TOG - Gençler öncü, yetişkinler destek

-
Aa
+
a
a
a

Hülya Denizalp Demircan: Bugün karşımda Toplum Gönüllüleri Vakfı’nın temsilcisi olarak iki gencecik adam, Kaddafi Bozkurt ve Yörük Kurtaran var. Toplum Gönüllüleri Vakfı bir senedir faaliyet gösteriyor ve bu faaliyet alanında esas gönüllü grubunu gençler oluşturuyor. “Eleştirmek için değil değiştirmek için” diye güzel bir sloganı var vakfın. Bu arada ben 20 sene gençlerle çalışmış bir daima genç olarak, ne kadar dinamik bir grup olduklarını tahmin ediyorum ve açıkçası son derece gıptayla izliyorum. Toplum Gönüllüleri Vakfı’nın faaliyet alanları son derece çeşitli. Zaten sürekli basının da ilgisini çeken projelere imza atıyorlar. 19 Mayıs’ta da TOG atakları vardı. Şimdi, gönüllülerin başında olduğunu bildiğim Yörük’ü ve yönetim kurulu üyesi olan Kaddafi’yi, TOG’la nasıl tanıştılar, ne görevde bulunuyorlar öğrenmek için sözü Yörük’e ve Kaddafi’ye bırakıyorum. 

Kaddafi Bozkurt: Ben TOG’la, TOG fikrinin gençler arasında ilk oluşmaya başladığı günden beri birlikteyim. Değişik illerden gönüllü grupların gerek chat ortamında oturup birlikte ne yapabiliriz, nasıl organize olabiliriz diye düşünme aşamasından, gerek ondan sonra 29-30 Haziran 2002’de yapmış olduğumuz Gençlik Konseyinden bugüne kadar Toplum Gönüllüleriyle birlikteyiz. Biz bu işe toplum gönüllüsü olarak başladık, şu anda bir vakıf olduk yetişkinlerin de desteğiyle. Yönetim Kurulu Başkanımız İbrahim Betil. Yetişkinlerin de desteğiyle, gençlerin öncülüğünde bir vakıf olmayı şimdilik başardık ve bunun devamı da illerde, yerelde, her gencin kendi içinde örgütlenerek yapılanması ve kendine uygun projeleri üretmesi. Ve bu yolda da hızla ilerlediğimize inanıyorum. 

HDD: Bildiğim kadarıyla Bilkentlisin. Orada böyle bir çalışma başladı herhalde. 

KB: Ankara’da Bilkent Üniversitesi, Ortadoğu Üniversitesi, Ankara Üniversitesi birlikte çalışma yapıyorlar. 40, 40, 20 şeklinde aktif gönüllüleri var, sürekli artmakta. Yaklaşık 3 ay öncesinde 3 kişinin bir proje üretmesiyle başladı, proje etrafında gençler toplandı. Ankara’da bir TOG atak gerçekleştirdik gençlerle, diğer üniversitelerle beraber. Diğer üniversitelerden de talep geliyor; mesela Hacettepe Üniversitesi, Gazi Üniversitesi. “Bizim de gönüllü gruplarımız var, biz de sizinle beraber bir şeyler yapalım” diye. Bu halka gitgide genişliyor şu an Ankara’da. Diğer illerde de bu böyle.  

HDD: Peki Yörük sen şu anda gönüllü koordinatörüsün, yanlış bilmiyorsam. Peki senin TOG’la tanışman nasıl oldu? Önceleri ne yapıyordun? 

