Yolsuzluk ekonomisi

-
Aa
+
a
a
a

Ülkemizde yolsuzluk ve talan ekonomisi, nasıl bir danışıklı dövüş çarkıyla işliyor? Siyasi otoriterleşmeyle perçinlenen bu döngü kırılabilir mi? Sabancı Üniversitesi öğretim üyesi siyaset bilimci Dr. Berk Esen anlattı.

Yolsuzluk ekonomisi
 

Yolsuzluk ekonomisi

podcast servisi: iTunes / RSS

Nazım Hikmet'in "Türk edebiyatının on dokuzun sonu yirminci yüzyılın başındaki en büyük dağıdır" diye tarif ettiği şair Tevfik Fikret, ölümünden kısa süre önce 1912'de yazdığı "Han-ı Yağma" şiirinde şöyle der:

Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,

Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

— / —

Yani, yolsuzluk ve talan ülkemizin topraklarına yabancı bir olgu değil. 

Günümüzde ve gelişmiş ülkelerde de örneklerine rastlanıyor.  

Yolsuzluk ekonomisinin siyasi mekanizmaları neler? 

Bu döngü ne şekilde kuruluyor, çarklar nasıl işletiliyor, kimler nasıl yararlanıyor?

Siyaset erkinin güdümündeki yolsuzluk, kayırmacı bir varlık dağıtımına dayanıyor.

Yalnızca para, mülk, ihale değil, özerk olması gereken kurumlardaki makamlar da bu yandaş paylaşım döngüsüne dahil.

Son haftalarda konu ettiğimiz Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör ataması da bu bağlamda değerlendirilebilir.

— / —

Konuğumuz Berk Esen, Medyascope TV'de yaptığı haftalık "Kritik" programında, gündemdeki ekonomi-politik sorunlarını inceliyor.

Bu haftaki tartışmaya ilham kaynağı olan programa da, "Türkiye’de yolsuzluk ve talan ekonomisi" başlığıyla ulaşılabilir: 

https://medyascope.tv/videolar/video-analiz/berk-esen-ile-kritik/

— / —

Türkiye'nin ilerlemesinde açıkça bir engel teşkil eden ve adaletsizliğin ana unsurlarından olan yolsuzluk ekonomisi döngüsü kırılabilir mi? Nasıl kırılabilir?

Berk Esen'in analizleriye, konuyu farklı açılardan ele almaya çalıştık. Esen, özetle şunları söyledi: 

“Yolsuzluklar o kadar yüksek seviyede ki, bütün sistemi belirleyen bir aktivite halinde. Geçmişte, cumhuriyet tarihinin farklı dönemlerinde, tek partili, çok partili dönemde de yolsuzluk vardı. Özellikle 50’lerin ikinci yarısında, 80’li yıllarda Özal döneminde çok yüksek seviyelere çıktığını biliyoruz. Hiçbir zaman günümüzde olduğu kadar, bütün sistemi açıklayan bir hale gelmemişti. Ak parti iktidara geldiği ilk günden itibaren aşamalı olarak özellikle de son 10 senede oldukça partizan bir yapı inşa etti. Bu yapı sayesinde kendisine oy veren seçmenlere sistematik olarak kaynak aktarıyor. Kamu harcamaları, şeffaf olmayan özelleştirmeler, özel kaynakların aktarılması şeklinde AKP’ye yakın iş insanlarını palazlandıran bir mekanizma işliyor.

Batı üzerinden dünyaya yayılan neoliberal yapı, siyasi yapıların zayıf olduğu Türkiye gibi ülkelerde çok hızlı bir şekilde yandaş kapitalizmine-ahbap çavuş kapitalizmine evriliyor. Giderek otoriterleşen, sağ popülist, milliyetçiliğe ya da dine dayanan ve yolsuzluklara oldukça açık bir siyasi yapı oluşuyor. Siyasi elitlerin, ekonomik elitler üzerinde oldukça fazla güce sahip olduğu, tek kişinin her şeyi belirlediği ülkeler bunlar.

Bu döngünün kırılmasında muhalefet partilerine çok rol düşüyor. Yolsuzluklar çok arttı ve vatandaşlar bunun farkında. Dağıtılan kaynaklar ekonomik krizin artmasıyla daha çok göze batıyor. 5’li çete diskuru üzerinden yapılan eleştirilerin daha sistematik hale getirilmesi ve kamuoyu önünde sürekli paylaşılması gerekiyor. İkincil olarak iktidarın kutuplaştırma siyasetine karşın, muhalefet iktidara geldiğinde kaynak dağıtımının daha az partizan olacağı, sosyal yardımların devam edeceği özellikle AKP seçmeninin bir kısmı için alternatif haline gelmeyi sağlayabilir. Belediyeler bu kaynak aktarımının dağıtımı açısından çok önemli ve muhalefetin son seçimlerle bunu yönetiyor olması bir fırsat.”