Yeşil Havadis’te bu hafta, geçtiğimiz hafta tamamlanan COP 26’nın karar metnini değerlendiriyoruz. Konferans’ta öne çıkan nükleer lobisini ve Türkiye’nin nükleerle imtihanını, nükleersiz.org Koordinatörü Pınar Demircan ile konuştuk.
İklim Bülteni
COP 26 Karar Metni yayınlandı
COP26’da Karar Metni, uzun bir müzakere sürecinin ardından yayınlandı. Anlaşmanın taslak metni geçtiğimiz hafta başında yayımlanmış, ülkelere metni müzakere etmeleri için 12 Kasım Cuma günü 18.00’a kadar süre verilmişti. Ancak maddeler üzerindeki anlaşmazlık nedeniyle metin revize edildi ve son haliyle kabul edildi.
Anlaşmada iki olumlu nokta var. Bunlar “Fosil yakıtların ve kömürün COP kararına ilk kez girmiş olması” ve “adaptasyon finansmanının en az iki katına çıkarılacak olduğunun yazılmış olması.”
Ayrıca bugüne kadar Paris Anlaşması kapsamında verilen Ulusal Katkı Beyanı’nın güncellenmiş halini vermeyen Türkiye gibi ülkelerin COP27’ye kadar bu belgeyi sunmaları gerektiği de belirtiliyor.
Taslak metinde yer alan “azaltılmamış kömür enerjisi ve verimsiz fosil yakıt sübvansiyonlarını aşamalı olarak kaldırma” ifadesi, “aşamalı olarak azaltmaları” şeklinde değiştirildi.
6. Madde’nin kabul edilmiş ve Paris Anlaşması’nın uygulanmasına dair ilkelerin belirlendiği Paris Kurallar Kitabı’na girmiş durumda. 6. Madde kapsamında, Anlaşma’ya taraf ülkelerin emisyon azaltım taahhütlerini yerine getirebilmeleri için piyasa mekanizmaları oluşturulması öngörülüyordu.
Türkiye delegasyonu tarafından yapılan açıklamada, “Anlaştığımız maddeler, dünyaya doğru bir sinyal gönderiyor. Kararlar bütün çabalarımızı ve iklim değişikliğine karşı mücadeledeki hevesliliğimizi yansıttığı için müteşekkiriz” denilmişti.
COP 26 beklentileri karşıladı mı?
Bu soruyu Yeşil Gazete Editörü Elif Ünal, iklim alanında çalışan ve mücadele eden akademisyenlere, sivil toplum çalışanlarına ve aktivistlere sordu.
350.org Türkiye’den Efe Baysal, iklim müzakerelerinin bize dünya liderlerinin, ve özellikle küresel Kuzey’dekilerin, değişim için irade ortaya koyamadığını gösterdiğini söyledi. Baysal ayrıca iklim hareketinin kendini bu müzakerelere göre şekillendirmediğini, sürekli söz üretip harekete geçtiğini de belirtti.
Yeşiller Partisi Eş sözcüsü Koray Doğan Urbarlı ise COPlarda alınan kararların mücadeleyi sulandırmaması gerektiğini söyledi. Urbarlı’ya göre eğer COPlar boş konuşulan bir yer haline gelirse ve insanlar da buna inanırsa, sokaktakiler müzakerelerden umudunu kesebilir ve bu da olumsuz sonuçlar doğurabilir.
Fridays for Future ekibinden Duru Barbak ise karar alıcıların kendi çıkarlarından vazgeçmediğini ve gençlerin geleceğini düşünmediğini söyledi. Bu yüzden gerçek mücadeleyi sokakta vereceklerini ekledi.
Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi’nden Prof. Dr. Murat Türkeş ise ülkelerin “en kötü anlaşma, bir anlaşma olmamasından iyidir” diyerek karar metnini kabul ettiğini söyledi. Ülkelerin kritik konularda ‘gürültülü ve şaşalı bir biçimde’ görüşmeyi sürdürme konusunda anlaştığını ekledi.
Türkiye’nin iklim harcamaları
Kamu Harcamaları İzleme Platformu (KAHİP) tarafından hazırlanan “Türkiye’de çevre koruma ve iklim değişikliği ile mücadeleye ayrılan kamu kaynaklarının izlenmesi:
2021 bütçesi bir değişikliğe işaret ediyor mu?” isimli rapor yayımlandı. Raporda, çalışma çerçevesinde incelenen bütçelerde iklim değişikliği ile gerçek bir mücadele için gerekli kalemlerin eksikliğine vurgu yapıldı.
Çalışmada, “yeşil belediyecilik” yaklaşımının büyükşehir olsun olmasın tüm belediyelerin gündemine ana akım bir konu olarak girmesinin geç kalınmış acil bir zorunluluk olduğu vurgulandı.
Raporda ayrıca, Orman Genel Müdürlüğü‘ne (OGM) bütçeden ayrılan kaynağın çok düşük olduğuna vurgu yapıldı. “OGM’nin ormanların kiralanmasına ve orman ürünlerinin satışına dayalı gelir elde etme yaklaşımının değişmesi, orman yangınlarıyla mücadelede etkinliği artıracaktır” denildi.
Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu’nun (TÜRKONFED) 17’nci kuruluş yıl dönümü dolayısıyla düzenlenen toplantıda konuşan Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, iklim krizi, çevre kirliliği ve doğal kaynakların azalması gibi sorunların artık sürdürülemez hale geldiğini ifade etti ve KOBİlerin, yeşil dönüşüm finansmanına ulaşmalarını sağlamak istediklerini belirtti.
Avrupa Yeşil Mutabakatı’na dikkat çeken Turan, yeşil ekonomiye geçişi esas alan, yeni girişimleri destekleyen, küresel ekonomide etkin bir aktör olmayı hedefleyen yeni bir stratejiye ihtiyaçlarının olduğunu kaydetti ve sözlerini şöyle sürdürdü:
‘Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın Gümrük Birliği’nin güncellenmesi sürecinde KOBİler perspektifiyle ele alınması ve ülkemizin Paris İklim Anlaşması’nı onaylayarak uygulaması, yeşil dönüşümün yaratacağı verimlilik artışıyla rekabetçilikte oyunun içinde kalmamızı sağlayacak.’
Dünyadan iklim haberleri
Çin’in günlük kömür üretimi 12 milyon tonu aşarak rekor kırdı.
Çin, küresel fiyatlarının yükselmesiyle kömüre bağlı enerji üretiminde yaşadığı sıkıntıyı, arzı ve stokları artırarak hafifletmeye çalışıyor. Söz konusu miktar, “bugüne kadar kaydedilen en yüksek günlük üretim” oldu. Çin yurtdışında kömürlü termik santral fonlamayacağını açıklarken, yurtiçinde son sürat kömür yakmaya devam ediyor.
*
İklim krizi tarihi eserlere de zarar veriyor; bunun bir örneği de on binlerce yıllık kaya sanatı.
Şimdiden on binlerce yıllık sanat eserlerine ciddi hasar verildiğini belirten arkeologlar ve tarihçiler, iklim krizi şiddetlendikçe zararın artacağı konusunda uyarıda bulunuyorlar. Hasarı en çok kıyı erozyonu, yangınlar, sel ve siklonlar gibi olaylar veriyor.
Konu, Avustralya’daki Flinders Üniversitesi tarafından düzenlenen bir sempozyumda ele alındı.
Flinders Üniversitesi’nden multidisipliner bir arkeolog olan Dr. Daryl Wesley, konuşmasında Avustralya’nın en şiddetli tropikal siklonlarından biri olan ve 2006’da Arnhem Land‘i parçalayan Monica Siklonu’nun yol açtığı yıkım hakkında bilgi verdi.
The Guardian’ın haberine göre fırtına, 50 km genişliğindeki bir alanda ağaçların yarısını havaya uçurmuş, bazılarını kaya sanatı alanlarına itmiş ve onları yok etmişti. Sonrasında ise yangın çıkmış ve felaketin boyutunu ikiye katlamıştı.
*
Yağmursuz iki mevsimi geride bırakan Kenya'da yeterli gıda ve suya erişimde sıkıntı yaşanıyor. İklim aktivisti Kevin Mtai'nin çektiği video, kuraklık nedeniyle arazide çürüyen sığırları gösteriyor.
İklim krizinin neden olduğu kuraklık hakkında konuşan Mtai “Kenya’da daha az karbon salımı yaptık ama en ağır bedeli ödeyen biziz. Şu anda ülkemde bir kuraklıkla karşı karşıyayız. Hayvanlar ölüyor, insanlar İklim Krizi yüzünden acı çekiyor” ifadelerini kullandı.
Ekoloji Bülteni
Bartın’da kömüre karşı zafer
Uzun bir mücadele, nihayet zaferle sonuçlandı. Bartın’da Hattat Holding tarafından yapılmak istenen Hema Termik Santrali için hazırlanan imar planı, mahkeme kararıyla iptal edildi.
Bartın halkı ve halkı temsilen Bartın Platformu, santrale karşı 16 yılı aşkın süredir mücadele ediyorlardı.
Bugün Amasra’da karar için bir kutlama yapılacak saat 12:00’de, Platformdan akademisyen Erdoğan Atmış tüm destekçilerini de bu kutlamaya davet etti.
‘Yeşil yıkama’ protestosuna göz altı
Bu hafta Milas’ta bir Zeytin Şenliği düzenlendi. Şenliğin sponsorluğunu ise Yeniköy Kemerköy termik santrallerinin sahibi YK Enerji üstlenmiş. Bu durumu protesto eden çevre aktivisti ve İkizköy Çevre Komitesi üyesi Deniz Gümüşel gözaltına alındı.
İkizköylüler YK Enerji’yle epeydir mücadele halindeler. Bu gözaltı da İkizköy İnsanca Yaşam için Direniyor isimli Twitter hesabı tarafından duyuruldu.