Yörük Kurtaran: O zaman ben biraz kendimi tanıtayım isterseniz. 29 yaşındayım, Bilkent Üniversitesi Siyaset Bilimleri ve Kamu Yönetimi mezunuyum. Yüksek lisansım da oradan. Ondan sonra yaklaşık 4-4.5 senedir de hasbelkader çeşitli sivil toplum kuruluşlarında çalıştım. Yaklaşık Nisan ayının sonundan beri de TOG gönüllü koordinatörü pozisyonundayım. Vakfı tabii sağdan soldan böyle duyuyorsunuz ama işin içine girdikten sonra onun ne kadar farklı olduğunu görüyorsunuz. Dışarıdan herkesin “a ne güzel, gençlerin öncülüğünde kurulan bir vakıf,” kağıt üzerinde hoş bir sözler olarak duruyor ama kağıt üzerinde yazılanların gerçeğe uyarlanması gerekir. Ancak o zaman işte hesap verebilir ve şeffaf bir vakıf olabiliyoruz.  

Ben bir özelliğinden söz edeyim, Kaddafi bundan söz etmedi, o yönetim kurulu üyesi bizim. Dokuz kişilik yönetim kurulunda dört arkadaşımız bizim 29 yaş altı olmak zorundadır. Bu dört arkadaş da... Her sene bizim bir geçlik konseyimiz toplanır. Bu gençlik konseyine katılan arkadaşlar üniversitelerin kendi içindeki örgütlenmelerin oraya gönderdikleri arkadaşlardan oluşur. Yaklaşık 150-160 kişilik bir konseydir bu. Bunun ilki geçen sene Kahramanmaraş’ta toplandı. Bu sene de eylül ayının ilk haftası gibi toplanmayı düşünüyoruz. Bu gençlik konseyi kendi içinden dört tane aday önerir yönetim kuruluna, iki senede bir. Sistemi öyle kurduk, ve bu dört kişi dokuz kişilik yönetim kuruluna girerler. O yüzden biz bu işi “gençlerin öncülüğünde” diye örgütlediğimiz zaman, aslında bizim yönetim kurulunda bu dört arkadaşımız zaten tüzüğümüz gereği olmak zorundadır. Kağıt üzerinde ve gerçek olarak. O yüzden ben bunun önemli bir şey  olduğunu düşünüyorum zaten. 

HDD: Çok çok önemli, lafta kalmadığının ifadesi. 

YK: Aynen öyle. 

HDD: Peki TOG’a, yani kısa adıyla TOG, Toplum Gönüllüleri diye tekrar edeyim. TOG, söylerken toklaşıyor galiba 

YK: Karışıyor. 

HDD: TOG’a nasıl gönüllü olunuyor, üniversite öğrencisi olma mecburiyeti mi var? 

Merkezin görevi koordinatörlük ve destek vermek 

KB: Burada ben bir ayrımı dile getireceğim: TOG’a üye olmak farklı bir bakış açısını getiriyor, toplum gönüllüsü olmak farklı bir bakış açısı getiriyor. Şimdi bu konuda bizim en çok gerçekleştirmeyi istediğimiz, TOG Vakfı gönüllüsü olmaması gençlerin. Gençlerin toplum gönüllüsü olması ve bu konuda kendini harekete geçirip bir şeyler üretmesi ve TOG Vakfı merkezinin de bu gençlerin önünü açması. Yani sahada, yapılanmasında, eğitiminde vs. kendi araştırmalarını yapıp onlara göre vermesi, şeklinde bakarsak, TOG Vakfı’na gönüllü değil, nasıl toplum gönüllüsü olunur bilincinin yayılmasını önemli görüyoruz. 

HDD: Peki bu bilinci yayarken size üye olunmasını istemiyor musunuz? 

KB: Hayır istiyoruz, ama gelirken... 

HDD: Yani esas o, diyorsunuz. Peki bu ikisini nasıl kaynaştırıyorsunuz o zaman? 

KB: Toplum Gönüllüleri Vakfına geliyorlar, bir oryantasyon programından geçiyorlar şu an gelen gençler ve biz onlara bu durumu anlatıyoruz. Şu anda bu psikoloji ile başlamayın, bizden yani vakıf merkezinden yönlendirme beklemeyin, yoksa çok beklemek durumunda kalabilirsiniz. Siz sadece kendi içinizde organize olmaya başlayın, proje üretmeye başlayın, biz de diğer illerdeki örneklerden, kendi tecrübelerimizden, eğitim çalışmalarımızdan size destek verelim ve proje ortaya çıksın. 

