“Pedro Castillo’nun seçilmesi Peru’nun burjuva ve beyaz kesiminde inanılmaz bir panik yarattı”

Ufuk Turu
-
Aa
+
a
a
a

Ufuk Turu’nda Ahmet İnsel; İran, Ermenistan ve Peru’da gerçekleşen seçimlerin sonuçlarını yorumladı.

Ufuk Turu: 22 Haziran 2021
 

Ufuk Turu: 22 Haziran 2021

podcast servisi: iTunes / RSS

Ahmet İnsel’le bu haftaki programına, 18 Haziran’da İran’da gerçekleşen Cumhurbaşkanlığı seçimlerini gündemine alarak başladı. Seçime katılım oranının %48,8 olduğunu ve 1979’dan beri yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki en düşük katılım oranı olduğunu söyledi. Son iki yıldan beri yargı otoritesinin başında olan, bazı kesimlere göre ultra muhafazakâr olarak nitelendirilen, İbrahim Reisi’nin oyların %62’sini alarak Cumhurbaşkanı seçildiğini aktardı. İnsel, Reisi’nin ciddi kanıtlara dayanan bazı iddialara göre, 1988’de sol tutukluların kitlesel idamını örgütleyen dört hakimlik heyetin içinde yer almış biri olduğunu, söylenenlere göre devrim muhafızlarına yakın durduğunu da ekledi. Hem muhafazakâr kanattan hem de reformcu kanattan seçimlere katılacak olan pek çok önemli şahsın katılımının Yüksek Şûra tarafından engellendiğini, çünkü bu seçimin İran’daki siyasi rejime göre pek çok karar ve icra otoritesini elinde bulunduran Yüce Rehberlik makamına İbrahim Reisi’nin gelmesi için tasarlanmış bir seçim olduğunu, katılımın da bu yüzden düşük olduğunu ifade etti. Diğer iki cumhurbaşkanı adayından biri olan Devrim Muhafızları’nın eski başkanı Muhsin Rezai’nin oyların %11,5’ini; reformist taraftaki eski Merkez Bankası başkanı Abdülnasır Hemati’nin ise oyların %8’ini aldığını aktardı. İnsel, "Hem reformist kanattan hem muhafazakâr kanattan esas muhalif olabilecek ve İbrahim Reisi’nin birinci turda seçilmesini engelleyebilecek adayların seçime girmesi yasaklandı’’dedi ve "…dini otoritelerin seçimlere kimlerin katılabileceğine dair veto yetkisi zaten başlı başına seçimleri güdümlü hale getiriyor; fakat bugüne kadar yine de göreli çoğulculuğa riayet edilirdi, ancak bu sefer çok ciddi bir kısıtlama ve dayatma ile yapılan bir seçim söz konusu. Bu sebeple de katılım çok düşük’’ diye ekledi. Bu seçimlerin, dini liderlerin üzerinden işlerini yürütebileceği meşru bir otoriteye ihtiyacını karşılamak için yapıldığı, özellikle bu seçimin Yüce Rehberlik makamındaki Ali Hamaney’in yerine geçecek kişinin öne çıkarılması amacını da taşıdığı, 2018’den beri ABD’nin İran’a uyguladığı ambargo ve kısıtlama politikalarının reformist kanadı epey zayıf düşürdüğü, İran ekonomisinin girdiği daralmaya bir tepkinin de oluştuğu ve bu tepkinin başka kanallarla ortaya konulmaması için seçim alanının da daraltıldığı aktarıldı. 

