Haftanın Kitapları: 15.06.2010

Açık Dergi
-
Aa
+
a
a
a

Emre Dölen

Türkiye Üniversite Tarihi (5 cilt)

İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2010,

büyük boy, 812 + 521 + 660 + 877 + 442 s.

“Türkiye’de üniversite tartışmalarının kökenlerine inmek, bugünün sorunlarını çözmeye çalışırken, geçmişin deneyimlerini olgusal olarak yorumlayıp, nesnel sonuçlar çıkarmak sorumlu her akademisyenin görevi olmalıdır. Bunları bilmeden yapılacak ‘akademik düzenlemeler’ ya da gelip geçici siyasal dönemlerin dayattığı koşullara uygun olarak oluşturulan ‘merkezi-otoriter’ yapılar, özgür üniversite kavramından da uzaklaşmayı getirecektir. Bu nedenle Türkiye’de Darülfünun’dan günümüze tüm üniversite tarihini bütünüyle ve ilk elden belgeleriyle değerlendirmek, bu deneyimleri üniversitelerimizin gelecek kuşaklarına aktarmak büyük önem kazanmaktadır.”

Türkiye’deki üniversiteler hakkında az çok bilgisi ya da deneyimi bulunan kime sorulursa sorulsun –öncelikle, büyük bir ihtimalle– üniversite sistemi, yapısı, öğrenimi vs ilgili şikâyetlerini dile getirecektir. Bir sorun olduğu aşikâr, ancak sorunları dile getirirken, çözüm yolları önerirken ya da çeşitli düzenlemeler planlanırken, kuşkusuz, “varolan üniversite sisteminin nasıl kurulduğu, nasıl geliştiği ve hangi sorunları dünden bugüne taşıdığı”nın ayrıntılı olarak bilinmesi gerekiyor; bu anlamda, yazının girişinde alıntıladığımız cümlelere katılmamak olanaksız. Tanıtım metninden aktardığımız bu cümleler, Emre Dölen’in Türkiye Üniversite Tarihi isimli toplam beş ciltlik hacimli çalışmasının çıkış noktası olarak da yorumlanabilir. Kronolojik olarak ilerleyen her bir ciltten kısaca bahsetmek gerekirse...

Emre Dölen, çalışmasının Osmanlı Döneminde Darülfünun isimli ilk cildinde, 1863 yılından Cumhuriyet’in kuruluşuna kadarki süreci ele alıyor. Bir kurum olarak üniversitenin doğuşuyla açılan kitapta, Darülfünun kurma girişimleri, modern tıbbın Türkiye’ye girişi, II. Meşrutiyet sonrası gelişmeler, Mütareke dönemindeki durum gibi ana başlıklar yer alıyor. Ayrıca konuyla ilgili düzenlemeler, mevzuat, nizamnameler, bildiriler de ek olarak verilmiş.

1922-33 yıllarını kapsayan Cumhuriyet Döneminde Osmanlı Darülfünunu isimli ikinci cildin başlangıcında “Darülfünun’un Yeniden Yapılandırılması”, İstanbul Darülfünunu yer alıyor. Darülfünun hakkında öneri ve eleştirilerin, dönemin öğrenci olaylarının, kütüphanelerin incelendiği bu ikinci cildin büyük bir bölümü, fakültelerin (tıp, hukuk, fen, edebiyat...) gelişimine ayrılmış.

Türkiye Üniversite Tarihi’nin üçüncü cildinin konusu ise “Darülfünun’dan Üniversiteye Geçiş”. Darülfünun üzerine basındaki tartışmaların aktarıldığı bölümle başlayan bu cildin omurgasını, 1933’te Darülfünun’un ilgası, yani ortadan kaldırılması ile yaşanan en büyük ve en geniş tensîkat ve ıslâhat oluşturuyor; diğer bir deyişle tasfiye öncesindeki gelişmeler, tasfiye süreci ve yeni kadrolar. Her bir fakülte için yeni kadroya alınan müderrisler ile kadro dışı bırakılanlar tek tek tanıtılmış. Yabancı profesörler ve uzmanların da söz konusu edildiği üçüncü ciltte, “Einstein’ın Atatürk’e Mektubu Efsanesi”ne de değiniliyor.

1933-46 yıllarını kapsayan dördüncü cilt de bütünüyle İstanbul Üniversitesine ayrılmış. “İstanbul Üniversitesi’nin Kuruluşu ve İlk Yılı”, “İstanbul Üniversitesi’nin Yeniden Örgütlenmesi”, “Öğrenciler”, “İstanbul Üniversitesi’nin İlk On Yılı” ve “Kimya Öğretiminde Alman Etkisi” bu cildin ana başlıkları.

