Haftanın Kitapları: 03.03.2010

-
Aa
+
a
a
a

Jonathan Safran FoerHer Şey Aydınlandıçev. Algan SezgintürediSiren Yayınları, 2010, 310 s.

Jonathan Safran Foer’in Her Şey Aydınlandı isimli romanı "ölmeden önce okumanız gereken 1001 kitaptan biri" listesinde yer alıyor, aynı zamanda New York Times best-seller’larından da biri, "ciddi" eleştirileriyle bildiğimiz The Times Literary Supplement’ta ise "Milan Kundera, Philip Roth ve James Joyce esintileri taşıyan bir roman" olarak nitelendirilmiş. Okurların kitap seçerken göz önünde bulundurdukları unsurların neler olduğu, neler olması ya da neler olmaması gerektiği konusundaki –bir sonuca varılması pek de mümkün görünmeyen– tartışmalar süredursun, filmlerin de bu süreçte önemli bir rol üstlendiklerini söylemek mümkün.

Başrollerini Elijah Wood ile Eugene Hutz’un paylaştıkları, hatta küçük bir rolle yazarın da göründüğü Her Şey Aydınlandı filmi, Türkiye’de de ilgi görmüştü; dolayısıyla, filmin dayandığı romanın da kitapçı raflarında dikkat çekmesi beklenebilir.

Filmi izleyenler nasıl bir hikâyeyle karşılaşacaklarını biliyorlar elbette; izlemeyenler için, gerçekten de hoş bir sürpriz olarak nitelendirebiliriz bu romanı. Aslında merkezinde hüzünlü bir hikâye yer alıyor, ancak Jonathan Safran Foer baştan sona oldukça eğlenceli bir dil kullanmış. ("Üzgün bir öyküyü anlatmanın tek gerçek yolu komik görünmektir." [s. 63]) Genç bir Amerikalı Yahudi, elinde bir fotoğraf ve birkaç eski haritayla büyükbabasının geçmişini, dolayısıyla da kendi kökenlerini aydınlığa kavuşturmak üzere ve dedesinin doğduğu kasaba hakkında bir kitap yazmak arzusuyla Ukrayna’ya gidiyor. Ukrayna’daki bağlantısı, Atalar Turizm diye adlandırılan bir seyahat acentesi. Bu acente, romandaki cümlelerle, "Polonya ve Ukrayna’daki mütevazı kasabaları ziyaret etmek isteyen, ailelerinin bir zamanlar yaşadıkları yerleri keşfetmeye çabalayan Yahudilere çevirmen, kılavuz ve şoför atayan" bir seyahat acentesi. Böylelikle Jonathan’ın yolu acente sahibinin oğlu Alexander, onun gözlerinin görmediğini iddia eden dedesi ve aklen dengesiz olarak nitelendirilen köpekleri Sammy Davis Junior Junior’la, geçmişi aydınlatmak üzere çıkılan yolculukta kesişir. "Kesişme," yalnızca bununla sınırlı kalmayacaktır...

Bir kitaptan uyarlanan filmi izlemiş olmanın, kitabın da okunduğu anlamına gelmediği her zaman dile getirilir. Her Şey Aydınlandı, belki de bunun en iyi örneklerinden biri. Film, yalnızca yukarıda özetlemeye çalıştığımız arayış hikâyesinde odaklanıyordu; oysa ki romanda üç süreç paralel olarak anlatılıyor; arayış hikâyesi, kahramanların bulmak üzere yola çıktıkları kasabada geçmişte neler yaşandığı ve yolculuk sonrası Alexander ile Foer’in mektuplaşmaları. Bir başka deyişle, filmi izlemeyenler kadar, izleyenler için de hoş bir sürpriz Her Şey Aydınlandı romanı.

Ian McEwanBeton Bahçeçev. Figen BingülSel Yayıncılık, 2010, 129 s.

McEwan, Hollywood’la bağları kuvvetli yazarlardan; hikâyelerinden, romanlarından uyarlanan filmler burada saymayı gerektirmeyecek kadar çok! 1993 yapımı bir filmle beyazperdeye de uyarlanan Beton Bahçe’de, dört çocuklu bir ailede önce babanın, sonrasında da annenin ölmesiyle çocuklardan yaşça daha büyük olan Julie ve Jack’in evin idaresini, sorumluluğunu almasıyla bir anlamda başlıyor her şey; biraz da ölmeden önce annelerinin vermiş olduğu öğütler doğrultusunda... Yetimhaneye götürülecekleri, evlatlık verilecekleri, evin boş kalmasından dolayı insanların gelip evi yağmalayacakları korkusuyla kendilerini savunmak için, arka kapakta da belirtildiği gibi "tuhaf ve tedirgin edici yollar bulurlar." Tuhaflığın ve tedirgin ediciliğin en önemli etmeni, Julie ve Jack’in ergenlik döneminde olmaları...

Mélinée ManouchianManuşyan: Bir Özgürlük Tutsağıçev. Sosi DolanoğluAras Yayıncılık, 2009, 199 s.

Aslında Ekim 2009 tarihli bir kitap; ancak bugünlerde yeniden gündeme getiren, bir yıldönümü... 21 Şubat 1944 tarihinde Paris’te, Nazi işgaline karşı mücadele veren ve yabancı işçilerden kurulu 23 kişilik bir direnişçi grubun gestapo tarafından kurşuna dizilmesi nedeniyle, 21 Şubat Fransa’da Emperyalizme Karşı Uluslararası Direniş Günü olarak kabul ediliyor. Bu grubun başındaki isim Adıyaman doğumlu Misak Manuşyan’dı. Manuşyan: Bir Özgürlük Tutsağı: Manuşyan isimli kitap, Misak Manuşyan’ın eşi Meline Manuşyan’ın kaleme aldığı bir biyografi.

der. Açalya AllmerSinemekân:Sinemada MimarlıkVarlık Yayınları, 2010, 140 s.

Sinema ile mimarlık arasında bir ilişki "olmadığını" söylemek pek mümkün değil, ama özellikle son zamanlarda bunun arttığı, hatta popüler bir konu haline geldiği söylenebilir. Bu etkileşimin ne boyutta olduğunu ise Allmer’in giriş yazısındaki şu cümleleriyle açıklayabiliriz: "Yirminci yüzyılın başından beri var olan bu etkileşim sayesinde, sinema mimarlıktan, mimarlık ise sinemadan birçok şey öğrenmiştir. Biz mimarlar için sinema, yeni görme ve düşünme biçimleri önerirken; mimarlık, sinemaya yeni mekân biçimleri önerir." Bu doğrultuda sekiz farklı isim tarafından kaleme alınmış yazılar, kitapta altı ana başlığa ayrılarak sunulmuş: "Sinema Mekânı Eleştirir", "Sinema Mekânı Düşletir", "Sinema Mekânı Temsil Eder", "Sinema Mekânı Kullandırır", "Sinema Mekânı Denetler" ve "Sinema Mekânı Dönüştürür".