HDD: Yani merkez koordinatör görevi mi veriyor? Yörük? 

YK: Burada önemli bir şey var bence. Genelde, bu tip benzeri örgütlenmelerde diyeyim merkezde, masa başında bazı projeler oluşturulur profesyonel kadro tarafından, işte yönetim tarafından, kim olursa olsun. Daha sonra da yerelde örgütlenilmiş birimlere bir şekilde aktarılır ve denir ki… 

HDD: Hatta dikte edilir… 

YK: Mutlaka, yani tabii, o sivil toplum anlayışını ne kadar realite eden bir şeyse… 

HDD: “Biz bize konuşuyoruz burada, bizi dinleyen yok...” 

YK: Aynen öyle, fakat bizde o tabii biraz farklı işliyor. Gençlik örgütlerinde zaten genç arkadaşlarımıza bir şey dikte etmek mümkün değil. Zaten gönüllülükle uğraşan bir kurumda gönüllü arkadaşlara bir şey dikte etmek mümkün değil. Onlar çünkü çok haklı olarak diyebiliyorlar ki: “Kararı ben almıyorsam, ben bu işi yapmıyorum kardeşim.” O yüzden bizim şöyle bir yaklaşımımız var. Merkezin aslında görevi koordinatörlük ve belki de kolaylaştırıcılık, yani biz yereldeki arkadaşlarımızın kendi projelerini, kendi ürünlerini istiyoruz. Bu projeleri üretirken mutlaka bazı konularda onların önünü açıcı desteklere ihtiyaçları var. 

HDD: Maddi, manevi... 

YK: Aynen öyle. Bu ürettikleri proje için bir nakdi ihtiyaç olabilir, bunun için sponsor arayışı vs. ki bunu yerel arkadaşlarımız iyi yapmıyor demiyorum; muazzam iyi yapıyorlar. Kısa bir örnek: 19 Mayıs’ta biz “TOG Atak” diye bir proje yaptık, değeri 120 milyar TL civarındaydı. Sivas, Bandırma, Ankara, Bingöl, Diyarbakır’da, 5 ilde yapıldı bu proje. Yaklaşık bin arkadaşımız katıldı bu projelere ve de toplam projenin değeri 120 milyar iken, bu 120 milyarın yaklaşık 60 milyarı bizim arkadaşlarımızın, desteğimiz olmadan kendi buldukları sponsorluk destekle oldu. O yüzden biz yerelin enerjisini ortaya çıkarmak, bunu da gençlerin öncülüğünde yapmak istiyoruz. Ve bu güne kadar örgütlenme modelimiz olsun, yaptığımız işler olsun böyle olduğunu gördük açıkçası. Bu yüzden biz bunun önemli olduğunu düşünüyoruz.  

Bir de, üye olmak dediniz, aslında tabii yasaya göre üye olunamıyor. Fakat işte Kaddafi’nin söylediği gibi bu arkadaşlarımız gönüllü olmak istiyorlar, o şekilde biz onlarla kontağa geçip bir şekilde projelerle onlarla çalışmaya başlıyoruz.  

Tek yasağımız: Siyasetle uğraşmak 

HDD: Peki ama mütevelli olabiliyorlar mı? Hani yıllık toplantılarda.. 

YK: Kurucu üye.. 

HDD: Kurucu üyeden öte mütevelli üye de vardır, neyse, o konunun dışında zaten, esas gönüllülük üzerine konuşuyoruz.  

KB: Danışma Kurulu diye bir kurul var bizde, yetişkinlerin kurduğu. 

HDD: Zaten TOG’da gördüğüm ve enteresan bulduğum bir şey de, nesiller arası çatışma yerine dayanışma amaçlanmış durumda. Bu da bizim nesil adına çok keyif verici bir şey. 

