı. Her ne kadar ‘BBP ve Yeniden Refah kendi listesiyle girdiğine göre biz de öyle gireceğiz’ gibi bir gerekçe açıklamış olsa da bu yayının en başında söylediğim, Cumhur İttifakı’nın yeni kombinasyonu ya da geçen hafta Yeniden Refah ve HÜDA PAR’la eklemlenmesi ve genişleme çabasının orada yani iktidarın....

Ö.M.: Bugün aksaklıklar peşimizi bırakmıyor. Bir kez daha özür dileyerek hem dinleyicilerden hem de senden, yani bu ‘Oyu değişmeyen 824 ilçeye dikkat’ yazısında belirttiğin, ‘kutuplaşmanın küme sayımı’ dediğin, ‘tablonun nasıl değişeceği önemli’ dediğin şeyi bir kez daha izah eder misin lütfen?

Seçimin sonucu sadece cumhurbaşkanlığı seçimindeki sayılardan ibaret değil

B.A.: Eğer bu ilçelerde seçmen davranışlarında, seçmen tercihlerinde yine muhtemel ki 600-700 civarındaki ilçede ana örüntü değişmeyecek, yani yine AKP birinci parti olacak, CHP birinci ise CHP birinci olacak ya da HDP birinci ise HDP birinci olacak. Özellikle AKP’nin olduğu coğrafyalarda iktidar, ekonomik tufanın etkisi, hayat pahalılığı ve işsizliğin etkisi, depremdeki ayyuka çıkan ayrımcı söylem, partizanlık, keyfilik gibi bir sürü nedenle iktidarı özellikle kendi hakim olduğu ilçelerde ciddi bir oy kaybına uğrayacak. Şunu biliyoruz ki henüz seçmenin bulunduğu kendi kutbuna ait, kendi kimliğini temsil ettiğini düşündüğü partiye olan aşkı ve sadakati artık eskisi gibi değil, çözülmüş durumda ya da gevşemiş durumda, eleştirel pozisyon artmış durumda. Bu bütün partiler için de geçerli sadece AKP için değil. Onun için seçimlerden sonra beklenen, bu partilerde de kendi iç dinamikleriyle değişim yaşanıp yaşanmayacağı esas sorunun cevabı. Asıl önemlisi iktidardaki gerileme ve seçmenin hâlâ karşı tarafa olan duyguları baskın, onun için AKP’den çözülenler CHP’ye gelemiyor ya da CHP’den çözülen seçmen AKP’ye gidemiyor, bu tablo hâlâ bir biçimde diri. O nedenle muhalefetin yapacakları, muhalefetin söylemleri seçmeni bu kimliklerden düşündürmeye yol açacak ya da farklı bir dürtü ve motivasyon üretecek mi? Çünkü iktidarın söyleminin bu kimliklerden beslendiğini, bu kimlikleri ve bu kutuplaşmayı yaşatarak var olmaya devam ettiğini görüyoruz. İkincisi daha önemli bir şey var; artık AKP 2018’deki oyunun üzerine yeni bir oy ekleyemiyor. Aslında 2018’deki oyundaki kayıpları toparlamaya ya da yeniden kendi seçmenini konsolide etmeye yani o seçmeni yeniden bir kez daha rasyonel aklıyla hayat pahalılığı, işsizlik gibi gerçek dertlerle düşünmesine değil kimliğinden düşünmesini sağlamaya ve bunu motive etmeye çalışıyor, söylemleri ve politikaları da bunu güçlendirmeye dönük. Dolayısıyla burada hikaye bir bakıma Erdoğan - Kılıçdaroğlu yarışması gibi görünen seçim, aynı zamanda kimlikleri aşacak bir yerden seçmeni düşündürtecek mi düşündürtmeyecek mi, düşündürtmeyi başaracaklar mı başaramayacaklar mı? Bu soruya da cevap olacak ama daha da önemlisi seçimden sonraki siyasi tablo, toplumsal dönüşümün yönü ve o dönüşümün hızı, kapasitesi ve gücü konusundaki ipuçları verecek. Eğer 824 ilçe yine aynı kimliklerden hareket ederek pozisyonlandı ise dönüşüm biraz daha zor olacak demek. Gerçekten sayısal olarak da seçimde sonuçlarıyla karşılaşacağımız bir değişim yaşarsak o değişim sadece cumhurbaşkanı değişimine değil aynı zamanda yeni iktidar, yeni parlamento, yeni siyasetteki değişimin de tetikleyicisi ya da ona enerji verecek fay hatlarını oluşturmuş olacak. O nedenle seçimin sonucu sadece cumhurbaşkanlığı seçimindeki sayılardan ibaret değil. Heyecanla, en azından ben, ilçe bazındaki oy dağılımlarını bekliyorum.

