Yeni tip koronavirüs varyantlarının ortaya çıkışının kısa bir tarihi

-
Aa
+
a
a
a

Korona Günleri’nde Selim Badur, özellikle Almanya ve Fransa’da işlerin iyi gitmediğini ve yeni önlemler geleceğini aktarırken Nature Dergisi makalesinin ayrıntılarını paylaştı. 

Selim Badur'la Korona Günleri: 22 Nisan 2021
 

Selim Badur'la Korona Günleri: 22 Nisan 2021

podcast servisi: iTunes / RSS

(22 Nisan 2021 tarihinde Açık Radyo’da Korona Günleri programında yayınlanmıştır.)

Ömer Madra: Günaydın Selim Badur, merhabalar! Dünya Gününüz kutlu olsun.

Selim Badur: Günaydın efendim.

Özdeş Özbay: Günaydın.

SB: Neyimiz kutlu olsun?

ÖM: Dünya Günü, Yeryüzü Günü.

SB: Pardon, duyamadım; sizin de efendim, teşekkür ederim. Günaydın Feryal ve Özdeş! Ama korona haberleri çok kutlanacak bir durumda değil. Pazartesi gününden bugüne geçen 3 gün içinde ortalama dünyada 795 bin 362 kadar yeni koronavirüs olgusu saptandı. Bu arada bir hafta biz program yapmamıştık, Açık Gazete tatildeydi. O sırada ilginç bir şey, Açık Radyo’nun oralardan dinlendiğini duymak fark etmek hoş bir duygu, Kanada’dan ve Avustralya’dan “niye program yok bugün” diye mailler gelmişti. Onu söylemeyi unuttum, yani Açık Gazete’yi o coğrafyalarda da izliyorlarmış. Tabii çok duyarlı programa destek olan, uyaran, en ufak hatada “hayır, öyle diyorsunuz ama işin aslı öyle değil” şeklinde uyarıda bulunan sayın İnsan Tunalı ve Bülent Beycan’a teşekkür etmek istiyorum, bu duyarlı Açık Radyo dinleyicilerine. 

Biraz Türkiye’den haber verip daha sonra dünyaya bakalım isterseniz. Birincisi son programımızda, pazartesi günü de belirtmiştik, bu yoğun bakımlardan neredeyse haykırışlar yükseliyor ve TTB Merkez Konseyi üyesi Halis Yerlikaya özellikle Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgesinde göreceli olarak olgular daha az bakanlığın gösterdiği haritada da öyle görünüyordu ama bu işin değişmeye başladığını, bölgedeki yoğun bakımlarda -Diyarbakır’dan bildiriyor Sayın Halis Yerlikaya- 10 katlık bir artış oldu. Diyarbakır’da pozitiflik oranının %3’ten %25’e ulaştığını söylemiş toplum genelinde. Mutant virüslerin yayıldığına dikkati çekerek bu yayılmanın bölge hastanelerine yansıdığını belirtiyor. “Ramazan başında alınan önlemler, kısıtlamaların ilan edilmesi ve kısıtlamaların bir takvime göre yapılmasını doğru bulmuyoruz” diyor. Yani hiçbir bilimsel temeli olmayan ve tamamen ramazan ayıyla ilintili olarak düzenlenmeye çalışılan bir kısıtlama takvimi devreye girmişti. Sonuçta biz virüsle randevulaşmıyoruz, virüsün bir dinamiği var tarih dinlemiyor şeklinde açıklaması var ve aşılamanın da %44’lerde kaldığını belirtiyor. Nitekim yapılan açıklamalar bizde ve sırası gelenlerin ¼’ünün aşı yaptırmadığını gösteriyor. Aşılama yaptırmayanların oranı %25’i geçti. Aşılarla ilgili olarak ilginçtir Sağlık Bakanı Fahrettin Koca Hürriyet gazetesinden Erdinç Çelikkan’la onunla konuşmuş, onun haberine göre “aşı yaptırmayanların ikna edilmesi ve aşı olmalarını sağlamak için ikna ekipleri kuracağız” demiş. Aile hekimleri öncülüğünde aşı hakkı olup da aşısını yaptırmayanların evlerine giderek onlara aşı konusunda ikna etmeye, tavsiye etmeye, teşvik etmeye çalışacağız, ikna timleri oluşacakmış. Çünkü bir yerde aşılama istendiği gibi gitmiyor. Tabii ben TTB’deki verilere baktığım zaman kampanyanın çok güçlü bir şekilde yapılmamasının nedeni elde aşı olmamasına bağlıyorum. Oranın verileri bu olumsuzluğu gösteriyor. Nitekim dönem dönem birdenbire randevu sistemleri kapanıyor biliyorsunuz, daha sonra açılıyor, bunlar elimizdeki aşı stokuyla ilintili olarak sanıyorum yürümekte. Örneğin son günlerde tekrardan bir aşı günleri için randevu sistemi açıldı ve aşıya teşvik için hastaneler gece saat 24.00’a kadar aşı randevusu verecekler, 24.00’a kadar gece saat 11.00’de de gidip aşılanabileceksin ama bu arada sokağa çıkmanız yasak, işte orada da sorun yaşamazsanız umarım. Bu arada biz tavsiye ve ikna timleri kuracakmışız, bu komik ve ironik bir şey gibi gelebilir ama dünyadaki bazı uygulamalara da değineyim isterseniz. İnsanları aşıya yönlendirmek için ne yapılıyor? Örneğin Hindistan’da Raşpot şehrinde aşı olan kadınlara ücretsiz altın burun hızması veriliyormuş, erkeklere de el blenderı veriliyormuş. Kuzey Delhi yönetimi bölgesi de ekstra %5 vergi ödemesi yapıyor. Ülkenin farklı yerlerinde Hindistan’ın aşı olanlara atıştırmalık ikramları yapılıyormuş, araba tamiri indirimleri, tavuk yemekleri aşı teşviki olarak dağıtılıyormuş. 