KB: Daha da detayına inecek olursak, gençlerin öncülüğünde yetişkinlerin desteğiyle... 

HDD: Evet, demin o sözünün altını çizmedim, doğru; sen çizdin şimdi altını. Evet, sevgili Yörük, sizin gönüllülerinizle inisiyatifler ve görevler hepsi birlikte yapılıyor; şöyle bir şey toparlamaya kalkarsak: Gönüllülerinizin sorumlulukları nelerdir, yetkileri nelerdir? 

YK: Evet, bir kere projeler yerelde üretildiği için aslında bu arkadaşlarımız kendi aralarında yaptıkları görev dağılımı sonucu o yetkileri belirliyorlar. Kendi aralarında, yani merkez burada arkadaşlarımızın önünü açıcı bir tavır sergiliyor ama hiçbir zaman projenin koordinatörü bu arkadaş olsun, finanstan sorumlu bu arkadaş olsun, gönüllüleri bu arkadaş bulsun gibi bir yaklaşımda değil. Zaten olsa da bu işin ben yürümeyeceğini düşünüyorum. Onun dışında biz aslında gönüllülerimizden iki şey istiyoruz. Bunlardan bir tanesi, bizim bir tek yasağımız var: siyasetle uğraşmıyoruz hiçbir şekilde. Bu birinci yasağımız, tek yasağımız var. 

HDD: Pardon araya gireceğim. Sen eğitimini almış bir kişi olarak, herkesin bir siyasi görüşü elbette vardır… 

YK: Mutlaka vardır.. 

KB: Bunu forma taşımamız. 

HDD: …derken buraya gelen, bunun altını çizelim buraya gelen sosyal sorumluluk sahibi birinin hiçbir şey düşünmemiş olması mümkün değil. 

YK: Hayır, zaten... 

HDD: Ama malzeme konusu yapmayacak mı?  

YK: Aynen, önemli olan bu zaten. Biz Türkiye’nin dört bir yanında örgütlenirken arkadaşlarımızın tüm siyasi kimlikleri, düşünce, kültürleri bir şekilde, bir ülkenin çoğulculuğu olarak görüyoruz. Bunun da mutlaka olması gerekiyor. İnsanlara derseniz ki “Bir dakika, sen bir şey düşünme,” o zaman zaten bu işin felsefesine aykırı davranmış olursunuz. 

HDD: Düşünmeyen insan zaten bunu yapmaz. 

YK: Aynen öyle. 

HDD: Af edersin ya kız bulmak için gelir, ya da bedava ekmek bulmak için gelir veyahut da gelmez. 

Gönüllülük sürekli olmalı 

YK: Evet, o yüzden de bir hedefimiz var, çeşitli toplumsal sorumluluk projelerinde. Bu hedeflere ulaşmanın yollarından bir tanesi; biz bu hedeflere ulaşmak için bu çatı altında siyaset olmadığını düşünüyoruz. O yüzden tek yasağımız var: siyaset yok. Ama arkadaşlarımızın mutlak surette siyasi görüşleri vardır. Zaten olması da gerekir. Zaten vatandaşlık görevi olarak… 

HDD: Bilinçli yurttaş... 

YK: O yüzden bu önemli bir konu. İkincisi ise gönüllü arkadaşlarımızı biz mutlak surette sürekli, sürekli, sürekli bu işlerde gönül vermelerini istiyoruz. Çünkü gönüllülük iki gün bir işi yaptıktan sonra, “Tamam, ben işimi yaptım gidiyorum” demek değil. Arkadaşlarımızın mutlak surette sürdürülebilir projelerde sürekli olarak yer almalarını bekliyoruz. Yani aslında gönüllülük çok keyif verici bir şey, ama gönüllülük keyfi bir şey değil. O yüzden biz mutlak surette tüm arkadaşlarımızın keyif aldığını düşünüyoruz, onların da keyif aldığını biliyoruz ama hiçbir arkadaşımızın da burada keyfilik biçiminde bir duruş sergilediğini….                   