Bir partinin kaybedip bir partinin kazanmasının çok ötesinde, ölümcül bir seçim var artık

Ö.M.: Bu konuda defalarca konuştuğumuz ve senin de yazdığın gibi aslında, önemli bazı şeyler de eklendi yani ekonomik bunalım, buhran ve çok açığa çıkan özellikle depremle beraber başta Kızılay olmak üzere konuşulan çok sayıda yolsuzluk meseleleri ve yalnızca Kızılay gibi örgütler de değil aynı zamanda inşaat sektöründeki tercihlerle ilgili ciddi yolsuzluklarla, bu tablonun değişebileceği de söz konusu olabilir. Zaten sürekli olarak senin de ifade ettiğin gibi mesela aslında ‘yeni geleceğin nasıl inşa edileceği?’ meselesinde odaklanıyor. Yoksa bir partinin kaybedip bir partinin kazanmasının çok ötesinde, ölümcül bir seçim var artık.

B.A.: Önemli bir şey daha biliyoruz. Bu programa ‘adaylar, ittifaklar belli oldu’ diye başladık. Yine şunu da söylemek mümkün, özellikle deprem ve özellikle de bu kadın meselesi etrafından HÜDA PAR’ın dahliyle yaşanan tartışma, bunu izleyicilerimiz sizler de hatırlayacaksınız, ben gençlerin bu seçim sonucunu belirleyecek ana dinamiklerden birisinin katılım oranı olacağını söylüyordum hep, çünkü gençlerin siyasi aktörlere, ülkenin geleceğine ve siyaset marifetiyle var olan sorunların çözüleceğine olan inançları çok düşük. Tepkisel bir pozisyonları var ve “Gençlerin seçime katılma oranı sonuçları etkileyecek,” diyordum. Şimdi şunu söylemek mümkündür; bütün bu son bir ayın gelişmeleri ve depremle başlayan Kızılay’la devam eden, şimdi kadın meselesiyle devam eden bu gelişmeler, gençlerin seçime katılma meselesini hallettiğini sanıyorum. Yani artık gençler motive olmuş durumdalar, kendi kimliklerinden, kendi hayatlarına dair umutlarından ya da öfkelerinden beslenerek seçime katılma meselesinde en azından o kuşku ya da soru işareti ortadan kalktı diye düşünüyorum. Önümüzdeki seçimlerde çok muhtemel ki %85 katılım mertebesinde, hatta belki onu bile aşan bir katılım gerçekleşecek. Bu arada belli olan şeylerden birisi oydu. YSK, 60.900 bin civarında seçmenimiz olduğunu ilan etti. Şimdi seçmen listelerindeki güncellemeler, askı ve itiraz güncellemelerinden sonra kesin sayılar belli olacak ama yurt dışı seçmenleri de dikkate alırsak 64 milyon mertebesinde seçmen oy kullanacak. %85 katılımla baktığımız zaman da kabaca 54 milyon geçerli oy üzerinden bir seçim yaşanacak görünüyor artık. Bu demektir ki 27 milyonu aşan cumhurbaşkanı adayı, cumhurbaşkanlığını kazanacak. Bu da yine bu seçim sürecinde biraz daha belirginleşmiş şeylerden birisi. Özellikle burada seçim sonucunu etkileyecek şey gençlerin iki ay önceye göre bugün daha kararlı biçimde sandıklara gidecekleri.

Ö.M.: Evet, bu da sık sık da üzerinde durma fırsatı bulduğumuz gibi bütün dünyaya yeni bir ifade biçimi sunabilmenin, bir model sunabilmenin de bir yolu olabilir diye de düşünebiliriz herhalde?

B.A.: Aynen.

Ö.M.: Peki çok teşekkür ederiz. Bu aksaklıklardan dolayı da özür dileyerek çok teşekkür ederiz.

B.A.: Estağfurullah, kolay gelsin, görüşmek üzere.

Ö.Ö.: Görüşmek üzere.