Son cilt, Özerk Üniversite Dönemi ismini taşıyor. “Farklı bir üniversite” olarak nitelendirilen Yüksek Ziraat Enstitüsünün –yönetim ve örgüt yapısı, öğretim elemanları gibi unsurlar çerçevesinde İstanbul Üniversitesiyle karşılaştırmalı olarak– ele alındığı bölümün ardından Emre Dölen, sözü, özerkliğe doğru ilk girişimlere getiriyor. Sonuç olarak, bu ciltle birlikte Türkiye Üniversite Tarihi’nde noktanın konulduğu yıl, 1981.

Orhan Türker

Psomatia’dan Samatya’ya:

Bir Bizans Semtinin Hikâyesi

Sel Yayıncılık, 2010, büyük boy, 91 s.

Orhan Türker, İstanbul’un tarihi semtlerine dair kitaplarına “Samatya” ile devam ediyor... Şöyle bir tespitle başlıyor yazar: “Yeni İstanbullular tarafından pek bilinmeyen ve fazla itibar edilmeyen bu bölge (Samatya ve Yedikule civarı), Bizans’tan günümüze Rumların Konstantinopolis’inin ve onun kesintisiz devamı olarak Osmanlıların İstanbul’unun en eski yerleşim alanlarından birini oluşturmaktadır.” Günümüzde fazla itibar edilmemesinin yanı sıra bu bölge hakkında yazılı fazla bir kaynak da bulunmadığı göz önüne alınırsa; anılara, sözlü tarihe de dayanan, yeni-eski fotoğraflara, çizimlere yer verilen Türker’in bu kitabının değeri şüphesiz bir kat daha artıyor. 

Joachim Sartorius

Prens Adaları

çev. Sezer Duru

Everest Yayınları, 2010, 95 s.

Diplomatik görevlerinden dolayı bir süre İstanbul’da da yaşamış olan Alman şair Joachim Sartorius’un Büyükada’da geçirdiği bir sonbahar sırasında kaleme aldığı anıları yer alıyor Prens Adaları’nda; ama yalnızca Büyükada değil, diğer adalara da uğrayarak gözlemlerini aktarmış Sartorius. Elbette yazılanların birçoğuna aşinayız, ancak adaların geçmişine, bugüne nasıl ulaştığına ilgi duyanlar farklı bir yaklaşım da sezeceklerdir Sartorius’un, ettiği sohbetlerden ya da Bizans döneminden günümüze ulaşmış yapılarda yaptığı incelemelerden yola çıkarak kaleme aldığı anılarında...

haz. Eric Hazan

Demokrasi Ne Âlemde?

çev. Savaş Kılıç

Metis Yayınları, 2010, 125 s.

“Öyle görünüyor ki günümüzde demokrasi kelimesi çok geniş bir mutabakat sağlıyor. Şüphe yok ki bu kelimenin anlamı veya anlamları konusunda zaman zaman hiç de hoş olmayan bir üslupla tartışıyoruz. Ama bizlerin içinde yaşadığı dünyada demokrasi kelimesine olumlu bir değer atfedilmesi genel olarak kabul görüyor. Sorumuzun çıkış noktası da bu işte: Sizin için demokrasi kelimesini kullanmanın bir anlamı var mı? Yoksa, neden? Varsa, kelimenin hangi yorumuna göre?” Bu soru günümüzün önde gelen düşünürlerine (G. Agamben, A. Badiou, D. Bensaïd, W. Brown, J.-L. Nancy, J. Rancière, K. Rose, S. Zizek) yöneltilmiş ve verdikleri cevaplar da bu kitapta bir araya getirilmiş.

Kitap aynı zamanda yayınevinin “Metis Defterleri” adını verdiği dizinin, koleksiyonun da ilk kitabı. “Metis Defterleri”yle ilgili şu bilgi verilmiş: “Bu koleksiyonda, günümüzün can alıcı önemdeki siyasal ve kültürel konularını ele alan, eleştirel düşüncenin gelişmesine katkıda bulunabilecek tematik makale seçkilerine yer veriyoruz. Dizideki kitaplardan bazılarını, Türkçede ya da başka dillerde yazılmış makalelerden biz derledik; bazıları ise başka dillerde yapılmış, hazır bulduğumuz, ancak nitelikli ve başarılı derlemeler oldukları için bu koleksiyona dahil ettiğimiz çeviri kitaplar.”