HDD: Keyfilik bir sorumsuzluk, değil mi?                        

YK: Aynen öyle, aynen öyle. O yüzden genel olarak iki tane böyle duruşumuz var. Onun dışında da, arkadaşlarımız kendi uyguladıkları örgütlenme modeli olsun, proje uygulama metodu olsun, onun içinde kendi görev ve sorumluluklarını kendileri belirliyorlar. Merkezle koordinasyon içinde bu görevleri yerine getiriyorlar. Biz de merkez olarak bu arkadaşlarımıza elimizden geldiği kadar, profesyonel kadromuz olsun, yönetim kadromuz olsun, yardım etmeye çalışıyoruz.                                     

HDD: Çok güzel. Peki; sevgili Kaddafi, demin senin... Sözü toparlayamayacağım; neydi? gençlerin önderliğinde, yaşlıların desteğinde, miydi?   

YK: Yaşlı değil, yetişkin… 

HDD: A, yetişkin, tamam. Daha güzel bir kelime bu, sevdim. Ama benim aklıma gelmiyor yine. Sonuçta anladığım; kapınız aslında herkese açık. Peki bunu nasıl biçimliyorsunuz? Yönetim kurulunun dördü genç olacak, beşi yetişkin olacak. E peki, çalışma alanlarında yani Atak projelerinde, yerel inisiyatiflerde bu yarı farklılık; nasıl bir görev bölüşümü yapıyor? 

KB: Şu anda mesela bir yerel projede bir yerel gönüllü grubunda -Ankara için konuşuyorum Ankara’da eğitim gördüğüm için... Ankara’nın bir gönüllü grubu var, Ankara kendine bir gönüllü grubu oluştururken bir taraftan da yetişkin destekçi grubunu oluşturacak. Çünkü yerelde proje yaptığınız zaman yerli, iyi bilen insan sizin ne yaptığınızı gördüğü zaman destek verecektir. Ve bu yetişkin grubu topladığınızda ilerisi için mesela, vakfımızın hedefleri arasında; Gençlik Eğitim Merkezleri, Yerel Koordinasyon Merkezleri vs. kurulacak. O yetişkinlerle, o Ankara’daki gönüllü grubun temsilcileri veya kendileri adına seçtikleri grup, bir araya gelip Ankara’da ne yapacaklarına beraber karar verecekler. Yetişkinler, biz size nasıl destek olabiliriz mantığıyla; tamamen gençlere bir güven söz konusu. “Bu gençler iyi şeyler yapıyorlar, biz bu gençlere destek vereceğiz” amaçlı toplanan yetişkinler, işte biz bu projeyi yapacağız, örneğin; şuraya gidip oradaki yereli harekete geçireceğiz, bize şunlar şunlar lazım şeklinde. Yetişkinler de zaten oranın hakimi olduğu için, diyeyim, yani bölgeye hakim oldukları için…   

Hedef 17-25 yaş grubunun enerjisi 

HDD: Hakim değil belki ama bilgili oldukları için. Güç hakimiyetini kastetmiyorsun. 

KB: Sponsor mesela, nereye gidilir bunun için, onu en iyi bilecek olan yetişkindir. Veya bunu yapmak için kimden daha iyi alınabilir… 

HDD: Bilgi ve maddi destek mi kastettiğin? 

KB: Onu yetişkine bırakıyoruz.  

HDD: Herkes bunu yapabilir. 

KB: Evet. Kesinlikle. 