ÖÖ: El blenderını anlamadım açıkçası.

SB: Ben de anlamadım, belki o yörede erkekler mutfakta çok yemek yapıyorlar, bilemiyorum Özdeş. Çin’de ise 2 karton yumurta, oyun parklarına bedava giriş, tavuk kanadı, un, para ödülü aşı teşviki olarak verilmekte. Rusya’nın başkenti Moskova’da aşı yapanlara dondurma ikram ediliyor. İsrail’de aşı olanlara ödülleri arasında İsrail’in uyguladığı ödül politikasında kutu kola, alkollü, alkolsüz bira, pizza ve geleneksel yemekler var, herhalde koşer yemek dağıtıyorlar. Dubai’de bazı restoranlar aşı olduğunu gösteren bir belge sunan müşterilerine, ilk dozu yaptıranlara %10, iki dozu yaptıranlara %20 indirim yapıyor. ABD’deki bazı eyaletlerde de donat, marihuana, bira, atari jetonu, popcorn, video oyunları yapıyor. Buna karşılık Endonezya aşı yaptıranlara ödül vermiyor, aşı yaptırmayanlara para cezası veriyormuş. 

ÖM: Ama yoksul ülkelere de aşı filan gitmiyor, bunu da biliyoruz. 

SB: Evet. O kadar kusur olacak! 