‘Zeytinlerimizi verimsizleştiren ve 35 bin ağacımızı kesmek için biz köylülere yapmadığını bırakmayan iki yüzlü şirketi protesto ettiği için gözaltına alındı’ dendi ve Gümüşel’in polisler tarafından çekiştirilerek götürüldüğü anların videosu paylaşıldı.
Deniz Gümüşel ifadesinin alınmasının ardından serbest bırakıldı. Yeşil Gazete’ye konuşan Gümüşel, polislerin hangi suç nedeniyle gözaltına alındığını söyleyemediklerini, gerekçe sunamadıklarını söyledi. Gümüşel, haksız gözaltına karşı hukuki süreç başlatacaklarını aktardı.
Plastikte karanlık işler
Ülkeler arası kaçakçılık ve suç örgütleri üzerine araştırmalar yapan Uluslararası Organize Suçlara Karşı Küresel Girişim (GITOC) isimli sivil toplum kuruluşu, küresel plastik atık sevkiyatında işlenen suçlarla ilgili bir araştırma yürütüp sonuçlarını paylaşmış. GITOC’a göre bu sevkiyatlar esnasında kara para aklama, uyuşturucu, insan kaçakçılığı gibi suçlar işleniyor.
Araştırmada birçok ülkeye dair önemli bilgiler var ama Türkiye’den de özellikle bahsedilmiş.
Bilgiler, bir komisyoncunun itirafına dayanıyor. Buna göre, Londra’daki küçük bir atık ve geri dönüşüm şirketi, uyuşturucu kaçakçılığı ve seks kölesi olarak kullanılan kadınların ticaretinde merkez rolü üstleniyor.
İddiaya göre bu İngiliz şirket, Türkiye'de iş yaptığı firmaya katı atık gönderiyor ancak bu katı atıklar içerisinde büyük miktarlarda uyuşturucu saklı. Şirket bu sayede gemilere mallar yüklenirken narkotik köpekleri ve polisler tarafından aranmaktan kurtuluyor.
Bilim Müzesi’nin güvenilirliği tehlikede
Plastik konusunda en çok uğraşan, konuyu gündemde tutmaya çalışan kişilerden biri de Çukurova Üniversitesi öğretim üyesi ve aynı zamanda Mikroplastik Araştırma Grubu’nun kurucusu Doç Dr Sedat Gündoğdu. Gündoğdu bu hafta yabancı medyanın da ilgi gösterdiği bir haberin odağındaydı.
Birleşik Krallık’taki prestijli Bilim Müzesi’nin, plastiklerle ilgili bir sergiye davet ettiği Gündoğdu, Türkiye’ye Birleşik Krallık’tan ithal edilen ama geri dönüştürülmeyen, aksine yol kenarlarında, dere yataklarında kirlilik yaratan birkaç plastik çöpü Bilim Müzesi’ne kargoluyor. Bu kargo gümrüğe takılmış beklerken, Bilim Müzesiyle ilgili gündem yaratan bir gelişme oluyor: Bilim Müzesi’nin iklim konusunda yapacağı bir sergi için Shell, BP, Equinor ve Adani gibi petrol, doğal gaz ve maden devlerinden sponsorluk aldığı ortaya çıkıyor. Üstelik, Shell ile yapıltığı anlaşmada, petrol şirketinin “itibarına zarar vermeyeceğini’ dahi taahhüt etmiş.
Bu olay akabinde Sedat Gündoğdu ve başka birçok katılımcı, sergiden çekilme kararı alıyorlar.
Bir sonraki adım olarak Gündoğdu ve daha önce Bilim Müzesi sergilerinde yer almış kişiler bir mektup yayımlayarak Müze’ye şirketlerin yeşil yıkamasına ortak olmama ve bilimsel güvenilirliklerini zedelememe çağrısında bulunacaklar.
Kelaynakların yardıma ihtiyacı var
Yeşil Gazete’nin özel haberinde, ‘kelaynakları kurtarmak mümkün mü?’ diye sorulmuş.
Kelaynakların yaşam alanlarının çoğu yok olmuş durumda, nesli tehlike altında olan kuş türleri arasında yer alıyorlar.
1973’te yalnızca 26 çift kaldıklarında koruma altına alınan kelaynaklar için 1977’de Şanlıurfa’nın Birecik ilçesinde bir üretme istasyonu kuruluyor ve yakalanan 11 birey ile yetiştirme çalışmaları başlıyor. Bu sene 325 kelaynak kafese alınmış.
Yeşil Gazete, 12 yıldır kelaynakları inceleyen Dicle Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Ahmet Kılıç ile görüşmüş. Kılıç, bu canlıları korumak için daha fazla şey yapılması gerektiğini söylüyor. Kelaynakların, kafeslerinde basit önlemlerin alınmaması nedeniyle hayatlarını kaybettiklerini iletmiş.
Kılıç’a göre bu sene dünyaya gelen kelaynakların 13’ü göçe bırakılmış ama takip ediliyorlar mı belli değil. Hatta göç yollarını bildikleri dahi şüpheli. Kılıç Almanya ve İtalya’nın, kuşlara göç yollarını öğrettikleri bir çalışmadan bahsedip model alınması çağrısında bulunmuş.