YK: Ben bir şey daha ekleyim. Örgütlenme olarak, aslında nasıl bir merdiven kurguluyoruz diye. Biz öncelikle 17-25 yaş arasındaki, üniversiteli gençlerin enerjisini harekete geçirmek için üniversitelerde seçtik. Fakat bir sonraki adımda, bu gönüllülük kültürünün üniversitelerden çıkıp, yereliyle buluşabilmesi için, Yerel Koordinasyon Merkezleri kurmayı planlıyoruz. Bu yerel koordinasyon merkezlerinin iki ayağı var. Bir tanesi üniversiteli genç arkadaşlarımızdır. Bir diğeri de o yerelde gönüllükle ilgili hizmet vermek isteyen toplumsal sorumluluk projelerine duyarlı olan yetişkin gönüllü arkadaşlarımızdır. O yerel koordinasyon merkezleri o zaman ortak buluşma noktaları olarak ortaya çıkıyor. Bunlarla beraber olarak da tüm gönüllülerin, oranın insanlarına ve gençlerine, daha doğrusu hizmet vereceği, gençlik hizmet merkezleri kurmayı da planlıyoruz ki, bununla da ilgili çeşitli çalışmalarımız var. O zaman aslında baktığımız zaman merdiven üç şekilli, üç ayaklı gözüküyor. Bir tanesi üniversite örgütlenmesidir. Bir tanesi yerel koordinasyon merkezi veya merkezleridir, bir diğeri de gençlik hizmet merkezi veya merkezleridir. Tabii tüm bunlara da bir şekilde danışmanlık veren, önlerini açan yerel bir danışma kurulu mutlaka var. Bunun dışında da desteği aldıkları merkez var tabi ki.   

HDD: Şimdi burada benim deminki soruma cevap alamadım mı? Ben mi yakalayamadım cevabınızı? Üniversite öğrencisi dışındaki gençler ilgi alanınızda değil mi? 

YK: Aksine ilgi alnımız tabii ki. Fakat ilk adımda, yani... 

HDD: Yani bir çalışan genç, bir işçi sizin TOG’un bünyesinde yer alabiliyor mu? 

YK: Mutlaka yer alabilir. Zaten ilk adımda biz dedik ki: üniversite arkadaşlarımızın öncülüğünde bu işi başlatıyoruz. Ama bu süreç içinde çeşitli alanlardan buraya gönüllü akımı olduğu zaman, biz hiçbir zaman, “bir dakika, mesela sen 45 yaşındasın, gönüllü olamazsın” demiyoruz.  

HDD: O 45 değil, benimki 20, ama üniversiteli değil. 

YK: Sen 19 yaşındasın ama sen üniversite okumamışsın, sen işçisin, gönüllü profilimize girmiyorsun, demiyoruz. Aksine biz gönüllü kültürü oluşturmak isteyen bir kurum olduğumuz için tüm gönüllü segmentlerine toplumun açık olmak zorundayız zaten. O yüzden belirlenmiş hedefler doğrultusunda, eğer beraber yürümemiz gereken kısımlar varsa, biz bunlara mutlak surette, onların da önünü açıcı çalışmalar yapıyoruz. Yapmak da zorundayız, aksi taktirde gönüllük üzerinden yürüyen toplumsal sorumluluk projelerinin ben, açıkçası çok başarıya ulaşacağını da düşünmüyorum. 

HDD: Aynı fikirdeyim. Süremiz bitiyor. Bitmeden sizin hakkınızda daha fazla bilgi almak isteyenlere hemen bilgilerinizi verelim. Telefon, e-posta, web sayfası. 

YK: Peki. Web sayfamız bir kere dinamik bir web sayfasıdır. O yüzden arayana ulaşıp bizimle ilgili bilgileri alabilirler ve sık sık da oraya girebilirler. Ben onu vereyim: www.tog.org.tr email adresimiz [email protected] telefonumuz - ofisimiz Kavacık’ta- 0216 - 413 34 40 

HDD: Peki. Her ikinize de çok teşekkür ediyorum. Hoş geldiniz. Kolay gelsin  

(Açık Radyo’da yayınlanmıştır. Deşifre eden: Ayten Turan)