Bilim Kurulu üyeleri Sinovac aşısı olan 15 milyon kişiden yaklaşık 2500’ünün koronavirüse yakalandığını ama hastalığı çok daha hafif atlattıklarını, yoğun bakım ihtiyacı gerektirmediğini belirtmişler, özellikle Bilim Kurulu Prof. Dr. Sema Tufan Turan bu açıklamayı yapmış. Aile Hekimleri Derneği’nden Dr. Mustafa Tamur da “kendilerini nezle sanan gizli Covid hastaları görüyoruz artık” demiş, “diğer bir değişle insanlar kendilerine Covid’i kondurmak istemiyorlar, test yaptırmıyorlar, grip ilacı alıp evlerinde normal hayatlarına dönüyorlar. Bu da çok tehlikeli” demiş. En çarpıcı açıklama Necmettin Erbakan’ın oğlu Sayın Fatih Erbakan’dan geldi “kaynaklar yetmiyor, nüfusu azaltmak lazım diye zaten söylüyorlardı, yapılan aşılar kısırlaştırıcı olabilir” açıklaması yapmış. Herkes bir tarafından çekiyor, bu demeçler böyle. Bu arada Sağlık Bakanlığı’na çocuklarla ve Covid’le ilgili sorular yönetilmiş, özellikle multi inflamatuar sendromu bu kısaca Mis-c adı verilen kawasakiye benzeyen, kalp kası ve koroner damarları etkileyen bir inflamasyon, geniş, yaygın bir inflamatuar hastalık. Türkiye’de kaç tane böyle olgu var filan gibi sorular soruluyor, bu da Sağlık Bakanlığı’nın bilgi edinme merkezine sorulduğu zaman örneğin pozitif çıkan çocuk sayısı kaç tanedir? Kaç çocuk hayatını kaybetmiştir? Kaç çocukta bu tip multi inflamatuar sendrom vardır? Sağlık bilgi sistemleri genel müdürlüğünden genellikle şöyle bir cevap geliyormuş “Sağlık Bakanı Fahrettin Koca bakanlığın düzenli bilgilendirilmesini takip edin” deniyor ama takip ettiklerinde de fazla bir çocuklarla ilgili sayısal değer ya da bilgi sağlamak mümkün değilmiş. Nitekim o sayfada Covid-19 durum raporu bakanlığın web sitesindeki bu bölümde Aralık 2020’den beri sayfada herhangi bir güncelleme yapılmadığı, raporlarda hastalıktan etkilenenlerin yaş grupları ve cinsiyetlerine dair bilgi verilmediği vurgulanmış. Bu arada çocuklar deyince Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nin Çocuk Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Haluk Çokuğraş 4 Nisan’da bir açıklama yapmıştı “18 yaş altı 70’e yakın çocuk hayatını kaybetti” diye. Paralel bir açıklama da Türk MIS-C Çalışma Grubu yani bu bahsettim komplikasyon çocuklarda görülen kawasaki hastalığına benzeyen bu yaygın inflamasyonla seyreden tablo bunun çalışma grubu var, bu çalışma grubundan Prof. Dr. Dilek Yılmaz Çiftdoğan da 25 merkezde yaptıkları bir çalışma sonucu Nisan 2020’den beri yaklaşık 400 çocukta ülkemizde bu tanının konduğunu ve bunların yarısının yoğun bakıma ihtiyaç duyduğunu belirtmiş. Bunlar biraz karamsar haberler ama ne yazık ki ülkenin gerçekleri. Bu arada THY Britanya ve Danimarka’dan Türkiye’ye uçuşları açıyormuş. Biz açıyoruz da batılılar kapıyorlar, ABD ‘Türkiye’ye seyahat etmeyin’ uyarısı yaptı biliyorsunuz CDC kanalıyla, Hastalık Kontrol Merkezi kanalıyla. Benzer bir durum 2 gün önce İsviçre’den geldi. 2 gün önce Türkiye’yi ilk kez covid 19 bakımından riskli ülke listesine aldı. Aynı durum Almanya ve Rusya için de geçerli, Rusya normal ve charter uçuşlarını 15 Nisan – 1 Haziran arasında sınırlandırma kararı aldı. Bütün bunlar olurken Bilim Kurulu üyelerinin bazıları “AVM ve kuaförler yasaklanmalı” gibi açıklamalar verdiler. “Bilimsel öneriler yeterince dikkate alınmadı” diyorlar. CHP genel başkanı Kılıçdaroğlu da Bilim Kurulu üyelerine “korkmayın konuşun” demiş. Bu garip bir durum tabii korkuyorlar mı, konuşmuyorlar mı, konuşuyorlar da biz mi duymuyoruz? Ama orada ilginç bir durum var. 