Paşinyan'ın partisi kazandı

İkinci durak olarak Ermenistan’daki seçimleri gündemine alan İnsel, oradaki seçimlerde ise katılımdaki çeşitlilikte bir problem olmadığını, ancak %5 barajını aşabilen üç parti olduğunu, Nikol Paşinyan'ın liderliğindeki Sivil Sözleşme Partisi’nin oyların yüzde 53,9'unu alarak, toplamda 105 milletvekilinden oluşan mecliste 72 milletvekili çıkararak mecliste rahat bir çoğunluk elde ettiğini aktardı. Paşinyan’dan önceki dönemde, Ermenistan'ın, Başkanlık rejiminden Parlamenter rejime geçtiğini, bu seçimle Paşinyan’ın Başbakanlığının onaylanmış olduğunu ekledi. Eski Cumhurbaşkanı Robert Koçaryan'ın liderliğindeki Ermenistan İttifakı’nın oyların %21'ini alarak 27 milletvekili çıkardığı, Ulusal Güvenlik Teşkilatı eski başkanı Artur Vanetsyan liderliğindeki Onur Duyuyorum İttifakı’nın ise oyların %5,23’ünü alarak 6 milletvekili çıkardığı aktarıldı. Paşinyan’ın kazanmasının yüksek ihtimal olduğu kamuoyu yoklamalarından tahmin edilse de aradaki bu farkın sürpriz olduğu, Koçaryan’ın seçimlere itiraz ettiği, fakat Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Temsilcilerince seçimin temiz ve açık gerçekleştiği yönünde tespitte bulunulduğu, Paşinyan’ın Azerbaycan'a karşı Dağlık Karabağ konusunda çok büyük bir yenilgi almasına rağmen bu seçimi bu denli farkla kazanmasının nedeninin kendisinden önceki yolsuzluklar ile ilgili halkın hafızası olabileceği konuşuldu. 

Peru'da açık darbe çağrısı

Diğer bir gündem olarak Peru’daki seçimleri ele alan İnsel, 51 yaşındaki eski ilkokul öğretmeni Pedro Castillo’nun oyların %50,12’sini, Keiko Fujimori’nin ise oyların %49,88’ni aldığını, iki lider arasındaki oy farkının Pedro Castillo lehine 44.000 olduğunu, Fujimori’nin sürekli itirazda bulunduğunu, takriben 200 bin oy pusulasının iptal edilmesi gerektiğini savunduğunu ama bunun için yeterli kanıt da gösteremediğini ve sonuçta oyların yeniden sayılarak itirazların reddedildiğini aktardı. Keiko Fujimori’nin babasının eski devrik cumhurbaşkanı olduğu, döneminde Aydınlık Yol İslamına karşı yürüttüğü çok kanlı operasyonlar nedeniyle insanlığa karşı suç ve yolsuzluk ile yargılandığı ve 25 yıl hapse mahkûm edildiği ve halen hapiste olduğu hatırlatıldı. İnsel, bu seçimlerde, Pedro Castillo’nun komünist ve solcu olduğu iddialarıyla harekete geçen Peru’nun orta ve üst sınıf kesiminin, 16 ay tutuklu kalıp denetimli serbestlikle salıverilen Keiko Fujimori’ye bu kadar destek vermesinin beklenmedik bir sonuç olduğunu, "Bu gerçekten Peru’nun inanılmaz bir toplumsal yarılmaya da maruz kaldığını gösteriyor’’ diyerek ifade etti. Keiko Fujimori’nin denetimli serbestlik koşullarını yerine getirmediğinden bahisle Savcılık tarafından yapılan hapishaneye geri gönderilme başvurusunun mahkemece redddedildiği, ancak yargılamanın devam ettiği, cumhurbaşkanı olduğu takdirde yargılamasının beş yıl erteleneceği aktarıldı. Keiko Fujimori’nin, partisine 2011 seçimlerinde elden bir milyon dolar yasa dışı seçim yardımı yapılması ile yargılandığı hatırlatılarak, Amerika Devletleri Kuruluşu’nca seçimlerde herhangi bir hilenin olmadığı tespitinin paylaşıldığı aktarıldı. Peru’yu yıkıma sürükleyecek olduğu iddiasıyla Pedro Castillo’nun başkanlığının kabul edilemez olduğunu, seçimde hile olduğunu duyuran emekli general ve subayların, bu defa açıkça orduyu iktidara el koymaya çağırdığı da aktarıldı. Ancak seçimlerden üç gün sonra Peru ordusu adına yapılan bir açıklama ile Peru ordusunun seçimleri tanıdığı duyurulmuş olduğundan, bu açık darbe çağrısına bir soruşturmanın öngörüldüğü aktarıldı. İnsel; "Bu açık darbe çağrısı. Başka yerlerdekine de benzemiyor. Ne Fransa’dakine ne de Türkiye’dekine benzemiyor. Bu açıkça darbe çağrısı. Bu da Peru toplumunun yarılmasını, Pedro Castillo’nun yerlilerin ve köylülerin desteğini alarak iktidara gelmesinin, Peru’nun burjuva ve beyaz kesiminde inanılmaz bir panik yarattığını gösteriyor’’ dedi. 

 

(Program özetini hazırlayan gönüllümüz Merve Avdan’a teşekkür ederiz.)