Ukrayna meselesinde Rusya’nın askeri ve politik stratejileri

Ufuk Turu
-
Aa
+
a
a
a

Ahmet İnsel bu haftanın Ufuk Turu’nda Ukrayna meselesini farklı boyutları ile ele aldı ve tarafların stratejilerini değerlendirdi.

Rusya-Ukrayna sınırı
Ufuk Turu: 15 Şubat 2022
 

Ufuk Turu: 15 Şubat 2022

podcast servisi: iTunes / RSS

Haftanın Ufuk Turu’na ABD istihbarat servisinin sızdırdığı bilgilere göre 16 Şubat günü Rus birliklerinin Ukrayna’ya saldıracağı öngörüsü yayılmasına rağmen, Olaf Scholz’ın ziyareti ile gergin ortamın biraz daha yumuşadığını aktararak başlayan Ahmet İnsel, Rusya’nın manevraların bir kısmını sonlandırdığını ve Lavrov’un Putin’e gerginlik azaltıcı öneriler sunduğunu iletti. Avrupa Güvenlik ve İş Birliği Teşkilatının, Rusya’nın düzenlediği manevralarla ilgili teşkilata bilgi vermemesini sebep göstererek toplantı düzenlediğini, bu vesile ile karşılıklı görüşme imkanının doğduğunu ve toplantının gerginliği az da olsa azaltabileceğini bildirirken yine de tarihteki savaşlara baktığımızda bunun azalan gerginlik sonrası savaşın çıkmayacağı anlamına gelmediğinin altını çizdi. 

Ukrayna içinde ayrılıkçı Donetsk Halk Cumhuriyetini oluşturarak o bölgeyi himayesi altına alması, benzer girişimleri Moldova ülkesinde gerçekleştirmesi, Gürcistan topraklarının 1/4'ünü almış durumda olması ile Rusya’nın ak kaşık olmadığını belirten Ahmet İnsel, yine de Ukrayna’ya saldırması için Putin’in gerçekten çaresiz kalmış olması ve iktidarının sallantıya girmiş olması gerektiğini düşündüğünü belirtip şimdilik böyle bir tehdidin olmadığını hatırlattı. Diğer taraftan ABD’nin Rusya’yı savaşa çekerek, bunun Rusya’yı işin içinden çıkamayacağı bir krize doğru çekme stratejisinin de söz konusu olabileceğini; nitekim NATO ülkelerinin yaptırımları, Ukrayna’nın güçlü bir devlet olup olası işgalin kolay olmayacağı ve Kırım’ın ilhakı dolayısıyla ülke halkında Rus karşıtlığının artmış olması durumlarının bu stratejiyi destekleyen bir zemin hazırladığını bildirirken Putin’in sorumluluk almamak adına soğuk ve sakin bir tavır takındığını ekleyerek kararı kimin verdiğinin belli olmadığını ifadelerine ekledi. 

Batı ülkelerindne Ukrayna'ya destek

Yazının başında bahsedilen 16 Şubat tarihinde saldırı yapılacağı istihbaratına karşı Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenski’nin bugünü “Birlik Olma Günü” ilan ettiğini, Kanada’nın hem mühimmat hem de 500 milyonluk kredi desteği verdiğini, bir ay içinde Batı ülkelerinden Ukrayna’ya 1500 ton mühimmat geldiğini aktarırken, ABD’nin de silah yardımında bulunup “koruyacağız” mesajı vermesine rağmen diplomatlarını başkent Kiev’den batıdaki Lviv’e çekmesinin Ukrayna’nın tepkisini çektiğini de ekledi. Bu gelişmelerin yanında “Deneyeceğiz, uzlaşma şansı her zaman vardır.” diyen Sergey Lavrov’un ifadelerine dayanarak önümüzdeki günlerde uzlaşma stratejilerinin gündeme gelebileceğini bildirdi. Ayrıca her zaman Rusya’ya daha yakın bakan Almanya ve Sosyal Demokrat Parti’nin ciddi bir tavır değişikliği içinde olduğunu, seçim konuşmasında ilk defa Rusya’yı suçlayan bir konuşma yapıldığını sözlerine ekledi. 

Rusya’nın ABD ve NATO temsilcileri ile yaptığı toplantıya getirdiği metinde Rusya tarafından dayatılan iki güvence talebi içeren maddeye değinen İnsel, ilk olarak Ukrayna’nın hiçbir şekilde NATO’ya üye olmayacağının, ikinci olarak NATO güçlerinin Doğu Avrupa’da askeri manevralara katılmamasının güvencesini istediğini belirtirken Rusya’nın bu talepleri ile ilgili ülkeler üzerinde hakimiyet hakkı varmış gibi davrandığını ve ülkelerin bunu kabul etmesinin mümkün olmadığını vurguladı.

Rusya’nın Ukrayna’daki gelişmelerden rahatsız olmasının nedenlerinin 2014 yılından sonra Rusya’ya yakın olan yönetimin devrilmesinden sonra yolsuzlukla mücadele konusunda Rus oligarklar ile olan ilişkilerdeki değişimin gündeme gelmesi ve özellikle Ukrayna’daki “demokratikleşme gündeminin” Rusya halkı için bir örnek teşkil etme çekincesi olduğunu aktaran İnsel, Putin’in bu durumu engellemek için bir bastırma politikası izlediğini ileri sürdü. Doğal olarak akla gelebilecek olan “Peki neden şimdi?” sorununa aşağıdaki gibi yanıt verdi: 

Rusya’nın gözünde ABD için en büyük tehlike Çin. Dolayısıyla ABD, tüm gözlerini Çin’e yöneltmişken Rusya bir fırsat görmüş olabilir. Ayrıca Rusya’nın, gaz ve petrol fiyatlarının artmış olması ve AB ülkelerinin gaz ihtiyaçlarının %40’lık bölümünün Rusya’ya bağımlı olması ile pek fazla ses çıkarmayacağı düşüncesi ile hareket ettiğini söyleyebiliriz.

Son olarak saldırı yapmasa bile Rusya’nın Azak Denizi’ni Rus denizi haline getirip Mariupol limanını ve deniz kullanımını Ukrayna’ya kapatmasının pek muhtemel olduğunu belirterek Ukrayna’yı zor duruma düşürme imkanına sahip olduğunu belirterek haftalık turunu tamamladı.

(Program özetini hazırlayan gönüllümüz Koçer Karatepe’ye teşekkür ederiz.)