Bu arada DİSK araştırma merkezi DİSKAR’ın Türkiye’deki işçi kesimde, çalışan kesimde covid19 DİSK raporunun ikincisini yayınladılar. DİSK üyesi en az 378 işçinin pozitif olduğunu, şu anda zengin ülkeler Covid-19’la mücadelede milli gelirlerinin %12,7’si kadar nakit kaynak ayırırken yoksul ülkelerde bu oran sadece %1,6 olduğunu belirtiyorlar. Türkiye vatandaşına yönelik nakit desteğinin en az olduğu ülke, en azından en az olduğu ülkelerden bir tanesi. Nakit desteğin de ülkemizde yapılan aslında büyük kısmının bütçelendiği işsizlik fonundan kaynaklandığı, oradan geldiği belirtilmiş. Nitekim sosyal koruma kalkanı adıyla yapılan 60 milyarlık harcamanın 51,5 milyarı işsizlik sigortası fonundan, 2 milyarı vatandaştan toplanan bağışlardan gelmiş; yani 53,5 milyarlık ödeme bütçeden yapılmadı, sadece 6 milyar ayrılmış bütçeden. 

Bunlar bizim topladığımız ülkemize ait haberlerdi. Bir de bir duyuru, siz biliyorsunuz Türkiye’de bir informel eğitim ve danışmanlık hizmetinin bir çalışmasından bahsedeceğim. Bu kuruluş farklı sınıf seviyelerinden öğrenci gruplarıyla belirli temalarda eğitim programları, projeler gerçekleştiren bir kuruluş, başlıca temaları da enerji ve sürdürülebilirlik, kent ve bilim. Bu kuruluşun İtalyan PLEIDAI isimli bir İtalyan sivil toplum örgütüyle beraber hazırladıkları uluslararası çocuk müzeleri birliği tarafından da tüm dünyada önerilen bir kitapçığı vardı ‘Meraklı çocuklar için bir rehber, koronavirüs’ bu kitapçık İstanbul Kent Konseyi iş birliğiyle çocuklarla buluşmuştu. Şimdi onlar ikinci bir kitabı çıkarmışlar ‘Meraklı çocuklar için bir rehber, aşı’ kitabın adı ‘Aşı kabulü ve aşılara olan güveni arttırmak, aşı tereddüdünü, tedirginliğini azaltmak, aşmak ve hepimiz için anlaşılabilir, erişilebilir bilimsel bilgileri sağlamak için çocuklara yeni bir kitap ve yeni bir etkinlik düzenliyorlar. Etkinlik düzenlemelerinin nedeni de biz de büyük bir olasılıkla Önce Sağlık programında önümüzdeki hafta herhalde bu konuyu ele alacağız çünkü 24-30 Nisan haftası dünya aşı haftası. Şimdi Informel eğitime danışmanlık kuruluşu İstanbul Kent Konseyi ile birlikte bu dünya aşı haftası bağlamanda bu kitapçığı çocuklarla buluşturuyorlar. 24 Nisan’dan başlayarak bu kitapçık geniş bir erişilebilirlik sağlamak için online olarak çocuklara ulaştırılacak. İBB’nin etkin dağıtım kanalları üzerinden İstanbul’daki çocuklara ulaştırılacakmış. Bu arada meraklı çocuklar için aşı rehberi konusunda 3-15 yaş grubundaki çocuklara bir anket düzenlenmiş. Uzatmayayım 24 Nisan Cumartesi günü saat 11.00’de bir toplantı yapılacak, toplantıda bilim iletişim direktörü sorumlusu İtalya’dan Sayın Lucia Biondaro, İstanbul Kent Konseyi Başkanı Tülin Hadi, Gebze Teknik Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümünden Prof. Dr. Uygar Tazebay katılacaklar, Açık Radyo’dan da ben katılacağım. Böylece bu aşı konusu çocuklara ulaştırılacak bu kitap bağlamında bu dünya aşı haftasında hem kutlanacak hem de bu konuda bir duyarlılık yaratılmış olacak. Önemli bir etkinlik olacaktır.

ÖM: Evet, muazzam bir önemi var çünkü mesela son rakamları görünce insan şaşkınlığa kapılabiliyor. Yani dünyanın çeşitli yerlerinde, ABD ordusunda dünyanın en büyük ve en güçlü ordusu 1,5 milyonluk bir nüfusu var asker nüfusu, %50’nin üzerindeymiş aşı karşıtlığı.

