AB Kıbrıslı Rumları 'evet' demeye zorlayacaktır...

-
Aa
+
a
a
a

Gazeteci Mahmut Değer Türkiye’nin gündemini değerlendirdi. 

Dünya Yayınları arasında yayımlanan 'Millenium Aydınları' kitabında, Fransa’da yaşayan, Galatasaraylı gazeteci Mahmut Değer ile yapmış olduğum ilk röportaj yayımlanmıştı.

Türkiye’yi, dışardan izleyen bir gazeteci olarak, son günlerin gündemini, yeniden, La Tribune Gazetesinde çalışmakta olan Mahmut Değer ile konuştum, üstelik de Kıbrıs konusunu, konu ettiği yazısının yayımlandığı gün, 8 Nisan 2004 günü, Paris’te Zephyr Café de buluştuk ve sohbeti koyulaştırdık... 

Mahmut Değer’e göre, Kıbrıs’taki referandumun sonucunu şimdiden tahmin etmek pek kolay değil. Rauf Denktaş’a rağmen KKTC ahalisinin bu referandumda birleşmeye “evet” diyeceğini beklediğini söylüyor Değer, ancak Rumların “hayır” oyuna daha yatkın olduğunu savunuyor fakat, Yunan Hükümeti’nin Kıbrıs referandumundan çıkacak olan bir hayır kararının siyasi ağırlığını taşıyamayacağının da altını çiziyor.

 

YUNANİSTAN BÖLÜNMÜŞ BİR KIBRIS’I SİYASİ OLARAK İÇİNE SİNDİREMEZ..

 

AB’nin üyesi, hem de Schengen ülkesi ve Euro kullanan bir Yunaistan’ın, bölünmüş bir Kıbrıs düşüncesini bile kabul edebileceğini düşünmediğini söylüyor Mahmeut Değer ve bunun Yunanistan iç politikasını çok ciddi ve olumsuz etkileyeceğinin de altını çiziyor. “Karamanlis Hükümeti bunu taşıyamaz, altından kalkamaz” diyor defalarca..

 

Değer, ABD’nin, AB’nin, hemen hemen tüm uluslararası kamuoyunun Kıbrıs’ta "evet" oyu çıkması için ciddi bir baskı uyguladığını ve gerek Rum, gerekse Türk kesiminin bu uluslararası baskıyı yok saymasının pek kolay olmadığını da söyledi.

 

Mahmeut Değer: ”Kıbrıs çok küçük bir yer, 800 bin toplam nüfusu var, bunun 200 bin kadarı Türk tarafında. Referandum tüm Kıbrıs’ta yapılıyor yani belirleyecek olan oy aslında Rum tarafından çıkacak, çoğunlukta olan onlar. Seçmen sayısının 500 bin olduğunu düşünürsek, bu kadar küçük bir seçim bölgesinde herşey olabilir, onun için çıkacak sonucun ne olduğunu tahmin ederken temkinli davranmakta yarar var” dedi.

 

Eğer Kıbrıs’tan 24 Nisan referandumundan “hayır” oyu çıkarsa, o zaman Kıbrıs Rum kesiminin AB’ye gireceğini, ama AB’ye daha adımını attığı anda ters köşeye yatırılmış olacağını da söyleyen Mahmet Değer: “Türkiye yapacağını yaptı. Annan Planı’na "EVET" diyerek, siyasi tercihini belirledi, şimdi eğer Rumlardan "hayır" oyu çıkarsa ve birleşme gerçekleşmez ise, o zaman, tüm dünya KKTC’yi tanımak durumunda kalır+” diyor.

 

Türkiye’nin siyasi tercihinin, dünyaca kabul edilmiş bir KKTC’den çok, birleşik, bölünmemiş bir Kıbrıs Cumhuriyeti’nden yana olduğu konusunda hem fikiriz Mahmut Değer ile ancak, yıllarını bu meseleye vermiş olan Rauf Denktaş’ın direncini nasıl değerlendirdiğini merak ettim.

 

RAUF DENKTAŞ BU ÇAĞIN POLİTİKACISI DEĞİLKİ !.

 

“Rauf Denktaş, artık demode bir politikacı. Dünyanın hiç bir yanında, “Vatan Millet Sakarya” söylemleri kalmadı. Zaten Avrupa Birliği’nin de ruhunda bu yok.