SB: Evet aşı karşıtlığı gerçekten ciddi bir sorun. Bu arada daha önce de değinmiştim, Bilgi Üniversitesi’nden sayın Pınar Semerci ve sayın Emre Erdoğan’ın yaptıkları bir TUBİTAK projesinde orada da ilginç bir nokta vardı, sanıyorum bu konuya değinmiştik ama hatırlatmama izin verin. Batı ülkelerinde daha çok okumuş, tahsilli, eğitimli kişilerde olan aşı karşıtlığının ilginç bir şekilde başka gelişmekte olan ülkelerde görmediğimiz şekilde Türkiye’de özellikle Covid-19 aşısı ve Covid-19’a bakış özellikle eğitim düzeyi daha aşağıdaki gruplarda yaygın olduğu saptanmıştı. Bu çok ilginç bir nokta, ciddi bir farklılık. 

Dünyadaki gelişmelere bakınca bir dönem 2020 yılının sonlarına kadar örnek ülkelerden biri olarak gösterilmişti, özellikle Avrupa ülkeleri arasında en iyi önlemleri alan, bu işi en iyi idare eden, üstesinden gelen ülke deniyordu Almanya için. Almanya parlamentosu Bundestag, federal hükümetin yetkilerini genişletmeyi, 250 hayır oyuna karşılık, 342 evet oyuyla kabul ettiler; ama bu gelişme sırasında dışarıda da çok ciddi protestolar oluyordu. Çünkü önlemleri sıkıştıran ve karar almayı kolaylaştıran hükümete tamamen devreden sürat kazandırmak için bir yasaydı bu. Sağlık bakanının konuşması ilginç “aşılama ve test yaparak pandemiyi kontrole almak mümkün olmuyor” diyor. Bu kısıtlamalar fiziksel mesafenin en az aşı kadar, en az bu kısıtlamalar ve testler kadar, kısıtlamaların önemli olduğunun altını çizmiş Alman sağlık bakanı. Fransa’da aşıyı arttırma çalışmaları var, bu konu bizim pek anlayamadığımız daha doğrusu perdenin arkasında ne var bilemiyoruz ama şirketler arası bir ticari rekabete bir yarışa ama iyi anlamda değil gerçekten garip bir yarışa yerini bırakmak üzere. Gittikçe Astra Zeneca ve Johnson and Johnson aşılarına pıhtılaşma sorunu yaratıyor gerekçesiyle birtakım kısıtlamalar geliyor. Bu kısıtlamalar gelince, bu konu tartışılınca kamuoyu önünde toplumda da güvensizlik ve ret olayı artıyor yaklaşımı. Örneğin Fransa diyor ki ben, daha doğrusu Fransız başkanı Macron, “Astra Zeneca aşısını yaptırın, bunda bir sorun yok” diyen demeçler veriyor. Buna karşılık aynı aşıyı örneğin Danimarka hiç kullanmayacağını açıklıyor. Bütün bunlar olup biterken Pfizer Biontech aşısı üretimine artırarak Avrupa’daki bütün ihtiyacı karşılama yolunda ilerlemekte. Fransa’da aşılama çalışmalarında farklı stratejiler izlenmeye başladı. Birincisi, immün sistemi baskılanmış kişiler örneğin kanser tedavisi alan ya da başka nedenlerle immün sistemi baskılanmış hastalara 3. doz aşı yapma gündemde. Hem Fransa’da hem de İspanya’da yeni bir akım başladı, daha önce de konuşulmuştu ama hayata geçmemişti. Belki de uygulamaya geçilecek 1 doz örneğin Pfizer aşısı 2. doz Moderna ya da 1 doz Astra Zeneca ikincisi Pfizer yani iki dozda farklı aşılarla uygulama yaklaşımı. Bu acaba ne verir, ne götürür, bizim işimizi kolaylaştıracak mı aşı teminini? Bu gibi sorulara yanıt aranıyor. Fransa şimdiye dek Brezilya, Şili, Arjantin, Güney Afrika’dan gelenlere bunlar yeni varyantların yoğun olarak saptandığı ülkeler, bunlara bir de Hindistan’ı ekledi, çünkü Hindistan’da yeni varyantların ortaya çıkması olası, böyle bir önlemi şimdiden alıyorlar. İsrail’de

ÖM: Ben de bir şey ilave edebilir miyim Hindistan demişken izninizle? Yani çok ciddi bir şey tek bir gün içinde 2000’den fazla ölümden bahsediliyor ve 300 bin yeni vaka varken müthiş bir kaza olmuş, feci bir kaza Hindistan’da, 22 hasta oksijensiz kalarak can vermiş mesela Hürriyet’ten bir haberdi bu, Yeni Delhi televizyonunun haberi. Covid-19 hastalarının kaldığı hastanede oksijen temin eden, oksijen tankında sızıntı olmuş, verememişler. Dahası da, Hindistan’da öyle bir durum var ki Michel Saki ve Amred Dilon da Delhi’den yazıyorlar Guardian gazetesinde. Yüzlerce Hintli aralarında hükümet yetkililerinin de bulunduğu, bayağı idarecilerin, yetkililerin de bulunduğu yüzlerce kişi oksijen yardımı istiyorlar sosyal medyadan ve kritik ilaç desteği istiyorlar. Çok ciddi bir şey, halbuki Narenga Modi de kapatma kararını almıyor, toplu seçim toplantıları muazzam kalabalıkların katıldığı maskesiz filan toplantılar da yapmakla suçlanıyor bir yandan. Yani Hindistan’da büyük bir facianın içinde bulunduğumuzu da söylemek mümkün galiba, en azından benim görebildiğim haberlerde böyle.

SB: Evet, bu uluslararası iki habere daha değinip birkaç tane bilimsel çalışmadan bahsedecektim. Bir tanesi Suriye, Suriye sağlık bakanlığı Covid konusunda açıklama yapabilecek doktor ve sağlık çalışanlarının listesini yayınladı. Yani bu liste dışında yer alan isimler asla Covid hakkında asla basına konuşamayacak gibi bir uygulama. Çok garip bir şey. Bir de Suriye, Suriye Covax üzerinden Astra Zeneca aşısı alıyor, şimdi Covacs’ın Astra Zeneca aşısı alması bu konuyu nereye alacak? İdlib bölgesine alacaklarmış, bunu Gaziantep’deki DSÖ ofisinden Mahmoud Baher açıklama yaptı, 54 bin doz, tam olarak 53,890 kadar doz İdlib bölgesine gidecekmiş ve ilk defa Suriye’ye Covax üzerinden aşı temin edilecek. 

ÖÖ: İdlib dediniz değil mi?

SB: Evet.

ÖÖ: Yani muhaliflerin kontrolündeki.