 

İkinci Dünya Savaşı sırasında birbirini yiyen Alman ve Fransız’ların, AB içindeki hallerine bakınca, AB’nin dünyaya nasıl bir öğreti ile baktığını da anlamakta zorlanmıyoruz elbette.

 

AB felsefesi, barış, dostluık ve kardeşliktir, meseleye de bu görüş açısından bakmak gerekmiyor mu?

 

Denktaş’ın yaşında olan, altmış yaşın üzerindeki sokaktaki Fransız da, Almanları sevmiyor. Çağ değişiyor, insanların anlayışları, meselelere bakışları değişiyor, genç kuşaklar daha farklı düşünüyor.. “Şehitlerin kanı yede kalmaz” söylemleri yok artık dünyada. Yani demode, çağ dışı artık bunlar. Bunu görüp, kabul edip, susmak gerekiyor. Ama Dentaş anlamsız bir direniş gösteriyor, tarih olabilecekken, yanlış yapıyor.. Bu da elbette onun tercihidir.”

 

Denktaş’ın Rumlara ve Yunanistan'a bakışı ile, onun yaşındaki Almanların Fransızlara bakışının aynı olduğunu söyleyen Mahmut Değer, Fransa ve Belçika’daki izlenimlerinden yola çıkarak, Türklerle Yunanlıların arasındaki yakınlığın çok ileri düzeyde olduğunu, tek ayrımın din olduğunu ve bu faktörün görmezden gelindiğinde, o zaman Türklerin Kürtlerden çok, Yunanlılara yakın olduğunun  anlaşılıdığını anlatıyor. Onun için de Denktaş’ın bir devlet adamı ve politikacı olarak, kendisini yenileyememiş olmasını hayretle karşılıyor.

 

Bana kalırsa, Kıbrıs konusu çoktan çözülmüş ve bitmiş bir konu, İsviçre’deki görüşmeler, şimdi yapılacak olan referandum vb bir çok gelişme ise, işin vitrininden başka birşey değil. Mahmut Değer de Türkiye’nin Tayyip Erdoğan ile, bu konuda kat ettiği yolun doğru ve çarpıcı olduğunu gizlemiyor..

 

Peki, Türkiye’de son yerel seçimleri büyük çoğunlukla alan AKP iktidarı nasıl görülüyor Avrupa’dan? diyesordum.

 

Ben kendi gördüğümü biliyorum bilmesine ve haftalık yazılarımda da zaman zaman yazıyorum ama, acaba bir Fransız gazetecisi gözüyle, bütün gün onların içinde yaşayan bir göz nasıl görüyor, diye merak ettim..

 

AKP AVRUPA'DAKİ HRİSTİYAN DEMOKRAT PARTİLERİN İSLAM DEMOKRATLAR OLARAK ORTAYA ÇIKIŞIDIR AVRUPA BUNU BÖYLECE KABUL ETTİ

 

Türkiye’de sosyal demokratların yapamadığı reformları Ak Parti’nin yaptığını söyleyen Mehmut Değer, bu konuyu Fransa’daki meslekdaşları ile konuştuğu zaman, adamların bunu anlamakta güçlük çektiklerini söylüyor ve “Fransız gazeteciler bana hep soruyorlar, nasıl oluyor da İslamcı geçinen bir parti, sosyal demokrat partilerden daha ilerici olabiliyor, daha ilerici davranabiliyor ve bunu da hayata geçiriyor.. Bunu anlamakta Avrupa çok güçlük çekti.” Diyor.

 

Mahmut Değer, Türkiye’nin içinde Ak Partiye karşı çekincelerini sürdüren ve bu oluşumun başka oluşumların hazırlığı olduğunu ileri süren insanların görüşlerini dile getirmediğini, meseleye yurt dışından bakışın nasıl olduğunu anlattığını söylüyor: “Ortada somut göstergeler var. Bir yılı aşkın bir AKP iktidarı, yıllarca iktidarda kalmış olanların yapamadıklarını en hızlı ve doğru biçimde yaptı ve Türkiye bugün Kopenhag kriterlerini yakaladı...” Bunu artık Avrupa tartışmıyor, kabul ettiler..

 

Fransa’da yapılan son yerel seçimlerin ardından, iktidardaki sağ partilerin, sola karşı çok ağır bir yenilgi almasının ardından başlayan, Türkiye’nin AB üyeliğine karşı söylemler konusundaki düşüncelerini sorduğum zaman, gazeteci Mahmut Değer: “Bunların hepsi iç politika için söylenen sözlerdir, ciddiye alınamaz. Fransız sağı ciddi bir yenilgi aldı, son seçimlerde 22 bölgenin 20 sini kaybettiler, ancak söylenenler çoğunlukla sola

karşı değil, sağ seçmene karşı da kendisini korumak eğiliminde, çünkü iktidardaki sağ, iktidarı genel seçimlerde karşı karşıya kaldığı aşırı sağın elinden almıştı. Yani söylemler daha çok aşırı sağ seçmeni sevindirecek biçimde gelişiyor. Fransız sağı önümüzdeki Haziran ayında yapılacak olan Avrupa Parlamentosu seçimlerinden de ağır bir yenilgiyle çıkacak, gösteregeler bunu söylüyor.

 

Bugün Fransız kamuoyuna sorduğunuz zaman Türkiye’nin AB üyeliğine hayır diyeceklerdir, ama bu devletin, hükümetlerin görüşünü ya da politkasını belirlemiyor. Çünkü bu politikalar, bugünden yarına geliştirilmiş politikalar değildir.

 

HÜKÜMETLER ZAMAN ZAMAN KAMUOYU DESTEĞİ OLMAYAN KARARLARI DA

ALIR VE UYGULAR

 

Örneğin, İspanyol kamu oyu, İspanya’nın Irak savaşında ABD’yi desteklemesine karşıydı ama İspanya savaşa girdi. Evet, belki Anzar bunu son seçimlerde çok ağır ödedi ama, alınan karar uygulandı. Türkiye’nin AB’ye girişi konusu da böyle bir konudur.

 

Türkiye Kopenhag kriterlerine uyduğu takdirde görüşmeler başlar denilmişti. Kriterler tamam. O halde kim ne derse desin artık görüşmeler başlar. Öta yandan Fransız dışişleri bakanlığı da hemen açıklama yapıp, Türkiye ile olan ilişkilerde bir değişiklik olmadığının altını hemen çiziverdi zaten” dedi.

 

TÜRKİYE’YE ARALIK 2004'DE TARİH KESİNLİKLE VERİLECEKTİR

 

Mahmut Değer, AB ortaklığı vb kararların parlamentolar tarafından verilen kararlar olmadığını bu işlerin hükümetler düzeyinde geliştiğini ve AB’ye yeni giren ülkelerin hükümetleri de dahil, yani Polonya’da içinde olmak üzere, tüm hükümetlerin Türkiye’ye tarih verilmesi konusunda fikir birliği içinde olduğunu söyledi.

 

Geçenlerde yapılan Milli Güvenlik Kurulu toplantısı sonucunda, kurulun Kıbrıs konusundaki karar ve eylemleri Türk Hükümetine bırakmış olmasının da ciddi bir işaret olarak algılandığını, zaten Milli Güvenlik Kurulu’nun da bu çıkışı bu nedenle yaptığını söyleyen Mahmut Değer, “Türkiye’de artık demokrasinin işlemeye başladığı, kurumların yerli yerine oturmaya başladığı konusundaki tereddütler Avrupa’nın gözünde kayboluyor, onun için de Aralık ayında ciddi bir yanlışlık olmaz ise eğer, Türkiye’ye tarih verilecektir, bundan kaçış yok” dedi.

 

Aralık ayında tarih verilebilinmesi için Avrupa Birliği Komisyonunun raporunun beklenmesi gerektiğini söyleyen Mahmut Değer: “Bu raporun olumsuz çıkması için bir neden görülmüyor, kağıt üzerinde herşey yolunda gibi, uygulamada bazı aksamalar varsa da Aralık ayına kadar ciddi ilerlemeler sağlanacaktır diye düşünülüyor” dedi.

 

Türkiye’nin Ak Parti ile geçirmiş olduğu son bir yılı iyi geçirmiş olduğunu söyleyen Mahmut Değer, meseleye içerden bakınca durup beklemek gerektiğini düşündüğünü, ancak dışardan görünen fotografın çok olumlu olduğunu söylüyor.

 

Mahmut Değer ile bir Paris öğlen sohbetimiz de böyle noktalandı...