SB: Evet, evet. İlginç olarak bu haberde, bu Ajans France Press’in bir haberi. Bu belirtiliyor İdbil’de diye yani “cihatistlere” filan gibi yorumlar var. Bunlara pek fazla değinmek istemedim. Yani bu bölgeye böyle bir Covax üzerinden Astra Zeneca aşısı gidecek. Fransa da Covax’a 100 bin doz Astra Zeneca aşısı veriyor, hibe ediyor. Şimdi bu Astra Zeneca aşısını böyle elden çıkartmaya çalışıyorlar ama kendileri de kullanmıyorlar, yani böyle bir karışıklık var orada. Bunu herhalde zaman içinde biz de öğreneceğiz. İngiltere’den son bir uluslararası haber, İngiltere yavaş yavaş biliyorsunuz kapanma ve kısıtlamaları gevşetmeye başladı. Şimdiye de 53 milyon yurttaşına 1 doz, 10 milyonuna da 2 doz aşı yapılmış durumda ama önlemlerin açılmasını kademeli yapacaklarını söylediler. 8 Mart’ta örneğin liseler açıldı ama lise öğrencileri haftada 2 kez tükürük testiyle taranıyorlar. 12 Nisan’da dükkanlar, publar, cafeler ve restoranlar açıldı ve 18 Nisan günü Wembley stadında 4 bin seyircinin alındığı ilk futbol maçı Leicester - Southampton arasında maç yapıldı. Sadece NHS-Ulusal Sağlık Merkezi çalışanları ile o civarda oturan Wembley civarında oturan mahalle sakinleri kabul edilmiş. İzleyiciler girişte negatif test belgesi göstermek zorundalar ve daha sonra da maçın yapıldığı günden 5 gün sonra test yaptıracaklarını garanti ediyorlar, o da kontrol ediliyor. Tabii bakıyorlar yani bu tarz açılmalar, böyle kısıtlı önlemler ve açılmalarla gösteri ve spor faaliyetlerine geçilebilir mi diye. 17 Mayıs’a dek uluslararası yolcularda kısıtlamalar var İngiltere’de ama o tarihte zaten 17 Mayıs’ta sinema, tiyatro ve müzeler de açılacak, 1 yıldır kapalıydı. Fazla vaktimiz kalmadı ama 2 dakikada şu haberi vereyim. Nature Dergisi’nde Stefan Kent ve arkadaşları bir makale yayınladılar. Bu varyantların nasıl ortaya çıktığının izini sürmüşler. Kısaca şöyle bir öykü var, 2020’nin yaz aylarında kanser hastası olan ve kemoterapi yüzünden bağışıklığı kısmen zayıflamış 70 yaşındaki bir hastaya Covid tanısı konuyor. Kendisinde saptanan virüsün genetik analizleri yapılıyor. Bu arada hasta 1 ay tedavi görüyor hastanede ama Covid semptomları yüzünden çıktığı hastaneye geri dönmek durumunda kalıyor. Rendevisir isimli antiviral veriliyor. Rendevisir verildiği dönemde alınan örneklerdeki virüslerde bazı değişimler saptanıyor. Daha sonra hastada durum iyiye gitmeyince plasma tedavisi veriliyor. Plasma tedavisinden sonra alınan numunelerde artık virüsün plazmadaki antikorlardan –değim yerindeyse- kaçmak için çok büyük mutasyonlar geçirdiği saptanıyor. İlk teşhisten, ilk tanı aldıktan 102. günde yaşamını yitiriyor bu hasta ama zayıflamış olan, gittikçe immün sistemi zayıflayan bu hastadaki virüsün evrimi çok ilginç bir şekilde izlenmiş. Büyük bir olasılıkla bu hastada ortaya çıkan İngiliz varyantı ki Amerika’da oluyor bu olay, İngiliz varyantının hikayedeki hasta gibi kronik hastalık yüzünden bağışıklık sistemi zayıf olan ve varyant oluşumu için ideal bir ortam, ideal koşulları oluşturan kişilerde meydana geldiği belirtiliyor. Böylece izini sürerek bu varyantların oluşum mekanizmasına da bir açıklık getirmiş oluyor. Ben isterseniz burada durayım, özellikle British Medical Journal’da Kamran Abbasi ve arkadaşlarının ‘Covid19’un politikleştirilmesi ‘corruption’ ve bilimin iptali’ isimli bir yazısı çıkmıştı, ilginç bir yazı. Pazartesi günü o yazıya değinme olanağı buluruz, onunla başlarız. Son bir bilgi de bu haftaki Önce Sağlık programında geçen hafta kaldığımız yerden devam edeceğiz Prof. Dr. Gökçen Orhan’la. Kendisi Siyami Ersek Kalp ve Göğüs Cerrahisi Hastanesi’nde kalp nakli bölümünün başkanı. Hem ilk romanı olan ‘Emanet Kalp’i hem de kardiyoloji ve bu tarz ağır cerrahi büyük ameliyat bölümlerinde acaba Covid-19 süreci nasıl yaşanıyor? Kendisi de Covid-19’u atlatan bir sağlık çalışanı, bunları, bu konuları konuşmayı sürdüreceğiz yarın Önce Sağlık programında Sayın Prof. Dr. Gökçen Orhan ile birlikte. Ben burada durayım, size iyi yayınlar!

ÖM: Çok teşekkürler, görüşmek üzere.

ÖÖ: Görüşmek üzere.

SB: Sağ olun!